30 Mart 2014 10:12

Golem yaratıldı bir kere...

Evet, IŞİD; AKP’nin golemi… Golem, efsanelerde ruhu olmayan, genelde kilden veya topraktan yapılan bir yaratık. Ortaçağ’da tanrının isimlerinin veya sıfatlarının farklı şekillerde söylenmesi, bu kelimeleri oluşturan harflerin farklı şekilde dizilmesiyle yapılan muska ve tılsımlarla golem oluşturulmasına ilişkin birçok efsane doğmuştur. Hatta Talmud’da Âdem’in ruh üflenmeden önce bir golem olduğu bile yazılıdır.

Golem yaratıldı bir kere...
Paylaş

Arif KOŞAR

İç politikadaki sıkışmışlık dış politikaya ‘pırt’ladı. Yenilen nanelerin elbet katı, sıvı ve gaz biçiminde çıkışı olacaktı. Böylece ortalığı pis bir koku sardı. Kokunun kaynağı; önceki günlerde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan arasındaki konuşmalara dair ses kayıtlarının yayınlanmasıyla apaçık ortaya çıktı. Kayıtlar; egemen politika taktiklerini bir bir ortaya döktüğü gibi, Suriye politikasında hükümetin bedbah, rezil ve kanlı oyunlarını gözler önüne serdi. Süleyman Şah Türbesi’ne yönelik IŞİD tehdidiyle, bu tip örgütlerin de egemenlere nasıl provokasyon malzemesi sunduğu sağır sultanların bile kulaklarını çınlatarak açığa çıktı!

Evrensel Pazar’ın bu haftaki dosyalarından birisi “el-Kaide” olduğundan ve bu yazı da aynı tema kapsamında değerlendirildiğinden sıcak Suriye politikasında ortalığa saçılanlar üzerinde uzun uzun duramıyoruz. Yine de konu Suriye’deki hükümet politikasının toplamına sımsıkı bağlı.

El-Kaide’nin bile kabul etmediği, ama emperyalistlerin “Başına buyruk yaramaz çocuğu” radikal-İslamcı örgütlerden birisi olan IŞİD, Niğde’nin düz ovalarına kadar girdi. İstanbul yolunda rastlantı sonucu durdurulurken, “zaten onlar müşrik, öldürmekle sevap işledim” kafasıyla 3 insanı öldürdü. Nasıl oluyor? IŞİD üyelerinin İstanbul’da işi ne? Ümraniye’de IŞİD üyesi olduğu iddia edilen evli bir kadın ve erkeğin evine yapılan baskında çıkan çatışma da ne oluyor? Türkiye bu radikal-dinci örgütlerden hangisini destekliyor? Suriye muhalefetine ne oldu da birbirine girdi? Velhasıl sonumuz ne olacak? Bir de Reyhanlı’yı hatırlarsak… Kabus oğlu kabus!

Tabi; en kötü ve ağır koşullarda bile umuda yürüyen bir politik duruş, bir bakıma yaşamın anlamı… Yani ‘kabus’ demek, pek de şık durmuyor. Biliyorum… Ama bu; memleketin ve halkın geleceğine ilişkin toplam bir kabus değil…

Kastım; orta vadede ne olacağı belirsiz AKP Hükümetinin, Suriye’de muhalefeti desteklemek adına radikal dinci, ciğer-kalp söken gözü dönmüş paralı asker, Selefi ve terörist takımıyla girdiği ilişkinin AKP’nin ötesinde başımıza açabileceği, açması olası belalar…

IŞİD; AKP’NİN GOLEMİDİR

Evet, IŞİD; AKP’nin golemi… Golem, efsanelerde ruhu olmayan, genelde kilden veya topraktan yapılan bir yaratık. Ortaçağ’da tanrının isimlerinin veya sıfatlarının farklı şekillerde söylenmesi, bu kelimeleri oluşturan harflerin farklı şekilde dizilmesiyle yapılan muska ve tılsımlarla golem oluşturulmasına ilişkin birçok efsane doğmuştur. Hatta Talmud’da Âdem’in ruh üflenmeden önce bir golem olduğu bile yazılıdır.

Musevi inancında golemler genellikle insan şekli verilmiş çamurdan yapılır. Ruhları yoktur, zekaları düşük seviyededir, ki Golem seviyesi İbranice’de “aptal” kelimesinden türetilmiştir. Temel amacı yaratıcısını korumak ve onun isteklerini yapmaktır. Efsanenin Ortaçağ versiyonlarında; golem yaratmak tehlikeli bir iştir. ‘Yaratma’ fiilinden dolayı tanrıya şirk koşmaktır. Ve cezasız kalmaz.

Gelelim Musevi kültüründeki modern golem inanışına… Haham Judah Loew ben Bezalel tarafından kilden bir heykel yapıldı ve Musevi halkını koruması için canlandırıldı. Alnına emet (àîú, doğruluk) kelimesi yazıldı. Musevi halkını korudu ve zamanla güçlendi. Fakat cumartesi günleri golemin çalışması yasaktı bu yüzden de alnından e harfi silinir böylece met (îú, ölüm) kelimesi kalırdı ve golem hareketsiz bir şekilde dururdu. Bir cumartesi ‘e’ harfini silmeyi unuttular ve golem kontrolden çıkıp her şeyi yıkmaya ve insanları öldürmeye başladı. Böylece alnındaki tüm harfleri sildiler ve golem parçalara ayrılıp dağıldı. Ama olan olmuş, Yahudiler de ölmüştü. Parçalarının Prag’taki Altneu sinagogunun altındaki gizli bir odaya mühürlendiği söylenir.

BATAKLIĞA BİR KEZ GİRİLDİ

İşte, hükümet, her türlü yol ve aracı “mubah” sayarak Esad’ı devirmek amacıyla bu radikal-dinci örgütleri alabildiğine destekledi. Tır tır silahların gittiğini, -bunların Türkmenlere gönderildiği iddia edilse de Türkmenler silah gelmediğini açıkça söylemişti- bu grupların Türkiye içinden Suriye’ye yönelik saldırılarını sürdürdüğünü cümle alem biliyor.
Yani AKP kendi golemini yarattı. Golem, Esad’a karşı ciğer-dalak demeden savaşarak, çoluk çocuk, genç yaşlı Alevilerin derisini yüzerek, katlederek, tecavüz ederek efendisine hizmet etti. Ama sıra geldi golemin diğer yüzüne… Bu yaratık; sadece efendisine hizmet etmez. Kendi akıl dışı tahayyülleri için efendisinin de başını yer… Bu kadarıyla kalsa yine iyi… Ama efendisiyle birlikte halkın da doğrudan zarar göreceği bir zemin ortaya çıktı. Henüz yüzde yüz kesin olmamakla birlikte, ortaya çıkan kayıt ve bu örgütlerin açıklamalarına bakarsak büyük olasılıkla Reyhanlı’da kendini gösterdi. Niğde’de belki büyük bir facia önlendi ama üç kişinin canını aldı.

Önce Türkiye, daha sonra Katar, Suudi Arabistan gibi ülkelerde toplanan jilet gibi takım elbiseli Suriye muhalefetinin askeri gücünü; çeşitli ülkelerden gelen radikal dinci birey ve grupların oluşturması ve bu gücün başına buyruk hareket etme olasılığı ABD’yi de temkinli davranmaya itmişti. Belki de tek temkinli olmayan, sınırlarını açıp silahlarını boca eden ülke Türkiye oldu. Farklı grup ve örgütlerin oluşturduğu askeri kanat içindeki hem ülke bazlı (Katar ve Suudi Arabistan); hem de ‘din’, çıkar, hegemonya kavgasından kaynaklı bölünmeler yaşandı. Şimdi, el-Kaide’ye bağlı el-Nusra gibi radikal İslamcı örgütlerin çekip çevirdiği muhalefet güçleri ile IŞİD arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Hükümet ve medyası; el-Nusra güçlerinin IŞİD karşısındaki ‘başarılarını’ kahramanlık destanı gibi yazıyor. Yani IŞİD-MIŞİD demeden verilen destek; şimdi özel olarak el-Nusracılara akıtılıyor. Fark eder mi? Daha mı güvenli? Bataklığa bir kez girildi… Bela kaçınılmaz…


KÖKTEN DİNCİLİK AFRİKA’DA NEDEN VE NASIL GELİŞİYOR?

Bana düşen konunun diğer kısmı ise el-Kaide ve diğer ‘İslamcı’ terör örgütlerinin Afrika’da neden ve nasıl güçlendiği…
İnsanlığın kadim ve acı dolu toprakları… Kara derililere kara talih dayatılan bu topraklar; gözü kara kahramanlık destanları yazmasını da bilmiştir. Afrika’nın ırkçılık karşıtı ve anti-sömürgeci kurtuluş savaşları emperyalizme karşı mücadelenin önemli bileşeni ve simgesi olmuştur.
Afrika, dünyanın köle deposu… Resmi olarak yasaklandıktan sonra bile köleliğin yüzyıl kadar sürdüğü bu topraklar, insan gücü kadar yeraltı kaynakları açısından da zengin… Elmas madenleri, dünya rezervlerinin yüzde 10’u oranında petrol yatakları, uranyum kaynakları...
Bütün bu özelliklerinden dolayı her zaman Batının başlıca ilgi alanlarından birisi oldu... Yüzlerce yıldır... Emperyalist devletler arasında 1885 yılında imzalanan Berlin Senedi ile Afrika’nın kıyılarında koloni ve sömürgeleri olan Batı devletleri ‘fiili işgal’ prensibini benimsemişti. Buna göre; Afrika içlerine doğru ilerleyen ve buraları ilk işgal eden ülke, işgal ettiği bölgenin sahibi olacak ve diğer devletler tarafından tanınacaktı. O kadar ki; 1870’de Afrika’nın ancak onda biri sömürge iken, 1890’da ise, sömürge olmamış bölüm ancak onda bir kadardı.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise Afrika için anti-emperyalist kurtuluş rüzgarı esiyor, Afrika’nın neredeyse tamamı emperyalistleri dize getirerek kendi bağımsızlıklarını ilan ediyordu. Kara Afrika’nın onurlu direnişçileri; Gana’da Nkrumah, Gine’de Ahmed Sekou Toure, Kongo’da Patrice Lumumba ve Somali’de Siyad Barre, Mısır’da Cemal Abdül Nasır ve daha niceleri...
Ancak bu anti-emperyalist devrimlerin ardından kurulan iktidarlar, maalesef, bütün birikim ve deneyimlerine rağmen kalıcı olmamış; sosyalizme ilerlememiş, böylece yeniden sömürgeciliğe, bu sefer daha ‘incelikli’ biçimleriyle kapıları açmıştı. Ya da emperyalizm, girmesini bilmişti.
Olan da bundan sonra oldu... Neoliberalizm tüm dünyayla birlikte Afrika’da da kabe oldu. Sömürgecilikten kalma ulusal sınırlar, kabileler arasında oluşturulmuş hiyerarşiler, etnik topluluklar içinde yaratılan düşmanlıklar, devrimci kurtuluş savaşlarının yarattığı coşkuyla ne kadar gerilere atıldıysa; neoliberalizm ve emperyalist müdahalelerle o kadar ön saflara çekildi.
‘Hıristiyan Batı’, en ufak meselede bile Afrika’ya topu-tüfeğiyle işgale geldikçe, köktendinci İslamcı örgütler kara Afrikalının isyanı haline geldi... Geçtiğimiz 50 yılda sadece Fransa 14 değişik Afrika ülkesine tam 26 kez askeri müdahalede bulundu. Diğer ülkelerin müdahaleleri de aşağı kalmadı. Özellikle 2000’li yıllardan sonra, neo-liberalizmin açlık, yoksulluk ve yolsuzlukla derdest ettiği bu kadim topraklarda, köktendinci akımlar çarpıtılmış bir isyan ideolojisi olarak kendilerine yer edindi.

AFRİKA’DA EL KAİDE

Afrika’da El Kaide varlığı, dünya kamuoyunun gündemine son olarak 21 Eylül 2013 tarihinde Kenya’nın başkenti Nairobi’deki saldırıyla geldi. El Kaide’ye bağlı Somali merkezli Eş Şebab örgütünün gerçekleştirdiği alışveriş merkezi saldırısında 67 kişi yaşamını yitirdi. 2006 yılında Fransa ve ABD desteğiyle Etiyopya ordusunun Somali’ye müdahalesi; o zaman küçük bir örgüt olan Eş Şebab’ın hızla büyümesine neden oldu. Bugüne gelindiğinde Eş Şebab ülkenin önemli bir kısmında kontrol sağladı.
El Kaide bağlantılı ya da dayanışma halindeki örgütler neredeyse Afrika’nın tamamında etkin durumda. Batı Afrika’dan Senegal, Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer, Çad, Sudan, Eritre, Etiyopya ve Somali’ye uzanan bu hatta kökten dinci örgütlenme hız kazanıyor. Boko Haram örgütü sadece 2011 yılında ve sadece Nijerya’da, 450’den fazla kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Nijer’de de örgütün oldukça etkili bir gücü bulunuyor. Libya’ya müdahale ve sonrasında buradan akan silahlar, bölgedeki radikal dinci terörizmin önemli kaynaklarından birini oluşturuyor.
El Kaide’nin Afrika kıtasındaki örgütlenmesi birçok paralel hat üzerinden şekilleniyor. Örgütler, El Kaide’yle bağlantı içinde ama özerk olarak faaliyet yürütüyor. Yani kıta üzerinde tek bir merkez değil daha çok bir ağ biçiminde örgütleniyor. Bu nedenle bu örgütlere karşı mücadelede, toplumsal temelleri ortadan kaldırılmadığı müddetçe oldukça büyük zorluklarla karşı karşıya...
Emperyalist müdahale, kışkırtılan iç savaşlar, yer altı ve yer üstü zenginliklerinin talanı, neoliberalizmin sonuna kadar körüklediği yoksulluk, sömürü ve yolsuzluk... İşte köktendinci radikalizmin diğer yüzü... Madalyonsa tek...

ÖNCEKİ HABER

Fotoğraflarım benim günlüğüm

SONRAKİ HABER

Akıllı telefon mağduru seçmenler sandığa erken gitti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...