17 Ağustos 2023 23:45

Gençlik Yaz Kampı’ndan Akbelen’e

Biz de gençler olarak mücadelemizi büyütmeli ve bu mücadeleyi işçilerin ve Akbelen halkının direnişleriyle ortaklaştırmalı, geleceğimizi kendimiz tayin etmeliyiz!

Gençlik Yaz Kampı’ndan Akbelen’e

Fotoğraf: Pınar Çetinkaya/Evrensel

Yağızhan MACUNCU

Deniz KEMEÇ

ODTÜ

Tek adam yönetiminin ve beslediği sermaye gruplarının bir avuç rant uğruna saldırdığı yerlerden biri de Akbelen. İkizköylüler, Limak Holding ve İçtaş AŞ tarafından kömür madeni yapılmak üzere gerçekleştirilmek istenen doğa talanına karşı yaşam alanlarını savunmaya iki senedir devam ediyor. Bu doğrultuda, İkizköylüler Akbelen Direnişi’ni büyütmek için 6 Ağustos tarihi için direnişe destek çağrısı yaptı. Söz konusu çağrıya çeşitli çevre platformları, sivil toplum örgütleri, siyasi parti ve örgütler destek verdi. Aynı şekilde, “Doğaya, bilime, insanlığa özgürlük!” ve “Başka bir dünya mümkün” sloganlarıyla bir araya geldiğimiz, ilki Bergama’da yine bir doğa talanına karşı dur diyen yerel halkın mücadelesini büyütmek için ortaya çıkan 20. Gençlik Yaz Kampı’ndan gençler olarak bizler de Akbelen’deydik.

YILDIRMA POLİTİKALARINA ALDANMIYORUZ

Gençlik Yaz Kampı’nın yapıldığı Selçuk’tan otobüsle yola koyulduk. Akbelen’e yaklaşırken alana direnişe destek vermeye gelen diğer otobüsler ve ardı arkası kesilmeyen GBT kontrolleriyle karşılaştık. Bu uygulamanın, sermayenin doğa talanı için yaşamı ve çevreyi savunan bizleri yıldırmak, üzerimizde baskı kurmak amacıyla yapıldığını görmek pek güç değildi. Alana vardığımızda karşılaştığımız tablo tahmin ettiğimiz gibiydi. Zırhlı araçların ve TOMA’ların bulunduğu alanın girişinde, kendimizi, jandarmanın kurduğu barikatla karşı karşıya bulduk. Biliyoruz ki bu barikat, işçi sınıfının sırtından geçinen Limak ve İçtaş gibi kârını, halktan ve doğadan önceleyen bir avuç kapitalisti korumak üzere kurulan barikatlardan yalnızca biri.

Barikatın hem önünden hem arkasından “Halka değil, çetelere barikat!”, “Katil Limak Akbelen’den defol!” sloganları yükseliyordu. Yolda yapılan kontroller yetmezmiş gibi barikatlarda da kimlik kontrolü yapılmaya devam ediliyordu. Ancak tüm bu baskılara ve yıldırma girişimlerine rağmen alana girdiğimizde sermayenin çevre katliamına karşı örülen dayanışmanın coşkusu göze çarpıyordu. Alanda “Akbelen’den Cudi’ye êdî bese” (Akbelen’den Cudi’ye Artık Yeter!) sesleri yükselirken bir yandan da “Cudi’den Akbelen’e ağaçlar ve halklar kardeştir” yazılı bir döviz dikkat çekiyordu.

Direnişte önemli rol oynayan İkizköylü kadınların konuşmalarında kendi yaşam alanlarının devletin kolluk güçleri tarafından korunarak kâr hırsıyla talan edilmesine karşı gösterdikleri kararlı mücadele ön plana çıkıyordu. Akbelen halkı şimdiye kadarki direnişiyle meclisi olağanüstü toplama kazanımı elde etti. Bu kazanım mücadelenin büyümesine katkı sağlayabilecek olmasına rağmen bizler, sermaye için yapılan talanların engellenmesinin adresi olarak meclisi değil bizzat direndiğimiz alanları görüyoruz. Zira meclisin büyük çoğunluğunu ya CHP gibi halkı sokak siyasetinden uzaklaştırmaya çalışan ya da AKP-MHP bloğu gibi doğanın ve yaşam alanlarının bir avuç kapitalistin yararına ranta açılmasına olanak veren unsurlar oluşturmakta. Dolayısıyla meclisten bir çözüm çıkacaksa da o halkın mücadelesinin zorlamasıyla olabilir ancak.

KENDİ MÜCADELEMİZİ AKBELEN’LE BİRLEŞTİRELİM

Bununla birlikte tek adam yönetimi Akbelen’de yapılması planlanan kömür madeninin yerel halk için istihdam yaratacağını ve onların faydasına olduğunu söyleyerek gerçeklerin üzerini kapatmaya çalışıyor. Saklanan gerçek, burada çalışacak olan işçilerin ağır koşullarda ve oldukça düşük maaşlara çalıştırılıp, kömür madeninin yaratacağı kârın büyük sermaye gruplarının cebine girecek olmasıdır. İkizköy halkı kendilerine reva görülen bu kapitalist cendere içerisinde sıkışmak zorunda değildir.

Yürütülen sermaye çıkarını gözeten politikalarla bir yandan işçilerin hakları gasp edilip emeklerinin sömürüsü sürdürülürken bir yandan da bu sömürüyü gerçekleştirenler doğanın ve yaşamın tahribini perçinlemekten geri durmuyor. Bugün tek adam yönetiminin sermaye yanlısı politikalarından dolayı işçiler düşük ücretler karşılığında ağır şartlarda çalışmak zorunda kalıyor. Ankara’dan Dersim’e, İzmir’den Antep’e kadar örneklerini gördüğümüz işçi direnişlerinin hak arayışlarıyla somutlaşan talepler bu yandan Akbelen Direnişi’nin talepleriyle birleşiyor. Biz de gençler olarak üzerimizde yaratılan geleceksizlik ve umutsuzluk haline, yaşadığımız barınma, beslenme, niteliksiz eğitim sorunlarına ve tek adam yönetiminin bizlere layık gördüğü yaşama karşı mücadelemizi büyütmeli ve bu mücadeleyi kendi haklı talepleri etrafında birleşen işçilerin ve Akbelen halkının direnişleriyle ortaklaştırmalı, geleceğimizi kendimiz tayin etmeliyiz!

Evrensel'i Takip Et