25 Ağustos 2014 06:00

Suriyeli de İskenderunlu da kaygılı

Halil İMREK
İskenderun


İskenderun’da geçtiğimiz günlerde Suriyelilere yönelik ırkçı linç girişimine dönüşen saldırının etkileri sürüyor.

Savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyeli sığınmacılara yaklaşım bölgede giderek olumsuz hale geliyor. Sosyal medya ve diğer iletişim araçları üzerinden de Suriyelilere dönük nefret söylemleri yaygınlaşıyor.

Suriyeli bir gencin, İskenderunlu bir gence tacizde bulunduğu söylemi üzerinde yaşanan olaylar duruldu. Suriyeliler, tedirgin, kaygılı ve korku içinde yaşamını sürdürüyor. Barbaros Mahallesinde polisin yoğunlaşan varlığı, olayın devam ettirilmesi olarak yorumlanıyor.

Halk arasında söylentiler ve bilgi kirliliği had safhada. “Şurada Suriyeli öldürmüşler”, “AVM önünde Suriyeliler birisini öldürmüş”, “Suriyeliler koca koca marketler açmış” biçimindeki söylentilerin haddi hesabı yok.

Suriyelilere dönük saldırının yaşandığı geceden sonra; Suriyeli esnaf ilk gün dükkanlarını açmadı. Kaygı ve korku içinde olan Suriyeliler dışarı çıkmadı. Özellikle kadınlar ve çocuklar büyük bir korku içinde.

ARABASINA SALDIRMASINLAR DİYE PLAKAYI ÇIKARDI

Esentepe, Gültepe, Yıldırımtepe gibi İskenderun’un varoşlarını yoksul Suriyeliler mesken tutmuş durumda. Esentepe mahallesinde boya işi yapan Ayhan Kılıç’ın evine misafir oluyoruz. Kılıç, ailesi ile birlikte Suriyelilere kol kanat geriyor. Suriyeliler kendisine komşu olmuş, gelip gidiyorlar. Suriyeli bir aile arabasını Ayhan Kılıç’ın evinin önüne park etmiş. Saldırılar başladığında aracı zarar görmesin diye Suriye plakasını sökmüş.

Üzerine çadır çekmiş. Ayhan Kılıç bize aracı gösteriyor. Yan komşu yaşlı bir teyze, “Kırsınlar arabayı, göndersinler Suriyelileri” diyor. Kılıç, onunla tartışıyor. Aynı yerde oturan komşular ama karşıt duygu ve düşünceler iç içe. Bir tarafta Suriyelilere kardeşlik elini uzatan, onları bağrına basan diğer taraftan yoksulluğunun sebebi olarak Suriyelileri görüp onlara düşmanlık besleyenler.

SAVAŞIN YARATTIĞI YOKSULLUKTAN KAÇTIK

Kılıç, Suriyeli bir aileyi görüşmemiz için çağırıyor. Rami ve Ferdya geliyor. Rami 27 yaşında inşaatlarda çalışıyor, eşi Ferdya’nın kucağında bir yaşını yeni geçmiş Mahmut bebek var. Suriye dönük saldırıları soruyoruz. Kaygılılar, Ferdya çok korktuğunu söylüyor. Olaylar çıkınca kendilerini gönderirler kaygısı taşımış. Birinin yaptığı bir yanlış varsa onu bütün halka mal etmemek gerektiğini söylüyorlar.

Üç çocukları ve Rami’nin annesi var; 6 kişi kalıyorlar. Zemin katta 150 TL kira ödüyorlar. Kiraları düşük. Normalde 2+1 evin kirası bu yoksul mahallelerde 250 liradan 400 liraya kadar çıkıyor. Ama ev sahipleri uygun vermiş. Rami, evin kırık dökük yanlarını da onarıyor. Ev sahibi Elif teyze kendilerini seviyormuş. Ferdya’ya kızım diyormuş. Rami İdlip’te de inşaat işi yapıyordu. Savaştan dolayı geçim zorlaşmış. Çalıştığı inşaatta düşmüş hastaneye kaldırmışlar, hastane masraflarını ödeyecek parası yokmuş, hastaneden kaçıp ailesi ile Türkiye’ye gelmiş.

ÜCRETLERİNİ KESİYORLAR

Rami, Suriye’de savaş çıkınca borçlarını ödeyemeyen, kredi çektiği için zor durumda kalanların kaçtığını söylüyor. Suriye için “Savaştan önce cennetti” diyor, savaş biterse Suriye’ye dönmek istiyor. Rami’lerin oturduğu evin ikinci katında başka bir Suriyeli aile oturuyor. Onların nüfusu ise 15. Ev sahipleri Elif teyze eskiden Türkiyeli kiracılarının olduğunu düzenli para vermediklerini ama Suriyelilerde böyle sorun yaşamadığını söylüyor. Rami, düşük ücretle çalışmak istemediklerini ama verileni kabul etmeye mecbur olduklarını söylüyor. Bir inşaat işi almış, ev sahibi 600 TL vereceğini söylemiş, işi yapmış ama sonrasında ev sahibi işi beğenmediğini, işin iyi olmadığını söyleyerek 300 TL vermiş. Yevmiye olarak 40-50 TL alan Rami, iş buldukça inşaatlarda çalışıyor, evini geçindirmeye çalışıyor.

‘TEK İSTEDİĞİMİZ BİZE KARIŞMASINLAR’

Suriyeli Abdo 60 yaşında, küçük bir bakkal dükkanı açmış. Ancak İskenderunlu esnaflar onun kocaman bir market açtığını anlatıyor. Açtığı yeri abartarak anlattıklarından gittiğimizde şaşırıyoruz. 1-2 metre kadar eni olan 4-5 metre uzunluğu olan ince uzun bir dükkan. Dükkandaki raflara biraz eşya dizmiş. İsmini verme konusunda kaygılı sonra bize Abdo diye bir isim söylüyor. Abdo öğretmenmiş, 22 yıl Suudi Arabistan’da öğretmenlik yapmış. Hiçbir sorun yaşamamış, birikim yapmış ve Suriye’ye memleketine dönmüş. Ancak Suriye’de iç savaş başladığında bütün kazancını tüketmiş, sonra da Türkiye’ye gelmiş. 10 çocuğu var. Bir kızı evli, diğerleri yanında. Küçük bakkaldan kazandıkları ile geçinmeye çalışıyor. Kendisi ile tercüman aracılığı ile konuşuyoruz. Haber yapacağımızı söylüyoruz. Önce İskenderun’da yaşanan olayı soruyoruz. Birinin yaptığı bir yanlış, ferdi, şahsi bir olay ama bunu bütün Suriyelilere mal edilmesini anlayamıyor. Türkiyelilerin kendileri ile ilgili yalan haberler yaydığını söylüyor. Kendilerine öcü gibi bakılmasından, sorun olarak görülmelerinden rahatsız. Bazen hakarete uğradıklarını belirtiyor. “Sadece bize karışmasınlar, bizi rahatsız etmesinler, yeter” diyor.

SURİYELİLERE ÜÇ KATEGORİK TEPKİ

İskenderun’da Suriyelilere dönük tepkileri üç kategoride değerlendirmek mümkün.

Birinci grup, AKP’nin Suriyelileri bilerek getirdiğini düşünüp Esad rejimini devirmeyi amaçladığı için tepki gösterenler. Bu kesim Suriyelilere kamplarda eğitimler yaptırıldığını, IŞİD ile ilişkileri olduğunu ve Suriye’ye dönük saldırılar gerçekleştirdiklerini düşünüyor. “Ve savaştan kaçan, mağdur yoksul Suriyeli ile IŞİD militanı olan Suriyeliyi biz nasıl ayırt edeceğiz. Onun için karşıyız” diyorlar.

İkinci kesimin duygusu ise Suriye’den gelenlerin yaşam tarzının, onların inanç ve kültürlerinin kendilerine dayatılacağı endişesini taşıyanlar. Daha çok modern yaşamdan yana olan seküler kesim (önemli bir kısmı Arap Alevisi), kapalı olan Suriyeli kadınlar ve öne çıkan dini inançlarının yarın kendilerine de dayatılacağı veya Türkiye’nin gidişatının bu yöne kayacağı kaygısı taşıyanlar.

Üçüncü grubun tepkisi ise tamamen ekonomik politikalarda gizli. Suriyelilere ağırlıklı tepki ekonomik nedenlerle gelişiyor. İşçiler, Suriyelilerin düşük ücretle çalışmasına, işsizliğin artıyor olmasına, yevmiyelerin düşmesine tepki gösteriyor.

Bu grup içinde bulunan İskenderunlu esnaf, Suriyelilerin, bakkal, manav, fırın gibi dükkanlar açmasına tepkili. Zira linç girişiminin olduğu Barbaros Mahallesi Suriyelilerin dükkanlarının bulunduğu ve esnafın rahatsızlığının olduğu bir mahalle.

İskenderunlu esnaf, Suriyelilerin hiçbir belge ve prosedür yerine getirmeden istedikleri gibi bakkal açtığını söylüyor.

Suriyelilerin açtığı yerlerde kaçak çay, kaçak sigara, kaçak rakı, gibi çeşitli kaçak eşya sattıklarını ama kendilerinin vergi ödediğini, ruhsat parası verdiklerini söylüyorlar. Kendilerinin kaçak sigara satamadığını, satanın yüklü para cezaları yediğini ama Suriyelilere karışanın olmadığını ve çifte standart olduğunu söylüyorlar. Rekabet edemedikleri, ekmekleri küçüldüğü için tepki gösterdiklerini belirtiyorlar.

‘HAKSIZ KAZANÇ VE HAKSIZ REKABET VAR’

Pınarbaşı Mahallesi’nde esnaflık yapan Kerim Ertaş ile görüşüyoruz. Yanında bir Suriyeli küçük bir yer açmış. Saldırının olduğu akşam dükkanı kapatıp gitmiş. Bir gün sonra yine açmamış. Gittiğimiz gün açıktı ama küçük oğlu kalıyordu, kendisi yoktu. Kerim Ertaş, tekel bayii işletiyor. Kendisine Suriyelilere saldırıyı soruyoruz. Saldırıları tasvip etmiyor. Tepkilerin nedeninin ekonomik olduğunu söylüyor.

Bir de Suriyelilerin yaşam tarzını bilmeyen, görmeyenlerin kaygı taşıdığına dikkat çekiyor. “Acaba Türkiye’de bu hale mi gelecek. IŞİD Irak’ın bir bölümünde şeriat getirdi. Acaba Türkiye’de böyle mi olacak, Suriyeli kapalı, yüzü görünmüyor. Acaba kim bunlar, IŞİD mi, ajan mı? İnsanlar bu endişeleri taşıyor. İşin asıl yanı da geçim derdi. Bir işyeri açmak için bir sürü belge hazırlıyoruz, vergi ödüyorum, ruhsat alıyorum. Belediye ölçer biçer, çeşit çeşit paralar öderiz. Tekel ruhsatı almadan sigara satamıyorsun, içki ruhsatı almadan alkol satamıyorsun. Aynı işi yapan Suriyeliyi görmüyorlar. Onlar muaf. Devlet mi görmüyor, yoksa memur mu görmüyor” diyor.

Evrensel'i Takip Et