06 Ekim 2013 07:50

Türkiye’de beyaz yakalı örgütlenmesine genel bir bakış

Beyaz yakalı” terimi birçok benzeri gibi, kullanımı yaygınlaştıkça içeriği belirsizleşen ve çoğu kez aşırı ölçüde genişleyen bir terim. En genel anlamda büro emekçilerini anlatır.

Türkiye’de beyaz yakalı örgütlenmesine genel bir bakış
Paylaş

M. Hakan Koçak

Beyaz yakalı” terimi birçok benzeri gibi, kullanımı yaygınlaştıkça içeriği belirsizleşen ve çoğu kez aşırı ölçüde genişleyen bir terim. En genel anlamda büro emekçilerini anlatır. Kafa-kol emeği ayrımında, kafa emeği sınıflaması içinde yer alanlara işaret ettiği de söylenebilir. Ama pratikte, hele de günümüzün karmaşıklaşan emek süreçleri bağlamında kapsamını tam olarak belirlemek, bu sınıflamalara kolaylıkla dahil etmek zor görünür. Örneğin Harry Braverman daha uzun yıllar önce büro işlerindeki emek süreçlerinin parçalanarak  vasıfsızlaşması sürecini örneklerle ortaya koymuş ve büro işçilerinin kol emekçisi olmalarından söz etmişti. Bu vasıfsızlaşma sürecinin günümüzde de devam ettiğine dair pek çok araştırma sonucu ve gözlem mevcut. Braverman’ın da işaret ettiği gibi beyaz yakalılar olarak ortak bir terimle kolayca bir araya getirilen büro işçileri gerçekte oldukça heterojen bir kitle oluşturuyorlar. Sıradan, parçalanmış büro işlerini icra eden çok sayıda büro işçisinin-ki bu grup artık kafa değil kol emeğine dahil edilmektedir- yanı sıra yöneticiler, yaratıcı faaliyet yapan mühendis, öğretmen, avukat vb. gibi profesyonel meslek grubu mensupları da beyaz yakalılar olarak anılan grubun içinde sayıldığında farklılıklar açıkça görülür.
Meseleye bu emek kategorisinin örgütlenme sorunsalı çerçevesinde baktığımızda; birçok beyaz yaka meslek grubunda, özellikle de kamudaki büro işçileri arasında, ciddi bir sendikalaşma başarısı ve mücadele tarihi olduğunu görürüz. Avrupa’nın birçok ülkesinde geleneksel mavi yakalı sendikaların yanı sıra beyaz yakalı sendikaları da güçlü emek örgütleri olarak boy gösterirler. Ancak bu genellik düzeyinden uzaklaşıp, özellikle son birkaç on yılda sayıları, oranları ve görünürlükleri artan profesyonel meslek gruplarındakilere bakıldığında sendikalaşmayla ilgili manzara değişir. Finansallaşmanın, pazarlamanın, hizmetlerin ve bunların tümüyle ilişkili olarak enformatikleşmenin yoğunluk kazandığı kapitalizmin post-endüstriyel evresinde, çoğunlukla bu alanlara istihdam edilen, gündelik hayatta kolaycılıkla “orta sınıf” olarak anılan, kuramsal düzeyde ise “yeni orta sınıflar” tartışması bağlamında ele alınan kesimlerin örgütlenme eğilimlerinin ve pratiklerinin zayıflığı tartışmalara konu olagelmiştir.
Ardarda krizlerle sarsılan ve kapitalizmin derinleşme/yaygınlaşma sürecini hızlandırılmış biçimde yaşamakta olan, 2000’ler Türkiye’sinde de görünürlüğü artan bu kesimlerin örgütlenme sorunsalı hem akademik hem de sendikal-siyasal çevrelerin gündemindeki yerini genişletiyor. Krizler başta finans sektöründe olmak üzere çok sayıda işsiz profesyonel yaratarak bu kesimin emekçi deneyimini gündeme getirdi. Çalışma yaşamında sahip oldukları görece yüksek ücretler, statü avantajları, özerklik ve bireyci-rekabetçi kimlikleri ile göz kamaştıran profesyoneller yaşadıkları beklenmedik sertlikteki işsizlik deneyimi ile mavi yakalılardan çok daha derin yaralar aldılar. Konu hakkında az sayıdaki başvuru kaynağından birisi olan Boşuna mı Okuduk adlı kitapta bu deneyimi yaşayanların ortaya koydukları tablo beyaz yaka profesyonellerin sarsıcı deneyimlerini ve umutsuzluklarını yansıttı. Ama öykünün tamamı bu değil kuşkusuz. Üniversite yıllarında “kışkırtılan” kariyer beklentilerinin ardından güçlükle bulabildikleri işlerde, gitgide daha baskıcı karakter kazanan emek süreçleri içinde çalışmak durumunda kalanlar veya neredeyse “iş bulma işiyle” iştigâl etmeye başlamış giderek umutsuzlaşan beyaz yakalı emekçi adayları son yıllarda örnekleri artan örgütlenme arayışlarını yaratmaya başladılar.
Bir bölümü geleneksel sendikalarla ilk kez buluşarak toplu sözleşme kapsamına girmek için klasik bir sendikalaşma mücadelesine giriştiler. Türkiye’de sendikalaşmanın bilinen tüm zorlukları ile karşılaşarak yürütülen bu mücadeleler içinde IBM firmasındaki bilgi işlem işçilerinin, Bilgi Üniversitesi’ndeki eğitim emekçilerinin ve ATV-Sabah grubundaki medya çalışanlarınınkiler öne çıkan örneklerden. Her biri uzun zaman dilimlerinde, zahmetli ve özgün çabalarla, büyük özverilerle sürdürülse de istenen başarıya ulaşılamadı. Bu deneyimler geleneksel kültürleri ve tarzlarıyla mavi yakalı kimliği taşıyan sendikaların bu farklı emek kesimlerini kapsamaktaki zaaflarına da işaret etmiş oldu. Öte yandan beyaz yakalıların geçmiş yıllarda önemli mücadeleler yürüttüğü banka sigorta işkolundaki sendikalar içinde büyük olanların hareketsiz ve ilgisiz tutumu, küçüklerinse kimi çabalara karşın, sistemli biçimde sürdürülemeyen mücadelelerinin yetersizliği geçerken vurgulanmalı.  
Hem geleneksel sendikaların alanı kavrama ve kapsamada yaşadığı sorunlar hem de ağ toplumu, enformasyon toplumu gibi nitelemelerle değerlendirilen içinde yaşadığımız toplumsal yapının yarattığı eğilimler bazı profesyonelleri platform türü emek yapılanmaları oluşturmaya yöneltti. “Küresel kent” İstanbul’un Levent-Maslak hattı başta olmak birkaç bölgesinde hızla boy gösteren plazalarda yoğunluk kazanan profesyoneller Plaza Eylem Platformu’nu oluşturarak; bu parıltılı mekânlarda aşırı sürelerle, yüksek rekâbet altında ve süreğen bir işsizlik korkusu eşliğinde, güvencesizlik temelinde kurulan emek rejimini deşifre etmeye başladılar. Ruhsal ve bedensel açıdan tahammül sınırlarını zorlayan bu sistemi sorgulamaya, söz konusu mekânlarda büyük bir gayretle unutturulmaya çalışılan dayanışma ruhunu yaşatmaya yönelik çalışmalara giriştiler. Henüz hayli cılız olsa da dikkatle izlenmeye değer bu tür çabaların bir başka örneği ise enformatikleşmenin alameti farikalarından birisi olan çağrı merkezlerinin çalışanlarının kurdukları dernek ve platformlar.  Profesyonel beyaz yakalıların vasıfsızlaşma öyküsünü en görünür biçimde ortaya koyan çağrı merkezlerinin genç eğitimliler için bir fırsat değil bir cehennem olduğunu anlatmak, onlara haklarını hatırlatarak mücadeleye çağırmak konusunda bahsi geçen oluşumlar kayda değer işler yaptılar.
Mimar, mühendis, avukat gibi tarihsel temsil biçimi odalar olan meslek grupları içinde sınıfsal temeldeki ayrışma eğilimleri de üzerinde durulabilecek başka bir önemli meseledir. Son zamanlarda odalar, barolar içinde bu temelde yürütülen ve zaman zaman kongrelere de yansıyan tartışmalar, oluşturulan ücretli mimar-mühendis ve avukat komisyonları, konferansları, yayınları vs. korporatif nitelikteki mesleki temsilin yetmezliklerine dikkat çekmektedir. Diğer yandan tüm beyaz yaka meslekler içinde tarihsel olarak en örgütlü grubu oluşturan eğitimcilerin sendikalarının; kamuda yoğunluk kazanan atipik istihdam biçimleri, vasıfsızlaşma eğilimleri, işkolunda özel sektör istihdamının genişlemesi ve işsiz meslektaş figürünün belirleyici hale gelmesi gibi eğilimler karşısındaki yetersizliği, açılımsızlığı bahse değer bir başka önemli sorun alanıdır. Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu gibi deneyimler de işte tam bu noktada varlık kazanan oluşumlar olarak anılmaya değerdir.
Türkiye işgücü içinde ağırlıkları artan eğitimli , beyaz yakalıların ve  profesyonellerin örgütlenmesi sorunu, farklı örgütlenme modellerini, eylem biçimlerini, söylem ve tarzları gündeme getiren ve daha da fazla getirecek olan bir arayış/deneyim alanı açmakta. Bu alanı akademik, sendikal ve politik katkılarla beslemek, genişletmek ve derinleştirmek ise Türkiye emek hareketi için hayati önem taşıyor.
* Kocaeli Üniversitesi, Çalışma Ekonomisi Bölümü

ÖNCEKİ HABER

Leroy Merlin grevine uluslararası destek

SONRAKİ HABER

Hava-İş: Yönetime karşı pazarlıklar yapılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...