8 Kasım 2013 06:00

Obradovic’in son hocası

Uygar Karaca

Bugünlerde herkes Zeljko Obradovic’i konuşuyor. Zaten Sırp hocanın da önceki kariyeriyle birlikte kısa süre içinde Fenerbahçe’ye kazandırdığı direnç kimliğini de düşündüğümüzde bu, son derece normal.  CSKA’yı farklı yenen bir takımı bulmak kolay değil.

Fenerbahçe’nin bugünkü Euroleague sınavıysa bambaşka bir türden rekabetin sahnesi olacak: Eski oyuncu, hocasına karşı. 80’lerin sonunda, hocalık kariyerine Partizan’da başlayani Duşko Vujosevic’in belki de en büyük yardımcılarından biri, aktif spora 90’ların başında veda eden Obradovic’ti.

BAZILARI KOÇ DOĞAR

Hikayenin biraz daha başa saralım: adeta basketbol kariyerine koç olarak başlayan Vujosevic, 17 yaşından itibaren Partizan’ın genç takımlarını çalıştırmaya başlamıştır. 76-82 arasında üstlendiği çeşitli görevlerden sonra OKK Beograd’ın genç takımını Yugoslavya şampiyonu yaparak A takımında yardımcı hocalık yapmaya başlar. Bu sırada sadece 20’li yaşların ortalarındandır.

1985’te Vladislav Lucic’in asistanı olarak geri döndüğü Partizan’ın kendisi için değişmez bir ev olacağını belki o günlerden kestirmek zordur. Fakat şansı, yeteneği ve eline geçen fırsatları iyi değerlendirebilme özelliği sayesinde kulübün ve hatta Yugoslavya basketbolunun kült figürlerinden biri olacaktır. Lucic 86’da kovulur ve nasıl KK Bosna Bogdan Tanjevic’e 24 yaşında güvendiyse, Partizan da ‘Dule’ ye öyle güvenir. Genel menajer Dragan Kicanovic, 26 yaşında A Takımı çalıştırmaya başlayan Vujosevic’e iyi bir takım kurar: Zarko Paspalj, Vlade Divac gibi isimler 20’li yaşlardan önce Partizan’a geçer. Gençleri nasıl bir takım etrafında bütünleştireceğini iyi bildiğini daha o günlerde gösteren Vujosevic, henüz ilk sezonunda Partizan’ı Yugoslavya şampiyonluğuna taşır. Hemen ertesi sene şimdi Euroleague olan Şampiyon Kulüpler Kupası’nda Final Four görürler, ardından da Korac Kupası’nı kazanırlar.

DULE VE ZELJKO

İşte, Vujosevic’in daha 30’larına varmadan kazandırdığı kupalarda, takımdaki en büyük yardımcıları hemen hemen kendisiyle aynı yaşta olan tecrübelilerdir. Zeljko Obradovic, 84’ten itibaren yer aldığı bu takımda, oyunculuk kariyerinin sonuna dek, yani 1991’e kadar, Djordjevic, Paspalj, Danilovic ve hatta Divaclı altın jenerasyona mentorluk yapan, onları takımda toparlayan adamlardan biriydi. Vujosevic ve Obradovic arasındaki diyalog, muhtemelen koç-oyuncu şeklinden çok, koç-yardımcı koç tipindeydi; büyük ihtimalle Zeljko, hocalık hayatında benimsediği bir çok ilkeyi, Vujosevic döneminde geliştirmiş, antrenörlük felsefesinin temellerini burada atmıştı.

Hoş, iki koçun kariyerleri çok farklı yönlerde ilerledi. Vujosevic’se, Partizan’dan sonra ezeli rakip Kızılyıldız’a geçti, Balkanların karanlık 90’larında, daha iyi ücret ve koşullarla çalışabileceği İtalya’da kaldı. Kıyaslarsak, Zaten Obradovic’in aksine, Sırbistan dışına çıktığında hep mücadele eden takımlar kurdu ama kupalar kazanamamıştı. CSKA’yı çalıştırdığı dönemde şanssızdı; kulüp son yılların en düşük bütçeli kadrosunu kurmuştu. Sonunda,  milenyumla birlikte ‘yuvaya’ döndü. Obradovic’in Yunanistan’da yaptığını o da Sırbistan’da başardı; Partizan’ı Adriyatik Ligi ve yeni yerel liglerde rakipsiz hale getirdi.

Obradovic’se muhtemelen daha pragmatik bir koç oldu ve çeşitliliği daha fazla olan takım yapıları kurmayı bildi. Önce Partizan’da, Vujosevic’ten aldığı bayrağı, yine benzer kaderi paylaşarak, genç bir koç hüviyetiyle başarıya çevirdi; 92 Euroleague’de, şu ünlü İstanbul zaferini kazandılar.  Zeljko, Dule’nin aksine bir daha Partizan’a dönmedi  ve gerisini zaten biliyorsunuz. Joventut, Real Madrid, Benetton, Panathinaikos ve hep aynı şey: başarı, kupalar.

FENERBAHÇE’NİN İŞİ ZOR

Sonuçta Obradovic hep bütçeli takımlarla güçlü kadrolar kurdu ve bunların da hakkını sonuna kadar verdi. Vujosevic’se, Belgrade’da,  büyük bölümü maddi sıkıntılarla geçen 2000’lerde Partizan’ı ayakta tutmayı başardı. Kimbilir kaç jenerasyonu geliştirip, Avrupa oyuncu piyasasında kaybetti. Fakat çoğu zaman isimsiz ama yetenekli gençlerle çalışıp, her zaman mücadele eden ve rakiplerin saygısını kazanan  takımlar kurdu. Şimdi saymaya kalksak, bu sayfaların yetmeyeceği oyuncu zincirinin son halkasında, Dragan Milosevjlevic, Bogdan Bogdanovic, yahut Djordje Gagic gibi isimler var.

Obradovic, Vujosevic’in Kızılyıldız’ı çalıştırdığı 92’den beri rakibine genellikle  üstünlük sağladı. Fakat 2008’de Partizan’ın, son şampiyon PAO’yu TOP16’dan elediği maç iyi hatırlanır. Bir sene sonra da, 22 bin kişiyle Euroleague rekoru kırdıkları içsaha maçında yine PAO’yu yendiler; akabinde F4’e yürüyeceklerdi.

Partizan’ın banka hesabı, bu yaz dondurulmuştu. Kulubün kapısına kilit vurma ihtimali yakındı ancak devlet büyükleri araya girdi, Gazprom Neftçi sponpor oldu, şimdilik ayaktalar. Fenerbahçe’nin işi, Belgrade’de zor olacak çünkü bu güne kadar oynadığı takımlar arasında belki de kendisine en ters gelebilecek rakip Partizan. Belki CSKA ve Barcelona’dan  çok daha sert bir savunmaları, Pionir atmosferinde boğucu bir etki yaratıyor. Özetle taktiklerin öne çıktığı, tek tek her topun değerli olduğu, çok sıkı bir maç bekleniyor; her Dule- Zeljko buluşmasında olduğu gibi. (İstanbul/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et