12 Temmuz 2013 07:46

Masa başında ofsayt bayrağı kaldırmak

Görünen o ki, futbol formayla sahadan gelen değil de, masa başından takım elbiseli siyasetçi gelenekten gelen yani siyaseti bir fanatiklik olarak kullanan siyasiler tarafından yönetilecek. Bu siyasilerin futbolu eşit, tarafsız yönettiğine nasıl ikna olcağız.En sıradan futbol takipçisinin bile dinlerken anladığı bir şey var. Bu futbolu y&oum

Masa başında ofsayt bayrağı kaldırmak
Paylaş
Onur Değirmenci

En sıradan futbol takipçisinin bile dinlerken anladığı bir şey var. Bu futbolu yönetenlerin futbolun ‘f’sinden bile anlamadıkları.

Anlasalardı böyle yönetim şekli ortaya çıkar mıydı?

Gençlik ve Spor Bakanlığı ne işe yarar. Sporun daha iyiye gitmesini mi amaçlar yoksa sadece Dünya Kupası, olimpiyatlar için ticari çıkarlar sağlamak amacıyla başvuru mu yapar?

Bunlar için trilyonlar gözden çıkarılacak. Ne için; daha çok para, daha çok rant.

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, sahaya yani altyapıya katkı yapmak yerine; adeta büyükşehir belediye başkanı gibi ha bire beton atmakta. Geliri sadece stat geleceklerinden karşılamaya çalışmakta.

GÖZ ZEVKİ SAHADAKİ FUTBOLLA OLUR

Güzel bir futbol ambiyansı için stat gerekli de, göz zevki sahadaki futbolla olur.

Bunun için altyapılara önem vermek, futbolcu yetiştiren hocaları bulmak belki de en önemlisidir.

Ama nasıl

İngiltere’nin önemli takımlarından Arsenal Yunanistan’a genç futbolcu izlemek için gider de Türkiye’ye neden gelmez.

Sebebi basit. Türk medyasını takip ediyorlar.

Durun efendiler! Futbol yoksulun eğlencesidir dediysek futbolu köleleştirin demedik ya!

Sürekli genç, tecrübeli demeden futbolcuları eleştirir, yapıcı ve geliştirici bir tutum takınamazsak kendi kalemize gol atmaya devam ederiz.

GOL OLDU AMA GOLÜ ATAN ORTADA YOK

3 Temmuz olayından bahsediyorum.

Fenerbahçe 2+1, Beşiktaş ise1 yıl UEFA tarafından Avrupa kupalarından men edildi.

Öncelikle şunu belirtmek gerek; şike somuttur. Ve şahıslar nedeniyle meydana gelen bir şeydir. Lakin verilen ceza bu gerçekliği örtmeye çalışmış. Şahıslara ceza yok, ama kulüplere ceza var. Asırlık kulüpleri yok etmeye çalışmak yerine, şike yapan kimse ona ceza verilmesi gerekir. Ama yine her zaman olduğu gibi adalet (telada), parantez içinde yazdığı gibi tersten işledi. Şaşırmadık.


TFF GAZ KAÇIRIYOR, UEFA ÇAKMAKLA GAZ KAÇAĞI ARIYOR

Sürekli değiştirilen kurallar ve yasalara alıştırıldık. Yasayı yaparken öven neden kaldırırken aynı şeyleri söylemiyor ve ‘tu kaka’ diyerek kestirip atıyor. Bu da haliyle kulüplerin sürekli tüzüklerini değiştirmesine neden oluyor.

Futbolda önemli olan süreklilik ilkesi yok ediliyor. Her sene değiştirilen yabancı sınırı, deplasmanda seyirci yasağı kulüplerin işleyişini zorlaştırıyor.

Bulalım bir Ferguson 30 sene yönetsin düşüncesi yok. 6 ayda bir yüzler değişmekte. Ferguson örneğini çok iyi analiz etmek gerek  Ferguson 30 sene bir kulübü yönetirken, öte tarafta Yılmaz Vural 30 yılda 22 kulüp değiştirmiş. Bu da düşünülmesi gerekenlerden biridir.


TÜRKİYE’DE AB BAKANI NE İŞ YAPAR

Bir hırsız düşünün, yakalanıyor ama ceza yemiyor. Hırsızlıkta kullandığı malzemeler (torba,gözlük,fener) cezalandırılıyor.

Trajikomik bir olay, UEFA şike yapanı serbest bırakıyor ama kuruma ceza veriyor.

Güzel bir fıkra vardır. Türk ve İsviçre bakanları tanışır. İsviçre Deniz Bakanlığı’nı duyan Türkler şaşırır, “Sizde deniz yok, neden denizcilik bakanınız var” deyince İsviçreliler’den cevap gecikmez: “Sizde de adalet yok lakin adalet bakanı var.”

Aynı hesabı şu günlerde Türkiye’de yaşıyoruz. AB dışında her şeye el atmaya çalışan bir bakanımız var; Egemen Bağış. Hiç durur mu şikeye de yorum yapmış. “Bu olaylardan önceden haberi olan Mehmet.Ali Aydınlar göreve geldi” demiş.

Aziz Yıldırım’dan cevap gecikmemiş. Demek ki Bu işler organizeymiş. Haberimiz yokmuş.

MANTIĞIN BİTTİĞİ YERDE UEFA BAŞLAR

Şike olayı meydana geliyor, mahkeme süreci bitmeden kupalardan 1 yıl men ediyorsun. Aynı durum UEFA başkanı Platini’nin ülkesinin takımı Lyon’un başına gelince; “Şimdi men etmeyelim mahkeme kararını bekleyelim.” diyorsun.

Üstelik Fenerbahçe’nin kiminle şike yaptığı ortada yok. Olsa dahi, şike yapmayı kabul eden neden ceza almıyor. Yoksa Aziz Yıldırım kendi futbolcularına teşvik primi mi verdi? Anlamış değiliz.

Lyon takımının Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkmak için 7 gole ihtiyacı olduğu maçta 7 gol atması ve Zagrep kalecisinin iddia bayinden çıkarken görüntülenmesi, UEFA’yı pek de rahatsız etmişe benzemiyor. Hal böyle olunca çifte standart düşüncesi hakim oluyor kafalarda.

SONUÇSUZLUĞU SONUÇLANDIRMAK

Verilen bu cezalar haliyle üst mahkemeye taşındı. Sonuçsuzluğa itilen bu karar bakalım önümüzdeki günlerde nasıl sonuçlandırılacak. Sonuç ne olursa olsun Türkiye futbolu prestijini  kaybetmiştir.

Düzeltmek de hayli zor, art niyetliler olduğu sürece.

A Milli takım zor günlerden geçiyor. Hocalar da işini yapamıyor oyuncular da.

‘Neden benim tuttuğum takımın oyuncusu oynamıyor?​’

‘Bu hocadan adam olmaz.’

‘Bu futbolcu Bir işe yaramaz.’
‘Ben olsam takım böyle mi oynardı?​’
Diye spor programlarında zırvalayanlar olduğu sürece:
Estonya’ya yenilmeye, Andora’dan gol yemeye mahkumuz.

Böyle giderse meclise bir saha yapsınlar, ilk 11’de çok bilmişleri oynatsınlar.


CÜMBÜR CEMAAT

En dikkat çeken yazı ve söylemler sporla alakası olmayan Mehmet Baransu ve Rasim Ozan Kütahyalı’dan çıktı. Bir anda spor fanatiği çıktılar ve spor harici kişiler üzerinden lobicilik yapmaya çalıştılar. Şike olayını sadece Aziz Yıldırım üzerinden çevirmeye başladılar. Çok geçmeden foyaları ortaya çıktı.

Bunların görevlendirildiğini düşünüyoruz. Çünkü Türkiye’de ihaleler en önemli rant kapılarındandır. Aziz Yıldırım adı da bir çok ihalede geçer. Haliyle bazı çevreleri rahatsız eder ve etki makinesi harekete geçirilir.

ÖNCEKİ HABER

Mardin davası başladı

SONRAKİ HABER

Herkesin tanıdığı adam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa