23 Temmuz 2025 16:00

Cuma hutbesi rastgele vaazlar değil

Burjuvazi için tarikatlar, ucuz sosyal kontrol mekanizmalarından ibarettir.

Cuma hutbesi rastgele vaazlar değil

Fotoğraf: Pixabay

Emre TURGUT

Eskişehir Meslek Yüksek Okulu

11 Temmuz 2025 Cuma’sında camide tanık olduklarım içimi yeniden kavurdu. Vaazların tamamı neredeyse tek bir ideolojik hatta toplandı. Hutbe, inancın özgürleştirici ihtiyacını karşılamaktan uzak; devlet aygıtı içindeki kliklerin sesini büyüten bir megafona çevrilmişti. Resmi hutbenin yanında, namaz öncesi kürsüye çıkan imamların “Oğlunuzu cemaatlere göndermeyin demiyoruz, sadece göndereceğiniz cemaati iyi seçmeye çalışın.” sözleri caminin kubbesinde çarpılarak geri döndü. Sordum kendime: Bu söylemin hedefi kim, amacı ne?

Egemen sınıfın çıkarlarını doğallaştıran ve meşrulaştıran bu dini tarikatlar, günümüzde ideolojik bir aygıt ve devlet kurumlarının içerisine açılan bir yol olarak varlıklarını sürdürmektedirler. Sadece dini bir eğitim almayı veya dini bir hayat sürmeyi amaçlayarak içerisine çektiği insanların bilinçli ve kolektif düşünme süreçlerini şekillendiren bu tarikatlar, onları mevcut sosyal düzeni kabul etmeye zorlar.

Tarikatları aklamakla mükellefmiş gibi davranan camii imamlarımızın vaazlarının bu içeriğinin sebebi ise tabii ki bu Cuma gününün, 15 Temmuz tarihinden önceki son Cuma olması. Türkiye’de kapitalizmin ideolojik ve ekonomik eklenme mekanizması olan bu tarikatlar, emekçiye sabır, kadınlara itaat, gençlere ise biatı öğütler.

Tarikatlar kapitalist sömürünün devamlılığını sağlar

Burjuvazi için tarikatlar, ucuz sosyal kontrol mekanizmalarından ibarettir. Faşizmin inşa sürecinin içerisinde burjuvazinin aparatı olan bu yapılanmalar, yıllardır devlet içerisinde liyakatsizlik ile oluşturulan güç boşluklarının içine dolduruluyorlar. Burjuva devletin sınıfsal karakterini dini bir kılıfla örtmeye ve burjuvazinin hegemonyasını din aracılığı ile pekiştirmeye yarayan bu yapılanmalar ise devlet içerisinde bulunan karar mekanizmalarında olması gereken akılcı işleyişi, dini sadakat esasına indirgenmesine sebep olur.

Devlet içerisindeki güç boşluklarını değerlendiren bu cemaatlerin megafon gibi kullandığı bu memurlar; kapitalist sömürü düzeninin devamını sağlamakla kalmıyor, bu düzenin ideolojik hegemonya krizini dinsel araçlarla çözüyor. Bu durum emekçiler için tabii ki çifte tahakküm anlamına geliyor.

İşte bu çürümüş manzaranın karşısında yapmamız gereken, yalnızca laikliği savunur gibi yapmak değil; üretim araçlarını toplumsallaştırmak ve tarikatların ekonomik-siyasal damarlarını kurutmaktır. Aksi halde bu reaksiyoner yapılar, sermaye devletinin taze hegemonik dayanağı olmayı sürdürecek.

(Genç Hayat)

Evrensel'i Takip Et