02 Ocak 2014 15:22

Değirmenin suyu Halkbank'tan mı geliyor

Bankaların kampüs içinde öğrencilerden çok yaşam alanına sahip olduğu, yolsuzluklara adı karışan bankaların ise yemekhanenin içine kadar girdiği, BMW’lerin okul yolunu süslediği ama öğrencinin aylık akbil parasını nasıl çıkaracağım diye düşündüğü bir fotoğraf karesi

Değirmenin suyu Halkbank\'tan mı geliyor
Paylaş

Sevim GÜNGÖR
İstanbul Üniversitesi


İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü’nün bahçesinde, yemekhaneye inen merdivenlerin hemen kıyısına bir Halkbank bankamatiği kondurulmuştu. Ne olduğunu anlayamadan bir de yemekhanenin içine konuldu onlardan. Kampüs içi ‘bankakondu’larla doldu. Sonradan ortaya çıktı ki Yunus Söylet kampüskart uygulamasına geçmek için Halkbank’la anlaşmış. Eh, bizim üniversitede ÖTK dedikleriniz de hık deyicinin pık deyicisi olunca, bu uygulamanın birinci dereceden muhatabı olan bizlerin haberi dahi olmadan banka müşterisi haline gelmişiz! Üstelik kimlik bilgilerimiz bankaya verilmiş, banka kartlarımız bile çıkmış!

Hikayenin giriş kısmı böyle. Geldik bu dönemin başına... Kayıt döneminde bir baktık ki kapı önüne ellerinde pos cihazlarıyla banka görevlileri gelmiş, birinci sınıflar adına çıkarılan kartları dağıtmaya uğraşıyor. Soluğu öğrenci işlerinde aldık tabi. “Bizim için de kart çıktı mı?​” sorusuna aldığımız cevap; “Evet herkes için basıldı.” oldu. “Haberimiz olmadan çıkarılması yasal değil.” deyince; “Bizle ilgili değil, rektörlüğe soracaksınız.” dediler. Ve tahmin edilebileceği gibi rektörlük kapı duvar!

KÖTÜ KOKU AYAKKABI KUTULARINDAN GELİYOR

Daha uygulama başlamadı. İkinci dönem başlayacak deniyor. Biz daha böyle tartışa duralım. Yunus Söylet’in aldığı makam arabaları takıldı gözümüze. Aklımıza geldi de banka komisyon vermedi mi her öğrenci için? Sadece merkez kampüste 40.000 dolayında öğrenci varsa muhtemelen bizim komisyon paraları da rektöre BMW olarak geri döndü!

Malum ülkenin sokakları pislik kokuyor. O koku da birilerinin ayakkabı kutularından geliyor! Bakanlar, bakanların çocukları, bakanların ıdıları dıdıları, iş adamları vs derken yolsuzluğun dibine batmışlar. Başka türlüsü de beklenemezdi zaten. Bu sistem en temelinden yolsuz bir sistem, harcı hırsızlıkla karılmış bir kere!

BANKAKONDULAR!

İstanbul Üniversitesi koridorları da aynı pislikten kokuyor. Adı yolsuzluklara karışmış, Halkbank’ın ‘kondu’ları bizim kampüse de uğramış.

Sermayeye entegre edilmeye çalışılan üniversitenin hali de bir başka oluyor doğrusu. Bankaların kampüs içinde öğrencilerden çok yaşam alanına sahip olduğu, yolsuzluklara adı karışan bankaların ise yemekhanenin içine kadar girdiği, BMW’lerin okul yolunu süslediği ama öğrencinin aylık akbil parasını nasıl çıkaracağım diye düşündüğü bir fotoğraf karesi...
Şimdi sıra ele fırçayı, çamaşır suyunu alıp o pislikleri temizlemekte. İşe, ÖTK’yı hıkçılıktan, pıkçıklıktan kurtararak mı başlasak, ne yapsak?

Edebiyat ve iletişim fakültesinden arkadaşlarımıza da hem yolsuzlukları hem de kampüskartı sorduk.


TIRTIKLAMAYA GELİNCE HERKES SIRAYA GİRİYOR

İLETİŞİM Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü öğrencisi Elif Tezel: Zaten şu an ülke yolsuzluk olaylarıyla çalkalanıyor. Böyle şeyler ortaya çıktıktan sonra artık her şeyi normal bulmaya başladım. Üniversite üniversite değil adeta bir rant kapısı. İş paraya, öğrencileri tırtıklamaya gelince herkes sıraya giriyor. Ne yaparım da şu öğrencileri nasıl sömürürüm diyorlar. Ayrıca yolsuzluk olaylarına adı karışan bir bankayla bir okul nasıl anlaşma yapıyor akıl sır erdiremedim. Hem bize soruyorlar mı kart istiyorsunuz diye. Asıl kullanacak olan biziz sonuçta o kartları. Onu bırakın haber dahi vermiyorlar. Ben siz söyleyene kadar bilmiyordum böyle bir durum olduğunu. Bu üniversiteye ne hayallerle geldim ama ne yazık ki çok pişman oldum. Üniversitenin adı ne kadar cafcaflıysa eğitimi de o kadar boş bence.


ÜNİVERSİTELER GELECEĞİMİZDİR, YOLSUZLUK YUVASI DEĞİL

EDEBİYAT Fakültesi Antropoloji bölümü öğrencisi Büşra Cengiz: Fakültemizin içinde adının yolsuzlukla anıldığı Halkbank’ın ATM’leri hala mevcut. Bizler ise ayakkabı kutularında yalnızca kitaplarını saklayan öğrencileriz. Üniversiteler her zaman ileriye dönük, eşitlikçi, çağdaş yapıda olmalıdır. Üniversiteler geleceğimizdir, yolsuzluk yuvası değil.
Olaya şaşırmadım diyebilirim, sonuçta bildiğim kadarıyla bakan ailelerinin doktorluğunu yapmış birisi Yunus Söylet. Ama sanmıyorum ki sadece bizim drektörümüz böyle.
Çoğu devlet üniversitesinin rektörü devletin yanlısı durumunda. Karşıt görüşlü öğrencilerle rektörlük arasında fikir ayrılıkları olması ve öğrencilerin haklarının zapt edilmesi de bu yüzden bana göre.

ÖNCEKİ HABER

Baba oğul sobadan zehirlenerek yaşamını yitirdi

SONRAKİ HABER

Sağlık haktır

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa