Berlinale’den sinemaya jest
72. Berlin Film Festivali’nde yer alan “Coma”, pandemi döneminde sinemanın jestlerine ihtiyaç olduğunu söylüyor. Festival, bu jestleri salonlarda görmenin önemini de akla getiriyor.

Fotoğraf: Basın görseli
Nil KURAL
“Kış soğuk ve sert geçse bile bahar gelir. Doğa hep yeniden yeşerir”. 72. Berlin Film Festivali’nin öne çıkan filmlerinden “Coma”nın Yönetmeni Bertrand Bonello’nun filmin açılışında kızı Anna’ya pandemiyle ilgili yazdığı mektuptaki bu cümleler, pandemi dönemi kötü bir kış geçiren ve toparlanmaya çalışan sinema endüstrisinin hallerini de temsil ediyor. Bonello, festivalin yaratıcı anlatımlara yer veren yarışması Encounters’da yer alan makale filmi “Coma”yı 18 yaşına pandemi sırasında giren kızı Anna’ya adamakla kalmıyor, onun dünyasını hayal ediyor: Filmde genç bir kızın karantinada geçirdiği anlar, Barbi bebekler arasındaki pembe dizi diyaloglarından Zoom’daki arkadaş toplantılarına, ormanda kayıp ruhların gözüktüğü tuhaf rüyalardan takip edilen bir Youtuber’la kurulan bağa uzanıyor. Fransız Yönetmen Bonello, pandeminin yarattığı boş zaman arafından ve bu ruh halinden çıkmak için sinemanın sunduğu küçük jestlerine ihtiyacımız olduğunu söylüyor.
Pandemi sırasında evlere hapsolan film izleme deneyiminin salonlara dönebilmesi için Berlin Film Festivali büyük bir risk aldı. Pandemide sayıların hayli yüksek olduğu bir dönemde aynı yılın öncül festivalleri Sundance ve Rotterdam gibi salt çevrim içi formatına dönmemekte ısrar eden Berlinale, konuklarını ve filmlerini salonlarda ağırlıyor. 10 Şubat’ta başlayan ve 16 Şubat’ta ödüllerin dağıtılacağı süresi kısalan festivalde, izleyiciler için üç aşı veya kovidi yakın zamanda geçirmiş olmak öncül şart. Buna ek olarak basın gösterimlerinde basın mensuplarından günlük negatif test sonucu da bekleniyor. Salonlara yüzde 50 kapasiteyle ve sadece çevrim içi alınan biletlerle girilebildiği festivalde, film başlamadan önce test sonucunu gerilim içinde bekleyen basın mensupları alışıldık bir görüntüye dönüştü. Sinema endüstrisi yayını Screen Daily’e göre yapılan 2 bin 700 testte 50 pozitif sonuç gelmiş. Belli bir grubu sürekli testle kontrol eden ve geçen yılki gibi çevrim içi değil, sadece fiziksel gösterimlerle devam eden festival, önceki yıllara göre boş.
Geçmiş Berlinale’lerin birçok insanın evlerine döndüğü festivalin son günlerinde “kimse kalmadı” cümlesine eşlik eden hüzün, daha az katılımın olduğu bu yılın yeni normali. Ancak insanlar arasındaki diyaloglara kulak kabarttığınızda şu anlaşılıyor: Geçen yıl çevrim içi düzenlenen ve evlerde kanepelerde takip edilen festival, kimseyi memnun etmemiş, hoş bir tat bırakmamış. Filmleri takip etmek günlük testler ve önceden ayırtılan biletlerle daha zor olsa da sinemanın jestlerinin hakkı; karşılaşmalar, ortak izleme deneyimi ve filmler hakkında diyalogla veriliyor ve Berlin bu yıl pandeminin ortasında sıkı önlemler eşliğinde bunu sinemaseverlere geri verdi.
İzleme deneyimi geri döndü dönmesine ancak yılın sinema hasatı yaratıcılık anlamında nasıl, filmler araftan çıkabilmiş mi? “Coma”nın şimdilik festivalin en çok konuşulan filmlerinden olduğu kesin, Bonello sadece kızı Anna’ya değil, yaratıcı anlatımlara hasret izleyicilere de ‘büyük bir jest’ yaptı. Ana yarışmadaki usta yönetmenlerden Claire Denis, yeni filmi “Both Sides of the Blade”de gözde oyuncularından Juliette Binoche ile yeni bir iş birliğine imza atıyor ve bir ilişkiyi mercek altına alıyor. Denis’nin kariyerinin zayıf bir halkası olan “Both Sides of the Blade”in geleceğe kalacak yanı pandemi maskelerinin gündelik hayatın bir parçası olarak geçtiği zamanın kanıtını sunması olacak gibi gözüküyor. Avusturyalı Usta Yönetmen Ulrich Seidl, ana yarışmada yer alan yeni filmi “Rimini”de otellerde şarkı söyleyen ana karakteri Richie Bravo üzerinden bir kez daha karanlık bir Avrupa portresi çiziyor. Irkçılığın nesilden nesle aktarıldığı sıradan insanların ön yargıları üzerinden ilerleyen ve Bravo ile çok ilginç bir ana karakter yaratabilen film, yeni nesille bir şeylerin değişebileceğine dair bir umut da taşıyor.
Henüz büyük bir heyecan yaratan bir filmin izleyiciyle buluşmadığı ana yarışmanın dikkat çeken diğer bir filmi Meksika yapımı Natalia López Gallardo imzalı “Robe of Gems” bir ilk film için büyük bir başarı olarak yorumlanabilecek olgun anlatımıyla Meksika’daki şiddet, kayıp atmosferini yansıtıyor. Karakterlerin olaylarla ilgili bilgi eksikliğini sinema diline uyarlayan film, 16 Şubat’taki ödüllerde ismini duyurması muhtemel bir ilk film.
Evrensel'i Takip Et