31 Mart 2014 07:28

NSU, polis memurunu hangi amaçla öldürdü?

NSU tarafından işlenen cinayetler arasında en dikkat çekici olanlardan biri de polis memuru Michlele Kiesewetter’in 25 Nisan 2007’de Heilbornn’da öldürülmesiydi.

NSU, polis memurunu hangi amaçla öldürdü?
Paylaş

Yücel ÖZDEMİR

NSU tarafından işlenen cinayetler arasında en dikkat çekici olanlardan biri de polis memuru Michlele Kiesewetter’in 25 Nisan 2007’de Heilbornn’da öldürülmesiydi. NSU’nun son kurbanı olan Kiesewetter’in Federal Savcılık tarafından hazırlanan iddianameye göre “devlete olan nefret” nedeniyle öldürüldüğü ifade ediliyor. Öğlen saat 13.55’te mola halindeyken arkadan devriye arabasına yanaşan Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt, direksiyonda oturan Kiesewetter’i olay yerinde öldürürken, Polis Memuru Martin Arnold’u da ağır yaralamıştı.
TOZ, Model TT 33 marka tabancayla katledilen polis memurunun silahına da el koyan Mundlos ve Böhnardt, daha sonra kayıplara karışmıştı. Kieserwetter’in silahı 4 Kasım 2011’de Eisenach’daki karavanda bulunmuştu. Zwickau’da kundaklanan evde Uwe Mundlos’a ait olduğu ileri sürülen bir pantolonun üzerinde Kiesewetter’in kanının olduğu da tespit edilmişti. Federal Savcılık tarafından hazırlanan iddianamede söz konusu pantolonun dört yıl boyunca yıkanmadan evde tutulduğu yer alıyor. Cinayette kullanılan silahlar ise daha sonra Zwickau’daki Frühling Caddesi’nde bulunmuştu. Cinayet sırasında Holger Gerlach adına kiralanmış bir karavan kullanıldı.
Polis memurunun kim tarafından ve neden öldürülmüş olabileceği yönünde basında pek çok spekülatif haber yayımlandı. Ancak hiçbirisisinde bunun ırkçılar tarafından işlenmiş bir cinayet olabileceği üzerinde durulmadı.
2000’den itibaren göçmen esnaflara yönelik seri cinayetler işleyen, banka soygunları yapan NSU’lu teröristlerin hiçbir seçim yapmadan, “sırf devleti temsil eden kişi” olması nedeniyle Kieserwetter ve polis arkadaşına “güç gösterisinde bulunma” iddiasıyla saldırmış olması pek akla yatkın gelmiyor.
Dikkat edilirse, Kiesewetter’in öldürülmesiyle seri cinayetler son buluyor. Yani Kiesewetter öldürülmemiş olsaydı, belki de göçmen esnaflara yönelik cinayetler de devam edecekti.
Olay yerinden bisikletle geçen bir vatandaş durumu fark edince hemen tren istasyonuna gider ve Türkiye kökenli bir taksiciye durumu anlatır. O da zaman kaybetmeden polise haber verir...
Polis tarafından tutulan rapora göre Kieserwetter Radom, Modell VIS 35, Kaliber 9 mm’lik bir tabancayla kafasına sıkılan kurşunla olay yerinde ölürken, Arnold,  TOZ Modell TT 33, Kaliber 7.62 mm Tokarew tabancayla ağır yaralandı. Olayın tek tanığı olan Arnold, hem polise hem de mahkemeye verdiği ifadede pek çok şeyi hatırlamadığını söyledi.

POLİS MEMURUNUN THÜRİNGENLİ OLMASI DA MI TESADÜF?

NSU’lu teröristlerin doğup büyüdüğü Thrüngen eyaletinin Oberweissbach/Thüringer Wald kasabasında 10 Ekim 1984’te doğan Kieserwetter, öldürüldüğü Heilbornn kentine daha sonra taşınmıştı. Aynı şekilde özel göreve çıkarılan diğer Polis Memuru Martin Arnold de daha önce bu bölgede görev yapmamıştı. Her ikisi, son anda özel bir görev nedeniyle Heilbornn’a gönderilmişlerdi.
Her ne kadar iddianamede Kieserwetter’in tesadüfen NSU tarafından seçildiği ifade edilse de, onun da Thüringen eyaletinden geliyor olması, aralarında bir bağlantının olup olmadığı yönündeki şüpheler halen aydınlanabilmiş değil. Bu çerçevede Federal Kriminal Dairesi tarafından yürütülen soruşturmada Kieserwetter’in NSU üyesi ya da ırkçı çevrelerle bağlantısının olmadığı açıklandı.
Ancak Münih Eyalet Yüksek Mahkemesinde devam eden NSU davasında, Federal Kriminal Dairesi tarafından verilen bilgiye göre Kieserwetter’in doğduğu kasabaya 2 km uzaklıkta “Zur Bergbahn” adında bir lokanta bulunuyordu ve lokantanın sahibi David F. NSU davasının iki numaralı sanığı Ralf Wohlleben’in de bacanağı idi. F. verdiği ifadede kısa bir süreliğine Beate Zschaepe ile ilişkisinin olduğunu ve 1998’de yer altına çekilmelerinden de haberi olduğunu belirtiyor. Ancak David F, polise verdiği ifadede de Kieserwetter’i tanımadığını söylüyor.
Kiesewetter’in Thüringen eyaletinden geliyor olması, cinayetin Federal Savcılığın ileri sürdüğü gibi, “Devleti temsil eden bir polisi öldürmek üzere hazırlanan bir eylemde tesadüfen seçilmiş” iddiasının hayli kuşkulu olduğunu ortaya koyuyor. Zira, mesele salt “devleti temsil eden bir polisin öldürülmesi” olsa, o zaman Zwickau’dan kalkıp Heilbornn’a gelmeye gerek yoktu. “Devletin temsilcisi polisi” bulmak için bu kadar yol tepmelerine, üstelik de tesadüfen, Thüringen’den gelen bir polis memurunu bulmalarına gerek yoktu.
Bu nedenle, Kieserwetter’in tesadüfen seçilmiş olma ihtimali oldukça düşük. Her iki polisin NSU’lu teröristlerle randevulaştığı, bunun için öldürüldükleri yere gittikleri ileri sürülüyor. Bu konuda en somut bilgilerin Kieserwetter’in telefon ve mail görüşmelerinde olabileceği dile getirilirken, bu görüşmeler konusunda savcılık tarafından bir açıklama yapılmış değil. En azından Kieserwetter’in cinayet öncesinde kimlerle görüştüğünün açıklanması durumunda, bağlantıların ortaya çıkarılması konusunda önemli ipuçları elde edileceği açık.
Dahası olaydan sonra görgü tanıkları tarafından polise verilen ifadelerde, olay yerinde iki değil altı kişinin varlığından söz edilmişti. Bunlar arasına bir de başında beyaz örtüsü olan kadının olduğu ifade edilmişti. Ayrıca cinayeti işleyenlerin bir arabayla kaçtığı, kaçanlardan birisinin ellerinin kan içinde olduğu da tanıklar tarafından anlatılmıştı. Yine tanıklardan birisi, arabayı kullanan kişinin Rusça “Çabuk, çabuk!’ diye bağırdığını polise bildirmiş.
Verilen ifadelerden yola çıkan Eyalet Kriminal Dairesi, Kieserwetter’in öldürülmesi olayına altı kişinin katılmış olabileceği hakkında bir rapor hazırladı ve birçok robot resim hazırladı. Ancak bütün bunlar savcılık için pek inandırıcı olmadı.
Wolf Wetzel’in cinayetle ilgili olarak Junge Welt gazetesi için kaleme aldığı yazıda ayrıca olay yerinde istihbarat elemanlarının olduğu da dile getiriliyor. Yine Wetzel’in yazdığına göre, ağustos 2003’te Baden-Württemberg Anayasayı Koruma Örgütü Aşırı Sağla Mücadele Dairesi Sorumlusu Günther Stengel’le görüşen bir ajan, NSU diye bir örgütün varlığından söz ediyor ve örgütün üyeleri arasında Uwe Mundlos, Alexander Neidlein, Daniel Peschek, André Kapke ve İstihbarat Elemanı Thomas Richter’in olduğunu anlatıyor. Sonra da bu söylediklerini rapor haline getiriyor. Baden Württemberg Anayasayı Koruma Örgütünün başkanına Stengel tarafından sunulan bu raporun daha sonra imha edilmesi istenmiş. Stengel, 13.12.2012’de NSU Araştırma Komisyonuna verdiği ifadede bütün bunları doğruladı. Bunun üzerine sık sık tehditler alan Stengel, 55 yaşında görevinden ayrılmak zorunda kaldı.

KIESERWETTER’İN KU-KLUX-KLAN ÜYESİ ŞEFİ

Görgü tanıklarının altı kişi olduğu ifade edilen Kieserwetter ve arkadaşına saldırı sırasında olay yerinde olanlar hakkında basında ilginç bilgiler ter aldı. Süddeutsche Zeitung’da 1 Ağustos 2012’de yer alan habere göre Kieserwetter ve Arnold’un görev yaptığı polis biriminde merkezi ABD’de olan Ku-Klux-Klan (KKK) örgütünün elemanları bulunuyordu ve birimin başındaki polis de bu örgütün üyesiydi. En önemlisi bu bilgiler kamuoyunda yer almasına rağmen ırkçı polisler görevlerinin başında kalmaya devam ediyor. Federal Parlamento NSU Araştırma Komisyonunun raporlarında yer alan bu bilgi daha sonra Baden-Württemberg Eyaleti İçişleri Bakanlığı tarafından da kabul edildi. Bakanlık her iki polis hakkında disiplin soruşturmasının açıklamakla yetindi. Ancak bundan bir sonuç çıkmadı. Zira bakanlık her iki polisin anayasaya aykırı çalışmalarda bulunduğuna dair bir ipucu bulamadığını açıkladı, ırkçı polislerle NSU arasında bir bağlantının olmadığı dile getirildi. Keza Bild gazetesinde yer alan habere göre, Kieserwetter’in polis şefi de KKK örgütünün üyesiydi. Bu kişinin 2003 yılından beri KKK üyesi olduğu da ifade edildi. Ancak bu polis memuru basına yaptığı açıklamalarda iddiaların gerçeği yansıtmadığını ileri sürdü. Federal Savcılık tarafından hazırlana iddianamede bu bağlantılara da yer verilmedi.
Bütün bunlar Polis Memuru Kieserwetter’in öldürülmesinin arkasında Federal Savılığın ileri sürdüğü gibi “tesadüften” ziyade pek çok aydınlanması gereken sorunun olduğunu gösteriyor. Bu nedenle Kieserwetter’in neden öldürüldüğü sorusu da Türkiye kökenli göçmen esnafların neden öldürüldüğü sorusu kadar önemli görünüyor.


TERÖR ÖRGÜTÜ KU-KLUX-KLAN

Irkçı terör örgütü Ku-Klux-Klan 1886 yılında, köleliğin kaldırılmasından sonra ABD’de beyazlar tarafından kurulmuş ve siyahlara karşı çok sayıda kundaklamalarda bulunmuş, çok sayıda insanı öldürmüştü. Örgütün özellikle beyaz polisler arasında etkili olduğu biliniyor. Örgütün Avrupa’da da 2002 yılına kadar aktif faaliyette oldu KKK’nin ABD’de üye sayısının bir zamanlar 4 milyona kadar çıktığı, ancak şu anda binlerce üyesinin olduğu tahmin ediliyor.

ÖNCEKİ HABER

İsveç’te Süryanilerden coşkulu ‘Akitu’ kutlaması

SONRAKİ HABER

Savaşın gölgesinde bir Arap zirvesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa