11 Mayıs 2014 07:04

'38 Dersim ve bugün; Bin derdim var hangisine yanayım!

Müzik çalışmaları ve Dersim sözlü kültürüne yönelik çalışmalarıyla bilinen Metin Kahraman, devletin Dersim’e yönelik bakışında bir değişiklik olmadığını belirtti. Kahraman’la, Bakanlar Kurulu’nun ’38 Dersim Katliamıyla sonuçlanan, 4 Mayıs 1937 tarihli harekat kararını konuştuk.

\'38 Dersim ve bugün; Bin derdim var hangisine yanayım!
Paylaş

Şerif KARATAŞ

Müzik çalışmaları ve Dersim sözlü kültürüne yönelik çalışmalarıyla bilinen Metin Kahraman, devletin Dersim’e yönelik bakışında bir değişiklik olmadığını belirtti. Kahraman’la, Bakanlar Kurulu’nun ’38 Dersim Katliamıyla sonuçlanan, 4 Mayıs 1937 tarihli harekat kararını konuştuk.

Dersim kültürüne yönelik sözlü çalışmalarınızla tanıyorsunuz sizi. ‘38 Dersim katliamından sonra Dersim’de yaşananlara dair gözlemleriniz nelerdir?
Dersim’de katliam ve sonrasında sürgünler var. Yaklaşık 9 yıl insanlar sürgünde kaldı ve o dönem Dersim’in çok önemli bir bölümü bomboştu. Kalan bölgelerde ise artık yeni bir sistem kuruldu. Dersim’de 38’den  48’e kadar dağdan inmeyen 300-400 kişiden söz ediliyor. Bunun içinde ağırlık çocuk, kadın olmak üzere Demenanlar, Haydaranlar gibi, teslim olmayan aşiretler var. Bunlar 6-7 yıl dağda kalıyor. Yaşamlarını topladıkları otlarla sürdürüyorlar. Asıl ilginç olan af geldiği zaman isteyenin memleketine geri dönebilmesi, devlet tarafından alınan arazilerin geri alınmasıyla oluyor. Bundan hemen önce, 1938’de yaralanan komutan Fevzi Çakmak var.  Mustafa Sılıj ve Demananlı Sılo Pıt onu tedavi edip, devlete teslim ediyor. Fevzi Çakmak sekiz yıl sonra geliyor, dağa haber gönderiyor. Hani bir münasebetleri de var. Ona güveniyorlar. Görüşüyorlar. O da diyor ki silahlarınızı bırakın geçin aşağıya. Onlar da öyle iniyorlar eski köylerine, tabii eski köylerinin bulunduğu yere yerleşmelerine izin verilmişse. Aslında 38 sonrasının arka planında böyle bir anlaşma da var.
Sürgüne gidenler bilgi açısından zenginleşmiş olarak Dersim’e geri geliyor. Bunlar eğitimden geçiriliyor. Ayrıca Türkçe’yi de iyi derece biliyorlar. Hatta Erzincan ve Dersim örneğinde, mesela sürgün edilen Foto Derya, Hıdır amca, sürgün olduğu yerde fotoğrafçılık öğreniyor. Dersim’e geri döndüğünde ilk sivil fotoğrafçılığı kuruyor. Aynı şekilde Erzincan’da İsmail Dede var. İzmir’de fotoğrafçılık öğrenmiş. O mesleği Erzincan’a ilk taşıyan insanlardan biri. Gelenler biraz deneyimli, bilgi sahibi. ‘70’lere kadar süren bir süreç var. Bunların tamamı çocuklarına Zazaca öğretiyor. ‘80’lere ‘90’lara kadar sürgün edilen kuşaklar kendi ana dillerini öğreniyor. Kendi ibadetlerini yapıyorlar.
 
’93-94’te köy boşaltmaları yaşandı...
‘93’te 800’e yakın köy, mezra, yerleşim yeri boşaltılıyor. Gidenlere ne bir iş imkanı sağlanıyor. Ne de başka bir şey. Bunların çoğu keçi besleyerek geçimlerini sağlıyor. ‘93’leri iyi hatırlarsak o dönemde bu insanların malları-davarları Erzincan ve Elazığ pazarlarında tarumar ediliyor. Büyük şehirlere göç ettiler. Büyük şehirlerin kenar mahallelerinde son 20-30 yılın operasyonlarına maruz kaldılar. İstanbul’da Sarıgazi, Gazi mahallesi daha birçok örnekte rastladığımız gibi rahat bırakılmadı. Sürekli bir gerginlik içerisinde yaşadılar. Asıl darbeyi o zaman yaşadık. 38’de olduğu gibi bu kez 8 yıl değil, tam 30 yıldır, neredeyse 20 yıldır Dersim’in dağları bomboş kaldı. Ancak kendilerine bir meslek edinmenin telaşına kapıldılar. Ve kendi çocuklarına dillerini öğretemediler. O anlamda en büyük kaybımız dil alanında oldu. 93’te tamamı Zazaca bilen, yine ana dili Kurmanci olup da ayrıca Zazaca bilen nüfusun çocukları bugün kendi ana dillerini bilmiyor.
Anlaşılan o ki, devletin Dersim için bitmez tükenmez bir politikası var. Gola Çhetu’nun Alevi inancında önemli bir ibadethane olduğunu kabul ettirene kadar, bir ton çalışma yapıldı. Bugün yine Hineye Pil (Büyük Çeşme) ziyaretinin suyunun satılması söz konusu. Neredeyse her ziyaret için bir eylemlilik içinde olmamız gerekiyor. Her ziyarette ayrı kampanya oluşturmamız gerekiyor. Yani her yer için geçerli, koruyucu bir hukuki mevzuat oluşmuyor. Ve diyelim ki 38 tartışılıyor. Özür gibi anlaşıyor. Son 5-6 yılda anlaşılıyor ki Dersim katliamının tüm belgeleri ayıklanmış,  gömülmüş, böylece olay devletin aklandığı, 38’in üstünün kapatıldığı, sesinin kesildiği, boğulduğu bir süreç oluyor. Ne söyleniyorsa tam tersi oluyor. Bin derdim var hangisine yanayım! İnsanlar, barajlara mı, HES’lere mi, madenlerin yarattığı tahribata mı, satılan suların mı önüne geçsin? Yıkımın karşısında siper mi olsak, tahrip edilen ziyaretleri mi onarsak, yani bugün daha fazla sorunla karşı karşıyız. Tam bir kuşatma altındayız.

KÖYE DÖNÜŞLER BİR ALDATMACAYDI

Boşaltılan köylere geri dönüşler sağlandı deniliyor. Hakikaten insanlar geri döndü mü?
‘93’te boşaltılan 800’e yakın yerleşimde, sözüm ona geri dönüş için gerekli imkanı verdiklerini söylediler. Verilen paraları biliyorsunuz. Yıkılan bir evin bedeli 5 bin lira, biraz ağaçlarınız ve bahçeniz varsa onun için de 5 bin lira,  böyle en güzel köylerin bedeli 30-40 bin lira, o da 4-5 ailenin alacağı para. Bununla nasıl ev kurarsınız, bununla nasıl eski hayatı kurarsınız, bu da bir aldatmacaydı. Belki de Dersim halkının en fazla diretmesi gereken nokta buydu.
Mesela biz 1999’lara kadar mezarlarımıza gidemezdik. Ondan sonra ufak ufak gelişmeler başladı. Babamın iki evi vardı. Biri eski biri yeni bina, 12 bin lira para verdiler. Ve tekrar tekrar itiraz ettikten sonra 12 bin lira oldu. Önce 6 bin liraydı. İtiraz ettik. Sonuçlanmış değil, AİHM’sine kadar gidecek. Aynı mıntıkada ziyaretimiz var. Onun suyu satılıyor. Önümüzdeki vadide tam 17 kilometrelik, içinden bir TIR geçebilecek büyüklükte bir delik açtılar. Bizim köyün suyu şimdi 32 oranında azaldı. Mihandönük diye bir köy var oranın suyu tamamen kesildi. Şimdi biz 100 tane ceviz ektik, sözüm ona tekrar yaşamı kuralım diye, ama şu koşullarda, devlet biz geri gidemeyelim diye elinden geleni yapıyor. Bence Dersimlilerin ‘93’ten şimdiye kadar değiştirilen yasaları ve diğer mevzuatları gözden geçirmeleri gerekir. Bu yasaların neleri getirip neleri götürdüklerine bakmaları gerekir...
Dersim niye hep devletin kuşatmasında?
Bence oradaki niyet değişmiyor. Oradaki, inancı, oradaki çoğulculuğu, oradaki demokrasi anlayışı yok edilmek isteniyor.  Gelenekten gelen bir demokrasi anlayışı var. Bu demokrasi anlayışı, kendi sabit emirlerini, talimatlarını dikte etmekten öte insanlarla ilişki kuramayan tüm yapıları tedirgin ediyor, bunu bir tehdit olarak algılıyorlar.  

DERSİMLİLER YİNE HEDEFTE

Dersimliler bundan sonrasında ’38 katliamını nasıl gündemlerine almalılar?
‘38’e kadar Dersim bağımsız bir devlet gibiydi. ‘38’den önce yolları devletle birlikte yaptılar. Karakolları devletle birlikte inşa ettiler. Ama devlet sonra böyle bir katliam yaptı. Şu dönemde, bu tarihe bakışta sorun var. Bence önce Dersim’deki aşiretler, ocaklar, gruplar.... Bunların hepsi bir araya gelerek kendi içlerinde tartışmalı. Çünkü orada devlet 38’te rayberliği, pirliği, mürşitliği hedef aldı. Bu yüzden inanç sistemine büyük darbe vurdu. Dersim’de o dönemde el ele el hakka dedikleri ve bütün ocakların birbirine bağlı olduğu yatay bir örgütlenme vardı. Bu darbe aldı. Bunun özeleştirisi yapılmadı.  Bu Dersim’i rahatlatırdı. Demenanları, Haydaranlıları, dinlememiz gerekir, 38’de en çok zararı gören aşiretlerdir. Katliamın özellikle ağır yapıldığı aşiretlerin yaşadıklarına karşı diğer aşiretlerin suskunluğuna, yeterince tavır almamasına yapılan eleştiriler var. Oysa o zamanın koşullarını düşünürsek kimseyi suçlamaya gerek yok....
AKP de şimdiye kadar, 38’i kullanarak “CHP’ye nasıl vururum”un hesabını yapıyor. Bu yönüyle süreçte bizim lehimize bir gelişme olmadı. Bugün Dersimliler yine hedef konumundadır. Hâlâ yaşadıkları haksızların somut tarihinin saklandığını görüyor, bunları dile getiremiyorlar. ‘93’ün sonuçları ortada. Buna karşı tabii ki bugün Dersim’de insanların kendi kültürlerini yeniden yaşatmaya yönelik bir çabaları var. Artan bir ivme var. Bakalım kendi dillerini ve kültürlerini koruyabilecekler mi?

ÖNCEKİ HABER

Fikirtepe’de inat*

SONRAKİ HABER

Stalingrad, Halep, Reyhanlı, Odessa…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...