03 Ağustos 2014 08:15

Nükleer santral kurulmadan atıklarıyla uğraşıyoruz!

Hiroşima ve Nagazaki bombalamaları ile pek çok yerde yapılan atom bombası denemeleri ile nükleer silahlar dünya için halen ciddi tehdit. Nükleer silahların yanı sıra ‘barışçı’ yutturmasıyla nükleer güç santralleri de gündemimizde.

Nükleer santral kurulmadan atıklarıyla uğraşıyoruz!
Paylaş

Arif Ali CANGI*

Hiroşima ve Nagazaki bombalamaları ile pek çok yerde yapılan atom bombası denemeleri ile nükleer silahlar dünya için halen ciddi tehdit. Nükleer silahların yanı sıra ‘barışçı’ yutturmasıyla nükleer güç santralleri de gündemimizde. İrili ufaklı kazaların yanı sıra Çernobil patlaması, son olarak Fukuşima felaketi, nükleer santrallerin güvenilirliği sözlerinin koca bir yalan olduğunu gösterdi. Ama halen bu yalana inanlar var. Çernobil felaketinin yıldönümünde Türkiye’ye gelen Japon gazeteci Toshiya Morita, “Bizim başbakan, Fukuşima nükleer kazasının kontrol altına alındığı, nükleer sızıntının önlendiği ve sağlık tehlikesinin bulunmadığı yönünde yalanlar söylüyor, ona inanmayın” demişti. Bütün dünyada nükleer santrallerin kapatılması planları yapılırken, bizim ülkenin yöneticilerini yaşananlar hiç etkilememiş, Akkuyu’da ve Sinop’ta nükleer santral yapma konusunda kararlı görünüyorlar,  üçüncüsünü de İğneada’ya yapacakmış. Sinop’taki nükleer santrali, felaketi yaşamış olan Japonya’nın yapacak olması tam bir akıl tutulması. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Japonların açıkça “yalancı” ilan ettikleri Japonya Başbakanı’ndan aldığı “yalan”ları bize satıyor, buna bir de kalkınma masalı ekliyor.

Nükleer enerji santralleri patlamasalar bile ciddi riskler yaratıyor, en önemli sorun da atıklarının bertaraf edilmesi. Bu atıkların zarar vermeden saklanmasının maliyetinin çok yüksek olması nedeniyle atıkların güvenliği tam olarak sağlanamamakta. Buna en iyi örnek, henüz santralimiz yokken İzmir-Gaziemir/Karabağlar’da ortaya çıkan nükleer atıklar.
İzmir’in merkez ilçelerinden Gaziemir ve Karabağlar sınırları içinde bulunan, 1940’lı yıllardan 2010 yılına kadar faaliyeti süren kurşun fabrikası, 3 Aralık 2012 tarihli Radikal gazetesindeki Serkan Ocak imzalı “İzmir’in Çernobil’i, İlk Nükleer Çöplük İzmir’de”  haberine kadar sadece kurşun atıklarıyla gündemdeydi. Haberde özetle; “...Aslan Avcı Döküm Sanayi ve Tic AŞ’ye ait Gaziemir’de kurulu bulunan kurşun üreten fabrika atıklarını arazisindeki toprağa gömdüğünün ortaya çıktığı, toprak altındaki atıkların zehir kusmaya başladığı, Türkiye Atom Enerji Kurumunun (TAEK) alandaki ilk radyasyon tespitini 2007 yılında yaptığını, raporlara göre, radyasyonun fabrikanın nükleer santrallerde kullanılan nükleer çubukların eritilmesiyle oluştuğu, bu maddelerin Türkiye’ye yasal girişinin olmadığı, raporların  Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Gaziemir Kaymakamlığı, Gaziemir Belediyesine bildirildiği..” anlatılmaktaydı.

Haberin yayınlanması üzerine, henüz bir ay önce kurulan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi olayla ilgili İzmir Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu ve radyasyon ölçen cihazla alanda yaptığı  ölçümlerde  zaman zaman Fukuşima’ya yakın rakamlar tespit etti.  Daha sonra mahalle halkının da katıldığı başvurular üzerine şirket yetkilileri hakkında “çevreyi kasten kirletmek” suçundan dava açıldı. Kamu görevlileri hakkında henüz dava açılmadı.

Bu arada fabrika sahasında 2-12 Haziran 2013 tarihleri arasında İzmir Valiliği Koordinasyonunda sondaj ve analizler yaptırıldı. Prof. Dr. Alper Baba’nın danışmanı olduğu 2013 tarihli rapora göre haziran-ağustos 2013 tarihlerinde fabrika arazisinde yapılan çalışmalar sonucunda, alanda, yaklaşık olarak 10.125 m3 atık içerikli bir kirlenme tespit edildi, bu atıklarda Europium 152 (Eu-152) radyoaktif element ile birlikte toprakta kurşun, arsenik, çinko ve mangan gibi toksik elementler bulundu.

İşin en ilginç yanı radyoaktif atıkların kaynağına dair bilgiler. TAEK’in Gaziemir’de tespit ettiği “Europium 152,152,155 (Eu-152,154,155) izotopları doğada bulunmayan, sadece nükleer reaktörlerde zincirleme fisyon (çekirdek bölünmesi) reaksiyonları sırasında nükleer yakıt demetlerinde  ve kontrol çubuklarında yaratılan insan yapısı izotoplardır.” (1)

KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARMAK

Bu günlerde atıkların olduğu fabrika sahasında atıkların bertaraf edilmesi işlemlerine başlandı. TAEK’in onayladığı projeyle atıklar temizleniyor. (2)

Atıkların temizlenmesi aşamasına gelmesi son derece önemli ama! Bilim insanlarının değerlendirmelerine göre temizliyoruz derken “kaş yaparken göz çıkarma” misali  çevre sağlığı ve canlı yaşamı için büyük risk oluşturuluyor.

“...kırma -öğütme işleri sırasında, bir yıl boyunca bu tozun içindeki radyoaktif partiküller çevreye yayılacak, örneğin saniyede 5 metre hızla esen normal bir rüzgarla bu tesisten çevreye yayılan 1 ila 10 mikron çapındaki radyoaktif partiküller, en az 1 kilometreye kadar serpilebilecekler. Böylece bu çevrede yaşayanlar, bilhassa yandaki okul ve dışarıda oynayan çocuklar, her nefes alışlarında bu kontamine havayı soluyacaklardır. Bir gün içinde 18 bin 20 bin defa nefes alındığı ve her nefeste 1litre hava teneffüs edildiği dikkate alındığında, projede belirtildiğine göre saatte 335 gram toz yayıldığında günde en az 4 kilo, bir yılda 1,2 ton radyoaktif içeren toz çevreye yayılacaktır. Bu veriler karşısında 1 m3 havadaki 1-5 mikron çapındaki radyoaktif partiküllerin bu tozların içindeki yoğunluğunun 4 mikrogram olduğu en düşük seyisinde olsa bile bu bölgede yaşayan insanların ciğerlerindeki oksijen ve CO2 değişiminde ciddi sağlık risklerine yol açacaktır...”(3)


YASADIŞI  ATIK TİCARETİ

Atıkların temizlenmesi sorunun yanı sıra ortada duran en önemli soru; yalnızca nükleer santrallerden çıkan bu atıklar “İzmir’e hangi yollardan, nasıl geldiği” sorusu. İlk akla gelen “yasadışı nükleer atık ticareti” yoluyla gelmiş olmasıdır. Bureau of Internation Recycling (BIR) verilerine göre; 1983-2009 yılları arasında 26 ülkede 113’ten fazla radyoaktif kaynak ergitme olayı meydana gelmiş. Bunun anlamı şudur; yasadışı uluslararası nükleer atık ticareti bütün dünya için yaşamsal bir tehdit, nükleer santraller var olduğu sürece patlamasalar da bu tehlike hep var olacak.

Neyse ki Gaziemir/Karabağlar’da kadınlar yaşamlarına sahip çıkıyorlar ve yaşam savunucuları ile buluştular.

(1) (2) Prof.Dr.Hayrettin Kılıç -Nükleer Fizikçi-
(3) https://docs.google.com/file/d/0B0xbKyyCE3-sRDhVZFBXdFV6YUk/edit

*Avukat, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Kurucu Eş Sözcüsü

ÖNCEKİ HABER

Omurgasızlar, sürüngenler, bukalemunlar

SONRAKİ HABER

İşgalin yeni adı: Tüneller

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...