AKP’nin icraatları

Gerçekten saymakla bitmez. Hatta bazı icraatları var ki şeytanın bile aklına gelmez. 20 yıldır ülkeyi, 25 yıla yakın İstanbul’u yönetenler, bir de utanmadan ülkeyi getirdikleri halden memnun olmadıklarını söylüyorlar. Son hafta duyduk ama inanamadık. Cumhurbaşkanı, dikey mimariye ve dere yataklarındaki yapılanmaya karşı olduğunu söyledi. Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz.

Bu ülkede, bu iktidarla geçen her dakika; aklımızla alay edildiği hissi uyandırıyor ben de. İşlerine gelmeyen her şeyin bir kılıfı hazırlanıyor. Örnekler mi? Artık açıklanmayan Sayıştay raporlarına göre, tıbbi cihazlar konusunda devlet yani SGK fahiş fiyatlarla zarara uğratılıyor. İthal ürünlerin gümrük giriş fiyatları ile SGK’ya satış fiyatları arasındaki fark yüzde 1500’leri geçiyor. Yıllardır söylüyoruz, AKP sağlıkta dönüşüm programı ile önce sağlıkta dönen parayı 10 kat arttırdı. Yıllardır yenilenmeyen hastaneler yenilendi. Halkın gözünde sanki bir iyileştirme gibi görünen bu durum, aslında milyarlarca paranın yandaşlara peşkeş çekilmesiydi. Halk memnun, AKP memnun, yandaş memnundu. Ama değirmenin suyunun sonsuz olmadığı ortaya çıkınca, artık halk mutsuz. Yıllardır fahiş fiyatlarla tıbbi ürünleri devlete satan yandaşlar, paralarını alamayacak hale gelince, ürünleri ithal etmekten vazgeçti. Özellikle yüzlerce ortopedi ve beyin cerrahisi ameliyatları malzeme yokluğu nedeniyle ertelenmekte, şu günlerde.

Sağlık bakanının icraatları ise hep evlere şenlik. Sağlık bakanı, Bilim Kurulu onayı olmadan aldığı ya da iki günde bir değişen kararlarla pandemi sürecini götürmeye çalışıyor. Gerçek ortada, daha eylüle gelmeden ölümler 200’lere dayandı. Biz hâlâ bırakın velileri, yüz yüze eğitime katılacak öğretmenlerin aşı sorununu çözemedik. Aşı yaptırmayan öğretmenler ödüllendiriliyor. Parasını devletin vereceği, haftada iki kez yapılacak PCR testleri ile bu öğretmenler mesleklerini icra edecekler. Bu ülkede yurttaş sorumluluğunu yerine getiren değil, tersine getirmeyen ödüllendirilir.

Ancak, gerçekten ödüllendirilmesi gerekenler ise cezalandırılır. Örnek yine Dokuz Eylül Üniversitesinden. Üniversitenin rektörü yine insan avında. Üniversitedeki mesleğini yerine getirmenin yanında ayrıca bir de sendikal örgütlenme için emek veren, ancak AKP yandaşı olmayan sendikaların işyeri temsilcileri tek tek cezalandırılıyor. Daha önce de bu köşede yazmıştım. SES işyeri temsilcisi arkadaşımız Günseli Uğur önce sürgüne gönderilmiş, ancak mahkeme kararı ile geri dönmüştü. Bu durumu içine sindiremeyen rektör; sevgili Günseli ile birlikte SES üyesi Arzu Sert’i Mart ayında haksız hukuksuz açığa alınmıştı. Bu durum fiilen sürerken, rektör bu sefer de Genel Sağlık-İş Sendikası işyeri temsilcileri Murat Boran ve Hasan Kutluay’ı sürgüne gönderdi. Makama geldiği günden beri, tek bir bilimsel başarı ile anılmayan bu rektörün son icraatlarından biri de yabancı kontenjanlarını yüzde 1.5’dan, yüzde 47’e çıkarmaktı.

Halka ve ülkeye bu denli zarar veren bu kişilerin hukuki yollardan hesap vereceği günleri özlemle bekliyorum. İnanıyorum ki hiçbir kötülük ya da karanlık sonsuza kadar sürmeyecek. Sağlıkla kalın.