30 Mart 2013 08:55

Akdeniz kumsallarında Noel Baba’nın memleketi: Patara

Antik çağlar boyunca savaşlar başta olmak üzere insan eliyle yapılan tüm yıkımlar bugüne kalacak tarihi mirasın nitelik ve niceliğini önemli ölçüde eksiltti ise de; bir takım doğasal avantaj ve tabiat olayları sayesinde bazı antik şehirler günümüze mükemmel derecede korunarak gelebilmişlerdir. Likya Birliği’nin

Akdeniz kumsallarında Noel Baba’nın memleketi: Patara
Paylaş
Okay Deprem

Antalya’nın Kaş ilçesinin Kalkan Beldesi’nin yakınlarında, Gelemiş Kasabasının hemen yanı başında; Türkiye ve Likya coğrafyasının kayda değer antik kentlerinden birisidir Patara. Türkiye Akdeniz’inin Batı kıyılarında, antik Likya eyaletinin güney batısında konumlu kent; uzun süre meşhur Likya Birliği’nin başkentliğini yapmış ve bölgede sürekli 3 oy hakkına sahip 6 kentten biri olma sıfatını taşımıştır. Likya dilinde Pttara’nın Hitit lisanında Patar olması; Etilerin ve Luvilerin M.Ö. 600-700’lere kadar buralara uzandıklarının göstergesi sayılabilir. Kentin isminin etimolojik kökenine ilişkin diğer kuvvetli tarihsel anlatı ise; Patara’yı kurduğu söylenen Apollon’un oğlu Patarus’un adından türediği şeklindedir. Ünlü Xanthos Nehri’nin alüvyon sahasında yer alan Patara eski çağlar boyunca Apollon Tapınağı ve Apollo efsanesi ile anılmıştır. Kaynaklardan öğrendiğimiz kadarıyla Girit Adası’ndan gelen Dor yerleşimcileri ağırlayan Patara’daki Apollo dinsel kültü Dorlardan kalmadır.

ÖZGÜR KENT

Tüm geç Bronz, antik Grek, Roma ve Bizans devirlerinde mühim bir denizcilik ve ticaret şehri konumuna sahip Patara, İ.Ö. 333’de Makedonyalı Büyük İskender tarafından kuşatılır. Diadochi Savaşları sonucunda önce Antigonus ardından Demetrius ve en sonu Ptolemies adlı komutanlarca zapt edilir. Amasyalı coğrafyacı Strabo’nun anlattığına göre, şehri önce büyüten ve sonrasında, eşi II. Arsinoe’den esinlenerek ona “Arsinoe” ismini veren Mısır kralı Ptolomy Philadelphus’un şehri işgal etmesinin ardından; 196 B.C.de bu sefer Seleyukya Kralı Antiochus III. Patara’yı fetheder. Bir Roma müttefiki olan Rodosluların kente gelmeleriyle birlikte M.Ö 167’de diğer Likya üyeleri ile beraber buraya da özgür kent statüsü tanınır. İ. Ö. 43 yılına gelindiğinde Patara Roma İmparatorluğu tarafından ilhak edilerek Pamfilya eyaletine dâhil edilecektir. Hıristiyanlaştırıldıktan sonra Bizans döneminde de bir nebze önemini koruyan kent hem ticaret hem de hacıların yolu üzerindedir. Bizans devleti ile Türk Beylikleri arasındaki savaşlar sırasında geniş ölçüde terk edilecektir.

Türk Rivierası’nda 18 km’lik plajı ile Patara’nın en önemli mimari unsuru anfi tiyatrosudur. Antonius Pius döneminde inşa edilen ve 15-20 yıl öncesine kadar tamamen kumlarla kaplı olan tiyatronun sahne kısmı zarar görmüş olsa da; 265 feet çapındaki tiyatronun, 2 kısım halindeki 30 adet oturma yerleri ile seyirci giriş-çıkış tünelleri sağlam biçimde kalabilmiştir. Kentin muazzam uzunluktaki surları ve üzerindeki kuleler halen yer yer seçilebilmektedir. 1993’te Roma’dan kalma bir anıtsal kilometre taşının ayağı keşfedilmiştir. Taşın üzerinde Likya valisi tarafından İmparator Claudius’a atfen, yer isimleri ve mesafeler yazılıdır. Arkeologlarca her yaz 2 ay boyunca kazıların sürdüğü Patara’da 2007’ye gelindiğinde tüm belli başlı yapılardan kum tabakası temizlenmişti. Ana cadde üzerinde devrik ve parçalı durumda olan tüm sütunlar birleştirilerek yeniden ayağı kaldırıldı. Kentin bir diğer önemli eseri ise Vespasian devrinden kalma Roma kaplıcalarıdır. Şehir surlarının hemen dışında, çoğu açık ve içleri boş olsa da üzerlerindeki yazıtlar net okunabilen mezarlık yer alır.

[email protected]     

ÖNCEKİ HABER

Kürt’ün hakkı Türk’ün hakkıdır

SONRAKİ HABER

Frigler: Midas’ın ülkesinde anıtların gölgesinde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...