27 Ekim 2013 01:17

ABD’yle model ortaklığının sonu mu?

ABD basınında MİT müsteşarı hakkında yazılanların ardından Türkiye atık yüksek sesle ifade edilen “Türkiye-ABD gerilimi”, aslında uzunca bir süredir atlan alta kaynayın bir kazan gibi...

ABD’yle model ortaklığının sonu mu?
Paylaş

Yücel Özdemir

ABD basınında MİT müsteşarı hakkında yazılanların ardından Türkiye atık yüksek sesle ifade edilen “Türkiye-ABD gerilimi”, aslında uzunca bir süredir atlan alta kaynayın bir kazan gibi...
Bölgede değişik olaylara bakıldığında Türkiye’nin ABD tarafından kendisine biçilen misyonları tam yerine getirmediği, bazı olaylar konusunda farklı tutum takınmasının arkasında farklı çıkarlar yattığı bilindiği halde, bunun ileride nasıl şekilleneceği daha çok zamana bırakılmıştı. İşte o “zaman”ın önemli, sert virajlarından birisi olsa gerek MİT müsteşarı hakkında yazılanlar ve ona verilen yanıtlar...
Türkiye cephesinde beki ABD’yle olan gerilim ilk kez bu denli yüksek sesle dillendiriliyor olabilir. Hatta o dahi doğrudan yapılmıyor. Çünkü basında daha çok ABD gizlenerek, İsrail öne çıkarılarak tepkiler saydırılıyor.
Ama bu gerçeği ifade etmiyor.

ABD, TÜRKİYE’DEN RAHATSIZ

Gerçek olan şu iki; ABD’de Beyaz Saray başta olmak üzere, değişik kademelerde ve katmanlarda uzunca bir süredir Türkiye’nin, ABD’nin çıkarlarını hayata geçirmek üzere “bölgesel  güç” olamadığı, aksine bunu yapma iddiasıyla sürdürdüğü politikanın tehlikeli boyutlara ulaştığı yüksek sesle ifade ediliyor.
Bu artık sadece ABD’de değil, Avrupa’da da konuşuluyor.
Örneğin; Almanya’nın etkili düşünce kuruluşlarından birisi olarak kabul edilen Politika ve Ekonomi Vakfı (SWP) tarafından Eylül ayında yayınlanan 30 sayfalık raporun başlığı “Çok Boyutlu Model Ortaklık. ABD’nin Obama Yönetiminde Türkiye’yle Stratejik İşbirliği”. (Mehrdimensionale Modellparterschaft)

TÜRKİYE DIŞ POLİTİKASINA DAİR RAPORLAR

SWP’nin çok sayıda Türkiye uzmanı olmasına rağmen raporu Amerika Araştırma Grubu’ndan Henriette Rytz tarafından kaleme alınmış olması dikkat çekiyor.
Anlaşılacağı gibi gelişmeler Washington cephesinden mercek altına alınmış.
Rytz’in raporuna göre, 2009’dan beri ABD’de Türkiye’nin dış ve güvenlik politikası hem Washington’daki “Think-Tanks” kuruluşları hem Obama’nın ekibi tarafından takibe alınmış.
Bu konuda pek çok rapor, araştırma yayınlanmış.
En fazla yoğunlaşan “Think-Tanks” kurumlarının başında Washington Institute for Near East Policy (Washington Orta Doğu Politikası Enstitüsü), Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (CSIS) ve Brookings Enstitüsü geliyor. Ayrıca etkili German Marshall Fund (GMF) da 2005’ten sadece Türkiye Programı hayata geçiriyor.
Bütün bu “Think-Tanks” kuruluşlarının raporlarında ve konferanslarında, Türkiye’nin artık bölgede, değişen uluslararası ilişkiler bağlamında ABD’nin çıkarlarını gerektiği gibi koruyamadığı üzerinde duruluyor.
Bu çıkarların en tepesine “Ortadoğu’da istikrar” konulmuş.

Keza, son bir kaç yıldır olup bitenler, Türkiye’nin ABD’nin çıkarlarına bağlı olarak istikrar yaratmadan ziyade istikrarsızlık unsuru olduğu Washington’da kaleme alınan raporlarda ifade ediliyor.
Bunların başında İsrail ile olan ilişkilerde normalleşmenin olmaması gösteriliyor. Obama bizzat araya girdiği halde Erdoğan’ın İsrail’le buzları eritmemesi, bölgedeki bu iki “sadık ve önemli müttefik”in ABD’nin çıkarlarına bağlı uyumlu bir şekilde hareket edememesine yol açtığı, Rytz’in raporunda uzun uzadıya anlatılıyor. Keza, Türkiye-İsrail gerilimi Doğu Akdeniz’in kontrolünü sorunlu hale getiriyor. Bilindiği gibi bu bölgedeki zengin enerji kayaklarının hangi güç ve hangi yoldan dünya pazarına sürüleceği ABD açısından büyük bir önem arz ediyor.
ABD ile Türkiye arasındaki diğer anlaşmazlık konuları İran, Suriye ve Irak politikaları, kimi zaman Rusya’yla ilişkiler, Şengay İşbirliği Örgütü’ne üye olma açıklamaları vb. sıralanıyor.

ABD TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ BASKIYI ARTTIRABİLİR

Özetle; ABD’deki “Think-Tanks” kuruluşları ve Obama’nın ekibi çoktandır Erdoğan-Davutoğlu ikilisini masaya yatırmış, üzerinde çalışıyor. Alman SWP de bunları derleyip raporlaştırmış.
Raporda elbette Avrupa’ya bu gerilimden çıkarması gereken dersler de sıralanıyor. Bunların başında Türkiye ile ilişkilerin sıcak davranılması, AB’ye üyelik perspektifinin hep açık tutulması sayılıyor. Bunlar yapıldığı taktirde AB’nin ABD ile Türkiye arasında köprü görevi görebileceği ve bölgede bir aktör olabileceğinden söz ediliyor.
Türkiye Hükümeti ile ABD arasındaki gerilimin, daha doğrusu ABD’nin Türkiye üzerinde kurduğu baskının dozajının ileride ne kadar olacağı, sonuçlarının ne olacağını bugünden kestirmek zor. Ama açık olan şu ki; AB bu süreçte ilişkileri alabildiğince sıcak tutmaya çalışacak.
Hafta içinde AB’nin Türkiye ile müzakereler için yeni bir başlığın açmasının zamanlaması bu nedenle hiç de tesadüf olmazsa gerek.

ÖNCEKİ HABER

İflah olmaz bir sentez: Kızıl darı tarlaları

SONRAKİ HABER

‘Herkes üzgün biraz bugün hem de küskün!’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa