10 Mayıs 2021 00:15

Şam’a Suud Büyükelçiliği!

Geçtiğimiz hafta Arap coğrafyasında önemli bir gelişme yaşandı. Suudi İstihbaratı Başkanı Halid el Humaidan Suriyeli mevkidaşı Ali Memluk ile başkent Şam’da görüştü.

Fotoğraf: Elizabeth Arrott/VOA

Paylaş

Kays ABBAS

Ortadoğu coğrafyası; bazı temel kamplaşmalara sahip olsa bile, yeni oluşan dengelere göre ilişkilerin yeniden tesis edilebildiği bir coğrafya olarak tanımlanır. Geçtiğimiz hafta Arap coğrafyası, diplomatik açıdan tam da bu tanımı doğrulayacak gelişmelere tanıklık etti. Bunların en önemlisi Suudi İstihbaratı Başkanı Halid el Humaidan’ın, Suriyeli mevkidaşı Ali Memluk ile başkent Şam’da görüşmesiydi.

Ama bölgedeki tek önemli gelişme bu olmadı. Mısır ile yaklaşık 8 yıldır en alt düzeyde devam eden ilişkileri yeniden kurmak için Erdoğan iktidarı Başkent Kahire’ye bir heyet gönderdi. İran ve Suudi Arabistan’ın birinci derecede müdahil olduğu Yemen krizinde ateşkesin sağlanması için Umman’ın başkenti Maskat’ta devam eden görüşmeler ise çöktü.

Suudi Arabistan, Suriye krizinin 2012’de patlak vermesinden bu yana Devlet Başkanı Esad yönetimine karşı silahlı mücadele veren cihatçı yapıları desteklemesi, diplomatik ilişkileri kesmesi ve Suriye’nin Arap Birliği’ndeki sandalyesinin alınması konusunda oynadığı kritik rolden dolayı seyrini tayin etmede en önemli ülkelerin başında geldi. Suudi Arabistan’ın Suriye ile tekrar diyaloğa geçmesinin birinci şartı hep Esad yönetiminin devrilmesi oldu.

Ancak el Arabi el Cedid gazetesinin manşetten verilen haberine göre, Suudi İstihbaratının Başkanı Halid el Humaidan başkanlığında bir heyet Şam’a gitti. Böyle bir ziyaretin gerçekleşmesi başlı başına Şam-Riyad ilişkilerinde son on yılın en kritik olayı olmasına rağmen, aynı zamanda Suudi heyetiyle Şam’a büyükelçilik açılması konusunda mutabakata varılması ilişkilerin yeniden en üst düzeyde bina edilmesinin habercisi gibi. Haberde, Suriye’nin Cezayir’de gerçekleşecek Arap Birliği toplantısına katılmasından Suudi Arabistan’ın “Memnunluk duyacağı” bilgisi de yer alıyor.


İRAN-SUUD GÖRÜŞMESİ

Suudi Arabistan’ın siyasetindeki yeni açılım bulunla sınırlı değil. Suudi diplomasisindeki yeni yaklaşım; İran heyetiyle Suudi heyeti arasında Irak’ın başkenti Bağdat’ta gerçekleşen görüşmeyle başladı. 9 Nisan’da gizli bir şekilde gerçekleşen görüşmelerde, Suudi heyetine yine Halid bin Ali el Humaidan başkanlık ederken, İran heyetine Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri General Ali Şamhani liderlik etti. Bu gelişmeler Suudi Arabistan’ın geleneksel İran ekseni karşıtı politikalarına rağmen bölgede yeni ilişkiler bina etme çabası içinde olduğuna işaret ediyor. Bu yaklaşımında Biden yönetiminin İran’la nükleer anlaşmaya geri dönmeyi hedefleyen politikaları kadar, artık Suudi Arabistan için tamamen bir bataklığa dönüşen Yemen Krizi de etkili.

Suudi-İran mücadelesinin en önemli arenalarından biri olan Yemen’de silahların susması için Umman’ın başkenti Maskat’ta devam eden görüşmeler başarısızlıkla sonuçlandı. Rai al Youm gazetesi baş yazısında bu başarısızlığı üç nedene bağlarken en önemlisi olarak hükümet güçleri olarak adlandırılan son Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur el Hadi’ye bağlı güçlerin elinde bulunan Marib’te çatışmaların son bulması gösterildi. Husilerin “Sana hükümeti” olarak adlandırıldığı makalede, İran’ın her yönden desteğini alan Husilerin, petrol ve doğal gaz nedeniyle Marib’ten vazgeçmesinin mümkün olmadığı vurgulandı. Yemen’de çatışmalar Suudi koalisyonun ülkenin büyük bölümünü elinde bulunduran Husilere karşı 26 Mart 2015’te başlattığı hava operasyonlarıyla yeni bir boyut kazanmıştı.

Bölgedeki diğer önemi diplomatik gelişme ise 8 yıl sonra ilişkilerin yeniden tesis edilmesi için Mısır’a giden Türkiye heyetiydi. Konuyu başyazıda değerlendiren al Kuds al Arabi gazetesi, iki ülke arasında başlayan istikşafi görüşmeleri, Biden’ın seçilmesiyle iki tarafın da Trump döneminde uluslararası alanda sahip oldukları manevra alanını kaybetmesine, bölgesel alanda ise Libya dosyasında Mısır ve BAE’ye bağlı General Halife Hafter’in Türkiye’nin askeri müdahalesinin etkisiyle ivmesini ve gücünü yitirmesine, ayrıca Ankara’nın, Avrupa’nın desteğini alan Yunanistan’ın baskısını hissetmesine bağladı.


SUUDİ ARABİSTAN’IN ESAD İLE YAKINLAŞMASI:
RİYAD SİYASETİNİN DEĞİŞİMİNDE BİR BÖLÜM

Emin el ASİ
el Araby el Cedid

Ardı ardına yaşanan bölgesel gelişmeler, Suudi Arabistan Krallığı ile krizlerine saplanmış Suriye rejimi arasında bir istihbarat yakınlaşmasını kolaylaştırdı. Farklı medya kaynakları, Suudi İstihbaratının Başkanı Halid el Humaidan’ın birkaç gün önce Suriye yönetiminin Ulusal Güvenlik Dairesi Başkanı Ali Memluk ile başkent Şam’da görüştüğünü doğruladı. Bu gelişme, Suriye yönetimi için Arap reddiyeci cephenin zayıfladığı anlamına gelmektedir.

Bu ziyaret, 2011 başlarında Suriye devriminin patlak vermesinden bu yana türünün bilinen ilk buluşmasıydı.

Arap basın kaynakları, Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Suudi heyetiyle görüştüğünü ve Ramazan Bayramı’nın ardından Şam’daki Suudi Büyükelçiliğinin kapandığından bu yana ilk kez yeniden açılması konusunda bir mutabakata varıldığını sızdırmıştı. Bu gelişme iki ülke arasındaki her alanda ilişkileri yeniden kurmak için bir adım olacak. Bu kaynaklar ayrıca Suudi tarafının Esad’a, Riyad’ın Suriye’nin Arap Birliği’ne dönmesini ve gerçekleşmesi halinde Cezayir’deki bir sonraki Arap zirvesine katılmasını memnuniyetle karşıladığını bildirdi.

Şu ana kadar, Şam’ın veya Riyad’ın ziyaretiyle ilgili resmi bir onay veya inkar yok. Suriye’den bir kaynak, al Arabi al Cedid’e rejimin “Bu toplantıyla ilgili haberleri kasten sızdırdığını” söyledi. Amaç sokağa Arap yakınlaşması olduğunu göstermek. Aynı kaynak Ali Memluk’ün geçen yılın başında tamamen güvenlik meselelerini tartışmak için Suudi Arabistan’ı ziyaret ettiğini ancak görüşmeden sonra iki taraf arasında siyasi bir yakınlaşma olmadığını hatırlattı. Kaynak, Beşar Esad’ın “2028 yılına kadar iktidarda kalmasını sağlayacak 26 Mayıs’ta yapılacak seçimlerin sonuçlarının Arap tarafından tanınmasını sağlamak için Suriye’nin Arap Ligi’ndeki koltuğunu yeniden kazanmaya çalıştığını” belirtti. Bu ziyaretle ilgili haberlerin sızdırılmasının bu çabanın kapsamına girdiğini ekledi.


ABD ORTADOĞU YÜKÜNÜ HAFİFLETMEK İSTİYOR

Suriye Diyalog Merkezinde araştırmacı olan Muhammed Salim, al Araby al Cedid ile yaptığı röportajda, Suudi Arabistan’ın söyleminde ve İran politikasında da bir değişiklik olduğuna dikkat çekti. Krallığı bu tür davranışlara iten faktörlerin, Amerikan politikasıyla ilgili tekrarlanan hayal kırıklıkları ve ABD’nin Çin’le yüzleşmek için Ortadoğu’da üzerindeki yükü azaltma eğilimiyle ilgili olduğunu vurguladı. Salim, bu eğilimin Suudi Arabistan’ı, Suriye’deki İran’ın etkisini sınırlamak için bölgesel güvenlik sisteminde Suriye rejiminin benimsenmesine yönelik Rus çabalarıyla özdeşleşmeye teşvik ettiğine inanıyordu.

Suudi heyetinin Şam ziyareti, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ülkesinin “İran ile iyi ve seçkin ilişkiler kurmak istediğini” belirttiği televizyonda yaptığı açıklamalardan günler sonra gerçekleşti. Ziyaret, Suudi ve İranlı güvenlik yetkilileri arasında Irak Başbakanı Mustafa al Kazımi’nin ara buluculuğunda Riyad ile Tahran arasındaki ilişkileri iyileştirmek ve birçok dosyadaki boşlukları tamamlamak için Bağdat’ta yapılan görüşmelerden sonra geldi.

Siyasi Analist Rıdvan Zaydeh, al Araby al Cedid’e yaptığı bir röportajda, Suudi heyetinin Şam’ı ziyareti hakkındaki haberleri, eğer doğruysa moral bozucu bir gelişme olarak değerlendirdi. “Riyad’ın amacı İran’ı Suriye’den çıkarmaksa, o zaman Suriye rejimi Tahran’ın elinde bir oyuncaktır ve bu rejimle ilişkiyi normalleştirmek bu politikanın başarısızlığını yansıtır ve Esad’a karşı Arap cephesini zayıflatır” dedi. “Bu eğilimleri durduran ve Esad üzerindeki baskıyı artıran açık sözlü bir Amerikan pozisyonu ortaya koymak önemlidir. Rejimle normalleşme tavizler içermeli ve Suriye’de siyasi bir geçiş sağlanmalıdır” sözlerini ekledi.

Suriye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler, Riyad’ın yönetimi Suriyelilerin ülkelerinde derin bir siyasi değişim taleplerini kabul etmeye zorladığı 2011 baharından bu yana birçok dönemeçten geçti. Riyad ve Suriye arasındaki ilişkilerin kesilmesi mart 2012’de, rejimin uzlaşmazlığı ve krizi çözmek için Arapların çabalarına yanıt vermeyi reddetmesi nedeniyle Krallığın Şam’daki büyükelçiliğini kapatmasıyla başlamıştı. Suudi Arabistan daha sonra 2012’de kurulan “Suriye Ulusal Koalisyonu” aracılığıyla Suriye muhalefetini aktif bir şekilde destekledi.

Bununla birlikte, Dışişleri Bakanı Prens Suud el Faysal’ın 2015 ortasında ölümünün ardından Suudi Arabistan’ın, muhalefeti, Riyad 1 olarak bilinen bir toplantı yapmaya zorladığı andan sonra Suriye dosyasına ilgisi azaldı. Bu toplantıdan sonra yönetimle görüşmek için Yüksek İstişare Konseyi oluşturuldu. 2017’nin sonunda Suudi Dışişleri Bakanlığı, muhalefetin en parlak figürlerini,  Yüksek İstişare Konseyinin başına geçen Riyad Hijab’ı dışlayan “Riyad 2” toplantısı için çağrıda bulundu. Riyad, Suriye muhalefetine “Moskova” ve “Kahire” platformlarını müzakere komitesine dahil etmesi için baskı yaptı.

Bu, Suriye muhalefetini anayasa üzerinde müzakereye başlamaya ve siyasi bir geçiş müzakerelerini ertelemeye yönlendiren daha büyük bir baskının başlangıcıydı. İçinde bulunduğumuz yılın başında, müzakere organındaki farklılıklar daha da kötü bir noktaya gitti. Bu da Suudi tarafını, 2015’teki kuruluşundan bu yana Riyad’da bulunan Yüksek İstişare Komitesinin çalışmalarını askıya almaya sevk etti.


MISIR VE TÜRK REJİMLERİ ARASINDAKİ YAKINLAŞMA
BAŞARILI OLACAK MI?

Al Kuds al Arabi
Başyazı

Yaklaşık on yıldır türünün ilk örneği olan Mısır’ın başkentinde bir Türk heyetinin yürüttüğü ‘istikşafi görüşmeler’, kalıcı çıkarların olduğu ve kalıcı politikaların olmadığı ünlü siyasi ilkeyi doğrulamaktadır. Politikalar, unsurları değiştiğinde değişir. Peki değişen ve Ankara’nın Kahire ile çıkarlarını yeniden keşfetme girişimine neden olan unsurlar nelerdir?

Uluslararası düzeyde, ABD Başkanı Joe Biden’ın seçilmesi, Eski Başkan Donald Trump’ın varlığıyla güvence altına alınan manevra alanını kaybeden iki tarafı da etkileyen en önemli faktörlerden biri olarak kabul edilebilir.

Bölgesel düzeyde, iki taraf, birkaç paralel dosyanın yansımaları nedeniyle siyasi olarak bitkin görünmektedir. Libya cephesinde Mısır ve BAE’ye bağlı General Halife Hafter’in Türk askeri müdahalesinin etkisiyle ivmesini ve gücünü yitirdiğine, diğer yandan Ankara’nın da Avrupa’nın desteğiyle Yunan baskısını hissettiğine şahit olduk. Bu durum BAE, İsrail, Kıbrıs ve Mısır ile deniz ittifakına neden oldu.

Bölgesel çerçevede Katar’a karşı Mısır-Suudi-BAE-Bahreyn ablukasının durdurulması ve Amerikalıların ve Avrupalıların nükleer anlaşmanın tekrar tesisi için İran’la müzakereye geri dönmesi de dahil olmak üzere, rollerini oynayan bir dizi başka bölgesel gelişme de sayılabilir. Bunun yanında Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın ağzından Tahran’la yenilenen bir müzakere arzusu ve iltihaplı Yemen dosyasını kapatma ihtiyacının artması da eklenebilir.

Türkiye ve Mısır yönetimleri de dahil olmak üzere bölgedeki siyasi güçlerin çoğu, eski farklılıkları ortadan kaldırarak ve değişikliklere uyum sağlamak için hesaplarını yeniden yapıyor ve kartlarını düzenliyor. Buna göre, Ankara ile Kahire arasındaki istikşafi görüşmelerde ilerleme, iki iktidar yönetiminin bu değişiklikleri önceden tahmin etme ve olası ortak çıkarları görme yeteneğine bağlıdır.

Bu yolda ilerlemek istiyorlarsa, iki taraf ideolojik ve tarihi rekabetin hayaletlerini bir şişeye mühürlemeye çalışacaklar ... Büyük bir olay bu mührü patlatana kadar!


YEMEN MÜZAKERELERİ NEDEN ÇÖKTÜ? MARİB NEDEN ÖNEMLİ?

Rai al Youm
Başyazı

Umman’ın Başkenti Maskat’ta Birleşmiş Milletler Temsilcisi Martin Griffiths liderliğindeki müzakerelerin Sana Hükümeti (Husiler) ve Müttefiklerinin Başmüzakerecisi Sayın Muhammed Abdul Selam’ın huzurunda çökmesi bizi şaşırtmadı. Amerikan ve uluslararası diğer tarafların en önemlisi Hudeyda Limanına uygulanan kuşatmanın kaldırılması ve Sana Havalimanının yeniden açılması konusunda verdiği tavizlere rağmen.

Bu çöküşün nedeni üç sebeple özetlenebilir:

Birincisi: Bu ani tavizler, Sana hükümetinin, ordusunun, petrol ve doğal gaz açısından zengin olan Marib vilayetini geri almak için yürüttüğü mevcut saldırıyı durdurmaya ve ordunun kontrol ettiği bölgelerden çekilmesine bağlıydı.

İkincisi: Çoğu uzmanın değerlendirmesine göre, Mansur’a bağlı meşru güçler ve onların müttefiklerinin şiddetli direnişiyle karşılaşsa bile, “Ensarallah” (Husiler) hareketi güçlerinin savaş alanlarında ilerleme kaydettiğini gösteriyor.

Üçüncüsü: İran Dışişleri Bakanı Sayın Muhammed Cevad Zarif’in Maskat’ı ziyareti ve Sayın Abdul Selam ile görüşmesi. İran’la nükleer anlaşmanın bir kez daha canlandırılmasının Yemen’deki çatışmalara bağlanmasıyla ilgili gelen raporlar.

Husi “Ensarallah” hareketinin, müzakerelerin çöktüğünün duyurulmasının hemen ardından perşembe günü şafak vakti Marib’e iki balistik füze fırlatması tesadüf değildi. Ayrıca Hamis Maşit kentindeki özel Suudi petrol ve askeri tesislerine insansız hava araçları fırlatmaya devam etti ve bu saldırıların önümüzdeki günlerde artması bekleniyor.

Sana hükümetinden yüksek rütbeli bir Yemenli kaynak, Marib Valiliğinin kontrolü ele geçene kadar ateşkes olmayacağını Rai al Youm’a doğruladı. Amerikan ve uluslararası tarafların teminatlarına güven eksikliği nedeniyle Sana Havalimanının yeniden kapatılmasının birkaç dakika içinde gerçekleştiğini söyledi. Marib’e yapılan saldırılarla elde edilen kazanımlara gelince, eğer vazgeçilirlerse aylarca süren yoğun çatışmalarla elde edilen kazanımları tekrar kazanmanın zor olacağını ifade etti.

Marib’i kontrol etmek, Husi Ensarallah hareketinin Kuzey Yemen’deki çoğu vilayetin üzerindeki kontrolünün tamamlanması anlamına gelir. Petrol ve gaz rezervleri, Sana’daki hükümetine, askeri imkanları güçlendirme ve denetlediği bölgeler üzerinde kontrolü sıkılaştırma olanağı tanıyan büyük mali getiriler sağlayabilir.

Marib; Yemen’deki savaşa değil, tüm Arap Yarımadası’nın güvenliğine ve istikrarına karar verecek. Bu yüzden ondan ya da geri alma hedefinden vazgeçmek maliyeti ne olursa olsun zor olacak.

ÖNCEKİ HABER

İzmir'den bir sağlık emekçisi yazdı | ASM'lerde iş bırakma tartışması

SONRAKİ HABER

CHP’li Gürer: Buğdayda tehlike çanları çalıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa