2 Ağustos 2025 04:31

Hangi çocuk yıldızları, hangisi pilot olmayı düşünür?

Sosyal devlet birçok bakımdan işlevsiz hale getirilmiş durumda. Çocuğun anne karnındaki halinden ergenliğe kadar olan süreçlerinde aile dışında yararlanabileceği olanaklar çok kısıtlı.

Hangi çocuk yıldızları, hangisi pilot olmayı düşünür?

Fotoğraf:Freepik

Meriç Özyurt


Çocuk, anne karnında ya da bebeklik çağı ile ergenlik çağı arasındaki gelişme döneminde bulunan insandır. Bu gelişme dönemi fiziksel büyümeyle beraber zihinsel ve sosyal alanları da kapsar. Sosyal gelişim, bilişsel gelişim, fiziksel gelişim, benlik gelişimi ve kariyer gelişimi alanları şu an standardize edilmiş, Milli Eğitim Bakanlılığının da eğitim planlarında odaklandığı gelişim alanlarıdır. Çocuğun gelişimi ise aslında çocuğun o an bulunduğu gelişim basamağı ve bunu öğrenme biçimini de kapsayan çok yönlü bir süreçtir.

Peki çocuğun gelişim alanlarına dair eğitim, en iyi nasıl planlanır?

Her çocuk dünyayı farklı biçimde algılıyor. Yani bir ağaca bakan iki çocuktan biri yaprakları, diğeri gövdeyi dikkat çekici bulabilir. Yani biri yeşil yaprakları ve baharı düşünüp bir hikaye kurabilir. Diğeri ise kışı ve yakacak odunu aklında tutmuş olabilir. Bu bariz örnekte de olduğu gibi bilgiyi işleme durumunda çocukların farklı sosyoekonomik düzeyleri açık bir parametredir. Bu örneği yıldızlı bir gecede gökyüzüne bakan çocukların gökyüzü ile ilgili fikriyle değiştirelim. Bir çocuk helikopter kullanmayı diğeri ise sadece yıldızların güzelliğini düşünebilir. Peki sadece yıldızları düşünen çocuk daha önce hava ulaşım aracına bindi mi ya da gördü mü?

Bu soru, gelişimin seyri için hayatidir. Çünkü çocuğun ilgisinin hangi şartlarda ya da hangi şartlara rağmen bu düzeyde olduğunu bilmemiz gerekiyor. Yani çocukların her dönemde şartlarını ve tecrübelerini kavramak, çocuğun yüksek yararına uygun gelişimsel planını oluşturmak için elzemdir.  Günümüzde sosyal devlet birçok bakımdan işlevsiz hale getirilmiş durumda. Çocuğun anne karnındaki halinden ergenliğe kadar olan süreçlerinde aile dışında yararlanabileceği olanaklar çok kısıtlı. Ailelerin de çocuk yetiştirirken faydalanacağı yerler de aynı şekilde yetersiz, çoğu zaman ulaşılmaz. Zorunlu eğitimin dışında tutulan kreşler oldukça pahalı ve masraflı olabiliyor. Çocuğun bakım yükünü azaltmak için aileler kendi büyük ebeveynlerine yakın evlere yöneliyor. Çocukların devlet tarafından takibi çoğu zaman herhangi bir düzeyde engellilik tanısı almasıyla düzenli ve aksi takdirde yaptırım uygulanan bir sosyal çalışma olarak görülüyor.

Pandemiyle birlikte uyaran eksikliği tanısı alan birçok çocuk var. Bu dönemde yaşanan uyaran eksikliği vakalarının başlıca sebebi birçok uzman tarafından uzun ekran maruziyeti (Ekran; çocuk için edilgen bir uyarandır), akran iletişiminde yaşanan kısıtlamalar vb. olarak görüldü. Bunların haklılık payı çok yüksek, pandemi dönemi herkes için zor bir deneyimdi. Fakat uyaran eksikliği bir çocuğun gökyüzüne baktığında aklına bir uçağın getiremeyişinin de sebebi olabilir.

Aslında pandemi döneminde sıkça rastladığımız uyaran eksikliği, pandemi dışında da yoksul ailelerin çocuklarında oldukça sık rastlanıyor. Ya da ‘soyun devamı biricik evlat’ algısına sahip ebeveynler, bu alanı sadece bir pazar olarak değerlendiren uzman ve girişimcilerin onulmaz müşterileri. Bu iki gerçeklik karşı karşıya değil; aslında iç içe, birçok aile ‘iyi ebeveyn olma’ stresiyle çocuklarını yetiştiriyor. Elden gelenin yetmediği durumlarda eğitim kredileri imdada yetişiyor.

İyi anne baba olmak için çocukların özgür büyümelerini sağlamak en önemli kıstas öğüdü verilirken, özgürlüğün ne olduğu ise göz ardı edilebiliyor. Özgür çocukların kendilerini keşfetmek için sınırsız şekilde uyaranla temas etmemeleri ve dolayısıyla çok fazla tecrübeyle kendilerini keşfetmeleri isteniyor. Tabiri caizse çocukların ‘kendi en iyi versiyonuna’ kavuşmaları bekleniyor. Çocuk gelişimi, her çocuğun doğuştan belirli bir düzeyi olduğu ve bu düzeyi tamamlayacak havuçlar toplaması gerektiği bir biçim alıyor. Aileler yeni neslin bir üyesiyle hayatı paylaşmak değil, kendi ‘kutsal’ çocuğunu yarışın en hızlısı haline getirmek gibi bir dert ediniyor. Bu nedenle birçok aile çocuğunu toplumsal bir varlık değil, kendi ‘biricik evladı’, ‘soyunun devamı’ olarak görüyor. Oysa bir çocuk zamanla bir öğrenci, bir sevgili, birinin iş arkadaşı, birinin komşusu olacak. Ve onun da iyi arkadaşlara, sevgililere ve komşulara ihtiyacı olacak.

Bu bilgiyi ifade etmek ne kadar kolaysa bu bilgiyi uygulamak ise bir o kadar zor. Ülkemizde 4 aylıkken bebekler için ‘uyku koçu’ bulabilirsiniz ya da bazı çocuklar henüz ergenlik çağında uzun çalışma saatlerinden dolayı deliksiz ve kolay bir uyku çekebilir. Bu iki gerçeklik arasındaki makas dünya ölçeğinde savaşlar, göçler ve türlü felaketlerle iyiden iyiye açılıyor. Bu iki gerçekliğin farklı durumlarını yaşayan bu gerçekliklerin şartlarında büyüyen çocuklar ise tek tek birer romantik öge ya da varlığı sorun olan bir canlıymış gibi görülüyor. Tam da bu nedenle bütüncül ve tüm çocukları kapsayan bir plandan çok; ailenin insafına bırakılmış çocukları konuşmalıyız.

Evrensel'i Takip Et