16 Kasım 2014 04:05

Yırcalının termik santrallerden çektiği

Yırcalı kadınlarla görüşmek üzere köye gittiğimizde kahvenin önünde otururken üzerimize küçük beyaz tozlar konuyor. Bunların Soma Termik santralinin külü olduğunu öğreniyoruz. Kolin firması 6 bin zeytin ağacına kıymadan önce, Soma Termik Santrali köydeki pek çok cana “kıymış”.

Paylaş

Emine UYAR

Yırca Köyü’nün termik santralle imtihanı Kolin’den önceye dayanıyor. Soma Termik Santrali 1954 yılında Yırca Köyü arazisi içine yapılmış. O tarihten bu yana Yırcalılar termik santralin yanı başında yaşamanın bedelini hem tütünlerini hem de sağlıklarını kaybederek ödemişler, ödemeye de devam ediyorlar.

Kolin firmasının, Yırca köyü ile Soma Termik Santrali arasında kalan zeytinlik arazide 90 yaşındaki dedelerin bile ne zaman dikildiğini bilmediği zeytinleri keserek termik santral kurma ısrarının altında Soma Termik Santrali’nin altyapısından, kurulu düzenden faydalanma ve maliyeti azaltma isteği var.

Yırcalı kadınlarla görüşmek üzere köye gittiğimizde kahvenin önünde otururken üzerimize küçük beyaz tozlar konuyor. Bunların Soma Termik Santralinin külü olduğunu öğreniyoruz.

Kolin firması 6 bin zeytin ağacına kıymadan önce, Soma Termik Santrali köydeki pek çok cana “kıymış”.

Yırcalı kadınlar en başından beri Kolin firmasına karşı verilen mücadelenin içinde. En son 6 bin ağacın kesildiği gece, kepçeler kadınların deyimiyle çıldırmış gibi sağa sola saldırırken, bir şey yapamamanın verdiği çaresizlikle dikenli tellerin önünde nasıl bir aşağı bir yukarı koştuklarını anlatıyorlar. Muhtarın eşi Hamide Akın şişmiş bileğini gösterirken, Yırca’nın 68 yaşındaki Zeliha Teyzesi düşerek bacağını incitmesini “Kolin’in bize hatırası” diyerek anlatıyor.

Başta da belirttiğimiz gibi köyde termik santralden kaynaklı sorunlar sadece Kolin’in yaptıkları ile sınırlı değil ve köylülerin karşı koyuşunun altında zeytin ağaçları ile birlikte Soma Termik Santrali’nden kaynaklı yaşanmışlıklar var.

ASTIM, KOAH, KANSER BİR DE TRAFİK KAZASI

Köyde son bir haftada iki kişi akciğer kanserinden ölmüş. Yırcalı kadınlardan Hamide Akın’ın kızı 1.5 yaşında ve astım hastası olmuş. Şu an 14 yaşında ve hâlâ tedavi görüyor. Annesi ise KOAH hastası, evde oksijen tüpüne bağlı olarak yaşamını sürdürüyor.
Hamide Akın, ağaçlar kesilirken sanki iniltilerini duyduklarını, yüreklerinin dayanmadığını anlatıyor. Kış yaklaşırken yakacaklarını ve kışlık yiyeceklerini temin edecekleri zamanı Kolin’e karşı mücadele ile geçirdiklerini söylüyor.

Ayla Sezer’in babası 54 yaşında akciğer kanserinden ölmüş. Sezer, “Öbür santralin zararlarını gördük, tütünlerimiz satılmamaya durdu. Şimdi zeytin alanlarımıza yeni bir santral kurmak istiyorlar. Bize yaşama alanı kalmıyor, nefes alamıyoruz” diyor.
Emine Akın mevcut santralin kül barajı yüzünden yazın rüzgârlı günlerde köyde durulamadığını anlatıyor. Zeytinleri için de, “Dedem 90 yaşında vefat etti. O bile bilmiyordu ağaçların ne zaman dikildiğini. Çocuklarımıza kalacaktı, bitirdiler. Biz bir dalına bile kıyamazdık ağaçlarımızın. İnsanlar o zeytini toplasa da yağını yeseydi iyi olmaz mıydı, ne yiyecek şimdi bu insanlar” diyor.
Ayla Sezer, kepçelerin intikam alır gibi saldırdığını anlatıyor. Her nefes alışımızda ölüme yaklaşıyoruz, biz nefes alarak öleceğiz. Santral kurulmasın demiyorum ama gelip de 6 bin ağacı kesip tarım arazisinin içine kurulmasın”.

Bircan Saygılı da mahkeme kararı alınmış olmasına rağmen şirketin zeytinleri inat için kestiğini düşünüyor. “Dağ taş zeytin diyorlar. Bizim dağlarımızda çam var. Onlar için olmayabilir ama bizim için zeytin ağacı çok önemli. Kendi zeytinimizden bize fayda var” diyor.  

‘MÜCADELE ETTİK KAZANDIK’

Zeliha Yılmaz 14 yaşında Yırca’ya gelin gelmiş. Köyünü, yoluna ölecek kadar çok sevdiğini söylüyor. “Mücadele ettik, kazandık. Bizim arkamızda kimse yoktu, kendimiz ve sizler vardınız. Devletten kimse gelmedi. Yarın rey kasaları (oy sandıkları) gelir, onlar buradan boş gidecek”.  

Söz dönüp dolaşıp patlıcanla yapılan “çığırtma” isimli yemeğe geliyor. Zeliha Teyze başlıyor tarifini anlatmaya, “Patlıcanları yağda bir güzel kızartıyorsun” dedikten sonra espriyi patlatıyor; “Bak gördün mü yine ‘yağ’ dedim. Demek ki neymiş zeytin ve onun yağı olmadan bir şey olmuyormuş”. Hep bir ağızdan gülüşmeler…

‘BİZ HASTANEYE GİDERKEN YOLDA ÖLÜYORUZ’

Soma Termik Santrali’nin köylüye zararı da sadece astım, bronşit, KOAH ya da akciğer kanseri değil, bunların yanında bir de trafik kazaları var. Santrale girip çıkan kamyonlar bugüne kadar pek çok kazaya da sebebiyet vermiş ve bu kazalarda pek çok Yırcalı yaşamını yitirmiş. Yine kadınlar anlatıyor; “Yollarımızı kamyonlar kapatıyor. Babam kalp krizi geçiriyordu, dakikalarca kornaya bastık yolu açmadılar. Çok ölenler oldu bu kazalarda, arkadaşım öldü. Biz hastaneye giderken yolda ölüyoruz”. “Hastaydık, hastaneye gidiyorduk. Kamyon çarptı, kafamız, bacağımız şişti. Hastalığımız unuttuk. Nurgüller öldü, çocukları ve yeğenleriyle birlikte…”  
Her yıl Kasım’ın 15’inden sonra zeytinin hasat zamanı başlıyor. Yırcalılar topladıklarını zeytinlerin bir kısmını sofralık olarak kendilerine ayırıyor. Fazlasını pazarda satıyor bazen köye gelen zeytin alıcısına veriyor. Küçük olanları komşu köylerdeki ya da Soma’daki yağ değirmenlerine verip yağ elde ediyor. Bunun da kendi kullanacağı kadarını ayırıp fazlasını satıyor.   

‘ZEYTİNİMİZİ YENİDEN YETİŞTİRİRİZ’

Kolin şirketi Kasım 15’ini, yani köylülerin ağaçlardaki zeytini toplamasını bile beklemedi.  Köyde tütün üretimi, termik santralin yarattığı kirlilik ve kota uygulaması nedeniyle biterken 6 bin ağacın kesilmesi suretiyle zeytincilik de bitirilmek isteniyor. Bugüne kadar dışarıya göç vermeyen köyde, kendi kendine yeten köylü madenlere mahkum bırakılmak isteniyor.   
Tıpkı Soma madenci katliamında olduğu gibi zeytin katliamında da Belediye Başkanı Hasan Ergene Yırca’ya adımını atmamış. Kaymakam ve jandarma 3 dakikalık yoldan 5 bin ağaç kesildikten sonra gelmiş. Köylüler Valiyi de çok çağırmışlar ama “geçmiş olsun”a bile gelmemiş.
Yırcalı kadınlar ise mücadelede kararlı; “Zeytinlerimizi katlettiler ama biz onları yine yetiştiririz, 8-9 yılımızı alır. Biz görmezsek bile torunlarımız görür. Zeytinyağımız, salçamız bize yeter. Ama Kolin fabrika kurmasın. Bizi rahat bıraksınlar, artık nefes almak istiyoruz, Santrali istemiyoruz!”... 

ÖNCEKİ HABER

Bu âh, bize gidenlerden kaldı

SONRAKİ HABER

Bastığınız kara toprak, boyunuzu aşar bir gün

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...