22 Haziran 2021 00:16

Balıkçılar müsilajın etkilerini anlattı: Marmara'da bu yıl balık olmayacak

Müsilaj sorununu konuştuğumuz balıkçılar, denizde balığın, hareketin, devinimin kalmadığını belirten balıkçılar “Bu yıl balık olmayacak, balıkhanelerin yarısından fazlası kapalı” diyor.

İzmit | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Seçkin SAĞLAM
Çanakkale

Başta Marmara ve Kuzey Ege olmak üzere, denizleri ve canlı çeşitliliğini tehdit eden müsilaj kabusu artarak devam ediyor. Birçok alanı olumsuz etkileyen müsilaj sorununu balıkçılarla konuştuk. Balıkçılar, son yıllarda denizlerde artan kirlilik, deniz suyu sıcaklığındaki değişimler ile zaten denizlerin ölme noktasına geldiğini, müsilajın da bu durumun bir sonucu olduğunu ifade ediyor. Balıkçılar, denizler bu durumdayken, “Kanal İstanbul” yapımını ise; “Şu aşamada Kanal İstanbul yapılırsa ölürüz. Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor” dediler.

"BALIK SATILMIYOR, BALIKHANELERİN YARISI KAPALI"

Çanakkale’de balıkçılık yapan Tamer Erbil su yüzündeki müsilajın, buz dağının görünen yüzü olduğunu denizin dibinin çok daha kötü olduğunu söylüyor. Çapari balıkları denilen, denizin 45-50-60 metrelerinde görülen balığı tutamadıklarını belirten Erbil şunları söyledi: “Bu yıl balık olmayacak. Şu anda bizim av alanımız olan, batık gemi ve taşların üzeri tamamen müsilajla kaplanmış durumda. Biz balık tutamıyoruz. Bundan iki ay önce balık tuttuğumuz yerlerde, şu anda müsilajdan dolayı balık yok. Dalgıçlar Gökçeada’ya girdiler, Bozcaada’ya girdiler, taşlar tamamen müsilaj kaplanmış durumda, balığın canlılığı, hareketi, devinimi hiçbir şey kalmadı. Müsilaj korkusundan dolayı insanlar balık yememeye başladı. Bizim balıklarımız satılmıyor. Balıkhanenin yarısının dükkanı kapalı. Canlı balık reyonumuzda balık satışı olmuyor. Balık popülasyonu bitti. Bizim şu an sardalya, uskumru tutmamız lazım, yok oldu balıklar. Mercan, sinarit balıkları, pullu balıklar yok. Nara Burnu’nda çipura balığı avlarsınız bu sezonda, o balık yok. Niye? Nara Burnu’nda dibe çökmüş müsilaj ve balık popülasyonu yok olmuş” dedi.

"MÜSİLAJ TEKNELERİN ÇALIŞMASINI ENGELLİYOR"

Müsilajın motorların filtrelerini tıkadığını, makineleri çalıştıramaz hale getirdiğini belirten Erbil, akıntının en yoğun olduğu Nara Burnu’nda bile müsilaj kaplandığını belirtti. Deniz yüzeyindeki temizliğin işe yaramayacağını düşünen Erbil, “Marmara’dan bu tarafa akın akın geliyor. Erdek Körfezi’nden, Gemlik’ten, daha da ötelere gidelim İstanbul/Kınalıada’nın olduğu yerler tamamen müsilaj. Buradan göçe giden kalamar balıklarının, diğer balıkların yumurtaları ölmüş demek, küçük balıkları ölmüş demek bu. Limanın içinden 200 kilo torik balığı çıkardım, kulağına müsilaj girmiş ölmüş. Arkadaşlarım palamut çıkardı. Umut verici bir durum yok ortada” dedi.

"UZAK DOĞU’YA İHRAÇ EDİLEN DENİZ PATLICANLARININ
AVLANMASI YASAKLANMALI"

Bilim insanlarının müsilaja karşı bakteri üretimi konusundaki çalışmalarını takip ettiklerini dile getiren Tamer Erbil, “Bakteri üretimi ile ilgili gelişmelere çok sevindik. Ancak sonrasını bilemediğimiz için, sonrasına dair herhangi bir araştırma olmadığı için şüphelerimiz var. Yani bakteri müsilajı yok edecek deniyor, tamam ama müsilajdan sonra bakterinin nasıl bir etkisi olacak, denizin doğal yaşamına ne tür etki edecek. Bunlar bilinmiyor.  Bana göre devletin bir an önce, ‘deniz patlıcanı’ veya ‘denizhıyarı’ dediğimiz, denizin dibinde yaşayan günde 350-400 ton suyu temizleyen, yürümesiyle beraber denizin dibini havalandıran bu canlıların avlanmasının yasaklanması lazım. Devlet destekli iki tane firma, Uzak Doğu’ya ihracat yapıyor. Bizim çevremizde, Gelibolu’dan Kumkale’ye kadar denizhıyarları bitti. Zamanında kaçak midye avcılığına göz yumuldu, midye kalmadı denizde. Denizin olağan döngüsünü sağlaması için müdahalede bulunulmalı” dedi.

"BALIKÇILARA HİÇBİR ŞEY SORULMUYOR"

Çanakkale’de olta balıkçılığı yapan Ergin Taneri ise, boğazın müsilaj öncesi durumuna dikkat çekerek, “Müsilajdan önce çok yoğun bir denizanası akını vardı. Denizanası çekilir çekilmez, ağ avcılığı yapan arkadaşlardan müsilajla alakalı duyumlar almaya başladık ve gün geçtikçe arttı. Şimdi sıcaklıkların artmasıyla daha da fazlalaştı. Bilim insanları bu konuda araştırmalar yapıyorlar, onlara saygımız sonsuz, Mecliste araştırma önergeleri veriliyor, kamu kurumları, belediyeler bir şeyler yapıyorlar ama, balıkçıya sorulan hiçbir şey yok.  Yapılan araştırmaların, balıkçıların gözlemlerine dayanarak ilerlemesi çok önemli olacaktır. Bize kulak veren yok. Siz denize yazdan yaza yüzmek için giriyorsunuz, ama ben yaz-kış içindeyim. Bizim gözlemlerimize değer verilmesi lazım. Mesele denizanası konusu… Müsilajın denizanasıyla arasında bir bağlantı var mı yok mu konusu şimdi araştırılıyor, ama biz bunu çok daha önceden biliyorduk” dedi. Deniz sıcaklığında da çok önemli değişikliğin olduğunu belirten Taneri, “Geçmiş yıllardaki kış döneminde (aralık-ocak-şubat), deniz suyu sıcaklığı 7.5 derecede seyrediyordu. Bu yıl, 10.5 derecenin altına düşmedi. Hal böyle olunca, soğuk su ile hareket eden balık Çanakkale Boğazı’na girmedi. Belki de Çanakkale Boğazı’nın tarihinde ilk defa, lüfer ve çinekop balığının en az tutulduğu sezonlardan birisini de yaşadık böylece. İnanılmaz bir gelir kaybı oldu” ifadelerini kullandı.

"DENİZİN ÜZERİNDE ZİRAİ İLAÇ KUTULARI GÖRDÜM,
YÜZLERCE, BİNLERCE…"

“Denizlerin bu durumunda çevresel atıkların da etkisi çok fazla” diyen Ergin Taneri, “Mesela termik santraller; Onların denize saldığı sıcak suyu ne yapacağız? Biz zaten denizlerin ısınmasından şikayetçiyken, bir de böyle bir olumsuz etkiler var. Ergene Havzası’na, onlarca fabrika atık bırakıyor. Marmara Denizi’ne dökülen tüm derelerin, çok acil bir şekilde ıslah edilmesi gerekiyor. Özellikle bu yıl, çok şiddetli yağmurlardan sonra biz bir hafta denize çıkamadık. Neden biliyor musunuz? O derelerden inanılmaz bir atık geldi. Ben kendim yaşadım; denizin üzerinde zirai ilaç kutuları gördük, yüzlerce, binlerce… Bunlara engel olamadığımız sürece biz bu işin içinden çıkamayız. Su akıyor, alır götürür mantığı ile olmaz bu.

"KANAL İSTANBUL YAPILIRSA ÖLÜRÜZ"

İktidarın Kanal İstanbul ısrarının balıkçılığı öldüreceğini ifade eden Ergin Taneri, “Yapılırsa ölürüz. Bu kadar net! Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor. Kanal İstanbul denizler arası döngüyü daha da bozacak. Üst taraftan akıntıyı şiddetlendireceksiniz belki, ama alt taraftan aynı hızda olmayacak. Karadeniz’deki kot farkı düşecek. Çünkü o su oradan aynı şekilde geçemeyecek. Bakın şu anda devasa bir boğaz blokunun içerisinden, bir tarafa yüzde yüz geçen, aşağıya doğru yüzde on ile gidiyor. Çünkü kot farkı var. Yukarıya doğru aynı hızla çıkamıyor. Kanal İstanbul’da da çıkamayacak. Karadeniz’in zaten oksijenli olmayan suyunu biraz daha hızlı bir şekilde Marmara’ya salacaksınız. Zaten Marmara can çekişiyor. Bakın 200 metreden sonra canlı hayatının olmadığı Karadeniz’den bahsediyoruz” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Türkiye'nin en büyük sağlık işletmesi Danimarkalı ISS'e satılıyor

SONRAKİ HABER

Evi ateşe veren erkek, eşini katletti, çocuğu ağır yaralı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...