27 Ekim 2013 06:46

Rant makinesinin hedefinde şimdi ODTÜ var

Türkiye kentleri uzun süredir bir talan rejimi tarafından şekillendiriliyor. Kentlerin insan için olmaktan giderek uzaklaştıran bu anlayış kent mekanını metanın ve rantın mantığına giderek artan biçimde teslim ediyor.

Rant makinesinin hedefinde şimdi ODTÜ var
Paylaş

Tarık Şengül

Türkiye kentleri uzun süredir bir talan rejimi tarafından şekillendiriliyor. Kentlerin insan için olmaktan giderek uzaklaştıran bu anlayış kent mekanını metanın ve rantın mantığına giderek artan biçimde teslim ediyor. Geçtiğimiz dönemde bu süreçler karşısında başta meslek odaları olmak üzere duyarlı kesimlerin verdiği mücadele sınırlı ölçüde başarılı oldu. Rant makinesi işlemeye, kentleri tahrip etmeye devam etti. Ekonominin ve siyasetin kentsel rantlar üzerinden kurulduğu bir ortamda, kentsel talan üç tür alanı hedefledi; çalışan sınıfların mekanları (gecekondu alanları), kamu(sal) alanlar (kamu arazileri ve yapıları, parklar, meydanlar vb.), gelişmeye açılmamış alanlar (ormanları, kıyılar vb.).
Taksim ve Gezi Parkı giderek vahşileşen talan rejiminin uygulamalarına gösterilen tepkiler açısından bir kırılmayı temsil etmiştir. Büyük bir dirençle karşılaşmadan kent mekanlarına el koyan rant makinesi karşısında, ilk defa güçlü bir toplumsal muhalefetin var olduğu Gezi Parkı eylemleri aracılığıyla ortaya çıkmıştır. Ne var ki Gezi eylemlerinin verdiği bu güçlü mesajların birçok konuda olduğu gibi kentsel talan konusunda da iktidar tarafından alındığını söyleyebilmek mümkün değildir. Daha doğrudan koymak gerekirse iktidarın içinde bulunduğu ilişkiler nedeniyle bu mesajı alması mümkün de değildir. Sorun şudur; iktidar gerek ekonominin gerekse de siyasal geleceğinin sürdürülebilirliğini kentsel rantlara bağlamış durumdadır.  Bu kentsel rant makinesini durdurduğunda ranta dayanan ekonomiyi ve kentsel rantlarla beslenen siyasal örgütlenmesini de işleyemez hale getirmiş olacaktır.

SORUN SADECE YOL DEĞİL

İktidarın ODTÜ kampüsü ve arazisine yönelik başlatmış olduğu işgal hareketi bu durumun iyi bir örneğini oluşturmaktadır. Kestirmeden ifade etmek gerekirse, Gezi Parkı sürecinde sorun 3-5 ağaç değildiyse, ODTÜ’de de sorun sadece geçirilmek istenen bağlantı yolu değildir. Ankara’nın yıllardır maruz kaldığı vahşi ve hesapsız yapılaşmasında Eskişehir Yolu ile Konya Yolu arasında kalan çeyrek dilim yoğun bir hedef haline getirildi. Eskişehir ve Konya Yolu’nun her iki yakası, özel olarak Çukurambar, Bilkent gibi bölgeler kaldıramayacakları imar hakları verilerek yapılaştılar. Var olan imar hakları bu alanlarda 4-5 kat artırılırken, birçok sosyal donatı alanı plan değişiklikleri ile yoğun biçimde yapılaştı. Geldiğimiz noktada, bu hesapsızlık kendisini ulaşım sorunu olarak gösteriyor. Çünkü imar hakları katlanarak artırılırken, yol sistemi eski haliyle bırakıldı. Buna metro hatlarının bitirilmesindeki beceriksizlik ve duyarsızlıkta eklenince, ana bulvarların yükünü taşıyamadığı bir durum ortaya çıktı.

Bu sorunun çözümü tıpkı Atatürk Orman Çiftliği örneğinde olduğu gibi bir kamusal alanı tahrip ederek bulunmaya çalışılıyor. ODTÜ arazisi içinden bugün tartışmalara neden olan yol yanında, yine bu yola bağlanan bir başka yol, Eskişehir Yolu’na paralel olarak açılmak isteniyor. Hemen ifade etmek gerekir ki her iki yol da anlamlı bağlantılar sağlamadan sonlanmaktadır. Birinci yol dört şerit olarak geldikten sonra bağlantı noktasındaki plansızlık nedeniyle Konya Yolu’na tek şerit olarak bağlanmakta, diğer üç şerit ise Balgat içinde yapılaşma sorunları nedeniyle bir “çıkmaz sokak” haline gelmektedir. Eskişehir Yolu’na paralel açılması öngörülen yol ise Çukurambar içinde erimektedir.

VERECEK MİYİZ?

Bu boyutuyla meselenin özeti şudur; son dönemde bir avuç spekülatör ve müteahhide rant yaratmak amacıyla verilen akıl dışı imar haklarının yarattığı sorunları çözmenin bedeli Ankara’nın kamusal değerleri AOÇ ve ODTÜ’ye ve her gün yollarda uzun süre bekleyen Ankaralıya ödetilmektedir.
Ancak iktidarın ODTÜ’ye yönelik niyetleri sadece yarattıkları ulaşım sorununu çözmeye yönelik değildir. ODTÜ arazisi, Eymir Gölü ile birlikte rant makinesinin operatör koltuğunda oturanların iştahını kabartmaktadır. Bu açıdan da AOÇ arazisi ders alınması gereken bir örnektir. AOÇ Büyükşehir Belediyesi’ne devredildikten sonra bir yandan araziyi boydan boya kesen otobanların diğer yandan da yoğun bir yapılaşmanın hedefi haline geldi. Şimdi bu doyurulması güç makine yüzünü ODTÜ’ye dönmüş, başta Eymir Gölü olmak üzere araziden payımı isterim diyor.
Verecek miyiz? Şimdi soru bu!

* ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi

ÖNCEKİ HABER

Parayı da biraz geç kazanırsın ne olacak?

SONRAKİ HABER

Barış yapılmaz, barış kurulur

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...