23 Aralık 2022 08:54
Son Güncellenme Tarihi: 23 Aralık 2022 15:18

TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı için tutukluluğa devam kararı | "Bilimsel özgürlük ve ifade özgürlüğü hakkımı kullandım"

TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. Fincancı'nın tutukluluğunun devamına karar verildi.

Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel 

Paylaş

TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. Mahkeme Fincancı'nın tutukluluğunun devamına karar verdi. Duruşma 29 Aralık 2022 saat 13.30'a ertelendi.

Saat 9.30'da Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesinde başlayan ilk duruşma öncesi, adliye önündeki alan, demir polis bariyerleri ve barikatla kapatıldı.

TTB üyelerinin ve siyasi partilerin duruşma öncesi açıklama yapacağı adliye önündeki alanın ilk kez bu kadar yoğun polis barikatıyla kapatılması dikkat çekti. Bu nedenle açıklama adliyenin yakınındaki metro durağı çıkışında gerçekleştirildi.

Basın açıklamasına hekimler beyaz önlükleriyle katıldı. Fincancı'ya destek için gelenler arasında TİHV, İstanbul Baro Başkanı Filiz Saraç, İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz, Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, Van Baro Başkanı Sinan Özaraz, Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreteri Veli Küçük, KESK, SES , EMEK Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrikulu, Mahmut Tanal, Ali Şeker, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Sol Parti temsilcileri, Oya Ersoy, Züleyha Gülüm, Musa Piroğlu, Filiz Kerestecioğlu'nun da aralarında olduğu HDP milletvekilleri, TİP Milletvekili Ahmet Şık, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, EHP, ESP, İHD, DİSK ve EMEP temsilcilerinin yanı sıra uluslararası hak örgütlerinin temsilcileri de yer aldı. Açıklamada "Dayanışma ve umutla bir aradayız" denildi, Fincancı'nın serbest bırakılması talebi dile getirildi.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ise şu ifadeleri kullandı:

“Şunu bilsinler ki, bizlere nasıl saldırırlarsa saldırsınlar, hiçbir zaman geri adım atmayacağız. Birbirimizle dayanışarak, birlikte olarak mücadelemize devam edeceğiz. Şu anda biliyorsunuz, Taksim Parkı’nın yapılaşmasına karşı çıktıkları için, Gezi Parkı’nın yok edilmesine karşı çıktıkları için verdikleri mücadele nedeniyle TMMOB’den üç arkadaşımız da 242 gündür cezaevinde, yine hukuksuz bir kararla. Buradan onlara da selamlarımızı göndermek istiyorum. 242 gündür Türkiye’nin birçok yerinde tuttuğumuz adalet nöbetlerine destek veren tüm kurumlara, kuruluşlara, halkımıza çok teşekkür ediyorum. Bu dayanışma asla unutulmayacak. Dayanışarak bu ülkedeki hukukun bir silah olarak kullanılmasını, muhalif olan, toplumsal tüm muhalif kesimlerin baskıyla, zorla, hukuk yoluyla sindirilmesine hep birlikte karşı çıkmaya devam edeceğiz. Saldırı çok yönlü. Siyasetçilere saldırı var, belediye başkanlarına saldırı var, sanatçılara saldırı var, toplumun önde gelen tüm kesimlerine saldırı var. Bu saldırılara karşı birlikte olarak, birbirimize destek vererek, birlikte mücadele ederek iyi bir ülkeyi, güzel bir ülkeyi hep birlikte yaşatacağımıza, kazanacağımıza inanıyorum."

FİNCANCI, İLK DURUŞMADA HAKİM KARŞISINA ÇIKTI

Açıklama sonrası 24'üncü Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya geçildi. Duruşma salonu küçük olduğu için çok sayıda kişi duruşmaya giremedi. Mahmut Tanal salonda bulunan polislerin çıkmasını talep etti. Çok sayıda baro başkanı, tabip odaları başkanı ayakta ya da salona alınmadı.

10’dan fazla jandarma ile birlikte salona giren Şebnem Korur Fincancı alkışlarla karşılandı. Salonda “seni çok seviyoruz Şebnem hocam” denildi.

Duruşma kimlik tespitiyle başladı.

Fincancı'nın Avukatı Meriç Eyüboğlu, salonun küçük olduğunu, çok sayıda insanın duruşmaya katılmadığını, insanların birbirini duyamadığını dile getirerek büyük salon talebinde bulundu. Mahkeme başkanı bu talebi reddetti.

İzmir Eski Baro Başkanı Özkan Yücel, mahkemenin avukat sınırlandırılması getirilemeyeceğini mahkeme heyetine 3 avukat sınırlandırması kararını gözden geçirmesini istedi. Mahkeme, sanık sayısının bir olması, müdafi sayısının 3'le sınırlanması gerekçesiyle 3 avukat sınırlandırmasına devam edeceğini söyledi. 

Mahkeme başkanı, Salonda bulunan avukatların tamamının tutanağa geçirilmesi talebini ısrar üzerine kabul etti.

MAHKEME BAŞKANI, FİNCANCI'YA "SEN" DEMEKTE İNAT ETTİ

Mahkeme Başkanı kimlik tesbiti sırasında Şebnem Korur Fincancı’ya "sen" diyerek hitap etti. Av. Meriç Eyüboğlu, buna itiraz etti. Av. Özkan Yücel ise mahkeme başkanına nezaket kurallarına uyulması gerektiğini hatırlattı. Mahkeme Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'ya "sen" denilmesine itiraz eden Av. Meriç Eyüboğlu'nun talebini dikkate almadı ve duruşma düzenini bozduğunu iddia etti. Diğer müdafiler de itirazına rağmen Mahkeme Başkanı "sen" hitabını sürdürdü.

FİNCANCI:  OKUDUĞUNUZ FAKÜLTELERDE EĞİTİM VERDİM

"Sana iddianameyi yeniden okuyalım mı" diyen hakime Fincancı, "Bana sen diye hitap edemezsin. Okuduğunuz fakültelerde yıllarca eğitim verdim, bana sen diye hitap etmenizi kabul etmiyorum" dedi.

"ÜST SEVİYE FITIĞIM VAR, BEŞ BUÇUK SAAT KELEPÇELİ GETİRİLDİM"

Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dikkat çeken Fincancı, "64 yaşındayım. İnsanlık onuru aykırı şekilde Ankara’dan buraya kelepçeyle getirildim. Benim üst seviyede fıtığım var. Beş buçuk saat boyunca kelepçeliydim. Ben elinde silah olan birisi eğilim benim tek silahım kalemim, beynim" dedi.

FİNCANCI'NIN SAVUNMASI: HEKİMLİK, HALK SAĞLIĞINA ZARAR VEREN HER TÜRDEN UNSURUNDA KARŞISINDA DURMAKTIR

Ardından Şebnem Korur Fincancı savunmasına başladı. Fincancı, Ankara'dan getirilme şeklinin adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu belirtti. Savunmasına avukatlarına ve destek için gelen herkese teşekkür ederek devam eden Fincancı, Sokrates’in savunmasına da gönderme yaparak, “Ben de bu suçlamaların üzerimdeki etkisini bilemiyorum ama kim olduğumu da unutmadım.” dedi. Fincancı savunmasını şöyle sürdürdü:

“Mesleğimi, kimliğinden bağımsız tüm insanları görünür kılma çabasıyla sürdürdüm. Takdir edersiniz ki yıllarımı verdiğim adli tıbba, iddianameyi yazan ve adli tıbbı bildiğini iddia eden savcıdan daha çok hakimim. Videodaki belirtiler üzerine yaptığım tıbbi değerlendirme bir ön tanıdır. Tanıya erişebilmek için de etkili ve bağımsız bir soruşturma ve belgeleme gerekmektedir. Neyse ki Milli Savunma Bakanlığı, Mecliste soruşturma yapacağını söyledi. Ama bağımsız mıydı? Hayır. Bir hekim, adli tıp uzmanı, bilim insanı ve insan hakları savunucusu olarak bilimsel özgürlük ve ifade özgürlüğü hakkını kullandığım görülebilir ve hak kullanımı suç olarak tanımlanamaz. Bir kamusal entelektüel olarak soru sorma, kamuya hakikat bildirme talebim bilim insanı sorumluluğunun yanı sıra yurttaş olmamın sorumluluğundandır. Hekimlik insana dair, insanlığa karşı suçların karşısında durmaktan, zeytinimize, arımıza sahip çıkmaya, savaşlardan iklim değişikliğine kadar her türden halk sağlığına zarar veren unsurun karşısında durmaktır. Nazım Hikmet’in de dediği gibi 'yaşamak ciddi iştir'.”

Savunmasını tamamlamasının ardından salondaki herkes Fincancı’yı alkışladı.

MSB'NİN KATILMA TALEBİ REDDEDİLDİ

Milli Savunma Bakanlığı katılma talebinde bulundu. Milli Savunma Bakanlığının Suçtan zarar görmediği gerekçesiyle oy birliğiyle mahkeme heyeti bu kararı reddetti. Bakanlığın avukatı ısrarla söz almak istedi, "Türk silah kuvvetlerinin kimyasal silah kullandığı asılsız iddia" dedi.

AVUKATLAR SAVUNMA YAPIYOR

Prof. Dr. Fincancı’nın avukatlarının savunmalarına geçildi. İlk sözü alan avukat Gulan Çağın Kaleli, “Müvekkilime yönelik hükümet eliyle algı operasyonu yürütülüyor” dedi. Kaleli,  TTB ve Şebnem Korur Fincancı’ya yönelik nefret söylemlerine tek tek anlattı. Kaleli, Fincancı’nın Bahçeli, Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı tarafından nefret söylemiyle hedef gösterildiği, hukuka aykırı gözaltı kararının bu nefret söyleminin sonucu olduğunu aktardı.

Kaleli savunmasına "ANF ve Medya Haber üzerinden yaratılan bir algı var. Medya Haber sorumlusunun dosyaları yahut sözleri müvekkili bağlamaz. Suçta şahsilik ilkesini ne zaman unuttuk? Savcı , iddianameyi hazırlarken 7 dakikalık programdan 5 kelime seçmiş bu da savcının nerede durduğunun kanıtıdır" sözleriyle devam etti.

"TRT'DE AYNI ŞEYLERİ SÖYLESE SUÇ SAYILMAYACAKTI"

Avukat Meriç Eyüpoğlu, Fincancı’nın tutuklanmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 18. Maddesinin ihlali olduğunu belirtti ve şunları söyledi: “Bu tutuklama haksız ve hukuksuz” diyen Eyüpoğlu, “İddianamede temel isnat, Fincancı'nın bağlandığı programın yayıncısı. Ne söylediği değil hangi yayına bağlandığı suç sayılmış. Bu suç değil. İnsan hakları ve hekimlik tarafsızlık gerektirir. Hangi yayına bağlanması suç sayılamaz. TRT'ye bağlansaydı aynı şeyleri söyleseydi suç değil, Medya Haber'e bağlanması mı suç? Bu, yargılanma nedeni olamaz. Bu salonda birçok hak örgütü var. Yurt dışından gelenler de var. Raporlama yapacaklar ve bu raporlarda mahkemenizin duruşma düzenine ilişkin kararlar da yer alacak."

Eyüboğlu, isnat edilen suçun unsurlarının oluşmadığına dikkat çekerek, “Cenevre sözleşmesi kimyasal silahlrla ilgili. Kimyasal silahlarım yasaklanmasına ilişkin sözleşmelere tarafız ve yasamız var" dedi.

"TTB NEZDİNDE HEPİMİZE MESAJ VERİLİYOR: İTİRAZ ETMEYİN, SESİNİZİ YÜKSELTMEYİN"

Meriç Eyüboğlu şöyle devam etti:

"Şebnem Korur Fincancı nezdinde TTB’ye, TTB nezdinde hepimize mesaj veriliyor. İtiraz etmeyin, sesinizi yükseltmeyin deniliyor. Müvekkilim şansında tüm topluma bir mesaj. Var olan hukuki iklime rağmen bizi şu salona mahkum etmenize, avukat sınırlandırmasına rağmen müvekkilimizi alıp gitmek istiyoruz. Bir dakika bile tutuklu kalmamalı. Hak kullanımı cezalandırılamaz. Şebnem Hoca kendi uzmanlık alanına ilişkin bilimsel görüşünü dile getirmiştir. AYM ve AİHM kararlarında ifade özgürlüğünün özel biçimi olan akademik-bilimsel özgürlük, daha titizlikle korunmaktadır.

Müvekkilimin konuşmalarını ne kadar izlediniz bilmiyorum ama müvekkilim görünen görüntülerin toksik gaz olduğu izlenimi verdiğini ancak bunun anlaşılması için bağımsız heyetlerin yerinde ve varsa ölü bedenler üzerinde inceleme yapması gerektiğini söylüyor. Yerinde incelenmesinden söz ediyor, durum böyleyken müvekkilimiz ne ile suçlanıyor anlayamıyoruz. Müvekkilimizin söylediklerini siyasetçiler beğenmeyebilir, siz beğenmeyebilirsiniz ama alanında uzman olarak biri söylüyor.."

TTB avukatı Hülya Yıldırım, iddianamede suç olacak bir şeyin olmadığını, yalnızca bir değerlendirme olduğunu söyledi. 'Örgüt propagandası' suçunun unsurları oluşmadığı dikkat çeken Yıldırım, "Ancak bizim karşılatığımız yargılamanın sebebi devlet yetkililerinin ‘eleştirilemezlik’ üzerinden başlattığı bir sürecin sonucudur. Unsurları oluşmayan bir suçtan tutuklu kalamaz" dedi. Yıldırım suçun oluşmadığını, suç olmayan yerde tutuklama tedbirini tartışmak gereksiz de olsa, tutuklamanın şartlarının da oluşmadığını ortaya koydu. "Bir an önce bu haksız tutukluğunun son bulmasını istiyoruz" dedi.

SAVCI ÜST SINIRDAN CEZA VE TUTUKLULUĞUN DEVAMINI İSTEDİ

Savcı, atılı suçtan üst sınırdan ceza verilmesin ve tutukluğun devamını istedi.

Mahkeme heyeti duruşmaya bir saat ara verdi.

FİNCANCI: DEVLET KENDİ ELİYLE CEZAEVİNE TEFTİŞE GÖNDERMİŞ OLDU

Verilen aranın ardından Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, savcının tutukluğun devamı talebine ilişkin savunmasında tutuklanmasının cezaevini teftiş etmesi anlamına da geldiğini belirterek şunları söyledi:

İnsan hakları savunucuları için hapishanede yapacak çok iş var. Bir arkadaşım 6 yıl önce tutuklandığında devlet, kendi eliyle cezaevine teftiş için göndermiş oldu. Beni de kendi eliyle göndermesi önemli. Tutuklu olmak elbette zor ama benim gibi bir insan hakları savunucusu için hapishane, bulunmaz bir nimet. Gazeteye hapishanedeki mahpusların, çalışanların sorunlarını yazıyorum. Biraz daha uzun süre yazmaya devam ederim.

Benim herhangi bir yere kaçma gibi durumum olamaz. Dünyanın her yerinde yaşabilir, üniversitelerde ders verebilirim. Ama bu topraklar, benim topraklarım. Tutuklanacağımı bilerek geldim.

Ben şimdiye kadar devletin verdiği hiçbir görevi üstlenmedim. 100 binden fazla üyesi olan bir meslek örgütünün, TTB'nin başkanıyım ve onlara saygım var. Ben aklımın gücüyle görevlerimi kendim edindim. Devletin verdiği görevleri değil, TTB'li meslektaşlarımın verdiği görevi yaptım. TTB bir devlet organı değil denetleme organıdır."

Fincancı, "Adli tıp dersi anlatmaya da devam edeceğim" dedi.

Fincancı Esas hakkında sonra savunma yapacağını söyledi.

"İSTİYORUZ Kİ HUKUKUN HAKKANİYETİ OLDUĞUNU GÖRELİM"

İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Av. Öztürk Türkdoğan ise tutuklama talebine ilişkin şunları söyledi: "Bizim, yargıya güvenmek dışında başka seçeneğimiz yok. Nasıl olur da adalet arayan insan adalet önümde hesap verir. Avrupa Birliği'nin kurallarına göre yayın yapan bir kanalda konuşmak nasıl suç olur siyasal iktidar suç tanımı yapıyor, ona göre yargılamalar yapılıyor? Konjonktür değişti diye suç ve ceza değişebilir mi? Devlet vatandaşına tuzak kurabilir mi? Siyasi makamlar insanları yargıya hedef olarak gösteriyor ve yargı da maalesef harekete geçiyorsa burada bir problem vardır."

Türkdoğan, tutukluluğun devam etmesinin hiçbir hukuki gerekçeyle açıklanamayacağını belirtti ve Fincancı'nın tutukluluk halinin sona ermesini talep etti.

Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreteri Av. Veli Küçük, Fincancı'nın tutuklanırken baştan suçlu ilan edildiğini, masumiyet karinesinin ihlal edildiğini belirterek, tahliye edilmesini talep etti

Av. Meriç Eyüboğlu ise şu beyanda bulundu: "Savcı, önceden hazırlanmış mütalaalayı okumuştur. Bu savunma hakkına aykırıdır. Savunma bu kadar biçimselse, söyleyeceklerimiz hiç dikkate alınmayacaksa hukuk bitmiş demektir. Vereceğiniz karar kıymetli. Siyasi baskıya boyun eğmeyin. İstiyoruz ki hukukun hakkaniyeti olduğunu görelim. Öyle bir karar verin ki İstanbul’da hakimler olduğunu görelim."

DURUŞMA 29 ARALIK'A ERTELENDİ

Mahkeme heyeti Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın tutukluluğunun devamına hükmederek duruşmayı 29 Aralık 2022 saat 13.30'a erteledi.

TUTUKLULUĞA DEVAM KARARI PROTESTO EDİLDİ

Tutuklamaya devam kararı sonrası Fincancı’ya desteğe gelenler kararı adliye içinde ve adliye önündeki açıklamada protesto etti.  Duruşma salonundan dışarıya kadar, “Şebnem Korur Fincancı yalnız değildir”, “Şebnem Hoca onurumuzdur”, “Baskılar bizi yıldıramaz” sloganı atan kitle adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Burada ilk sözü avukat Meriç Eyüboğlu aldı. 800 avukatın, Şebnem Korur Fincancı’nın avukatlığını yapmak, savunmanlığını yapmak üzere gönüllü olduğunu aktaran Eyüboğlu, “Mahkemeye yetki belgelerini sunduk. Elbette bugün 800 avukat konuşmayacaktı. Ama mahkeme ne yaptı? Sadece üç kişi savunma yapabilir diye bu hakkı sınırladı. Hem de haklı ve hukuki bir gerekçesi olmadan itirazları keyfi olarak reddetti” dedi.

Büyük salonda duruşmanın yapılmasını talep ettiklerini aktaran Eyüboğlu, “Çağlayan’a gelenler bilirler. Bu adliyede büyük salonlar var. Daha önce de defalarca orada duruşmalar yapıldı. Mahkeme salonla ilgili talebimizi de gerekçe söylemeden reddetti. Bugün salonda, Şebnem hocamızla, biz de hem terleyerek hem nefes alamayacak bir atmosferde üst üste ayakta bir şekilde duruşmayı tamamlamaya çalıştık. Adil yargılanma diye bir hak var Anayasa’da yazıyor. AİHM kararlarında geçiyor. Ama bu ülkenin hakimleri, savcıları bilmiyor. Bu ülkenin hakimleri, savcıları, AYM kararlarını, AİHM kararlarını önemsemiyor” diye konuştu. Bunu bugün yeniden yaşadıklarını belirten Eyüboğlu, “Bütün hak ihlalleriyle beraber akan duruşmada, biz ne söylersek söyleyelim, hocamız hangi savunmayı yaparsa yapsın karar zaten verilmişti” sözleriyle tepki gösterdi.

YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMİ, ARAÇTA KİLİTLİ ŞEBNEM HOCAYA KELEPÇEYMİŞ

Dosyaya, Fincancı Ankara’dan getirilirken “yoğun güvenlik önlemi alınması” talimatı içeren evrak girdiğini belirten Eyüboğlu; yoğun güvenlik önlemi denilen şeyin, 7 jandarma eşliğindeki araçta camekanlı bir kısımda kilitli vaziyette getirilen Fincancı’nın, yeme-içme anları da dahil ellerinin kelepçeli tutulması olduğunu öğrendiklerini söyledi.

12 Aralık tarihli bu evrakın “tutukluluğa devam” yönünde bir gösterge olduğunu bildiklerini belirten Eyüboğlu, “Ama yanılmayı çok isteyerek geldik buraya. İtirazlar ederek hukuki bütün süreçleri işleterek geldik. ‘Belki olmaz. Belki bu mahkeme bizi yanıltır’ umuduyla geldik. Kendilerine de söyledik; ‘Bizi yanıltın. Diyelim ki bu ülkede hakimler var’. Yine diyemiyoruz. Bu ülkede hakimler yok. Bu ülkede hukuk yok.

"KİMSE MÜCADELESİNDEN VAZGEÇMEYECEK"

Eyüboğlu sözlerini şu şekilde tamamladı: “Ne fincancı, ne de hakikat, adalet arayışında olan hiç kimse düşüncesinden, söylediklerinden, mücadelesinden vazgeçecek. Bu hükümet artık anlasın. Gözaltılar, baskılar, tutuklamalar, ne Fincancı’yı ne de bizi durdurabilir. Bir an bile nefessiz bırakamaz. Nefessiz bırakan tek şey bu adaletsiz, hukuksuz, politik iklim, hukuk iklimi. Bu mahkemelere gelmek bile gerçekten zul artık.”

"HEKİMLİĞİN VE TTB'NİN ONURLU TARİHİ, BU KARANLIĞI DA BİRLİKTE AŞMAMIZI SAĞLAYACAK"

Avukat Eyüboğlu’nun ardından söz alan TTB Merkez Konseyi 2. Başkanı Ali İhsan Ökten “Bize bugün bir kez daha topluma ve hekimlere sağlığımız için, demokrasi için daha çok mücadele sözü vermek düşer” dedi.

Ökten, TTB ve tabip odaları olarak etik-bilimsel temellerle savunduğu, hekimlik değerleri, halk sağlığını önceleyen çalışmaları iktidarlarla birçok kez ters düşebildiğini dile getirerek, “Bu nedenle TTB, onların hedefinde olmuş ve bugün de görülmüştür ki halen olmaya devam etmektedir. Türk Tabipleri Birliği ve tabi ki Türkiye için emek, demokrasi ve sağlık adına zor bir günden daha geçtik. Adaletle asla bağdaşmayacak bir kararla karşı karşıya kaldık. Hukuku bir baskı aracı olarak kullanan siyasi erkler, bugüne kadar birçok demokrasi dışı uygulamada olduğu gibi, ileride bu kararı da sahiplenmeyecek ve birbirlerini suçlayacaklardır” dedi.

Ökten sözlerine şöyle devam etti: “İdam cezalarına karşı çıkan; bunun için yargılanan TTB Başkanlarımızdan Nusret Fişek’i bizler bugün de gurur ve minnetle anıyoruz; ancak onları yargılayan 12 Eylül darbecilerini kimse ne minnetle ne de gururla anıyor. Hekimliğin ve TTB’nin; yaşam ve sağlık için bizlere ışık tutan onurlu tarihi, bu karanlığı da birlikte aşmamızı sağlayacak. Dün olduğu gibi yarın da iyi ve doğru için; bilim ve etik son sözü söyleyecek. Şebnem hocamızın tutukluluğundan bu yana da kendisiyle ve TTB ile dayanışmasını her zaman gösteren kurumlarımıza, dostlarımıza teşekkür ediyoruz. En büyük teşekkürü de, siyasi popülizme ödün vermeyip halkın sağlığı için mücadele eden biz hekimlere sahip çıkan, topluma ediyoruz. Dayanışmanın ezilenlerin inceliği olduğunu bir kez daha gördük. Biz hekimler toplumun sadece bir parçasıyız ve biliyoruz ki hepimiz birbirimize muhtacız. Elbet bu örgütlü kötülüklerin sonu gelecek; bu topraklarda barış, umut, emek, sevgi hâkim olacak”

 “Şebnem Hocamız belki bugünlük yanımızda olamadı ama Hocamızın ‘Aynı umutlu ve eylemci iyimserlikle mücadeleye devam…’ sözleriyle kendisi üzerine sorumluluk aldığı gibi bizlere de büyük bir sorumluluk yükledi. Bu sorumluluk öncelikle TTB’nindir. Ancak yalnızca bizim değil aynı zamanda gelecek güzel günlere inan tüm emek demokrasi güçlerinindir de… Bizler susmuyoruz; korkmuyoruz ve birilerine inat, hiçbir yere gitmiyoruz.“

DURUŞMA ÖNCESİNDEKİ BASIN AÇIKLAMASI

 "Şebnem hoca onurumuzdur" sloganının atıldığı açıklamayı TTB 2. Başkanı Ali İhsan Ökten okudu.

Çağlayan Adliyesi’nin önünde, 2 aya yakın bir süredir ülkenin demokrasisi ve hukuku açısından yaşadığı utanç verici bir dönemin sonlanması için toplandıklarını belirten Ökten; “Hukuki hiçbir dayanağı olmayan bir kararla halen tutuklu bulunan Merkez Konseyi Başkanımız Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın ilk duruşması az sonra başlayacak. Tamamen siyasi hedeflerle ve açık bir hukuksuzlukla sürdürülen bu sürecin bugün sonlandırılmasını umut ediyoruz” dedi.

Türk Tabipleri Birliği ve tabip odalarının örgütsel bütünlüğü ile Çağlayan’ da olduklarını belirten Ökten şöyle devam etti; “Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın derhal serbest bırakılmasını ve hakkındaki suçlamaların düşürülerek ilk duruşmada beraatini bekliyoruz. İnsan hakları kuruluşları, emek ve meslek örgütleri, barolar, sendikalar, Dünya Tabipleri Birliği ve Avrupa Hekimler Daimi Komitesi başta olmak üzere evrensel hekim örgütleri ve sayısız miktarda dostumuz ve yol arkadaşımız aynı taleple, Şebnem Hoca’nın serbest kalmasını bekliyor. İnanıyoruz ki hocamızı bugün karanlığa karşı Beyaz Önlüklerimizle karşılayacağız. Hekimlik değerleri, bilimsel düşünce özgürlüğü, mesleki bağımsızlık, meslek örgütü özerkliği, ve toplumun sağlık hakkı için mücadelemizi hep beraber sürdüreceğiz.”

NE OLMUŞTU?

Kamuoyu gündemine TSK’nın operasyonlarda kimyasal silah kullandığı iddialarına ilişkin TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “kimyasal kullanımını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi ve Minnesota Sözleşmesi kapsamında bu iddiaların olduğu bölgelerde inceleme yapılmasının bir zorunluluk olduğunu” ve “bağımsız heyetlerin etkin incelemeler yapması gerektiğini” söylemişti. Açıklamasının ardından hedef gösterilen Fincancı ifade vermeyi talep etmiş olmasına rağmen 26 Ekim tarihinde gözaltına alınmış, 27 Ekim tarihinde ise tutuklanmış ve Ankara’ya nakledilerek Sincak Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. Tutukluluk kararına 582 avukat itiraz etmiş, mahkemece ‘tedbirin orantılı olduğuna’ karar verilmişti.

Ev araması sürecinde ‘delil niteliğinde’ sayılan eşyalar tutanaktan önce yandaş medyaya servis edilmiş, sansasyonel haberler oluşturulmuş ve karalama kampanyaları yürütülmüştü.

Şebnem Korur Fincancı hakkında ‘terör örgütü propagandası yapmak’ iddiasıyla 7 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle iddianame düzenlenmişti.

(İstanbul/EVRENSEL) 

ÖNCEKİ HABER

DBP binalarına polis baskını: Eş Genel Başkan Bayındır dahil 14 kişi gözaltında

SONRAKİ HABER

Siirt'te kadın öğretmen evinde baygın bulundu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa