18 Temmuz 2013 17:14

Olimpiyatlar politika ve boykot

Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) aksini iddia etmeye bayılsa da olimpiyatlar her zaman için ideolojik bir mücadele arenası olmuştur. Siyasi boykotlar, özellikle “Soğuk Savaş” döneminde gündemden hiçbir zaman eksik olmamıştır. En meşhuru, ABD’nin 1980 Moskova Olimpiyatları’nı, S.S.C.B ve 14 müttefikinin ise 1984 Los

Olimpiyatlar politika ve boykot
Paylaş
Mithat Fabian Sözmen

Son günlerde ABD’de bir anda patlak veren 2014 Sochi Kış Olimpiyatları’nı boykot tartışmaları da “Olimpiyatları siyaseten boykot etme” tartışmalarına bir yenisini ekledi.
Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Rusya’nın Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) istihbarat bilgilerini sızdırdığı için aranan eski CIA ajanı Edward Snowden’a sığınma hakkı vermesi halinde 2014 Sochi’nin boykot edilmesi gerektiğini dile getirdi.

NEO-CON’A TARAFTAR ÇIKMADI

Tarihin en pahalı, en çok yolsuzluğa ve doğa katliamına ev sahipliği yapan olimpiyatı olarak 2014 Sochi’nin boykotu(her olimpiyat gibi), başka bir bağlamda mantıklı olabilirdi. Ancak Graham’inki tamamen ABD emperyalizminin endişeleri çerçevesinde yapılmış popülist bir çıkış. Graham, Snowden’ı şöhreti kapkara ABD istihbaratının leş çamaşırlarını açık ettiği için “vatan hainliği” ile suçlayanlardan. ABD’de Obama yönetimi ve demokratların da farklı bir görüşte olduğu söylenemez ancak Graham ve neo-con tayfası dışında kimsenin bir olimpik boykota sıcak bakmadığını da belirtelim.
Nitekim ABD Olimpiyat Komitesi (USOC) Graham’in önerisini jet hızıyla reddetti. Ret açıklamasında bir özeleştiri de vardı: “1980 Olimpiyatları’nı boykot edişimizden alınacak bir ders varsa o da boykotların işe yaramadığıdır. 1980 boykotu, boykota gerekçe olan sorunun başarılı bir şekilde çözümüne katkı sağlamamıştı. Bilakis, kendisini ulusumuzu Olimpiyatlarda temsil etmeye adamış yüzlerce ABD’li atlet bu tarihi haktan mahrum kalmıştı. Aynı zamanda milyonlarca ABD vatandaşı da en çok ihtiyacımız olan anda, sporcularımızın başarılarıyla gururlanma şansını kaçırmıştı. Söz konusu olayın(Snowden) ciddiyetinin farkında olsak da Olimpik ve Paralimpik Oyunların boykotu, ülkemizin çıkarlarıyla bağdaşmadığı için güçlü bir şekilde karşı çıktığımız bir kavramdır.”

TARİHTE BOYKOTLAR

Elbette, ABD’den yapılan resmi açıklamanın gerekçesi, tonlarca “ulusal gurur” safsatasına dayanıyor. Ancak kendi açılarından “boykotların işe yaramadığı” düşüncesinde haklılar. S.S.C.B’nin 1979’da başlayan Afgan işgalinin gerçekleştiği konjonktürü düşünecek olursak, iki tarafın da  emperyalist arzular içerisinde hareket ettiğini ve haksız olduğunu görebiliriz. 1980’e misilleme olarak S.S.C.B.’nin 1984 Los Angeles boykotu da aynı oranda anlamsızdı. 1984 Los Angeles’ın, “neo-liberal olimpik dönem”in başlangıcını ilan etmesi dönemin Sovyet liderliğinin umurunda bile değildi.
Peki olimpik, daha genelde sportif boykotlar her zaman gereksiz midir? Örneğin, İspanya’da Halk Cephesi hükümetinin Nazilerin gövde gösterisi şeklinde geçen 1936 Berlin’i boykot ederek, Halk Olimpiyatları düzenleme çabası son derece haklı ve meşruydu. Benzer şekilde Sovyetler Birliği’nin 1936 Olimpiyatları’nı boykotu da ... Ya da örneğin Güney Afrika’nın ırkçı apartheid rejimine tepki olarak 1964-1988 arasında boykot edilmesi, tarihe geçecek örnek bir mücadelenin sonucudur. Bugün de İsrail Devleti’nin kendi topraklarında Filistinlilerin spor yapma hakkını, acımasız bir işgal, yerinden etme ve spor altyapısını çökertme politikasıyla gasbetmesine karşı benzer bir boykotu savunanların başında geliyoruz. Kısacası boykotların haklılığı, amacı ve politik meşruiyetine göre değişebilir. Değişmeyen gerçekse, IOC ve FIFA gibi kurumların okuduğu masalların aksine sportif arenanın dibine kadar politik olduğu ve gerektiğinde “spora politika karıştırılmasın” diyenlerin aslında bunun baş sorumlusu olduğudur. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Yunanistan'da acı reçete onaylandı

SONRAKİ HABER

Vahşetin doğum sancıları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...