29 Eylül 2021 00:09

“Büyük Menderes ölürse, Ege ölür!”

Çok değil on yıl sonra her birimizin anlatacak nehir boyunda balık tutma, yüzme öğrenme gibi çocukluk ve ergenlik hikayemiz de kalmayacak. B. Menderes biraz da bu yüzden yok olacak.

Kufi Çayı 10 yıl arayla! Yaklaşık aynı mevsimler. Kimi jeolojik araştırmalar, bu nehrin B. Menderes akıntısını oluşturan asıl su kaynağı olarak niteliyorlar. | Fotoğraf: Yaşar Tok ve Dr. Öğretim Üyesi Gürçay Kıvanç Akyıldız

Paylaş

Yaşar TOK
Gazeteci-Yazar

B. Menderes’in kirliliği üzerine somut olarak yazılabilecek satırlar, toplamda birkaç sayfayı geçmeyecek denli belirgindir, net ve kavranabilirdir. Buna söz konusu kirliliğin kaynakları da dahildir. Öte yandan, B. Menderes için yazılabilecek hikayeler ve betimleri de içeren tuğla kalınlığında bir kitap ortaya çıkarmak mümkündür. Çünkü o kadar eski ve o kadar birikmiş hayatlar toplamıdır. Herkesin bir öyküsü vardır ve bu öyküler, Büyük Menderes demektir.

Kimimiz yüzmeyi, kimimiz balık tutmayı, kimimiz hayvan sulamayı, kimimiz yavuklu ile gizlice çay başında buluşmayı, kimimiz türküler dizip ağıtlar yakmayı B. Menderes’te öğrenmiştir. Yıkanmayı, temizliği bize nehir öğretmiştir. Nehir boyunda yaptığımız haylazlıklardan dolayı bazen kötek yemiş, bazen azarlanmış, bazen de yalan söylemişizdir. Bugün yaşadığımız kentin orta yaşa merdiven dayamış her bireyi için B. Menderes ayrı bir hikaye, ayrı bir hatıratı, hayatta olan ya da olmayan ebeveynleri ile bu yaşta nostaljik ilişkiler kurabileceği yegane çocukluk zamanına dönme anlamı taşır.

Eğer, özel toplantılarımızda anlatmayı pek sevdiğimiz Büyük Menderes hikayelerimizi geri almayı şimdi istemezsek, öyle görünüyor ki, o hikayeler bundan sonra asla geri gelmemek üzere yitip gidecek. Öykülerimizi geri istemek B. Menderes’i geri istemek, onu yaşatmak ve gelecek kuşakların kendi öykülerini yaşayabilecekleri bir kadim su yolunu miras bırakmak demektir. İşte sadece bu nedenle bile, Büyük Menderes öykülerimizi geri istemek ve almak için henüz o kadar geç kalmış sayılmayız!

B. Menderes’in kirletilmesinde ve kurumasında önceki bölümlerde saydığımız faktörlerin tümü etkilidir. Ne var ki bu faktörlerin kirlenmedeki rol ve düzeyleri birbirine eşit değildir. Özellikle büyük kentlerin endüstriyel ve yerleşim atık suları diğer kirleticiler karşısında baskın rol oynarlar. Endüstriyel atık sular ise kentsel atık su deşarjlarından daha güçlü kirletici etkisine sahiptir.

Somut biçimde ele alırsak; B. Menderes’i besleyen iki ana koldan, Uşak Banaz Çayı[1] ve Denizli Çürüksu Çayı’ndan gelen endüstriyel atık sular, orta havzadan başlayarak denizle buluştuğu deltaya kadar etkisini yitirmeden devam ettirir. Su yolu üzerindeki diğer bileşenler, özellikle Nazilli ve Aydın kentsel-sanayi atık suları, kirlenmeyi tazeleyen bağlantılardır. Çürüksu, B. Menderes’e bağlandıktan sonra yaklaşık 80 km kadar yol alır ve bu süre zarfında kısmen seyrelir. Ne var ki bu seyrelme temizlenmeyi sağlamaz. Özellikle daha aşağı havzanın başında kurulu bulunan jeotermal enerji tesislerinden başlayarak, aynı tür işletmelerinin deşarj edemediği suyun neredeyse denize kadar B. Menderes’e karışmaya devam etmesi, suyun değerlerinin dengelenmesini önler. Tuzluluk, sıcaklık artışı ve oksijen, Ph değerlerindeki düşüklük devam eder. Aşağı havzanın en önemli besleyici kaynakları Dandalaz, Akçay ve Çine Çayı’dır. Ne var ki her üç nehrin üzerinde devasa enerji ve sulama barajları yer almaktadır ve bu durum mevsimine göre (genellikle yaz ve sonbahar) çay yollarındaki canlı yaşamını dahi besleyecek kadar su salınmasına fırsat vermez. Bu su azlığının yol açtığı ek sonuç, B. Menderes Nehri’nin Aydın ovası içindeki yolculuğu boyunca yüklendiği yeni yükleriyle denize kadar kirliliğini sürdürmesidir.

Bu arada kentsel atık sular son yıllarda atık su arıtma sistemleri ile kontrol ediliyor olmasına rağmen, nehir üzerinde yer alan her yerleşimin deşarj alanı B. Menderes olmaktadır. Fiziki, kimyasal ve organik işlemden geçen atık suyun temiz kalıp renk ve koku seyrelmesine uğraması için sonraki yolculuğunda temiz kaynaklarla buluşması zorunludur. Oysa B. Menderes’te tam tersi bir süreç gözlenir. Kısa veya uzun her merhalede başka kirletici bileşikler devamlı nehre karışır. Bu ise yükün seyrelmesi değil, artmasıyla sonuçlanır. Şimdilerde B. Menderes’te olan biten budur.

Nehrin yukarı havzasından ve tarım kimyasallarının rolünden söz etmedik. Çünkü yukarı havza olarak nitelenen Dinar-Baklan arasındaki yüzey kirlenmesinin yükü, diğerleriyle karşılaştırıldığında bir hayli marjinal kalır. Bu bölgedeki en önemli açmaz, Kufi Çayı’nın kurumasıdır. Çünkü tarihçesinde de değinmiştik, Kufi Çayı aslında B. Menderes’in gerçek kaynağıdır. Son on yıl içinde nehirden geriye sadece susuzluktan kurumuş çatlak bir zemin kalmıştır. Bunun nedeni ise, Afyon’a bağlı Sandıklı ilçesi civarlarındaki Kufi’ye su sağlayan kaynak derelerinin, DSİ tarafından göletler yapılarak kurutulmuş olmasıdır. Şu anda Akdağ yaylalarında yer alanlarla birlikte tam 14 adet (bu benim tespit edebildiğim) gölet yapılmış olup, yaz kış suyu tutmaktadır. Gerekçesi tarımsal sulamadır. Ancak koca bir havzayı kurutmayı göze alarak yapılmaktadır bu. Akdağ tokalı kanyonu kurumaya yüz tutmuştur. Bu kanyondan gelen su, Homa (Gümüşsu) şelalesini beslemekte ve Çivril Akçay’ına su sağlamaktayken, Akçay çoktan kurumuş durumda olup, Homa şelalesi ise cılız bir akıntıyla kuruyacağı günleri beklemektedir.

Bu bölgedeki başka bir faktör, vahşi sulama olarak bilinen, kanallardan çekilerek yapılan doğrudan yüksek debili ürün sulamasıdır. Damlama sulama sistemi kısmen yerleşmiş olsa da, yaz aylarındaki aşırı su harcamasının önüne geçecek düzeye gelememiştir. Sorunun muhatabı yerel çiftçiden çok, il ve ilçelerdeki ziraat odaları ve tarım müdürlükleri ile “Sulama Birlikleri” adı altındaki mafyatik[2] su dağıtıcılarıdır. Su tarım kesimine bir rant değeri üzerinden verilmektedir.

Tarım kimyasalları olarak bilinen, ürün gelişme döneminde ziraatçının bitki zararlılarına karşı kullandığı ilaç atıkları, tarım yapılan tüm arazilerin başka bir problemidir. Yönlendirme yapması gereken ziraat müdürlükleri olmasına karşın, ilaçlamayı planlayan ama ilaç artıklarını planlamayı beceremeyen bir durum sergilemektedirler. Her yağmur bir yandan bereket taşıyıcı olurken, diğer yandan bitkilerdeki kimyasal atık ve artıkların toprağa ve yer altı sularına karışmasıyla, nehirlere akmasıyla sonuçlanmaktadır.

Son bir noktanın altını çizmeden geçmeyelim. İklim bozunması olarak nitelediğimiz ekolojik değişimin en önemli sonuçlarından birisi, doğanın yağış dengesizliğidir. Özellikle 2021 yazında Avrupa’dan Kanada’ya, Hindistan’dan Japonya’ya sıkça tanık olduğumuz bu dengesizliğin en yakın örneği Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında yaşanan felaketlerdir. Çoğunlukla sera gazı salınımına bağlı olarak ortaya çıkan bu küresel felaketlerle birlikte gelen daha kalıcı bir sorun, yoğun kent yerleşmelerine ait sınıflanmamış atıkların, sel sularıyla derelere ve büyük nehirlere kontrolsüz biçimde ulaşmasıdır.

SONUÇ

İlk kez 2014 yılında çıktığımız sahada tam olarak yedi yıldan beri nehri gözlüyor, yayımlanan yazıları, haberleri biriktiriyor, nehir yolunda yaşanan gelişmelere dikkat kesiliyoruz. B. Menderes üzerinde, su kültürü, kirlenme ve fauna üzerine çalışan bilim insanlarıyla irtibatımızı sürdürüyoruz. Kültürel çalışmalara itinayla yaklaşıyor, kamuoyuna yönelik inisiyatif türü platformlara yakın olmaya özen gösteriyoruz.

Bu ve benzer sebeplerle “Büyük Menderes Ölürse, Ege Ölür!” tespitinin kesinlik ifade ediyor olmasının rahatsız ediciliğinden gocunmuyoruz. Aksine bu vurguyu daha çok yapmak ve muhtevasındaki acı gerçeği duyumsatmak gerekiyor. Yerel nehir yolu gezilerimizde sıkça duyduğumuz öyküler ve anlatılar giderek azalmaya başladı. Çok değil on yıl sonra bu anlatılardan geri kalanlar da yok olmaya yüz tutacak ve her birimizin anlatacak nehir boyunda balık tutma, yüzme öğrenme gibi çocukluk ve ergenlik hikayemiz de kalmayacak. B. Menderes biraz da bu yüzden yok olacak. Belleklerde! En kötüsü de bu değil mi?

Kirletilmiş nehir

TEŞEKKÜR

Büyük Menderes Nehri üzerine sürdürdüğümüz gezi yazılarımız ilk olarak 2014 yılında başladı. Yaklaşık 13 aylık bir sürece kesintili olarak yayılan bu geziler sonucu binlerce fotoğraf ve yaklaşık 200 sayfalık içerik metni ortaya çıktı (bkz. www.denizlihaber.com, “Ölmeye Yatan Nehir.”) O dönem hayli ilgi toplayan bu yazılarımız, son olarak geçen yaz başında (2 Haziran itibariyle) yaptığımız gezilerle sürdü. Yaklaşık 10 haftalık yazı dizisine konu olan son gezimiz de dahil, yedi yılı aşkın süreden beri Pamukkale Üniversitesi Biyoloji Bölümünün bilimsel desteği hiç eksik olmadı. Bölümün kıdemli hocalarından ve Büyük Menderes üzerinde 40 civarında örnekleme istasyonunda 20 yıla yakın zamandır ekibiyle birlikte çalışan Prof. Dr. Mustafa Duran, en büyük destekçimiz oldu. Yazılarımızı okudu, uyarılarını yaptı, bilimsel gelişme ve çalışmalarının ilgili kısımlarını paylaştı. Beraberinde Dr. Öğretim Üyesi Gürçay Kıvanç Akyıldız’la birlikte sahada bizimle oldu, ölçüm yaptı, numune topladı. Hala Hoca’nın bilimsel ‘gölgesi’ni üstümüzden eksik etmediğini belirtelim. Kendisine şükran borcumuzu içtenlikle ifade etmek isterim.

Bu yaz aylarındaki gezi yazılarımızda saha ortağımız aynı bölümden Dr. Öğr. Üyesi Gürçay Kıvanç Akyıldız oldu. İki ay boyunca, fırsat buldukça gezdik, o numune toplayıp ölçüm yaptı, ben fotoğraflayıp gözlemlerimi yazdım. Sonra da oturup ikimiz birlikte bu yazıları edisyon halinde yayına hazırladık. Gürçay Hoca’nın düzeltmeleri, bilimsel açıklamaları ve uyarılarından hayli yararlandım. Mustafa Hoca ve Gürçay Hoca ile hala irtibattayız ve her tür gelişmeyi birlikte gözleyip paylaşmaya devam ediyoruz.

Küçük bir not daha iliştirerek nokta koyalım: “Denizli B. Menderes İnsiyatifi” bileşenlerinin konuya ilgisine yakından şahidim. Son dönemde başlattıkları imza kampanyasının yanı sıra, dernekleşerek tüzel kişilik kazanıp sürece müdahil olma çalışmalarını daha örgütlü biçimde sürdürmelerinin önemini anmadan geçmek istemiyorum.

Bir de Aydın’da, Kızılcaköy ve civarında yıllardır jeotermalin toprağı ve tarımı, zeytinlikleri, incir ağaçlarını, narenciye bahçelerini vahşi biçimde yok edişine, re enjeksiyon yapılamayan suyun tarım arazılerine ve B. Menderes’e salınmasına seyirci kalmayıp ısrarla dişten tırnağa direnen kadınları var! Onlara da kocaman bir selamımız olsun.

***

Büyük Menderes üzerine yazdıklarımız tarafından oluşan metin külliyatı, Nehir üzerine yapılan çalışmaların literatürüne yarar sağlar mı bilmem. Ancak, anlaşılan o ki, bundan sonra yazılacak hiçbir satır tek başına nehri ve havzayı kurtarmada etkili olmayacak, fazlası gerekiyor. 2010’lardan beri duyarız ve tartışırız; “Bakanlık Büyük Menderes havza kurtarma planı hazırlatıyor.” Artık kabak tadı veren bu durumun bundan sonrası için yararı olacağına inanası gelmiyor insanın. Hele nehir artık yaz aylarında kuru bir dere yatağını andırmaya başlamışken! O nedenle sorun gezmek, yazmak çizmek ve uyarmak mevzisinde beklemeyi çoktan aştı. Bundan sonrası için bölge topraklarında yaşayan ve nehir suyunu ekmeğine katık yapanların sahiplenmesi olmaksızın Büyük Menderes ölümün eşiğine doğru hızla sürüklenmeye devam edecek. Çevreci, ekolojist ya da başka bir tanımla nitelediğimiz gönüllü insanların dışsal katkısı da, tıpkı yazmak düzeyinde etkili, yani genel anlamıyla etkisiz kalacak. Tıpkı bizim yazmamız gibi, onların mücadelesi de gereksiz değil elbette. Belki de fitili ateşleyen olacaklar ama gerisini getirmek hep birlikte olacak.

Büyük Menderes Nehri ve havzasını, yani iç Ege’den kıyı Ege’ye kadar tüm bölgeyi kurtarmanın başka hiçbir yolu yok!

[1] Banaz Çayı’na Uşak sanayi atıklarını, 33 km’lik yolculuktan sonra Ulubey Kanyonu ortasından akarak ulaşan Dokuzsele deresi taşımaktadır. PAÜ Biyoloji Bölümü öğretim Üyeleri Mustafa Duran, Gürçay Kıvanç Akyıldız ve arkadaşları, Dokuzsele deresi ile Banaz Çayı birleşme noktasındaki mikro canlılar üzerinde yaptıkları araştırma sonuçlarıyla ilgili olarak 2018 yılında yayımladıkları makalede, makro canlı organizmaların ağız yapılarında bozulma keşfetmişlerdir. Ayrıca aynı bölgede sulanan küçükbaş hayvanların muhtelif rahatsızlıklarını gözlemişlerdir. Konunun besin zinciri halkaları vasıtasıyla nasıl bir etkileme silsilesine meydan vereceğini düşünmek bile ürkütücü geliyor insana. İlgili makaleye “Mentum Deformities of Chironomid Larvae as an Indicator of Environmental Stress in Büyük Menderes River, Turkey” başlığıyla (ISSN 1995-0829, Inland Water Biology, 2018, Vol. 11, No. 4, pp. 515–522. © Pleiades Publishing, Ltd., 2018) kaynağından ulaşılabilir.

[2] “Mafyatik” öylesine ifadelendirilmedi. Birkaç yıl önce, Denizli’nin Çal İlçesine bağlı Aşağı Seyit Mahallesi sakinlerine, bölge sulama birliğinin silahlı 30-40 kişilik ekibinin yaptığı baskın haberlerine dönemin internet gazeteleri sayfalarından hâlâ ulaşılabilir. Bu silahlı baskın adliyede dava konusu olmuştu.

ÖNCEKİ HABER

CHP Denizli Gençlik Kolları Başkanı Odabaşıoğlu serbest bırakıldı

SONRAKİ HABER

Roboski Katliamı'nın 117'nci ayında da adalet talep edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...