30 Mart 2014 10:32

İçimizdeki tehlike: El Kaide ilhamlı IŞİD

Türkiye, uzun süredir Suriye’deki krizle içli dışlı olduğu için Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgüt de memleket insanının yabancısı değil. Örgüt militanlarının sokaklarında cirit attığı hatta hududunu üs olarak kullandığı kentlerde yaşayanlar zaten kendilerini yakından tanıyor. Ancak önce Türkiye toprağı olan Süleyman Şah Türbesi’ne yönelik IŞİD tehdidi, daha sonra art arda Niğde ve Ümraniye’de yaşanan saldırılar örgütün daha güçlü bir şekilde ülke gündemine gelmesini sağladı. Neredeyse bütün gazete haberlerinde “El Kaide bağlantılı” denilen IŞİD hakkında yapılan yorumlar hem bu örgüt hem de el Kaide hakkındaki bilgilerimizin yetersiz olduğunu ortaya koydu.

İçimizdeki tehlike: El Kaide ilhamlı IŞİD
Paylaş

Mithat Fabian SÖZMEN

Türkiye, uzun süredir Suriye’deki krizle içli dışlı olduğu için Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgüt de memleket insanının yabancısı değil.
Örgüt militanlarının sokaklarında cirit attığı hatta hududunu üs olarak kullandığı kentlerde yaşayanlar zaten kendilerini yakından tanıyor. Ancak önce Türkiye toprağı olan Süleyman Şah Türbesi’ne yönelik IŞİD tehdidi, daha sonra art arda Niğde ve Ümraniye’de yaşanan saldırılar örgütün daha güçlü bir şekilde ülke gündemine gelmesini sağladı.
Neredeyse bütün gazete haberlerinde “El Kaide bağlantılı” denilen IŞİD hakkında yapılan yorumlar hem bu örgüt hem de el Kaide hakkındaki bilgilerimizin yetersiz olduğunu ortaya koydu.

ZERKAVİ VE EL KAİDE’YLE TANIŞMASI

IŞİD’in kökenleri benzeri pek çok örgüt gibi Afganistan’a kadar gidiyor. Ürdünlü bir Selefi olan Ebu Musab Zerkavi, Sovyet işgaline karşı ABD başta olmak üzere pek çok dış istihbarat birimi tarafından desteklenen İslamcı birliklere katılmak üzere 1989 yılında Afganistan’a gitmiş, burada Usame bin Ladin ve tohumları yeni atılan el Kaide ile tanışmıştı. İşgal sona erdiği için kısa süren Afganistan macerası sonrası Ürdün’de evinde patlayıcı bulunduğu için hapse giren Zerkavi, 1999’da salıverildikten sonra yeniden Afganistan’a bin Ladin’in yanına gitti. Bin Ladin’den aldığı maddi destekle Cund el Şam’ı kuran Zerkavi, ABD’nin Afganistan işgali sonrası Taliban ve bin Ladin’e destek için yeniden ülkeye geldi. Burada yaralandı ve asıl ününe eriştiği Irak’a yerleşti. Zerkavi, Irak’taki ilk yıllarında Güney Kürdistan’da Saddam’ın Kürtlerin merkezi yönetime karşı birleşik mücadelesini bölmek için kullandığı öne sürülen Ensar el İslam örgütü ile yakınlaştı.

IRAK’TA TEVHİD VE CİHAD’IN KURULUŞU

ABD, Irak’ı işgal için gerekçe üretmeye çalışırken, Saddam’ın Ensar el İslam ve Zerkavi aracılığıyla Usame bin Ladin’le (el Kaide) ilişkileri olduğunu iddia etti. Zerkavi, bin Ladin’le tanışıyordu ancak –henüz- bir el Kaide’ci değildi, ideolojik farklılıkları vardı. 2004’te yayımlanan bir başka CIA raporuyla yalanlanan, ABD’nin işgal gerekçesine meze yaptığı istihbarat raporu o kadar yanlışlarla doluydu ki, Zerkavi bir Filistinli olarak tanıtılmıştı.
2003 yılında başlayan ABD’nin Irak işgali sonrası Zerkavi, Tevhid ve Cihad örgütünü kurdu. Örgüt, Saddam’ın devrilmesi sonrası hem ABD’li hem de Şii hedeflere yönelik kanlı saldırılar gerçekleştirdi. El Kaide gibi Selefi cihatçı-Şii düşmanı bir çizgide hareket eden örgüt cihat yolunda sivil ölümlerin meşru olduğunu kabul ediyordu.

IRAK İSLAM DEVLETİ’NE GİDEN SÜREÇ

Zerkavi, 2004 yılında el Kaide’ye bağlılığını bildirdi. Usame bin Ladin de Zerkavi’yi Irak Emiri ilan ederek, bölgedeki tüm cihatçılara Zerkavi etrafında birleşme çağrısı yaptı. Tevhid ve Cihad, Irak el Kaide’si adını aldı. Ancak örgüte ve Zerkavi’ye yönelik eleştiriler sonrası 2006’da daha geniş bir şemsiye altında Irak’taki tüm Sünnileri birleştirmeyi amaçlayan Mücahitler Şura Konseyi kuruldu. Zerkavi, aynı yıl içerisinde öldürüldü. Mücahitler Şura Konseyi girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Ebu Abdullah Reşit Bağdadi(Ebu Ömer el Bağdadi)-Böyle bir insanın hiç yaşamadığı iddia edildi- ve Ebu Eyüp el Mısri liderliği 2006’da Irak İslam Devleti’nin kuruluşunu ilan etti.
2007 sonrası çoğunluğu Irak dışından gelen binlerce militanla Irak İslam Devleti, bölgede şiddeti korkunç derecede artırdı. 2008’de 10 bin 130 sivil öldürüldü. Bu, örgütün Sünni aşiretler içerisindeki popülaritesini azalttı. Aşiretlerden oluşturulan silahlı birlikler(Sahva) Irak İslam Devleti’ne karşı savaştı. 2010 yılında el Bağdadi ve el Mısri Tıkrit’te öldürüldü. Benzer şekilde örgütün ileri gelenlerinin büyük bir çoğunluğu ya öldürüldü ya da yakalandı. ABD, örgütün Pakistan’daki önderliğiyle de bağlantılarının kesildiğini öne sürdü. Irak İslam Devleti, el Kaide’nin dünyanın geri kalanında uğradığı akıbetin benzerine uğrayarak güçsüzleşmişti.

HALK AYAKLANMALARI VE YENİ ATILIM

Arap coğrafyası, halk ayaklanmalarıyla sarsılırken baskıcı rejimler sarsılmaya başladı. Bu, bir yandan demokratik seçeneğin el Kaide terörizmini gölgede bırakması diğer yandan da sarsılan devlet otoriteleri içerisinde el Kaide’nin yeniden hamle yapma potansiyelini doğurmuştu.
Bu ortamda 2011’e gelindiğinde Maliki/Haşimi geriliminin de içerisinde olduğu Sünni/Şii gerginliği ülkede yayılmaya başladı. Iraklı Ebubekir el Bağdadi’nin komutasında daha yerel bir kimliğe bürünen Irak İslam Devleti, bu şartlar altında yeni bir atılım yapmaya girişti.
Arap halklarındaki hoşnutsuzluk, Irak’ın komşusu Suriye’de gerek dış ülkelerin büyük bir iştahla müdahale etmesi gerekse Esad’ın sert tepkisiyle kısa sürede silahlı çatışmalara dönüştü. Batı ve Körfez ülkelerinin desteğiyle kısa sürede Esad’ı devireceği zannedilen İslamcı silahlı birlikler kuruldu. Çatışma, Sünni/Şii eksenine oturtuldukça el Kaide gibi örgütlerin hareket kabiliyeti arttı.

SURİYE CEPHESİ VE AYRILIĞIN TOHUMLARI

Ocak 2012’de çoğunluğu Zerkavi’nin komutası altında Irak’ta savaşmış olan Suriyeli el Kaide bağlantılı militanlar, el Nusra Cephesi’nin kuruluşunu ilan etti. Türkiye’den de destek aldığı sıkça öne sürülen el Nusra, Esad güçleri ve sivil hedeflerin yanı sıra Rojava’da YPG’ye yönelik de saldırılar gerçekleştirdi.
Irak İslam Devleti ise, Nisan 2013’te Ebubekir el Bağdadi’nin ağzından el Nusra’nın kendilerinin desteğiyle kurulduğunu belirterek iki örgütün Irak ve Şam İslam Devleti adını alarak birleştiğini duyurdu. El Nusra Cephesi’nin lideri Ebu Muhammed el Culani, böylesi bir birleşmeyi kabul etmediklerini ilan etti. El Kaide lideri Eymen el Zevahiri, iki lidere itidal çağrısı yaparak birleşmeye karşı olduğunu dile getirdi. Bunun üzerine Ebubekir el Bağdadi, Zevahiri’nin bu talimatını kabul etmediğini açıkladı.

EL KAİDE DİREKSİYONDA

El Kaide bağlantılı iki örgüt kısa sürede sahadaki Esad muhalifi güçler arasında öne çıktı. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içerisindeki gruplar yetersiz savaş kabiliyetleriyle bölünmeye ve Esad karşısında yenilgiler almaya başlarken, bu gruplar özellikle Suriye’nin kuzeyinde Rakka gibi kentleri hakimiyeti altına aldı. Kuzeyde Arap nüfusun çoğunlukta olduğu kasabaları kontrol altında tutan gruplar buradaki yönetimleriyle halka deyim yerindeyse “kan ağlattı.” Suriye’de el Kaide gücünün büyümesi, Esad’ın beklentilerin aksine devrilememesi, Esad destekçisi Rusya-Çin-İran ekseninin ABD eksenine karşı kazandığı diplomatik üstünlük ABD’yi geri adım atmaya zorladı.
Batı, el Kaide tehdidine karşı ÖSO ve türevlerine silah-lojistik desteğini azalttı. ÖSO bölünüp itibar kaybettikçe el Kaide büyüdü. Ancak IŞİD ile el Nusra Cephesi arasındaki liderlik kavgası da kendini göstermeye devam etti.

IŞİD’E KARŞI SAVAŞ, EL KAİDE’NİN REDDİ

Çoğunluğu Suriye dışından gelen militanlardan oluşan IŞİD, diğer İslamcı örgütlere yönelik de saldırılar düzenledi. Bu saldırılar ülke içerisinde diğer grupların IŞİD’e karşı birleşmesine yol açtı ve tüm bunlar zaten bir hayli karışık olan Suriye’deki savaş cephesine bir yenisinin eklenmesine yol açtı. El Kaide lideri Eymen el Zevahiri, Kasım 2013’te IŞİD ile bir ilişkilerinin kalmadığını ve Suriye’deki temsilcilerinin el Nusra Cephesi olduğunu ilan etti.
Yine de IŞİD, özellikle Suriye’nin kuzeyindeki en güçlü örgüt olma özelliğini sürdürdü. Grup, bu dönemde Irak’ın batısındaki Anbar eyaletinde de güçlü saldırılar başlattı ve Felluce, Ramadi gibi kentlerde üstünlüğü ele geçirdi.
Ocak 2014’te IŞİD, Lübnan’da Ebu Sayyaf el Ensari’nin komutasındaki bir grubun Lübnan’daki faaliyetlerini yürüttüğünü açıkladı. Türkiye’de yavaş yavaş başlayan saldırılar ise el Kaide bağlantısı reddedilse de el Kaide ilhamı güçlü olan bu grubun yakında ülkemizde de çok kanlar dökebileceği korkusunu doğuruyor.


EL KAİDE: KÜRESEL CİHADIN MARKASI VE KOLLARI

Niğde’de 2 güvenlik görevlisi ve 1 kamyon şoförünü öldüren IŞİD militanlarından birinin “Size ifade vermem, ben yalnızca Allah’a hesap veririm. Hepiniz müşriksiniz. Jandarmayı öldürerek sevap işledim” sözleri, IŞİD’deki el Kaide ilhamının tipik bir yansımasıydı; keza saldırının yapılış biçimi de.
“Uzlaşmaz, sınır tanımaz ve acımasız” karakterdeki bu ilham, senelerdir yanı başımızda kafa kesmeler, intihar saldırıları, sivil katliamlar olarak vuku buluyor.
El Kaide önderlerinin ilham kaynaklarından biri olarak gördüğü Seyyid Kutub ile ilgili anlatılan yaygın bir hikayeye göre, 1956-1970 arası Mısır’ı yöneten Cemal Abdül Nasır, kendisinden özür dilemesi karşılığında Seyyid Kutub’u serbest bırakmaya karar verir. Seyyid Kutub ise bir müminin münafıktan özür dilemeyeceğini, inancının zalimlerden merhamet dilemesine izin vermediğini belirterek bunu reddeder. Kuşkusuz İslamcı camiadaki bu kahramanlık hikayesi ya da genel olarak Kutbi düşünce ile bugün el Kaide’nin, pek çok İslamcı tarafından Kur’an-ı Kerim’in çarpıtılmış, “Hudeybiye uzlaşmasından ders almamış” olarak yorumlanan çizgisi bir tutulamaz. Ancak el Kaide terörünün faaliyette olduğu her yerde bu İslamcıların da eleştirdiği dehşet verici yöntemlerle ilerlediği ortadadır.
El Kaide, 1980’lerde Afganistan’daki Sovyet işgali sonrası, ABD’den Çin’e bölgedeki İslamcı hareketliliği destekleyen dış güçler tarafından palazlandırılan ve Afganiler olarak anılan İslamcı militanlar tarafından 1988 yılında kuruldu. Arapça, “Temel ya da dayanak anlamına gelen” Kaide, aynı zamanda askeri üs manasında da kullanılıyor. Usame bin Ladin grubun adının Ebu Ubeyde adlı üyeleri tarafından militanların askeri hazırlıklarını yapması için kurulan ve “el Kaide” yani askeri üs denilen merkezden alındığını açıklamıştı.
Usame bin Ladin’in liderliğindeki grup ilk dönemde tüm eylemlerini tek bir merkezden yönetti. 1992’de Yemen’deki ilk saldırının ardından, 11 Eylül 2001’de İkiz Kuleler’in vurulmasına kadar ses getiren kanlı saldırılar düzenlediler.
ABD’ye Afganistan’ı işgal fırsatı veren ve Taliban’ın bu sebeple karşı çıktığı 11 Eylül saldırıları sonrası ABD, orijinal el Kaide liderliğini bir hayli zor duruma düşürdü. Ancak bu dönemden sonra el Kaide, deyim yerindeyse farklı ülkelerde bağımsız kolları bitiveren küresel bir markaya dönüştü. “Marka” bu sebepten Usame bin Ladin’in 2011’deki ölümünden etkilenmedi.
Avrupa’dan Endonezya’ya, Somali’den Pakistan’a pek çok ülkede kan dökmeye devam eden örgütün İslam coğrafyasında çok sayıda uzantısı bulunuyor. IŞİD yazısında ayrıntılı bir biçimde bahsettiğimiz örgütün Suriye ve Lübnan kolu el Nusra Cephesi dışındaki gruplara aşağıda değineceğiz. El Kaide’nin Afganistan ve Pakistan’da bulunan merkezi liderliğinin hareket kabiliyetinin dünyanın geri kalanındaki kollarından daha zayıf olduğunu da belirtmek lazım.


İSLAMİ MAĞRİP EL KAİDESİ

CEZAYİR’de Silahlı İslami Grup’tan arta kalanlarla kurulan Vaaz ve Savaş için Selefi Grubu’nun (GSPC) Nebil Sahravi’nin liderliğine geçmesi sonrası 2004’te el Kaide’ye bağlılığını bildirdi. 2007’de İslami Mağrip el Kaidesi adını alan grubun merkezi Mali’de bulunuyor. Cezayirli Ebu Musab Abdülvedud’un liderliğindeki “küresel cihad” grubu, Kuzey ve Batı Afrika’da faaliyet gösteriyor. 2011 yılında gruptan ayrılan ve daha sonra el Mourabitoun adını alan Batı Afrika’da Teklik ve Cihad Hareketi, Nijerya’daki Boko Haram ve Ansaru örgütleriyle yakın ilişkileri bulunuyor.


EL ŞEBAP

SOMALİ’de 2006’da ABD destekli geçiş hükümetine karşı başkent Mogadişu dahil güney bölgelerini hakimiyeti altında tutan İslam Mahkemeleri Birliği’nin yenilgisi sonrası kurulan el Şebap kısa sürede ABD destekli hükümet ve Afrika Birliği güçlerine karşı şiddetli saldırılarla adını duyurdu. Irak, Suriye ve Lübnan’daki cihatçı örgütlerdeki Şii düşmanlığını kendi bölgesinde Sufi düşmanlığıyla gösteren örgüt, Sufi gruplara da saldırıyor. Son yıllarda kontrolü altında olan birçok bölgede hakimiyeti yitiren el Şebap, 2012’de el Kaide’ye bağlılığını açıkladı. Saflarında çok sayıda yabancı militanın savaştığı el Şebap, Somali’de Türkiye elçiliğine de saldırmıştı. El Şebap son dönemde yaptığı açıklamalarda Türkiyeli herkesin kendileri için meşru bir hedef olduğunu söylemişti.


ARAP YARIMADASI EL KAİDE’Sİ

EL Kaide’nin Yemen ve Suudi Arabistan’daki kollarının birleştirilmesiyle 2009’da oluşturuldu. El Kaide’nin önde gelen isimlerinden Enver el Evlaki’nin 2011’de öldürülene kadar liderlik ettiği grup, 2011’de başlayan ve 2012’de 22 yıl boyunca ülkeyi yöneten Ali Abdullah Salih’in istifasına yol açan halk ayaklanmaları sırasında Zincibar kentini ele geçirdi. 2012’ye kadar bölgeyi elinde tutan grup son yıllarda ABD’nin insansız hava aracı saldırılarıyla önemli liderlerini yitirdi ve güç kaybetti. Grup son olarak 5 Aralık 2013’te Yemen Savunma Bakanlığı’na yönelik düzenlediği saldırıda 56 kişinin ölümüne sebebiyet verdi.


CEMAATİ İSLAMİYE

GÜNEYDOĞU Asya’daki el Kaide bağlantılı en büyük grup. Grubun merkezi Endonezya’da. Filipinler ve Malezya’da faaliyet gösteren Ebu Seyyaf’la birlikte bölgede en kanlı saldırıları gerçekleştiren grup özellikle 2003-2005 arası aktifti.
 

ÖNCEKİ HABER

Akıllı telefon mağduru seçmenler sandığa erken gitti

SONRAKİ HABER

Bitlis\'te AKP\'nin kaybetme telaşı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa