Chet Faker İstanbul'da

24. Akbank Caz Festivali kapsamında günümüz elektronik müziğin en özgün ismi sayılan ve ‘Rolling Stone Dergisi’ tarafından 2013 yılında ‘En İyi Bağımsız Sanatçı’ seçilen Avustralyalı müzisyen Chet Faker, 1 Kasım’da İstanbul Babylon’da bir konser verecek. İsmini caz geçmişinin en büyük trompetçilerinden olan Chet Baker’dan alan Faker, 2012’de ‘Thinking In Textures EP’ ile hayatımıza girdiğinden bu yana ününü hiç kaybedecekmiş gibi durmuyor. Şarkılarından edinilen, ‘tek başına gece yolculuğu yapıyormuş’ izlenimini, derinlerden gelen özgün vokal tarzını deneysel işlerde kullanmaktan çekinmemesine borçlu. Eminim ki elektronik ve caz müziğin bu sıradışı uyumu, 1 Kasım gecesi sevenleri tarafından ilgiyle izlenecek. Canlı izleme fırsatı bulamıyorsanız, ‘I’m Into You’, ‘No Diggity’ ve ilk stüdyo albümü Built On Glass’tan Gold’u dinlemek, Chet Faker’ı sevmek için güzel nedenler olabilir.

Ankara Devlet Tiyatroları ve Ankara Devlet Opera Balesi

Lenin’in de favori oyunlarından biri olan Anton Çehov’un 1890’lar Rusyasını ele aldığı Vanya Dayı, 28 Ekim-2 Kasım tarihlerinde Akün Sahnesi’nde temsil edilecek. “Oyundaki karakterlere günümüzde de rastlarız. Konu bir senfoniye bir mevsim dönümüne benzetilir. Halkı aşağılayan burjuva takımının bedbaht hayatları hiç de olumlu bir özellik taşımamaktadır. Köylü, işçi sınıfının yükseldiği Rus topraklarında Vanya Dayı burjuvazinin son çırpınışıdır.”

En son temsilinin 25 Ekim’de olduğu Bernarda Alba’nın Evi adlı oyunda Federico Garcia Lorca’nın bize mikro bir evren üzerinden anlattığı olay zincirinin aslında daha geniş bir arka planının olduğunu hatırlatmakta fayda var. “Rönesans’tan başlayıp 1789 Fransız Devrimi’ne uzanan, oradan da başlayıp 20. yüzyılın toplumsal devrimler ve ulusal kurtuluş hareketlerine uzanan büyük insanlık serüveninin karşısına Nazi ve faşist hareketlerin temsil ettiği gerici karanlık cephe dikilmişti.” Lorca’nın bu oyunu böyle kritik zamanlarda yazması ev içine safi bir diktatörlük örneği gösteren anne Bernarda Alba ve kızları arasındaki çatışmanın kaynağını bulmak açısından önemli.

Bale kapsamında dünya prömiyerinin 30 Kasım 2013’te yapıldığı Kont Dracula, birçok DOB sever için gerek kareografik bütünlük gerek dekor gerek kostümler açısından en göze hitap eden temsil oldu. 30 Ekim’den itibaren takipte olan meraklılar için bu sezon da temsiller Opera Sahnesi’nde devam etmekte.

23 Ekim’de Ankara Congresium’da verdikleri konser, sevenlerine bir kez daha hayatta Buena Vista Club’ı canlı dinlemek gibi güzel şeylerin olduğunu hatırlattı. ‘Chan chan’, ‘de camino a la vereda’‘dos gardenias’ gibi efsanevi şarkılarının yanı sıra; Coldplay, Arctic Monkeys, Maroon 5 gibi ünlü müzik gruplarının şarkılarını Küba ezgileriyle harmanlayarak çıkardıkları 2006 yapımı Rhythms Del Mundo albümleri de oldukça ses getirdi.

Küba atmosferini ve müziğini seven herkese tavsiye edebileceğim ünlü yönetmen Wim Wenders’ın 99 yapımı ‘Buena Vista Social Club’ın turne ve konser görüntülerini filme aldığı aynı isimli belgeseli de eleştirmenlerden büyük övgü almış ve kendisine belgesel film dalında Akademi Ödülü ile Avrupa Film Ödülleri’nde En İyi Belgesel ödülünü getirmiştir.

Albümler ile filmin birlikte getirdiği başarı geleneksel Küba müziğine ve Latin Amerika müziğine olan evrensel ilgiyi arttırmış, Kübalı birçok müzisyenin solo albümler çıkarmasına, hatta dünyaca ünlü sanatçılar ile yapılan düet denemelerine önayak olmuştur. Bununla birlikte Buena Vista Social Club ismi artık Küba’nın ‘müzikteki altın çağı’ olarak nitelendirilen 40’lı ve 50’li yıllarında yapılan geleneksel müzikleri betimlemek için kullanılmaya başlanmıştır.

Küba’nın dünya müziğine armağanı olan Buena Vista Social Club’ın 2015 sonbaharına kadar sürecek olan turnesi, dünyanın farklı topraklarını dolaştıktan sonra başladığı yerde, Havana’daki evde bir dönüş etkinliğiyle
sona erecek.