24 Nisan 2022 09:27

Lordlar Kamarası’nda bir "sosyalist"

Christine Blower: "Jeremy istediği için kabul ettim. Ama Jeremy bana şu soruyu da sordu: Lordlar Kamarası’nın feshedilmesi için yapılacak oylamaya evet diyecek misin? Ben de elbette dedim."

Lordlar Kamarası’nda bir "sosyalist"

Fotoğraf: Evrensel

Arif BEKTAŞ 
Londra

Britanya yüzyıllardır iki parlamento tarafından yönetiliyor. Avam Kamarası, her dört yılda bir seçimlerle iş başına gelen partiler tarafından yönetiliyor. Ama onun bir üst meclisi olan Lordlar Kamarası aslında birçok kanun ve yasanın karar mekanizması. Çok fazla gündemde olmayan Lordlar Kamarası’nın hiçbir üyesi seçimle işbaşına gelmiyor. Birçoğu geleneksel Britanya ‘soylu’ ailelerinin fertleridir. Büyük bir çoğunluğunu ise parti liderleri atanıyor. Bir önceki dönem İşçi Partisi lideri olan ve yıllarca İşçi Partisi sol kanat milletvekili olan Jeremy Corbyn, Lordlar Kamarası’nın da işleyişini ve rolünü değiştirmek için kolları sıvamıştı. Seçimleri kazanamayan ve dolayısıyla iktidar olamayan Corbyn istifa etmek zorunda kalırken, atadığı Lordlar Kamarası üyeleri orada kalmaya devam etti. Bunlardan biri olan ve yıllarca sendikacılık yapan, Türkiye Halklarıyla Dayanışma Kampanyası (SPOT) sözcülüğünü de yapan Christine Blower ile Lordlar Kamarası ve işlevine ilişkin konuştuk.

Lordlar Kamarası’da ilk girdiğinde ne hissettiniz?

Lordlar Kamarası’na gireceğimi hiç düşünemezdim. Zaten burada çok ağırlıklı olarak erkekler var. Tarihsel olarak Britanya aristokrasisinin geldiği bir yer. Üstelik “soylu” ailelerden seçiliyorlardı.

Fakat şimdi sıradan birçok insan da Lordlar Kamarası’na gidebiliyor. Ancak parti liderleri tarafından atanması gerekiyor. Ben hiçbir koşulda oraya gitmek istemezdim. Çünkü, halk tarafından seçilmeyen insanların yasa yapmasına karşı çıkıyordum. Ama bir teklif geldi ve bunu geri çeviremedim. Bir önceki İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn benim Lordlar Kamarası’na girmemi istedi. Jeremy’nin dışında hiç kimsenin isteğini yapmazdım ve o bana “Lordlar Kamarası da olsa orada sosyalistlerin olması gerekir” dedi ve ben de teklifini kabul ettim. 

Parti liderleri kaç kişi önerebiliyor?

Çok eski ve aptalca bir sistem. Parti liderleri istedikleri kadar atayabilir. “Soylu aileler” olarak bilinen Lordlar, babadan oğula geçen bir görevlerini devredip gidiyorlar. Bunlar on yıllarca orada olabiliyorlar. Bunların sayısı sadece 93’tür.

Parti liderlerinin atadığı Lordların bazıları kamaraya hiç uğradıkları da yok. Sadece unvan ve maaşlarını alıp oturuyorlar. Bunların birçoğu Muhafazakar Partili. Büyük oranda partiye bağışta bulunuyorlar, parti de onları böyle ödüllendiriyor. Şu anda 600’den fazla Lord ve Barones var. Ama bunların çoğunun uğradıkları falan yok.

Peki gerçekten yasa yapma yetkileri ve güçleri var mı?

Evet. Birleşik Krallık’taki sistem şöyle işliyor: Avam Kamarası’nda hazırlanıyor. Ki burası seçimle işbaşına gelen milletvekilleri ve partilerin oluşturduğu kamaradır. Avam Kamarası’nda hazırlanan yasa tasarısı, Lordlar Kamarası’na gönderiliyor. Biz de burada tartışıyoruz ve bunu geri gönderebiliyoruz. Yani kabul etmediğimiz oluyor. Ya da bu yasa tasarısının gözden geçirilmesini istiyoruz. Genelde Avam Karaması bize geri gönderir. Biz de geri onlara gönderiyoruz. Yani öyle bir sistem ki; “ping pong” diyoruz buna. Yani masa tenisi benzetmesi yapıyoruz. Biz onlara onlar bize gönderip duruyor.

Ama, eğer iktidar partisi, seçim öncesinde seçim manifestosunda yayınladıysa ya da ticari olarak ülke kazancını gözeten bir şeyse, o zaman Avam Kamarası bizi es geçip önergeyi yasa haline getirebiliyor. Özellikle seçim manifestosunda verdiği bir söz değilse ve Lordlar Kamarası da karşı çıkıyorsa, bu önergenin yasa haline gelmesi mümkün değil.

Ama şu da yapılabiliyor. Eğer biz bir şeyi tamamen reddediyorsak, artık onun bize bir daha gelmesi söz konusu değil. Yani o öneri çöpe atılır. Son polis yasası, gece yarılarına kadar Lordlar Kamarası’nda tartışıldı ve sonunda bunu yırtıp atmak gerektiğini Lordlara ve Baroneslere kabul ettirdik ve gösteri ve protesto hakkını insanların elinden almaya çalışan bu teklifin hayata geçmesini engelledik. Muhafazakarlar, bir sonraki seçim öncesinde seçim manifestosuna koymadıktan sonra, o önerinin bize gelip tartışılması mümkün olmayacak.

Ama, “Normal yol” denilen bir yöntem de uygulanıyor. Bu da şöyle: Avam Kamarası bazen bizimle pazarlık yapmak ister ve biz de kabul edersek, önerge üzerinde değişiklikler yapıp onaylıyoruz.

Bu yasa tekliflerini Avam Kamarası’na geri göndermek için, bu teklife karşı olan ve fikren de karşı çıkan kişilerin Lordlar Kamarası’nda mevcut olması gerekir. Bunlardan yeterince var mı?

Evet. Jeremy Corbyn döneminde, İşçi Partisi lideri olarak atanan birçok arkadaş var ve bunlar bu konularda ciddi işler yapıyorlar. Yani her şey kolay kolay yasalaşmıyor. Her öneriyi, 5-10 arkadaş da olsak dikkatle inceliyor ve halkın zararına olacak yasaları engellemek için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

Peki Lordlar ve Baronesler ne kadar süreliğine Lordlar Kamarası’nda olabiliyorlar?

“Soylular” olarak bilinenler, istedikleri kadar orada görev yapabiliyor. Karar verdiklerinde ya da öldüklerinde, çocuklarına bu unvan geçiyor ve çocukları da aynı şekilde orada ölene kadar kalabiliyor.

Benim gibi “soylu” bir aileden gelmeyen ya da parti lideri tarafından atanan kişiler de hayatlarının sonuna kadar orada görev yapabilirler. Ayrılmak istediğimde, unvanım kalıyor ama çocuklarıma bu unvanı aktaramıyorum.

Lordlar Kamarası’nda sadece partileri ve soyluları temsil eden kişiler yok. Aynı zamanda İngiltere Kilisesini temsil eden Lordlar ya da herhangi bir partiden olmayan ve ülkeye üstün hizmetler yapanlar da var. Bunlar genelde, hukukçular, ekonomistler, doktor ve bilim insanları olabiliyor. Bunlar arasında, iyi tanınan işçi haklarını savunan hukukçu John Hendy, eski sendikacı Tony Woodley gibi isimler de var.

Bunları kimler atıyor ya da nasıl geliyor oraya?

Bunları da politik partiler öneriyor ya da atıyor. Lordlar Kamarası’nda bir komite var. Bu komite, önerilen ya da atanan kişilere bakıyor ve Lordlar Kamarası’na alınmasına karar veriyor. Yani her önerilen Lordlar Kamarası’na alınmıyor. Çoğu zaman, “kriminal bir suç işleyen, terör olaylarına karışan, yolsuzluk yapan ya da özellikle sosyal medyada paylaştıklarıyla olağanüstü tehlikelere kapı açan” olmadığı sürece Lordlar Kamarası’na alınıyorlar. Beni de araştırmışlardır.

O ortama ve formaliteler içinde en zorlandığım şey, her girdiğin odanın kapısını açan görevliler var. Üstelik kimse ismimizle hitap etmiyor. Lordlar için “My Lord” Baronesler için “My Lady” diye hitap ediyorlar. Buna hâlâ alışabilmiş değilim. Ama kural gereği bunu yapıyorlar. Çalışan görevliler için belki daha iyidir. Çünkü 600 kişinin ismini öğrenmek o kadar da kolay değil.

Kim hangi bakanlığı nasıl alıyor? Kim belirliyor?

Avam Kamarası’ndaki hükümet belirliyor. Lordlar Kamarası’ndaki Gölge Bakanlıkları da muhalefetteki parti belirliyor.

Her gün, Lordlar Kamarası Bakanlar Kuruluna 4 soru sorma hakkımız var. Bu soruları yazıp masaya bırakıyoruz. O sorular içinde 4 tanesi kura ile çekiliyor ve soru soran kişi sorusunu soruyor. Sorulan konu 10 dakikalığına tartışılıyor. Ben daha önce Kolombiya ile ilgili 2 soru sordum ve her sorduğumda konu ile ilgili 10 dakika konuştuk ya da kaygılarımızı belirttik.

Bunun yanı sıra, bazı ülkelerdeki duruma ilişkin parlamentonun herhangi bir odasında toplantı düzenleyebiliyoruz. Hatta heyetler oluşturup birçok ülkeyi ziyaret ediyor ve kendi hükümetimize de o ülke ile ilgili kaygı ve önerilerimizi sunuyoruz.

Aslında Türkiye ile ilgili de soru sormam gerekir. Çünkü Türkiye ile girilen finans ilişkileri, Türkiye’deki anti demokratik uygulamalar artık kaygı verir düzeye geldi.

Peki birileri size, “Christine bugüne kadar her zaman işçi ve emekçilerin haklarını savundun, sendikacılık yaptın. Yüzyılların monarşi gelenekleri ile oluşan, çoğunluğunun toprak ağaları ile zenginlerin oluşturduğu bir yerde ne işin var?​” diye eleştirse ne dersiniz? Ya da böyle eleştiriler aldınız mı?

Birçok kişi bana aynen böyle dedi ve eleştirdi. Zaten benim aklımın ucundan geçmezdi benim bir gün Lordlar Kamarası içinde olacağım. Ama ben Kasım 2019’da Barones oldum. Hatırlarsanız genel seçimlere az kalmıştı. Ben ve şimdi Lordlar Kamarası’nda olan birkaç arkadaşım, Jeremy Corbyn’in liderliğinde bir İşçi Partisi iktidarı için tüm gücümüzle çalışıyorduk. 

O zaman Corbyn, yasal bir düzenleme ile Lordlar Kamarası’nın işleyişini değiştirecek ve büyük toprak sahipleri, zenginler ve kendine soylu diyenlerin istedikleri gibi burada oturmayacak ve gerekirse Lordlar Kamarası için de halkın oylama yapmasını isteyecekti.

Bunu yapabilmek için de Lordlar Kamarası’nda bunu gündeme getirecek ve hayata geçirecek kişilere ihtiyaç vardı. Jeremy bana ilk söylediğinde, ben teredütle baktım ve Jeremy istediği için kabul ettim. Ama Jeremy bana şu soruyu da sordu: Lordlar Kamarası’nın fesh edilmesi için yapılacak oylamaya evet diyecek misin? Ben de elbette dedim.

Asıl olarak iki sebepten girdim oraya. Birincisi, Jeremy Corbyn’in benden bir istekte bulunmasını reddedemezdim. İkincisi, Jeremy’nin başbakan olması durumunda, oranın tamamen bambaşka bir Lordlar Kamarası olmasını sağlamak.

Evrensel'i Takip Et