27 Ekim 2013 06:42

Parayı da biraz geç kazanırsın ne olacak?

Bu yazıyı daha sıcak yapan koskoca bir direniş tatil planlarımızı iptal ettirdi, hani o yaz rehavetiyle duran bir sürü şeyin yerine duran adamlar eylemi koydu. Hayat durmazken sanat durur mu?

Parayı da biraz geç kazanırsın ne olacak?
Paylaş

Ayşen Güven

Bu yazıyı daha sıcak yapan koskoca bir direniş tatil planlarımızı iptal ettirdi, hani o yaz rehavetiyle duran bir sürü şeyin yerine duran adamlar eylemi koydu. Hayat durmazken sanat durur mu? Elbette durmadı; müzik besteledi, sinema filme çekti, tiyatro sahneledi. Devrim Evin yıllardır oyuncu ancak çoğumuz onu Fatih filmiyle tanıdı. Asıl olaraksa iktidarın Osmanlı referanslarından sayılan filminden çıkıp Gezi’nin Fatihleri arasına katılmasıyla. Reha Özcan gibi duayenin efsane oyunculuğu da direnişin oyunu “Gezerken” de başka bir ilham oldu. İşte bu ikili hayali kahramanları “Rain Man” de buluştu. Üstelik ekipte bir usta daha Tamer Levent ile Ece Özdikici, Hakan Eke, Burcu Görek de var. Rain Man filmini izlediniz mi bilmem? 1988’de Tom Cruise ve Dustin Hoffman’lı “Rain Man” filmi şimdi bu ekiple Türkiye’de ilk defa tiyatro sahnesine çıkıyor. Kemal Başar’ın yönetmenliğinde sahnelenen oyunun ev sahibi Bo Sahne. Filmin çekildiği dönemde otizm hastalarına yaklaşıma dair kurulan hikaye bugün hâlâ benzer insanlık arazlarını taşıyor. Ve maalesef kapitalizmin insaniyetle sınavı da hâlâ bir o kadar zorlu. Terleri kurumadan oyunun çıkışında önce Tamer Levent’i, akabinde de “muhteşem iki sürücüyü” Devrim Evin ve Reha Özcan’ı yakaladık. İnsanlığa giden yolda iyi sürüşler diler, söyleşimizi sunarız...

“İki kardeşin yol hikâyesi” deniyor oyunun broşüründe. Nasıl bir yol bu?
Devrim Evin:
Uzun ince bir yoldayım... (Mırıldanıyor ve gülüyor)
Reha Özcan: Bilinmeyen bir yol, bilmediğimiz bir yol. Bilmediğimiz bir yoldu ve hâlâ bilinmezliğini koruyor. Çünkü biz bildiklerimizle bilmediğimiz bir yere gideriz ve vardığımız nokta yine bir bilinmeze yol açar. Kim nasıl anlayacak bilmiyorum ama... (Gülüyor) Sanatın ve tiyatronun bir gizemi var maalesef. Ve hep o gizem her gece bizi buraya gelmeye çekiyor. Onun dışında yaptığımız bütün işleri de para kazanmak için yapıyoruz. Başka bir şey için yapmıyoruz. Bu yolculukta Devrim adıyla müstesna bir arkadaşımız olup hayata renkler ve yenilikler katmaya çalışıyor. Keza nacizane hayatımda benim de öyle bir geçmişim var. Tamer (Levent) abi gibi bir ustayla, Kemal Başaran’ın yönetiminde, Ece Özdikici gibi bir arkadaşla böyle bir yolculuk yapmak çok keyifli ve her gecede bu yolculuğu devam ettirmeye çalışıyoruz.

Genelde yeni oyunların ne anlattığı pek sorulmaz ya gelinip görülsün diye. Şimdi gösterilmiş bir film senaryosundan uyarlanmasının konforuyla  bu iki kardeşin yolu bizi nerelere götürüyor, nasıl bir yere çıkarıyor, diye sorsam.
Devrim Evin:
Rain Man, Charles adında günümüz insanını anlatıyor aslında. Kapitalizmin kendi keşmekeşi içerisinde sürekli para kazanma hırsıyla donanmış ve hayatını buna endekslemiş, bütün insanlığını ve ahlaki değerlerini yitirmiş bir karakter. Yıllar sonra bir kardeşi olduğunun farkına varıyor, hayat hatırlıyor aslında. Kardeşi ile beraber insani değerlerle tekrar buluşmak için bir yol haritası çıkıyor önüne. Öncelikle bunu bilerek seçmiyor fakat o yolda ilerlerken yolculuk yaparken bir anda kendini değişirken ve dönüşürken görüyor. Kendi çocukluk travmalarıyla yüzleşiyor. Ve insanoğlunun aslında bu kapitalizmin keşmekeşinden basit ve sade insani değerlerle nasıl sıyrılacağının simgesi Charlie burada.

HAYATIN DÖNÜŞMESİ LAZIM, BU RENKLER ÇOK ÇİRKİN

Hikâyenin otizmle ilgili anlattıkları da sanırım çok değerli. Gündelik hayatta öfkeyle karşınızdakine söylediğiniz ilk sözler; “gerizekalı, idiot vs”... Misal Einstein da geri zekalıymış ya onların birer dahi yahut da bilge olabileceği pek düşünülmüyor galiba?
Devrim Evin:
Maalesef öyle. Tabi Rain Man 80’li yıllarda çekilmiş bir film. O yıllarda otizm bilinmeyen bir hastalık. Günümüzde biliniyor ancak hâlâ değer verilmiyor. Bugün bile toplumdan dışlanan hastalar. Bu anlamda da oyun, kardeşlerden Raymond karakteri üzerinden aslında bu yaklaşım yanlışını çok güzel gösteriyor. Charles bunu da sorguluyor zaten oyunda; “senin gibi bir insanın neden bu şekilde dünyaya geldiğini biliyorlar mı? Bilmiyorlar. Senin Yarguç Judy’nin programını ezbere biliyor olman bile onların bu bilmediklerinden çok daha önemli bir şey”. Dolayısıyla böyle bir oyun; iki kardeşin yolculuğu. Ve oyun bize özellikle İstanbul gibi koşturmaca içerisinde yaşanan şehrin insanlarına çıkışta; “Hadi bir annenizi babanızı kardeşinizi arayın ya o kadar da ihmal etmeyin. Çok da önemli değil, parayı biraz daha geç kazanırsınız” mesajını veriyor.

Günümüz hala devasız derdi “kardeşlik”... Otizmli kardeşi keşfetmek sanki kardeşlikle beraber insanlığı da keşfetmek gibi oyunda. Hem de bir play station oynarken bile mümkün? Sahiden bu kadar kolay mı?
Reha Özcan:
Aslında öyle. Ama küçük bir aile yapısı içinde düşünün; evrensel anlamda insanların kardeşliği arasına hayatın değişkenliği ve kapitalizmin askeri kanadının metalik tarafının hakim olması ile birlikte o insanda var olan iyi ve kötüler harekete geçiyor. Ve genellikle kötüler hakim oluyor. Gerçek olan biz kötü değiliz, kötüleştiriliyoruz. Bu oyunda sanırım en önemli şey bunu verebilmesi. Biz bir yolculukta kendimizi bulmanın yollarını arıyoruz. Bu oyunda bir yolculuk hikayesi. Kendi içinde kendisini arayan bir yolculuk hikayesi. Asıl olan burada Charles’ın yolcuğudur. Raymond o yolculukta sadece Charles’ın hayatının dönüşmesinde çok güzel bir renktir. Bu hepimizin yolculuğudur. Biz öyle olmasını istedik. Bu kadar ötekileştirilen insanlar yığını içinde yaşayan bizlerin mücadele etme gücümüzü yitirmeye başladığımız anda umut etmekten başka yolumuz kalmıyor ve biz sadece bunu başarmaya çalışıyoruz. Oyunumuz bu çabanın bir parçası. Bundan sonra devamı gelecektir. Bu bizden gelecektir, seyircilerimizden gelecektir. Konservatuarda şu an öğrencilik yapan çocuklardan gelecektir. Gelecektir; çünkü hayatın dönüşmesi lazım, çünkü bu renkler çok çirkin renkler. Biz bugün bir şey yapmaya çalışıyoruz, gençler çok daha iyilerini yapacak. Gezi’de gördük gençlik iyi, çok güzeller. Bu ülkeye onlardan daha güzeli gelmedi. Bize de örnek oluyorlar. Bizim de onlar için yapmamız gereken çok şey var.


YOLCULUK HİKAYESİ BİZDE PLAY STATİON OYNAMAK OLDU

Rain Man başlangıçta tiyatro metni olarak mı yazılmış yoksa film senaryosu mu?
Devrim Evin:
Sinema senaryosu olarak yazılmış. Amerika’da otizm hastalığını tanıtmak için Hollywood sektörü tarafından yapılmış bir film aslında. Fakat çok ciddi ödüllere layık görülmüş. 2008 yılında da senaryonun tiyatro metni yazılıyor. Aslında aynı metni tiyatroya uyarlıyor diyelim. Oyun Avrupa ve Amerika’da birçok yerde sahne almış. Türkiye’de de 2013 yılında ilk kez biz oynuyoruz.
 
Siz tiyatro metnine sadık kaldınız mı, değişiklikler yaptınız mı ?
Devrim Evin:
Tiyatronun olanaklarını kullanılarak yazılmış bir metin, biz de ona uygun davrandık diyelim.

Reha Özcan: Zaman mekan birleşimi tiyatroda çok zordur. Ya anlatıcı kullanarak yaparsın ya da bazı sahneleri atarak bir yol da bazı sahneleri dönüştürerek.

Devrim Evin: Örneğin bir televizyon sahnesi var; eski bir televizyon. O bizde play station oldu.

Reha Özcan:
Yolculuk yapmak yerine birlikte play station oynamak gibi mesela. Oyun üzerinden o yolculuğu yapmak gibi.

En yakın oyun tarihleriniz ne zaman?
Devrim Evin:
30 Ekim, 7-9-15-16-29-30 Kasım Biletixten biletlerini alabilirler takip edebilirler. Gişeden alırlarsa daha ucuz 3-5 lira fark ediyor.
Bu arada bilet fiyatlarını yüksek bulan bazı arkadaşlar twitter üzerinden yazıyorlar. Bununla ilgili küçük bir şey söylemek istiyorum. Malum Türkiye’de ne yazık ki kültür sanat eserlerinin biletlerinden bile yüzde 40 gibi bir vergi alınıyor. Avrupa’da ve Amerika’da böyle bir şey yok. Bu olmasa ve keşke herkes gelebilse; onlar kadar bizde çok istiyoruz bunu.

Reha Özcan: Keşke ülke öyle bir hale gelse ve kültür sanat için ayrılan bütçeleri insanlar sorun haline getirmese.

Beleş olsa?
Reha Özcan:
Hayır beleş olmasın. İnsanların yaşam seviyesi çok yüksek olsun ve parayı düşünmesinler.

Devrim Evin:
Sanat bir ihtiyaç haline gelsin.


ÖĞÜT VERMİYOR DURUMU ANLATIYOR

Yıllardır oyunculuk yapıyorsunuz, ne çok metin elinize aldınız kim bilir! Ne çok hayat, insan öyküsü...Rain Man’de neydi sizi etkileyen?
Tamer Levent:
Son zamanlarda çok konuşulan bir şey var ya “para esas değer artık” gibi. Sanki otoriter rejimler yaşanıyor dünyanın orasında burasında. İnsanlar savaşla ilgili kaygılar taşıyorlar. İnsanlar her anlarını kaygıyla, korkuyla yaşıyorlar adeta. Bunun içerisinde insani değerlerin olması, bu insani değerlerin insanlara tekrar hatırlatılması gerekiyor. Rain Man’in bunların hatırlatması benim için çok etkileyiciydi. Bazen çok öğüt veren oyunlar da gerekli olabiliyor. Bazen de öğüt insanlara itici geliyor.

Rain Man nasıl bir öğüt veriyor? Ya da öğüt veriyor mu sizce ?

Rain Man öğüt vermiyor bence. Sadece bir durumu anlatıyor. Birbirini kaybetmiş iki kardeşten küçüğünün para hırsı olduğunu görüyoruz, diğerinde ise otistik olmaktan kaynaklı başka marifetler var. Onunda para ile hiç alakası yok. Bu çelişkinin sonunda paraya düşkün olan kardeş kendisine teklif edilen 500 bin dolarlık çeki reddedebiliyor. Bu da bir öğüt sayılabilir fakat bu çok iyi işleniyor. Bir öğüt nasihat gibi işlenmiyor da insanlara ilgilenebileceği duygular, düşünceler aktarıyor. Tırmanışta da çocuk çeki iade ediyor. Bu hoş bir anekdot.
 
Siz bir Psikiyatr oynuyorsunuz. Peki hekimlik açısından sorguladığınız yerler oldu mu?
Tabi mesela şunu düşündüm, Otistiklerin izole edilip hastanelerde tedavi edilmesi mi doğru yoksa daha çok insan içine karıştırılması mı doğru? Tabi bu eski bir tedavi yöntemi ve onu savunuyor. Doktor otistik çocuğun dışarıdaki hayata uyum sağlayamayacağını düşünüyor. Rutin alışkanlıkları bozulursa uyumsuzluk göstereceğini söylüyor. Hastanede mutlu bir şekilde yaşatmaya çalışıyor. Son zamanlarda benim bildiğim bu tedavi yöntemi değişti. Bu tür araştırmalar yaptık oyun için. Ben de zaten dramacıyım. Rol oynama metoduyla tedavi yöntemi uyguluyorum. Çağdaş psikiyatride de psikodrama diye bir şey var. Oyun oynama metodu ile psikolojik çözümlemeler yapılıyor.


 

ÖNCEKİ HABER

Rüzgar eken fırtına biçer

SONRAKİ HABER

Rant makinesinin hedefinde şimdi ODTÜ var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...