30 Mart 2023 04:32

50 günü aşkın zaman sonra tütün çadırına dönüş

Adıyaman'da depremzedeler sel felaketinden sonra tütün çadırlarına dönerken, bir kısmı da 50 günü aşkın süreye rağmen tütün çadırında kalıyor. "En başa döndük" diyen depremzedeler duruma tepkili.

Fotoğraf: Nurgül Deniz/ Evrensel

Paylaş

Nurgül DENİZ
Adıyaman

6 Şubat depremlerinin üzerinden 50 gün aşkın zaman geçti. Depremzedelerin hayatında ise değişen hiçbir şey yok. Çadırlarla ve gelen yardımlarla az buçuk oluşturulan düzeni de sel alıp götürdüğünden beri, depremzedeler yaşamlarını yeniden inşa etmeye çalışıyorlar.

 Adıyaman’ın Karapınar Mahallesi’nde boş bir arsa üzerinde etrafı brandayla çevrilip çadıra dönüştürülmüş ve çevresinde AFAD ve Kızılay çadırları kurulmuş 5-6 çadırlık bir alan görüyoruz. Brandayla çevrilmiş ve damı tütünden oluşan çadırlar, depremin ilk günlerinde halkın bulduğu bir çözümdü. Kente çadırlar gelmeye başladıkça bu tip alanlar azalmıştı. Hâlâ sobası yanan bir tütün damından çadır gördüğümüz için çadırın önünde yakılan ateşe yanaştık. Oldukça kalabalık bir grup sohbet ediyordu. “Xêr selomat!” deyip buradaki selamlaşmayı verip, dahil oluyoruz sohbetlerine.

"KAÇ GÜNDÜR ÇADIRIN KURUMASINI BEKLİYORUZ"

Ateş önünde duran aileden biri, 5 kayıpları olduğunu söylüyor. Görece az katlı evlerde yaşadıkları için kayıplarının az olduğunu belirtiyor bize. “Komşularımız, arkadaşlarımız öldü. İlk gün ellerimizle enkazdan insanlardan çıkardık” diyor biri de. Elleriyle, görüp geldiğimiz tütün damından çadırı göstererek, “Hepimiz burada kaldık bir hafta, belki 10 aile diyor. Sonra çadır bulduk AFAD’dan, aşağı kurdukları çadır kente gittik.” Ancak sonrasında çadır kentlerini yağmur yağdığında sel bastığı için çadırlarını su basmış.

Selden etkilenen orta yaşlı bir adam ise, “Çadırı serdik şuraya, kaç gündür kurumasını bekliyoruz içine girmek için. Tütün damında kalıyoruz yine, en başa döndük” diyor.

"YARDIMA GELEN İNSANLAR SAYESİNDE ÖLMEDİK"

Kalkıp çay demleniyor ikram edilmek üzere. Memleketlerimiz hakkında konuşuyoruz. O sırada yanımda oturan kadın, kulağıma eğilip nasıl duş aldığımı soruyor. Haftalık olarak dönüşümlü gelip gittiğimizi anlatıyorum. “Biz de korka korka eve giriyoruz” diyor. 36 yaşındaymış. Adı Cemile, 10 çocuğu var: “Çok zor oluyor, ne yapacağımızı bilmiyoruz. Çadır kenti taşırlarken, gitmedik. Evimiz burada. Geldik karşısına kurduk çadır.” Yaşadıklarına ve bulunduğu duruma ise tepkili: “Soğuktan donarak öldü tanıdıklarımız, neyin hakkını helal edeceğiz. 3 gün kimse gelmedi. Mardin’den, Diyarbakır’dan geldi insanlar. Yiyecek, su getirdiler bize. Açlıktan ölmedi çocuklarımız onlar sayesinde.”

En başta sohbeti açan yaşlı adam ise, “Sel bastı orayı, dizimize kadar çamur içindeyiz. Vali geldi. Bitlis valisi. Yağmurluğu, çizmesiyle poz verdi, gitti. Dedik ne olacak böyle, çamur içindeyiz? Bize dedi ki “Ne yapalım!” sen bir şey yapmazsan, ben ne yapabilirim. Hiçbir şeyim kalmamış.”

"ÖMÜR BOYU TOKİ BORCU ÖDEYECEĞİM"

İçlerinden biri alt katları çökmüş 2 katı kalmış bir enkazı göstererek, “5 katlıydı burası. Yeni bina ya, 5-6 yıllık. Al bak haline. Kim izin verdi buna, içinden 3 tane çocuğun cesedi çıktı. Kim bunun sorumlusu? Vali değilse, cumhurbaşkanı değilse, belediye değilse o zaman kim? Benim her şeyim gitmiş, kim bunun sorumlusu. Bütün hayatımı bir evim olsun diye harcadım. Şimdi verirlerse bir daire TOKİ’de, ömür boyu onun borcunu ödeyeceğim” diyor.

"YARIN NE OLACAK BİLMİYORUZ"

Bu küçük çadır alanında kalan herkes akraba. Neredeyse herkesin çocuğu var. Depremden önce ya aile boyu mevsimlik işçilik yahut da inşaat işçiliği yapılması ile geçiniyorlarmış. Damı tütünden olan çadırda kalan depremzede şu an işsiz olmalarına ve ne yapacaklarına ilişkin, “Kurtarabildiğimiz para da bitmek üzere. Evlerimiz yıkıldı. Hep o evlerimiz olsun diye çalıştık. Yardımlar da azaldı. Çalışalım desek iş yok. Yarın ne olacak bilmiyoruz!” diyor. TOKİ’lerden bahsediyoruz. Başvuru yaptınız mı diye soruyoruz, “Evet ama çıkar mı, ne zaman çıkar?​” diye yanıtlıyorlar. Giremedikleri evlerinden uzağa gitmek istememişler, karşısına kurmuşlar çadırlarını, ne zamana kadar çadırda kalacaklarını bilmiyorlar, çocukların okulu, kendilerinin işi ne olacak bilmiyorlar. Kalkarken kadınlardan biri beni kolumdan kenara çekerek, kulağıma iç çamaşırı soruyor, “Alt iç çamaşırı bulduk da sütyen bulamıyoruz. Benim için sorun değil, genç kızım var onun için soruyorum” diyor. Kendisine ulaştırmaya çalışacağımızı söyleyerek, bunca belirsizliğin içerisinde umut etmeye çalıştıklarına bakarak ayrılıyoruz.

ÖNCEKİ HABER

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak: İnce ile gündem diğer partilerle yapılan görüşmelerden farklı olmayacak

SONRAKİ HABER

Fransa’da emekçilerin kararlılığı sürüyor, sendikalar geri adım atmamalı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...