03 Ağustos 2014 07:58

Karma

Evren ve Özal ise Genç Türkiye Cumhuriyeti’ni, Büyüyen Türkiye Cumhuriyeti’ni dizayn ederken futbolu da buna uygun tasarladılar. Futboldan cumhuriyet çıkarmaya çalıştılar.

Karma
Paylaş

Erdem AKSAKAL

Çocukken en gurur duyduğumuz anlardandı. Dünya Karması toplanırdı aralarda. Genelde sosyal amaçlarla, yahut efsane bir futbolcunun jübilesi için. Ve nadiren bir Türk futbolcu seçilirdi karmaya. 1980 yılında o sezon Fenerbahçe’ye transfer olan İsa Ertürk; Barcelona’ya karşı Dünya Karması’na seçilen ilk Türk oyuncuydu. Şimdi uzun adam varsa o zaman da güçlü adam vardı. Futbol adına her konuya hakim, Fenerbahçeli ama takımlar üstü, iktidarları, futbol otoritelerini dize getiren, her yılbaşı Bodrum’da buz gibi denize giren Ali Şen; o dönem Türk futbolunun yetiştirdiği en büyük yıldızdı.
1988’de ezeli rakibi Galatasaray’ın iptal edilen 5-0’lık Neuchatel Xamax zaferini, UEFA nezdinde girişimlerle tekrar tescil ettiren; adeta maçın 6. golünü röveşata ile atan bir golcüydü Ali Şen. Fenerbahçe Başkanıyım dememiş, Galatasaray için ünlü helikopterinin pervanesini çevirmişti.
İşte Ali Şen sağolsun, 1980’de İsa Ertürk’ü UNICEF yararına oynanan Dünya Karması-Barcelona maçı için kadroya aldırmıştı. 12 Eylül darbesinin üçüncü ayında tüm dünya futbolu Türklerin önünde diz çökmüştü muhtemelen. Arşivlerden 12 Eylül’ün diktatörü Kenan Evren’in İsa Ertürk’ü tebrik etmek için çektiği telgrafı bulup, okumak gerek. Şöyle bir şey olduğunu tahmin ediyorum “...yakın geçmişte yaşanan buhranların tümünü kararlılıkla atlatan Türkiye Cumhuriyeti, ilerleme yolundaki güçlü adımlarıyla yeni dönemde dünyanın gıpta edilen ülkelerinden birisi haline gelmiştir. (Buraya telgrafa yansıtılmayan gizli bir netekim ekleyelim) Milli futbolcumuz İsa Ertürk’ün Dünya Karması’nda oynadığı futbol Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin sporda geldiği noktaya en büyük emsaldir...
Askeri vesayeti, şortla askeri birlik selamlayarak yerle bir eden sivil cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın devrinde Kenan Evren’den alınan bayrak daha da ileriye taşınıyor Dünya Karması’nda Türkiye iki efsanesiyle temsil ediliyordu. Tanju Çolak ve Rıdvan Dilmen’in yer aldığı kadroya bakınca artık Dünya Karması’nın iskeleti Türklerden oluşuyor dahi denilebilirdi.
1991’de Kuveyt’in işgalden kurtuluşunu (ABD’nin Irak harekatının başarısı diye okuyun siz) kutlamak için Kuveyt Milli Takımı ile oynanan maçtaki iki Türk oyuncu Özal’ın bir koyup üç alamadığı harekatın ödülüydü adeta. Tamam işte üç değilse de iki almıştı Büyüyen Türkiye Cumhuriyeti.
Cumhurbaşkanları futbolu sevmeye devam etti. Demirel Cumhurbaşkanlığı görev süresinin sonlarına doğru Galatasaray ile UEFA Kupası’na koşan Fatih Terim’i bir televizyon programında şöyle tebrik ediyordu. “Gözlerinden öperim. Halkımızı bu akşam büyük bir sevince gark ettiniz. Şampiyonluk istiyoruz. Bunu sizden istemek hakkımız. Çünkü, aslında meyveli ağaç taşlanır.”
Sonraki cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ise 2002 Dünya Kupası’nda üçüncü olan A Milli Futbol Takımı’nı şöyle kutluyordu.
“Güçlü rakiplerini geçerek yarı final maçı oynayan Ulusal Takımımız, bu başarısının rastlantı olmadığını, inandığı ve çalıştığı takdirde Türk insanının neler yapacağını tüm dünyaya kanıtlamıştır. Bu başarı, uzun yıllar süren sistemli, planlı, bilimsel çalışmaların ve özverili çabaların hak edilmiş bir sonucudur. Ülkemizin adını spor tarihinin altın sayfalarına yazdıran teknik kadromuz ve sporcularımızla gurur duyuyoruz. Ulusal takımımızın başarısında emeği olan herkesi Ulusumuza yaşattıkları büyük sevinç için kutluyorum.”
Her satırda ulusal vurgusu geçiyor. O kadar çok ki hatta, bugünlerin her kelimesindeki milli vurgusunun neredeyse yarısı kadar diyeyim de anlaşılır olsun.
Lakin Demirel, Sezer ve Gül yeni bir futbol dizayn etmediler. Belirttikleri üzere ekilen tohumların meyvelerini topladılar.
Evren ve Özal ise Genç Türkiye Cumhuriyeti’ni, Büyüyen Türkiye Cumhuriyeti’ni dizayn ederken futbolu da buna uygun tasarladılar. Futboldan cumhuriyet çıkarmaya çalıştılar.
Şimdi ise yeni bir cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen öncesinde Yeni Türkiye’den konuşmaya başladık. “Milli” uğultuları arasında yeni bir ülke kurduğunu iddia eden Recep Tayyip Erdoğan; milli takımını sahaya sürdü.
Gıpta edilesi bir kadro. Devrin flaş sektörleri enerji, medya ve AVM kralı, Beşiktaş taraftarının adına tahammül edemediği eski, federasyonun yeni başkanı, nam-ı diğer “Yeter” Yıldırım Demirören, futbol sahalarındaki son çalımını evladı yaşındaki İsviçreli futbolcuya çelme takarak atan Şifo Mehmet Özdilek, abilerinden öğrendiği orak çekiç figürlü Ş harflerini unutmuş gibi görünen akil Yılmaz Erdoğan, en büyük özelliği yönettiği kentte yer yerinden oynarken susması olan sessiz forvet Kadir Topbaş, ganyancı, iddaacı, canlı yayında açık kalan mikrofon mağduru yorumcu Şeytan Rıdvan Dilmen, İbiza’nın, ıssız adaların fatihi firari Acun Ilıcalı...Tek eksik geçtiğimiz aylarda teknik direktörle anlaşamadığı için kadro dışı bırakılan Hakan Şükür. Dosta güven, düşmana korku salan bir milli takım. Öyle bir top oynanıyor ki, 45 yıllık futbolcu, Ortadoğu’nun lideri, uzun forvet Recep Tayyip Erdoğan bile ancak üç golde kalabiliyor.
Yeni Türkiye’yi kurma yolunda önümüzdeki yıllarda Dünya Karması’na seçilecek isimler sahada şov yapıyor. Gazze kurşun sesleriyle yıkılırken, Başakşehir Fatih Terim Stadı Gazze kurtarıcısı büyük ustanın gollerine gelen alkıştan yıkılıyor. Yeni Türkiye’nin futbol karması, çocuklarımızın kaderinin, karmasının üzerine basarak eğleniyor.
Futbol sadece futbol olmamaya devam ediyor.

ÖNCEKİ HABER

Nerede açıkta bir kahkaha bulursanız ona sarılınız

SONRAKİ HABER

Bir Emrah Serbes güzellemesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...