10 Mart 2023 04:36

Depremzede kadınların dayanışması: Birbirimize devlet olduk

Antep’in Düztepe, Dumlupınar, Aktepe ve Beybahçe Mahallelerinde hasarlı eve girmekten korkan kadınlar, cadde ve yol kenarlarına kurdukları çadırların kaldırılmak istenmesine tepkili.

Fotoğraf: Dilan Ortakcı/Evrensel

Paylaş

Aycan ÇİLOĞLAN
Dilan ORTAKCI
Antep

Depremin üzerinden bir aydan uzun süre geçti. Antep’in yoksul mahallelerinde, sokak aralarında, parklarda depremin izleri kadınların üzerinden silinmiş değil. Hüzünler, sevinçler hepsi bu izlere takılı. Yürüdüğümüz mahallelerin isimleri, konuştuğumuz kadınların isimleri değişse de depremin izleri hep aynı.

Az hasar gören evlerin çoğunlukta olduğu Antep merkeze yakın Düztepe Mahallesi’nin parkları, cadde kenarları mahalle halkının kendi imkanlarıyla kurdukları çadırlarla dolu. Diğer mahallelerde olduğu gibi Düztepe’de de çadırlar, yetkililerce bir açtırılıp bir kapattırılıyor. Çamlık Parkı bu gerilimin en çok hissedildiği yerlerden biri. Parkın civarındaki evlere az veya orta hasarlı tespiti yapılmış ama büyüklüğü fazla olmayan sarsıntılarda dahi evlerin yavaş yavaş çatladığını gören mahalleli, geceyi parklarda geçirmekten başka çarelerinin olmadığını söylüyor.

‘KADINLAR HASARLI EVLERE GİRİP ÇIKIYOR’

Parktaki çadırların arasında geceli gündüzlü çalışan kadınlar, büyüyen hasara rağmen evlerde ailelerinin ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor. Mutfaklarındaki çatlakları korkuyla inceleyen kadınlar, aç kalmamak için kırık merdivenlerden evlere girip çıkıyor. Çadırlarda kalanların arasında göçmenlerin yoğunluğu fazla. Suriyeli çocukların çevirmenlik yaptığı sohbetlerimizde en çok öne çıkan durum, birçok Suriyeli kadının tanıklık ettiği savaşta olduğu gibi depremin yarattığı yıkımda da benzer korkuyu duyduklarını söylemeleri.

Anlattıkları korkuyu en çok çocukları için hissettiklerini söyleyen kadınlar; savaşta gördüklerini, perişanlıklarını çocukları görmesin diye uğraştığını ekliyor sessizce kurdukları cümlelere. “Biz bir kez korktuk, siz niye bu kadar korkuyorsunuz?​” diyen kocalarına karşı yaşadıklarını ifade edemediklerini söyleyen kadınların ise umutsuzca sorduğu soru: “Biz nasıl iyileşeceğiz abla?​”

Bu sorunun yanıtı için uzun soluklu sohbet ettiğimiz Pakize’nin yanıtı net. Evlere gündelik temizliğe giden Pakize “Yan yana gelmedikçe sorunlar hep tepemizde olacak. Yan yana gelmek için doğal felakete gerek yok, zaten hep felaketlerle uğraşıyoruz. Kadın kadına, omuz omuza vererek bu günleri aşmak lazım” diyor.

‘BİRBİRİMİZE DEVLET OLDUK’

Düztepe’nin ilerisindeki Dumlupınar Mahallesi’nde de durum farklı değil. Konuştuğumuz kadınlar yaşadıkları tedirginlikleri gözyaşlarıyla anlatırken korkuyla yüz yüze kalmanın ağırlığını tarif ediyor. Deprem anında evden canhıraş çıktığını ve ağlamaya başladığını söyleyen Ayşe’nin yardımına kadın komşuları yetişmiş. Yaşadıkları şoku “Bak bana, ölmedik. Az daha dayan” sözleriyle atlatmaya çalışmışlar. Ayşe, Antep’teki zararın diğer kentlere göre daha az olduğunu gözeterek yardımlardan bir şey almak istememiş. “Bizden alın Hatay’a, Adıyaman’a götürün” demiş. Ayşe, bunca acının ortasında yardım almaktan utandığını söylerken nice fedakarlık yapan kadınlar dayanışma ile ayakta durduklarını ifade ederek “Biz burada devlet olduk birbirimize” diyor.

‘HEP BİZ Mİ ÖLECEĞİZ?​’

Akrede Antep’in en yoksul mahallelerinden biri. “Deprem bizi çoktan vurmuştu abla, bu yaşadığımız sallantılar ne ki?​” diyerek işsizlik ve yoksulluğun bu mahallelere yeni uğramadığını ifade ediyorlar mahalleliler. Yaşadıkları her artçıda dertlerinin büyüdüğünü anlatıyorlar. Yoksulluğun anadan babadan ‘miras’ olduğu bu mahalleye depremin ardından tek bir ekmek bile gönderilmemiş devletin yardım kuruluşları tarafından. “Kürt’üz, garibiz diye bizi görmezlerdi. Depremde de görmezler tabii” diyen kadınlar, ilk günden bu yana belediyeyi aramış ama hatlar bir türlü düşmemiş.

Mevsimlik işçilikle para kazandıklarını söyleyen kadınlar, “Çadır yaşamını biliriz ama burada ne elektrik var ne su. Telefona mesaj geliyor su içmeyin diye. Ekmek parası bulamayan insanlarız, şişe sulara nasıl para verelim? Mecburen musluk suyunu içiyoruz” diyor. Birkaç yıl öncesine kadar AKP Kadın Kollarında çalışma yürüttüğünü söyleyen bir kadın “Yıllarca emek verdim oraya, otobüslere dolup Erdoğan’ın mitinglerine gittik. Buradaki kadınlar olarak ‘Belki bir kutu yardım verirler’ umuduyla toplantılara giderdik; çünkü açız, yoksuluz. Deprem oldu, hiç yüzümüze bakmadılar. Demek ki sadece oy zamanı bizi hatırlıyorlar” derken yardımların zenginlere gittiğini anlatıyor.

Sık sık zabıta ve polisinin çadırları toplamak için mahalleye geldiğini söyleyen Gülizar “Çadırları yıkmaya gelen polise ailesinin nerede kaldığını sordum, bana bağ evinde kaldıklarını söyledi. Benim ve buradaki kadınların bağ evi yok. Bizim tuzumuz kuru değil, fakiriz. Zabıta, polis bile ailesini eve sokmazken, bize evinize gidin diye emrediyorlar. Ne yapacağız, hep biz mi öleceğiz?​” diye soruyor.

KIZ ÇOCUKLARI RAHAT YAŞASIN DİYE

Beybahçe Mahallesi de yoksulluğu benzer şekilde paylaşan mahallelerden. Kadınların gönüllülerden ilk istedikleri şey, yokluğun ortasında çocuklarına nefes aldırabilmek. “Çocuklarımıza tutunarak ayakta kalıyoruz” diyen Aysel’den, “Yavrularımız perişan oldu, ben perişan olsam ne olur sanki?​” diyen Fatma’ya dertler ortak. Çocukları için psikolojik destek isteyen kadınlar, “Biz ufakken çok çektik onlar çekmesin. Kolay çocukluk yaşamadık bari onlar rahat etsin” diyor.

Beybahçe’deki kadınlar, çocuk yaşta aile zoruyla evlendirildiklerini anlatıyor; yoksullukla büyüyen kadınların dert ortakları kız çocukları olmuş. Aynı dertleri kız çocukları yaşamasın diye deprem günlerinin hızlıca geçip gitmesini isteyen Nergis, umutlarının çocukları olduğunu dile getiriyor.

ÖNCEKİ HABER

Zafere kadar

SONRAKİ HABER

CHP Hukuk Komisyonu depremde yaşamını yitirenlerin hukuki sürecini takip edip raporlaştıracak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...