19 Aralık 2013 06:00

Aşk’ın ‘Son Hasat’ı

Son Hasat, Bahadır Yenişehirlioğlu’nun “Kerime” den sonra çıkardığı yeni romandır. Kitabın ilk sayfalarından itibaren anlatılanlar, Akhisar’a dair tarihsel birikim ve birçok “menkıbe” denilen olağanüstü anlatılar, ilginç bilgi ve detaylar sunmaktadır.

Aşk’ın ‘Son Hasat’ı
Paylaş

Kıymet CEVİZ

Son Hasat, Bahadır Yenişehirlioğlu’nun “Kerime” den sonra çıkardığı yeni romandır. Kitabın ilk sayfalarından itibaren anlatılanlar, Akhisar’a dair tarihsel birikim ve birçok “menkıbe” denilen olağanüstü anlatılar, ilginç bilgi ve detaylar sunmaktadır. Okuduklarınız kurgu mu yoksa şizofren bir kızın, bize tam olarak içinde bulunduğu durumu aksettirmek istiyor oluşundan olsa gerek, şaşırtıcı ve alışılmışın dışında bir son ile bitiyor.    
Hilal’in, histerik acılar içerisinde bir yaşamı idame etmesi ve de düşlerinde yalnızlaştırılmasının birer menkıbe olarak sunuluşudur, Son Hasat. Hilal; ailesinin, toplumun “deli” deyip yaftalamak istediği, onu kontrol altında tutabilmek,  için, ‘akıl hastanesi’nde pranga vurulup iğdiş edilmek istenen bir kızdır. Onu ‘akıllı’ birine dönüşümünü sağlayabilmek için, onu baskı altında tutan psikiyatra emanet edilir ailesi tarafından. Kardeşi Veysel’e söylediği ve kendini ifade edişi onun düş dünyasının sınırlarının olmadığının kanıtıdır; Neden deli olayım ben? Bu benim seçimim mi? Deli olan sizsiniz. Kutsadığınız ne varsa hepsini korumak için beni kapattınız tımarhaneye. Bütün duygularımı yok ettiniz. Sağdınız ne varsa hayata dair içimden, tükettiniz. Bir böcek bile benden daha hareketliydi hastanede biliyor musun?

ŞİZOFRENLERİN DÜŞLEDİĞİ GERÇEK

Romanda acziyetlerle dolu bir aşk öyküsü de anlatılmaktadır aslında. Babasının zoruyla Hilal ile evlenmişti Alparslan gönlü bir başkasına sevdalı iken üstelik.  Babasına boyun eğen silik bir adamdır Alparslan. Hilal’in dünyasını aralıyorsunuz sonrasında, ‘Seslerin, sözlerin derinlere düştüğü bir yerde sevilmemiş bir şehir gibidir yalnızlığım.’ Şizofren kalemlerin, yalnızlığı tasvir edişi, düşlerini, gerçeküstü yazıyor oluşları ve çoğu zaman da gerçeği düşe düşü gerçeğe dönüştüren bir dünyaya sahip olduklarını biliyoruz. Belki de bilmediğimiz şey; bu yaşadıkları ikili dünyada, sır olup satır aralarında nasıl saklandıkları ve iç içe geçmiş dünyalarında nasıl kayboldukları…
Öyle bir kurgunun içerisinde yer alıyorsunuz ki bir an farkında olamıyorsunuz; kurgu ile gerçeğin tıpkı bir şizofrenin yaşadığı gibi gerçeği düşten ayıramama durumudur bu bir bakıma... Öte yandan, deli, şizofren, akıl yoksunu hangi ölçütlere göre kime göre tayin ediliyor? “Delileri bile kendimize benzettik” diyen Gündüz Vassaf’ın “Cehenneme Övgü (Gündelik Hayatta Totalitarizm)” adlı kitabında geçen şu pasaj oldukça önem arz etmektedir. Diyor ki Gündüz Vassaf; Nietzsche’nin bir kitabını, Van Gogh’un bir tablosunu ya da Dostoyevski’nin sara nöbetlerinin inceliklerini saatlerce tartışabildiğimiz
halde bir deliyle çok kısa bir süre birlikte kaldığımızda dahi son derece tedirgin oluruz.
 Son Hasat’ı kurken bu düşünceyi hatırlatacak olaylara tanık olacaksınız. Yazar Bahadır Yenişehirlioğlu, Son hasat öncesinde birikimini nüveler halinde ekmiştir, diyebiliriz.


 

ÖNCEKİ HABER

\'Adalet sadece bir kadın ismi\'

SONRAKİ HABER

Bir kırmızı kart da homofobiye!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...