22 Mart 2013 12:46

Vay be! Galiba bu kez olacak!

Şeyhmus Diken

İki saatlik araç ve yaya yürüyüşten sonra alandaydık. Devasa ve tarihe kayıt düşülecek azamette milyonu aşan insanın coşkulu katılımıydı Newroz görüntüsü. Çok renkli giysilerin flamaların, bayrakların, afiş ve posterlerin rengi vardı Newroz’da. Görsel ve yazılı basının asları diyebileceğimiz medyanın tanınan ve bilinen hemen bütün simaları alanda, protokol sıralarındaydılar. Medya dahil, yurt içinden ve dışarıdan temsili düzeyde hayli yoğun ilgi vardı. Seçilmişler sahneye çağrılırken, en çok alkışı Sırrı Süreyya Önder, Leyla Zana, Ertuğrul Kürkçü ve Osman Baydemir aldı.
Kürtler, 1980’li yıllardan bu yana hemen bütün Newrozlarını siyasetten kutluyorlar, bu aşikar. Ama tarih yazılırken kayıt altına alınacak ki; siyasal dozu en yüksek Newroz herhalde 2013 Amed Newrozu olarak kayıtlara geçecek. Çünkü herkes alana daha çok eğlenmek, halay çekmek için değil; acaba “İsyanın Önderi” ne diyecek diye gelmişti. Bu beklentiden olacak ki; sahne ve protokol bölümünün tam karşısına denk gelen ön görünümlü, meydana hakim noktada iki poster bir afiş asılıydı. Posterlerden biri Öcalan’ın diğeri Agît kod adlı Mahsum Korkmaz’a aitti. Hemen iki posterin yanındaki afişte diyordu ki; “Heta kû serok Azad nebe, Aşîtî şaşîtîye”, “Önder özgür olmayıncaya kadar, özgürlük yalandır”
Kendi kuşağının cesur çıkışına, kendisi de katılmış olan Abdullah Öcalan, o kalıcı slogan “İnadına İsyan” sözünü yinelercesine “İsyan”ın felsefesini ve tarihe kalacağını bildiği süreci okuyan hitabet ve edebi üslubu hayli yüksek mesajını okuttu. Mesaj kitlesine hakim ne dediğini bilen asla yenilmediğinin farkında bir tarzla kaleme alınmıştı. Pervin Buldan tek düze bir üslupla Kürtçe, Sırrı Süreyya Önder ise adeta teatral bir eda ile diksiyoner tarzında mesajı Türkçe okudu. Bu sebeple Türkçe mesaj daha etkili oldu. Meydandaki milyonluk kitle zaten ayaktaydı. Protokol bölümündekiler de ayakta dinlediler Öcalan’ın mesajını. Mesajın okunması bittiğinde konfetilerle meydan dalgalandı. Kürtler bu sürece zaten hazır (dı). Asıl fark ettiğim dışarıdan gelen yabancı konuklardaki heyecandı, “Galiba bu kez olacak” gibi gözlerinin içi gülen bakışları yakaladım birçoğunda.
Resmi düzeyde ve kabul görerek, ayrıca toplumun çok değişik kesimlerinin heyecanlı ve meraklı bekleyişleri ile Ortadoğu halklarına ve dünyaya mesaj yollayan Öcalan; coğrafik kader birliğine işaret ediyordu. Dicle ile Fırat Nehirlerinin, Sakarya ile Meriç birlikteliğine. Halay ile delilonun horon ile zeybek birlikteliğine. Ağrı ile Cudi’nin Kaçkar ile Erciyes dostluğuna…
“Bedeller ödedik, helal olsun” derken “Silahlı direniş sürecinden, onurlu barış ve demokratik siyaset sürecine” girildiğine işaret ediyordu.
Alandan ayrılırken ilköğretim altıncı sınıf öğrencisi oğlum Dengin sordu. “Baba Apo kaç senedir hapis!” Sen doğmadan iki sene önce hapsedildi dedim, yani 14 sene oldu. “Vay be, tek kişilik hücrede kalıyor ve bu kadar güzel bir konuşma mesajı yazmış, helal olsun” dedi.
Evet, galiba bu kez sahiden Abdullah Öcalan’ın dediği gibi bu son değil, yeni bir başlangıç. Yeni bir dönem başlıyor…

*21 Mart 2013 Diyarbekir

*[email protected]

Evrensel'i Takip Et