13 Kasım 2014 12:08

Yaşam, Mülk, Öz-gür-lük

Locke’a göre dünya esas olarak herkesin ortak mülküdür ancak her birey, bu ortak mülkün bir kısmını alıp, onu mülk edinme hakkına sahiptir. Kim hangi toprağa emeğini kattıysa orası onundur. Yani Locke günümüzde aktif politikada yer alsaydı ‘HERKES İÇİN MÜLK’ gibi bir sloganı olurdu herhalde

Paylaş

Kocaeli'den bir öğrenci

Bundan 6 gün önce 6 Kasım’da YÖK’e karşı gerçekleşen eylemlerin birinde atılacak slogan değil bu. Hatta sanayi devriminin gerçekleştiği, serbest piyasanın geliştiği, üretimin toplumsallaşıp üretim araçlarının bireyselleştiği zamanlarda alanlara inip barikatlarda direnen binlerce insanın hep bir ağızdan attığı bir slogan da olamadı.

Ama tuttuğu zamanlar da vardı elbet. Sene 1689, İngiltere’de Kral 2. James tahttan uzaklaştırılmış, bu da tarih kitaplarında yerini ‘Kansız Devrim’ olarak almış. John Locke da fikirleri ve yazıları ile bu devrimin gerçekleşmesinde önemli bir rol oynamış. Sanayi devriminden bir asır önce, coğrafi keşiflerin tam göbeğinde doğmuş bir düşünür. İnsan aklına gerekli güvenin duyulmadığı, iktidarı Tanrı’nın dağıttığı, bilginin doğuştan elde edildiğinin düşünüldüğü bir dönemde ‘Tabula Rasa’ demiş, halkın kendi seçtiği yöneticiler ile yönetilmesi gerektiğini savunmuş, insanların hükümdarlara ihtiyacı olmadığını öne sürmüş bir adam.

HERKES İÇİN MÜLK!

Bu adama göre tüm insanların eşit ve bağımsız oldukları bir doğal düzen vardır. Bireyler; “Başka birinin iradesine bağımlı olmadan doğa kanunları çerçevesinde, uygun gördükleri şekilde eylemde bulunur ve mülklerini elden çıkarırlar.” (Locke, 2002 [1690]: 269) Doğa kanunları gereği tüm insanlar eşit ve bağımsızdır. Bu nedenle; “Hiç kimse diğerinin yaşamına, sağlığına, özgürlüğüne ya da mülküne zarar vermemelidir.” (271) Tüm insanlar eşit olduğuna göre; “Bütün iktidar ve yargılama yetkisi gerektiği oranda herkese eşit dağıtılmıştır, öyle ki kimse diğerinden daha fazlasına sahip değildir.” (269) 
Locke’a göre bütün insanlar eşit olduğu için birinin diğeri üzerinde hakimiyet kurması söz konusu olmadığı gibi (daha sonra ele aldığı özel kölelik koşulu haricinde) tüm insanlar Tanrı tarafından yaratıldıkları için hiç kimse, başkasını bir yana bırakın, kendisi üzerinde dahi tüm haklara sahip değildir.

Dolayısıyla böyle bir doğal durumda insanların doğal hakları da vardır. Yaşam hakkı, mülk hakkı, özgürlük hakkı… Tabi mesele üniversiteler, YÖK olunca bizim de tek sayfalık yerimiz olunca üstün körü biçimde doğal hakkımız olan ‘mülk’ü ele alalım. Locke’a göre dünya esas olarak herkesin ortak mülküdür ancak her birey, bu ortak mülkün bir kısmını alıp, onu mülk edinme hakkına sahiptir. Kim hangi toprağa emeğini kattıysa orası onundur. Yani Locke günümüzde aktif politikada yer alsaydı ‘HERKES İÇİN MÜLK’ gibi bir sloganı olurdu herhalde. Kapitalist üretim tarzının egemen olduğu dünyamızda ‘HERKES İÇİN CHP’ ne kadar mantıklıysa o kadar mantıklı geliyor insana. Devam edelim.

EYLEMLERİ UZAKTAN TAKİP EDERDİ

Evet, Locke toprağın yani dönemin en gözde üretim alanlarından birinin kamunun mülkiyetinde değil, tek tek bireylerin ama emek katan tüm bireylerin mülkiyetinde olması gerektiğini savunur.

Bilimin üretim alanı olan üniversitelerin mütevelli heyetlerinde patronlar bulunur. Emek katanlar; akademisyenler, işçiler, öğrenciler olurken üniversite kimin mülkü olacak Locke’a göre? Locke’a göre üniversiteler bizim midir, bizimle mi özgürleşecektir? Yukarıda yazdığımızdan hareketle tabi ki emeğin mülkiyeti var ettiğini söylüyor. Aynı zamanda emeğin kişinin kendisine ait olmasının gerekmediğini de ilave ediyor. Aksine bu, bir amaç için çalıştırılan başka birinin emeği de olabiliyor Locke’a göre. 

Yani akademisyen patron için çalışan, öğrenci de ya patron için çalışan ya da onun müşterisi olan bir pozisyondayken üniversiteler bizim değil patronların veya patronların iktidar olduğu devletin dolaylı olarak yine patronların oluyor. Locke yeni üretim biçimlerini, gelişmeleri ve tartışmaları hesaba katmadan aynı fikirler ile Türkiye’de üniversite okusaydı muhtemelen eylemleri uzaktan takip ederdi! (Demokrasi ve eşitlik tartışmalarının da mülk tartışmasından bağımsız olarak ele alınamayacağını belirtmek gerekir.)

Tabi Locke gibi düşünce tarihinin en önemli dehalarından birinin tarihsel gelişmeler ile birlikte yeni kuramlarla karşımıza gelmeyeceğini söylemek de büyük bir hata ve saygısızlık olur. Kendisinin insanlığa ve düşünceye olan katkılarını, ‘emeğini’ saygıyla anarken kısıtlı değerlendirmeler ve açıklamalarda bulunmak zorunluluğundan kaynaklı birçok noktayı es geçtiğimizi, Locke’u detaylı bir şekilde anlatmak ve eleştirmek için gençlik ekimizin bu sayfasının yetersiz olacağını belirtiyoruz. Yaşam-Mülk-Özgürlük’ten, İş- Ekmek-Özgürlük’e doğru seyreden yazı dizimizin bir sonraki hafta da devam edeceğini söyleyerek cümlelerimizi sonlandıralım.

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır'da çocuk sesleri...

SONRAKİ HABER

Forabandit Moda Sahnesi’nde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...