30 Mart 2023 11:18

Almanya’da Nitelikli Göçmenlik Yasası onaylandı: Yasada neler var?

Almanya’da Bakanlar Kurulu, “nitelikli iş gücü açığını kapatmayı" hedefleyen yeni Nitelikli Göçmenlik Yasası'nı onayladı. Peki Almanya yönetimi bu yasaya neden ihtiyaç duyuyor? Yasada neler var?

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln

Almanya’da özellikle 2005 yılında çıkarılan göç yasasıyla yurt dışından “nitelikli iş gücü” getirilmesi konusunda başlayan tartışmaların üzerinden yaklaşık 20 yıl geçti. İlk olarak dönemin Çalışma Bakanı Walter Riester’in öncülük ettiği, özellikle Hindistan’dan bilgisayar mühendisi getirilmesi için çıkarılan “Mavi Kart” uygulaması beklentilerin çok gerisinde kalmıştı. O dönem nitelikli iş gücünün getirilmesine karşı çıkan Hristiyan Demokratlar, Kuzey Ren Vestfalya eyaleti seçimleri öncesinde “Hindistanlılar yerine çocuklar” (Kinder statt Inder) kampanyası başlatmıştı.

20 YIL ÖNCEDEN BUGÜNE...

20 yıl önce asıl olarak yüksek teknoloji alanında nitelikli iş gücü açığının karşılanması tartışılırken, bugün “nitelikli/kalifiye iş gücünden” kasıt sadece bilgisayar programcıları değil. Başta sağlıkçılar, yaşlı ve çocuk bakıcıları, posta dağıtımı ve havaalanlarında valiz taşıma gibi çok pek alanda “kalifiye iş gücü”ne ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor. Denilebilir ki, Almanya bugün sadece “kalifiye iş gücüne” değil asıl olarak genç iş gücüne ihtiyaç duyuyor. Var olan sistem, bir şekilde ülkeye giriş yapan sığınmacıları kısa sürede iş pazarına entegre ederek istihdam etmeyi başarıyor. Özellikle çok fazla nitelikli olmayı ve yeterli derecede Almanca bilmeyi gerektirmeyen, düşük ücretli işler sektöründe. Örneğin, Suriye ve Ukrayna'dan gelen sığınmacıların önemli bir bölümü mülteci olarak yaşayan, sosyal yardım alan bir kesime tekabül etmiyor. Büyük bir bölümü yeterli dil gerektirmeyen sektörlerde iş piyasasında yer alıyorlar.

İKİ ÖNEMLİ NEDEN

Almanya’nın nitelikli iş gücüne bu denli fazla ihtiyaç duymasının iki önemli nedeni bulunuyor. Birincisi değişen demografik nedenlere bağlı olarak çalışabilir nüfustaki azalma, ikincisi ise yüksek ücretler üzerinde baskıyı kurmaya devam etmek.

Hem çeşitli iş piyasası uzmanları hem de hükümet yetkilileri, mevcut iş piyasasının istikrarlı bir şekilde sürebilmesi için her yıl yurt dışından en az 300-400 bin yeni iş gücüne ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyorlar. Bunun gerçekleşmemesi durumunda “Alman ekonomisindeki üretimin ağır darbe yiyeceğini” ve “varlık sorunu” yaşayacağını ileri sürüyorlar.

Hem Federal İstatistik Dairesi hem de değişik enstitüler tarafından yayımlanan ülkedeki demografik değişimle ilgili raporlarda, ülkede doğum oranlarının ve doğurgan kadınların sayısının istikrarlı bir şekilde azaldığı, bu nedenle oluşan nüfus açığının kapatılması için mutlaka yurt dışından göçe ihtiyaç duyulduğu ifade ediyor.

Demografik değişimle ilgili olarak şu çarpıcı veriler ülkedeki durumu özetliyor:

Nüfus her geçen yıl yaşlanıyor. 1990’da toplam nüfus içinde 65 ve daha üstü olan nüfus oranı yüzde 15 iken, bu 2020’de yüzde 22’ye çıktı. 2040’da ise bu oranın yüzde 30’a çıkacağı tahmin ediliyor. Dolaysıyla son 50 yıl içinde toplam nüfus içinde 65 ve üzeri nüfus oranı iki katına çıkmış olacak.

2020’deki verilere göre Almanya’da 67 ve üzeri 16,2 milyon, 20-66 yaşları arasında 51,8 milyon insan yaşıyordu. Başka bir veriye göre ise 2018’de ülkede 80 yaşından büyük 5,4 milyon insan yaşarken, ömrün uzamasının etkisiyle 2050’de bu rakamın 8,9-10,4 milyon arasında olacağı tahmin ediliyor.

Yaşlı nüfusun çoğaldığı, genç nüfusun azaldığı koşullarda doğal olarak ülkede hem iş gücü açığı meydana geliyor hem de emeklilik, bakım ve sağlık sigortalarının bütçesine yatırılan primler azalıyor. “Nesiller Sözleşmesi” (Generationenvertrag) şeklinde kurulan emeklilik kasasında çalışanlar prim öderken emekliler maaş alıyor. Demografik değişimde dengenin sağlanmaması durumunda sermaye, gelecekte bir taraftan emeklilik maaşları düşecek bir taraftan da emeklilik için çalışanlardan alınan primler artırılacak. Halbuki, ömürlerini çalışarak geçiren insanların emekliliklerini insanca bir şekilde geçirmeleri gerekiyor. Bu nedenle emeklilik kasasına giren primlerin azalması, emeklilik maaşlarının düşürülmesine yol açmamalı. Tam tersine başta şirketler ve zenginler olmak üzere değişik alanlardan alınan vergiler yükseltilerek emeklilik kasası için gerekli bütçe sağlanabilir. Demografik değişimin faturasını emekli olanlara çıkarılmamalı.

NÜFUS GİDEREK AZALIYOR

Almanya’da savaştan sonraki yıllarda her yıl doğanların sayısı ölenlerin sayısından fazlaydı. Ancak 1972’den bu yana sürekli şekilde her yıl ölenlerin sayısı doğanların sayısından fazla. 2010’lu yıllarda ölümle doğum arasındaki açık 170 bindi. Federal İstatistik Dairesi tarafından 2040 için yapılan tahmine göre 669 bin çocuk doğacak, bir milyon 30 kişi ise ölecek. Bu da nüfusun 361 bin kişi azalacağı anlamına geliyor. Almanya’nın nüfusunun bugünkü seviyede kalabilmesi için en az 300 bin yeni göçmenin ülkeye giriş yapması gerekiyor. Bunun olmaması durumunda bugün 83,2 milyon olan Almanya’nın nüfusu 2050’de 80 milyonun altına, 2060’da ise 78 milyona düşecek. Bazı araştırmalarda doğum oranlarının düşmesi ve göçün olmaması durumunda Almanya’nın nüfusunun 2060’lı yıllarda 70 milyonun altına düşebileceğini gösteriyor.

Bu doğal olarak Almanya’nın nüfusunun dünya nüfusu içindeki yerinin oldukça küçük olacağı anlamına geliyor. Dünya nüfusunun 2 milyar olduğu dünyada Almanya’nın nüfusu bunun içinde yüzde 3,2 idi. 2060’da dünya nüfusunun 10,1 milyara çıkması öngörülürken Almanya’nın nüfusu ise bunun içinde 0,8’e kadar düşebilir.

Bütün bunların ekonomiye doğal olarak yansımaları olacak. Federal Çalışma Ajansına bağlı İş Piyasası ve Meslek Araştırmaları Enstitüsüne (IAB) göre, günümüzde 45 milyon sigortalı çalışan bulunurken, 2 milyonluk iş yeri açığı söz konusu. Durum böyle devam ederse 10 yıl içinde 5 milyon çalışanın emekli olacağından yola çıkılarak açığın 7 milyona çıkabileceği tahmin ediliyor. Bu da 45 milyonun yüzde 16'sına tekabül ediyor ki, ekonomideki büyümeye önemli bir etkisinin olacağı bugünden tahmin edilebiliyor. Üstelik bu açık sadece nitelikli iş gücü asından değil, üretimde kullanılacak iş gücü açığının da büyüyeceği anlamına geliyor.

ÜCRETLER DÜŞÜK, ÇALIŞMA KOŞULLARI ZOR

Nitelikli iş gücü açığının nedenlerinden birisi demografik değişim olurken bir diğer önemli nedeni ise ihtiyaç duyulan alanlardaki ücretlerin düşüklüğü ve çalışma koşullarının zorluğu geliyor. Çalışma Ajansı tarafından yayımlanan açığın en fazla olduğu sektörler şu şekilde sıralanıyor: Hasta, yaşlı ve çocuk bakımı, doktor, mühendis, yazılım uzmanı, bilim insanı, zanaatkar ve hizmet sektörü.

Federal İstatistik Dairesi tarafından yayınlanan verilerde Almanya'da ortalama net aylık maaş 2265 avro olmakla birlikte, Ekim 2022'de 12 avroya çıkarılan saat başı asgari ücret alan bir çalışanın aldığı brüt aylık maaş 2 bin 80 avroya, net maaş ise yaklaşık 1400 avroya denk geliyor. Bu tablo söz konusu sektörlerde çalışan emekçilerin ekonomik sorunlar içinde yaşamaya devam ettiğini gösteriyor. Asgari ücretle çalışan bir emekçinin ortalama net maaşı ülke ortalamasının yaklaşık yüzde 60'ına denk geliyor.

Bu nedenle en fazla nitelikli iş gücüne ihtiyacın olduğu sektörlerde çalışanların çoğu, son yıllarda meslek değiştirme programlarına katılarak başka alanlarda kendilerine iş buluyorlar. Hükümet ve işverenler, ücretleri arttırma ve çalışma koşullarını düzeltme yerine ucuza çalışacak nitelikli iş gücünü yurt dışından getirmenin yollarını arıyor. Ancak bu yolların yurt dışındaki nitelikli iş gücü için de cazip olmadığı anlaşılıyor. Ülkede yaşayan yerli ve dışarıdan getirilecek “yabancı” emekçiler arasında rekabet körüklenirken, yurt dışında aranan kalifiye iş gücü aynı zamanda yurt içindeki nitelikli iş gücü üzerinde, düşük ücretle çalışmaya devam etmesi için baskı aracı olarak kullanılıyor ve kullanılmaya da devam edecek.

Nitelikli iş gücü açığının kapatılmasının yolu, aşırı kâr hırsıyla daha fazla sömürü değil, insanca çalışma ve yaşam koşulları sunulduğu takdirde giderilebilir. Aksi takdirde son 20 yılın politikalarında ısrar edildiği takdirde soruna çözüm getirilmeyeceği net olarak görülebiliyor. Zira bugünkü koşullar ne ihtiyaç duyulan sektörlerde kalma ne de yurt dışından Almanya'ya gelmek için cazip.

DÜZENLEMEDE NELER VAR?

Yeni hükümetin yürürlüğe koyduğu Nitelikli Göçmenlik Yasası'nın asıl hedefi yurt dışından iş gücü getirmek. Düzenlemede öncelik, oturum hakkının kolaylaştırılması. Bu çerçevede bir mesleği olduğuna dair belgesi olanların Almanya’ya girişi kolaylaştırılacak. Bununla birlikte nitelikli iş gücü olduğuna dair belgesi olmayanlarda ise mesleki tecrübe yeterli görülecek. “Puan Sistemi”nin esas alındığı yeni düzenlemede mesleki tecrübe, Almanca bilgisi, yerleşim fikri ve yaş dikkate alınacak.

Federal İçişleri Bakanı Nacy Faeser'in tanımlamasıyla, “Bu şartları yerine getirmediği halde Almanya'ya mesleki tecrübesini ya da kişisel potansiyellerini taşımak isteyenlerin, Almanya’da nitelikli iş gücü haline gelmelerine imkan tanınacak ve iş piyasasında ayakları üzerinde durmaları sağlanacak.”

Federal Ekonomi Bakanı Robert Habeck'in verdiği bilgiye göre halihazırda bilgisayar alanında 100 bin, yenilenebilir enerji alanında 200 bin eleman açığı bulunuyor. Hükümet göçmenlerin güvenini kazanmak için vatandaşlığa geçiş şartlarını da kolaylaştırmıştı. Tasarı ile birlikte Alman vatandaşlığına geçiş kolaylaşacak. 67 yaşının üzerinde olan vatandaşlar için test kaldırılacak. İş başvurularında Almanca bilme şartı aranmayacak. Vatandaşlık için gereken ikamet süresi 8 yıldan 5’e düşecek.

ÖNCEKİ HABER

Depremzedeler temiz suya erişemiyor

SONRAKİ HABER

Boğaziçi’de 29 bölüm ve 3 enstitü, kayırmacı akademik atamalara tepki gösterdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...