08 Kasım 2013 13:32

Pembeyle mavi aslında...

Renk, insanoğluna bahşedilmiş yaşama sevincini coşturan belki de en önemli olgu. Renk ışıkla var olur her yüzeyde ayrı titreşir tılsım gibi… Işık yoksa renk de kaybolur, kimbilir Goethe’ nin son nefesinde mırıldandığı; “biraz daha ışık, sadece biraz daha ışık…” sözleri son kez renkli dünyayı görme arzusudur. Titreşim yüksekse sıcak tonlara ve nihayet kırmızıya ulaşılır. Yüksek enerjiyi barındıran, baktığınızda insana heyecan veren hormonları arttıran en güçlü renk...

Pembeyle mavi aslında...
Paylaş

Piraye Demircan
Renk, insanoğluna bahşedilmiş yaşama sevincini coşturan belki de en önemli olgu. Renk ışıkla var olur her yüzeyde ayrı titreşir tılsım gibi… Işık yoksa renk de kaybolur, kimbilir Goethe’ nin son nefesinde mırıldandığı; “biraz daha ışık, sadece biraz daha ışık…” sözleri son kez renkli dünyayı görme arzusudur. Titreşim yüksekse sıcak tonlara ve nihayet kırmızıya ulaşılır. Yüksek enerjiyi barındıran, baktığınızda insana heyecan veren hormonları arttıran en güçlü renk.
Bu yüzden tüm tonları ile insanlık tarihi boyunca erkin rengi olmuş.Birçok imparator kaftanlarında, harmaniyelerinde erguvan tonlarını kullanmış. Bir nedeni, o rengi elde etmek için Kızıldeniz’in dibindeki bir istiridyenin kabuğundan elde edilmesi. Bu büyük güçlük doğaldır ki, bu rengi yalnızca yöneticilerin kullanabilmesine olanak tanımış. bir de içinde kırmızıyı barındırmasına neden olmuş. Adrenalin, enerji, coşku bu rengi tarihte öncelikle erkeklerin rengi yapmış. Mavi ise kadınlara düşmüş dingin, göğün, denizin rengi.Yaşamın sularda başladığı düşünülürse doğurganlığın rengi de denebilir.
Peki, her ikisinin de pastel tonları olan pembe ve mavi neden sonradan cinsiyet değiştirmiş? Pembenin kızların tarafına geçmesinin kökeninde, II. Dünya savaşı sonrasında Nazi Almanya’ sının kendine muhalif gördüğü bütün unsurları fişlemesi yatıyor. Komünistleri, sosyalistleri, Yahudileri, sanatçıları, bilim adamlarını…Ve nihayet sıra eşcinsellere gelince onlara küçük pembe üçgen şeklinde arma takmaları uygun bulmuş. Yıllar ve yıllar geçtikçe ve kapitalizmin hayatın her anından kazanç elde etme hırsı, henüz doğmamış bebeklere dek uzanmış ve doğumdan önce cinsiyetin belirlenebilmesi sonunda tüm kız bebekleri pembeye, erkekleri ise maviye boyamış. Oysa bebekler ilk üç aya kadar şekilleri siyah beyaz flu gölgeler olarak görür, ancak sekizinci ayda derinlik olgusu oluşur ve daha sonra renkleri algılamaya başlar.
Sözün sonu, hepsi bizim seçimlerimiz olarak kalırlar, onların tercihi değil. Siz siz olun hiçbir şeyi yaftalamayın. Bir parçası olduğumuz doğa, bütünüyle en büyük referansımız olmalı. Siz de doğa gibi her an, her mevsim ruhsal durumunuz ya da gereksinimleriniz neyi öngörüyorsa öyle donatın kendinizi de, sevgili bebeklerinizi de.

ÖNCEKİ HABER

İstanbul Barosu: Hükümet kendini ailelerin yerine koyamaz

SONRAKİ HABER

KESK’in kadının gücüne ihtiyacı var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa