20 Ekim 2014 07:20

Erdoğan’ın dili çatışmaya zemin hazırlıyor

DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, “Kürtler IŞİD’in Kobanê’ye saldırısını ulusal kazanımları ortadan kaldırmaya dönük bir hamle olarak okudu. Zaten Şengal’deki katliam nedeniyle dolu olan halkın öfkesi, AKP hükümetinin bir yandan katliama seyirci kalması, öte yandan IŞİD’i desteklemesiyle doruğa çıktı” diyor.

Erdoğan’ın dili çatışmaya zemin hazırlıyor
Paylaş

DOSYA: KOBANÊ SERHİLDANI -1

HAZIRLAYAN: ERDAL İMREK

SUNU
BU NOKTAYA NASIL GELİNDİ, BUNDAN SONRA NE OLACAK?

Kobanê sadece Kobanê değildir! Kobanê’ye IŞİD saldırılarının ardından sıklıkla dile getirilen bu cümlenin sadece bir slogan değil, aksine çok ciddi karşılığı olan bir tespit olduğunu 42 kişinin ölümü ve gerilimin had safhaya çıkması pahasına gördük. Kürtler, Bölgenin hemen her kentinde sokağa çıktıkları bu süreci ‘serhildan’, yani bir başkaldırı olarak niteledi. Kürtler ‘serhildan’ tanımını hep tarihi öneme sahip ayağa kalkışları nitelemek için kullandı. Bu başkaldırı kuşkusuz Kobanê’deki durumla doruğa çıkan ancak bundan ibaret olmayan bir direnişe işaret ediyordu. Meselenin arka planını okurların dikkatine sunmak için hazırlayacağımız dosya için görüştüğümüz hemen herkesin fikri bu yönde. 2 yılı aşkın süredir devam eden ‘çözüm süreci’nde hükümetin beklentileri karşılamaması, kalekol inşaatları, sınır dışına çekilen PKK gerillalarının boşalttığı yerlere askerlerin mevzilenmesi, ana dilinde eğitim için Kürtlerin kendi inisiyatifiyle açtığı okullara sert müdahale, Lice’de, Gever’de halk eylemlerine polis saldırısı ve eylemcilerin öldürülmesi, daha pek çok gerilimin biriktirdiği öfke. Ve en son Kobanê’ye IŞİD saldırıları Türkiye hükümetinin Kürtlerin insani taleplerini karşılamamasıyla beraber IŞİD’e sunduğu desteğin halkta yarattığı ‘Türkiye Kürtlerin kazanımlarını IŞİD eliyle yok etmek istiyor’ algısının güçlenmesiyle bu öfkenin patlaması. Dosyamızda ölümlere ve pek çok açıdan oldukça kırılgan bir siyasi zeminin oluşmasına neden olan gelişmelere Diyarbakır’dan bir projeksiyon tutmaya çalıştık.


DİYARBAKIR'DA SESSİZ GERİLİM

Diyarbakır, Kürt sorununa ilişkin her türlü gelişmenin, bu gelişmelerin Kürtlerde yarattığı duygunun en iyi okunabileceği kentlerin başında geliyor. Türkiye gündemini sarsan olayların ardından çatışmaların en şiddetli yaşandığı, 14 kişinin yaşamını yitirdiği Diyarbakır’dayız bu nedenle. Sokakları sakin. Parçalanmış bir kaç reklam panosu ve otobüs durağı, tahrip edilmiş banka şubeleri ve bankamatikler... Ama sokakta bütün olağanlığıyla akıp giden bir hayat. Her şey Diyarbakır’ın her zamanki haline dair. Olayların en şiddetli yaşandığı yerlerden biri olan Ofis’te yürürken ya da Yüksek Kahve’deki çay sohbetlerinde edindiğimiz izlenim özetle şöyle; Sokaklarda irili ufaklı eylemler sürüyor, ama genel olarak halk sokaktan çekildi. Ancak bu sessizlik gergin bir bekleyişe işaret ediyor. Hükümete öfke büyük. Halk hem Öcalan’dan gelecek yeni açıklamaları hem de Kobanê’nin durumunun netleşmesini bekliyor. Hüda Par ve DBP arasında ölümlerle sonuçlanan çatışmaların gerginliği devam ediyor. Kimse ne olacağını bilemiyor şimdiden. DTK, HDP sağduyulu açıklamalar yapsa da, Hizbullah ve Hüda Par’dan gelen açıklamalar, meselenin kapanmadığına dair işaretler barındırıyor. Öyle ki Hüda Par tarafından yaşamını yitirenler için taziye çadırı kurulmaması ve ‘yas tutmayacağız’ yönlü açıklamaların bölgedeki anlamı; İntikam... Herkes bu ihtimal için ‘felaket olur’ diyor. Kahvelerde toplanan kalabalıklar, dikkatle haberleri izliyor. Haberler biter bitmez Kürtçe müzik kanallarından YPG marşları yükseliyor. Kentin birçok noktasında yürürken de bu marşlar duyuluyor. Görüştüğüm siyasetçiler, insan hakları savunucuları, milletvekilleri, hukukçuların ortaklaştığı nokta; Hükümetin çözüm süreci boyunca Kürtlerin beklentilerini karşılamadığı, aksine sürecin ruhuna uygun olmayan adım ve söylemlerle, tedirginlik ve öfkeyi büyüttüğü. Kobanê’ye ilişkin hükümetin tutumu, IŞİD’e sunulan destek ve IŞİD’in Kobanê’de ilerleyişinin hızlanmasının bardağı taşıran son damla olduğu en çok dile getirilen noktalar. Mazlum Der ve Azadî Hareketi gibi islami duyarlılıkları olan kesimlerin DBP ve HDP’ye de eleştirileri var. Polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitiren 24 yaşındaki Murat Dağ’ın cenaze töreninde ayak üstü konuştuğumuz HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, dolu gözlerle, “Barış diyoruz olmuyor, savaş diyoruz olmuyor. Hep ölüm. Ne kadar talihsiz bir halkız biz” diyor. Cenaze çıkarılınca sloganlar yükseliyor. Gençler öfkeli. YPG ve PKK lehine sloganlar, AKP’yi lanetleyen sloganlara, ‘intikam’ seslerine karışıyor. Yaşananları ‘okul yaktılar’, ‘dükkan yağmaladılar’ şeklinde kodlayan basına öfke de büyük. Diyarbakır sakin ama havada kapanmamış bir hesabın ağır gerilimi var...


DBP EŞ GENEL BAŞKANI KAMURAN YÜKSEK: ERDOĞAN'IN DİLİ ÇATIŞMAYA ZEMİN HAZIRLIYOR

Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, 34 yaşında genç bir siyasetçi. Ankara Üniversitesi’nde Habeleşme Bölümü’nde okurken, 1999 yılında Abdullah Öcalan’ın yakalanıp, Türkiye’ye getirilmesinin ardından siyasete daha aktif katılabilmek için okulu bırakmaya karar vermiş. HADEP, DEHAP ve DTP’nin gençlik kollarında yöneticilik, 2006’da DTP Parti Meclis üyeliği, 3 yıl da DTP’de örgütlenmeden sorumlu eş genel başkan yardımcılığı yapan Yüksek, 9 Nisan 2009’daki KCK operasyonlarının ardından tutuklandı ve 5 yıl Diyarbakır Cezaevi’nde yattı. Serbest kalınca da BDP’nin DBP’ye dönüşmesinin ardından Emine Ayna’yla birlikte bu partinin eş genel başkanlığına seçildi. BDP’nin Ekoloji ve Yerel Yönetimler Bürosu’nda buluşuyoruz Yüksek’le. Söyleyecekleri önemli. Zira eş genel başkanı olduğu DBP, tüm bu yaşananların merkezindeki partilerden biri. Oldukça sakin bir üslupla değerlendiriyor olup biteni Yüksek. Sohbetimiz boyunca şu noktalara özellikle dikkat çekiyor; Olayları bu noktaya getiren uzun bir süreç ve birikim var. Bu tepki sadece Kobanê’ye saldıran IŞİD’e değil, ondan daha da fazla AKP politikalarına. Hükümet Türkiye’de ve bölgedeki mezhepçi politikalarıyla tehlikeli bir süreç hazırlıyor. AKP’nin olup biteni ‘çözüm sürecini rayından çıkarmak isteyen güçlerin organizasyonu’ olarak nitelemesi verilen mesajı anlamak istemediğini gösteriyor. Kürt halkı ve tüm kurumlar Öcalan’a sonuna kadar bağlı. Kürtler batının gösterdiği Kobanê duyarlılığını çok önemsiyor.

TOPLUM AKP’Yİ OKUDU VE TAVIR KOYDU

Kamuran Yüksek, ‘Ne oldu da bu noktaya gelindi, Kürtler neye isyan etti’ sorusuna cevabından önce, “Tek tek olaylardan çok, bu durumu ortaya çıkaran nedenleri tartışmak gerek” diyor. Yüksek’e göre Kürtler eski dengeleri altüst eden yeni bir yüzyılın şekillendiğini görüyor ve kendi özgürlüğünü, yerel demokrasisini inşaa etmek istiyor. “Dönemsel refleksler, tepkiler de bu arayışın bir ürünü” diyor. Yüksek’in bundan sonra söyledikleri hem yaşanan olayların asıl nedenlerine hem de ‘Kobanê’nin Türkiye’yle ne ilgisi var’ şeklindeki hükümet yaklaşımının geçersizliğine dair önemli ip uçları sunuyor. Rojava’da, Kobanê’de yaşanan bir gelişmenin Erzurum’daki Kürdü de etkilediğini ve artık Kürtlerin her zamankinden daha fazla ulus bilinciyle hareket ettiğini söyleyen Yüksek, “Kürtler IŞİD’in Kobanê’ye saldırısını ulusal kazanımları ortadan kaldırmaya dönük bir hamle olarak okudu. Zaten Şengal’deki katliam nedeniyle dolu olan halkın öfkesi, AKP hükümetinin bir yandan katliama seyirci kalması, öte yandan IŞİD’i desteklemesiyle doruğa çıktı” diyor. AKP’nin bölge dengelerini sünni mezhebi üzerinden kurmak istediğini, bu çerçevede de IŞİD gibi güçleri destekleyip, beslediğini söyleyen Yüksek, “Bu politikalar toplum tarafından net olarak okundu. Ortaya konan tavır bunadır. Çözüm süreci kapsamında hâlâ gerekli adımların atılmamasına da bir tepkiydi bu. Sokağa çıkanların sloganı şuydu; Katil IŞİD, işbirlikçi AKP. Demek ki toplum olanı biteni böyle okudu” diyor.

HALKTA UZUN SÜREDİR BİRİKEN BİR ÖFKE VAR

Olayların o bir kaç günden ibaret olmadığının altını özellikle çiziyor Yüksek. “Kamuoyu yangın her tarafı sardığında görüyor. Oysa son bir ayda Kürdistan’ın her yerinde her gün eylemler vardı. Bu yuvarlanan bir kartopu gibi büyüye büyüye bu noktaya geldi ve çığa dönüştü” diyor. Yüksek’e göre halkta uzun süredir biriken öfke Kobanê’de katliam ihtimali baş gösterince kendisine bir mecra bularak patladı.

ERDOĞAN, ‘CAMBAZA BAK’ DİYOR

Hükümet yetkilileri ve Cumhurbaşkanı’nın ‘sakallıya, namaz kılana, türbanlıya saldırdılar’ açıklamalarının olup biteni saptırmak olduğunu belirten Yüksek şunları söylüyor; “Cumhurbaşkanı durumu maniple etmeye çalışıyor. Kendi politikalarına yönelmiş öfkeyi, İslami kesimeymiş gibi göstererek, bu kesimleri Kürt hareketine karşı konumlandırmak istiyor. Erdoğan ‘cambaza bak’ diyor.

ÖCALAN’A BAĞLIYIZ

Yüksek tüm bu olup bitenin çözüm sürecini nasıl etkilediğine ya da etkileyip etkilemeyeceğine dair sorumuzu temkinli bir dille yanıtlıyor. “Sürecin istenen biçimde ve hızda gitmemesi AKP hükümetinin politikalarının sonucu. AKP’nin ülke ve bölge stratejisi sorgulanmaya muhtaç. Bunu ifade etmekle yetineceğim” diyor ve ekliyor; “Çözüm süreci konusunda bütün halkımızı, hareketimizi bağlayan ve bunu yürüten Sayın Öcalan’dır.”

KÜRTLER HER ZAMANKİNDEN DAHA UMUTLU

Erdoğan’ın sert açıklamaları, sokağa çıkanlara yönelik ‘sokak serserileri, vandallar’ sözlerini, polisin yetkilerini arttıran yeni yasal düzenlemeyi de hatırlatıyoruz. “Peki tüm bu tablo içinde halk süreçten umutlu mu?​” diye sorunca şu yanıtı veriyor Yüksek; “Bireysel olarak değişik duygular içinde olanlar olabilir. Fakat halk son yıllarda çok daha fazla umutlanmıştır. Rojava’da gerçekleşen devrimi gördü bu halk. 3 kanton üzerinden şekillenen öz yönetimleri gördü. İnsanlar bu kazanımın ortadan kaldırılmak istenmesine karşı sokağa çıktı zaten. Kürtler yaşanan süreçten bir statü kazanarak çıkacaklarına inanıyor ve Sayın Öcalan’a güveniyor.”

HÜKÜMET MESAJI ALDI AMA ANLAMAK İSTEMEDİ

Erdoğan ve hükümet yetkililerinin, ‘çözüm sürecinden rahatsız olanlar sokakları ateşe verdi’ şeklindeki sözlerini hatırlatınca, “Hükümetin bu açıklamaları gerçekler karşısında çok komik” demekle yetiniyor. Yüksek’e göre hükümet aslında halkın verdiği mesajı gayet iyi aldı. Fakat bunu anlmak istemiyor.

LİNÇ VE SALDIRILAR HÜKÜMETTEN BAĞIMSIZ DEĞİL

“Sokaklarda tansiyonun düşmesi Öcalan’ın çağrısıyla mı ilgili?​” sorumuza, Öcalan’ın ya da DBP ve HDP’nin ‘sokaklardan çekilin’ şeklinde bir açıklaması olmadığını belirterek yanıt veriyor. Devamla şunları söylüyor; “Sayın Öcalan ve bizler tehlikelere, risklere dikkat çektik. Asla halkın sokaktan çekilmesi yönlü bir çağrı yoktur. Bizler provokasyon zeminine dikkat çekerek, halkımızı hareketliliği amacından saptırmak isteyen gruplara karşı uyardık. Soruyoruz; ‘Kim bu gruplar peki?​’ Yüksek, “Halkın üzerine silahla saldıran gruplar çıktı sokağa. Öte yandan hâlâ polis asker içinde, siyasi gruplar içinde kümelenmiş hücreler olabilir” diyor. ‘Sizce bunlar devletten bağımsız güçler mi’ diye araya girince, ırkçı grupların polis gözetiminde insanları katlettiğini hatırlatıp, “Elbette hükümet bunun bu şekilde gelişmesine önayak oluyor. Engellemiyor. Hükümeti bu olayların dışında değelendirmek mümkün değil” diyor.

ÖNÜ ALINMAZSA ÇATIŞMA RİSKİ VAR

Demirtaş’ın ‘Başımıza gelebilecek en büyük felaket halklar ve inançlar arasında bir çatışma sürecinin başlamasıdır’ sözlerini hatırlatarak, “Siz de böyle bir tehlike öngörüyor musunuz?​” diye soruyoruz Yüksek’e. “Önü alınmazsa böyle bir risk var” dedikten sonra sözü Cumhurbaşkanı’nın üslubuna getirerek; “Sayın Erdoğan kalkıp da Kürtlerin eylemleri için, ‘türban takana, namaz kılana, sakallıya yöneliktir’ derse elbette bu inançlar ve halklar arasında bir çatışma zemini yaratır” diyor.


HÜDA PAR’LA GERİLİM

DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek’le sohbetimizin geniş bir bölümünde, kamuoyunun gündemindeki en önemli konulardan biri olan Hüda Par gerilimini konuşuyoruz. Dikkat çektiği noktalar özetle şöyle; Hüda Par ya da Hizbullah Kobanê, Rojava, Şengal’deki IŞİD saldırıları konusunda bir tavır almadı. Sokağa çıkan insanlar bunu IŞİD’e destek olarak okudu. Batman’da, Diyarbakır’da Hüda Par yanlıları, IŞİD lehine slogan attı, IŞİD bayrağı dahi açtıklarına dair bilgiler var. Bu gerilimi kışkırttı. Olayların öncesi var; Son aylarda yurtsever kişilere, esnaflara saldırı ve tahrikler oldu. Gündem ve DİHA çalışanlarına yönelik bıçaklı saldırı, Diyarbakır’da 12 yaşında bir kız çocuğuna ‘Allahu ekber’ nidalarıyla satırlı saldırının yanı sıra Ofis’te dolaşarak ‘bundan sonra türban takmayandan hesap soracağız’ diyenler, DBP’li belediyenin iftar çadırına saldırı da gerilimi yükseltti.
Bu meselede de temkinli bir dil kullanan Yüksek, “Kendilerinin içinde gruplar mı vardır, kendilerini kullandımışlar mıdır, eskisi gibi kontra yapı içerisindeler midir? Bu konuda bir şey demeyeceğim. Bu onlara ait bir meseledir” diyor. Hizbullah kanadından gelen ‘gerekeni yapacağız’, ‘misliyle cevap’ açıklamalarını eleştiriyor. “Şiddetle, tehditle bir yere varılamaz. Onun karşısına çıkacak olan yine şiddet olur ve bu bir sarmal olarak devam eder. Bu doğru yöntem değildir” diyor. Yüksek’e sokakta bir husumet hali olup olmadığını ve o tehlikeli ihtimali soruyoruz; “Olma ihtimali vardır ama bu asla olmamalıdır” diyor.


BATININ KOBANÊ DUYARLILIĞINI ÇOK ÖNEMSİYORUZ

Kamuran Yüksek’in üzerinde en çok durduğu konulardan biri bu süreçte batıda yapılan yaygın Kobanê eylemleri. Kürt halkının bunu çok önemsediğini söylüyor. “Biz bu ülkenin geleceğini birlikte şekillendirebileceğimiz inancını artırarak koruyoruz. Bu son gelişmelerde Türkiye’nin sosyalist güçlerinin, emek ve demokrasi güçlerinin aktif biçimde yer alması bu inancımızı güçlendirdi. Sadece olaylarda refleks gösterme üzerine değil, fabrikalarda, işçi alanlarında, toplumun her kesiminde örgütlenme konusunda da birlikte hareket etmek istiyoruz. Böyle bir hatta giriyoruz bence” diyor.

YARIN:
MAZLUM-DER Diyarbakır Şube Başkanı Abdurrahim Ay
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici

ÖNCEKİ HABER

ABD: Kobanê\'ye havadan silah yardımı yapıldı

SONRAKİ HABER

Yeni Şafak Kobanêli sığınmacıları hedef gösterdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...