06 Ocak 2014 18:03

Yolsuzlara çirtikli hanekler

Tüm işçi evleri asgari ücret ne kadar olur diye pür dikkat haberlere bakarken, yetkililer işçiyi, ekonominin istikrarı ve patronların rekabet edebilirliği için en ucuza çalışmaya ikna etme çalışmalarını sürdürüyor. İşçiye ha bire “hele sen biraz sık dişini” telkinleri de cabası. Yani koca ülkenin ekonomik istikrarı, işçiye verilecek üç kuruş zam üzerine kurulu. Ne işçiymiş arkadaş!

Yolsuzlara çirtikli hanekler
Paylaş

Kader BAYRAM
Antep

 
Tüm işçi evleri asgari ücret ne kadar olur diye pür dikkat haberlere bakarken, yetkililer işçiyi, ekonominin istikrarı ve patronların rekabet edebilirliği için en ucuza çalışmaya ikna etme çalışmalarını sürdürüyor. İşçiye ha bire “hele sen biraz sık dişini” telkinleri de cabası. Yani koca ülkenin ekonomik istikrarı, işçiye verilecek üç kuruş zam üzerine kurulu. Ne işçiymiş arkadaş!

Sabır sabır ya sabır diye beklerken, 17 Aralık sabahı ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda konuşulan paraların miktarı ve bu paraları ellerinde bulunduranları duyunca şalterler arttı, istikrar mistikrar kalmadı kafada! “Asgari ücret çok para” diyenlerin çocukları havuduyla götürürken, simit hesabına devam etmesi beklenen halk çileden çıktı. Gördük ki iktidar bakanıyla, patronuyla, ekonomistiyle, medyasıyla, sendikacısıyla “istikrar için sık dişini ey işçi” derken, istikrardan kastı kimilerinin çocuklarının mutlu hayatın sürgit devam etmesiymiş!

Ha, derseniz ki bilmiyor muyduk rüşvet, yolsuzluk, üçkağıt bunların cibiliyetinde var, biliyorduk elbet. Ama cibiliyetlerinde var olması “yuh artık” demeye engel mi, hiç de değil. Velhasıl, işçi kenti Antep’in sokaklarında da yemek tariflerinin arasına bile giren konu işte bu.

BEDDUA KÜLLİYATINA KADINLARDAN KATKI

Kapıları çalmak için tanıdık olmasına gerek yok, elimde Evrensel gazetesi var, manşetinde çarşaf çarşaf yeni belediye başkan adayımız Fatma Şahin’in garip gurebanın ekmeğinden çalarak akrabalarına neleri yedirdiğinin belgeleri var… Tanıdık mı arayacağım, Fatma Şahin ne güne duruyor?!

Kadınların bir kısmında çekingenlik, konuşmaktan korku, şaşkın gözlerle ne anlatmak istediğimi anlama çabası var. Herkes kendi halinden başlayıp memleketin haline getiriyor konuyu. Beddua külliyatına kadınların eklediklerini duysanız şaşarsınız. Bir kadının bir çırpıda arka arka sıraladığı cümleleri aynen yazıyorum: “Duydum yedikleri haltları. Yüreğim önce dondu sonra harman  yeri yangını gibi alev alev yandı. Ben ayakkabı isteyen yavruma ayakkabı alamazken, okuldan geldiğinde çorapları sırılsıklamken, beslenmesine kuru ekmeğe salça sürüp koyarken, geceleri televizyonun ışığında otururken, iki çuval kömür için muhtara yalvarırken, ay sonunda gözümüz görür elimiz görmezken beni 850 liraya mahkûm edip açlıkla terbiye ederken, onların para içinde yüzmesi hangi kitapta yazar? Heneleri yıkılsın da baykuşlar ötsün yerinde.”

UTANDIRAN YOKSULLUK

Biliyorum ki mahallenin ana gündemlerinden biri bu yolsuzluk. Ama ev içlerine girip yoksulluğun neye benzeyebileceğini apaçık önümde görünce hicap duyuyorum nedense bu konuyu konuşmaktan. Bırakın evlerin içini, sokaklarına bile yoksulluğun sindiği, sobaların isleriyle daha da grileşen duvarların arasında sıkışmış yaşamları sürükleyen kadınların “ben sana ne diyeyim” diyen cümleleri boğazıma diziliyor.

Dışarıya bakan küçücük penceresinde kenarı el işlemeli basma perdesi sallanıyor olmasa insan yaşar denilemeyecek bir evden sobanın külünü dökmek için dışarıya çıkan genç kadın, hicap değil öfke duyduğumu hatırlatıyor cümleleriyle bana. Selamlaşıp konuşmaya başlayınca önce ellerini gösteriyor. “Bak görüyor musun şu ellerimin halini. Yaktığım kömürün arasında yanmamışı var mı diye bir daha elerim yoksulluktan, ellerim ne renkti hatırlamıyorum. Bu halimle leş yiyicilere afiyet olsun mu diyeceğim? Haram zıkkım olsun.” diyor gözleri çakmak çakmak. “Madem Allah verdikçe veriyor, ben niye bu haldeyim?​” deyip ev içine uzatıyor parmaklarını. “Kocam zaten benle artık evli değil. O fabrikaların makineleriyle evli. En çok onla zaman geçiriyor çünkü. Üç kuruş daha fazla almak için pazarları da çalışıyor. Çocuklar babalarının yüzünü bile göremiyor. Niye onların çocukları benimkinden daha kıymetli Allah katında da yeryüzü mekânında da?​” diye soruyor.  O kömür karası ellere kızıyor “bunlarla verdim oyu, burunlarından fitil fitil gelsin” diyerek. Hayal kırıklıkları böyle kadınca dile gelince ne söylesem az geliyor. Ama dilim döndüğünce sadece beddua etmenin neyi değiştireceğini, yolsuzluk düzenini nasıl değiştirebileceğimizi konuşuyoruz kadınlarla. Değişim isteği çok, nasıl olacağına dair fikir ise neredeyse yok gibi…Fatma Şahin bu muhabbetin neresinde diye soracak olursanız, ben diyeyim hiçbir yerinde. Garip bir suskunluk var adı geçince. Kimi “bu kadar yiyenden bize de bir şey düşer” diye düşünüyor, kimi hemşeriye laf söylememe derdinde, kimi sessizlikle geçiştiriyor beni.

Ne diyeyim, ben bir yandan size Antepli kadınların ne düşündüğünü aktarmaya çalışırken bir yandan annemin televizyonda istifalar konuşulurken ettiği küfürleri dinliyorum. Onunla oturup sohbet etmediğim için “sana çirtikli çirtikli hanekler sayarım da başın yastığa değmez daha da” diye başladı şimdi. Yanına gitmem lazım.

Çirtikli çirtikli hanekler benden çok yolsuzların yoluna çıksın… Bu da benim dileğim!


SANDIKTAN NE ÇIKACAK?

Başbakan’ın ha bire sandığı gösteriyor oluşunun kadınlar açısından da bir önemi var görünüyor. Değişimi sandıkta arayan çok. Onlardan biri de mahallenin kuaförü Damla.
Öyle şeyler söylüyor ki bir an sanki kuaför salonunda değil seçim meydanlarında konuşuyormuş gibi havaya giriyor. “ 12 yıldır bizler şu destek ünitesine bağlanan hastalar var ya onlar gibi uyutulduk. Şimdi fiş çekildi. Şoka girdik. Kendimize gelir miyiz bilmem ama bu hükümetin çok oy kaybedeceğini biliyorum. Şu dükkanımdan yılda 6 bin tl vergi alıyor. Benden aldığı paraları kutulara istiflemişler. Ne hallerle çalışıyorum ben! Çoluğumun çocuğumun rızkını onlar keyif sürsün diye mi veriyorum. Artık öyle her söylenene halkın inanacağını zannediyorlarsa yanılıyorlar. O sandık onların başına geçecek” diyor parmağını sallayarak.

EĞER YEDİLERSE…

Mahallede AKP’ye oy vermiş olan ve şimdi bu olan bitenleri “başbakana karşı oynanmış bir oyun” olarak gören kadınların sayısı da az değil. “Onca parayı neden evde saklasın” diyen de var, “bizim göremediğimiz büyük oyunlar, dış güçlerin çekememezlikleri var bu işte, biz anlamayız, devlet büyüktür, o çözer. Şimdi onun gücünü elinden almaya çalışarak alt etmeye çalışanlara karşı birlik olma günü” diye konuşan kadınlara cevap komşulardan geliyor: “kız demiş ya paraları evde sakladığım doğru, ama imam hatip yaptıracaktım diye. O kadar para alın teriyle kazanılabiliyordu madem, senin bey neden kazanamadı. Hangi oyundan bahsediyorsun sen!” 
Karşı çıkışlara “eğer yedilerse haram zıkkım olsun ama…” diye cevaplar yetiştirilmeye çalışılıyor. Tartışma bitince yine birbirinin yüzüne bakacak olmanın sakınırlığıyla susuyor kadınlar ikna olmaz biçimde bir süre sonra.

ÖNCEKİ HABER

İspanya iç savaşının \'sembol\' milisi hayatını kaybetti

SONRAKİ HABER

Bünyamin Aygün İstanbul\'a geldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa