18 Nisan 2021 00:44

Deniz Gezmiş’in eylem arkadaşı‚ aşıklık geleneğinde bir komünist: Aşık İhsani

Hayat onu Adnan Menderes ve Celal Bayar ile de Deniz Gezmiş ile de tanıştırır. En sonunda Komünist Aşık İhsani olarak polis kayıtlarına geçer. Bir aşık olarak hayat yolunda dertli dertli yürümez.

Aşık İhsani ve Ali Çarman | Fotoğraf: Ali Çarman Arşivi

Paylaş

Ali ÇARMAN

Yaşam kavgası sürecinde kendini gösteren ezen/ezilen, sömüren/sömürülen mücadelesi bizlere unutulmaz deney tecrübe ve güzellikler bırakır. Toplumsal yaşamın her kesimi gibi kültür-sanat alanı da bu gerçekliğin izlerini taşır. Halka, işçiye ve emekçiye yakın olmak, kaderini onların kaderiyle ortaklaştırmak, kişiye tahmin edilemeyecek bir zenginlik katararak gönüllerde yaşamaya devam etmesini sağlar.

DİYARBAKIRLI YOKSUL ÇOCUK

Mezopotamya topraklarına bereket katan Fırat ve Dicle (Tigris) Nehirlerinin, şehr-i Diyarbakır’ın apayrı bir yeri var. Kürtçe ve Türkçe bağrışmalar daracık sokakların duvarlarına çarparak çınlar durur. Daha çocuk yaşta ekmek parası peşine düşenler insanın içinin burkulmasına neden olur.

Asıl adı İhsan Sıroğlu olan Aşık İhsani 1932‘de Diyarbakır’da doğar. İki yaşında iken babasını kaybeder. Yoksulluk içinde geçen zorlu yıllarda kendi kendine okuma yazmayı öğrenir. On yaşında iken annesi onu karın tokluğuna çalışmak üzere bir ağanın yanına vermek zorunda kalır.

İhsan Sıroğlu’nun çocukluk dönemi tarif edilemez zorluklar içinde geçer. Ancak, onun gözleri hep ufuklara doğru bakmaktadır. Başkaca şehir ve memleketlere gitmek, görmek ve çalışmak ister. Kendi deyimiyle yerinde durmaz. 17 yaşında taşı toprağı altın olan şehir İstanbul’a gider. Burada inşaatta, madende ve lastikçide çalışır.

ŞAHA KALDIRDIĞI SAZ İLE BAŞLAYAN GEZGİNLİK

Askerlik sonrası hiç kimseden ders almadan büyük bir sabır ve azim ile kendi kendine saz çalmayı öğrenir. Fakir bir gezgin olarak Anadolu‘yu baştan başa gezmek üzere yollara düşer. Dervişane bir hayat sürdürmesi onun saygınlığını daha da artırır.

Aşık İhsani; görmediği, konuşmadığı, hatta öyle bir ismin olup olmadığını bile bilmeden hayalindeki Güllüşah için türküler okur. Halk arasında ağırdan ağıra nam salmaya başlar. Gazeteler ve radyolar bu çoşkun sese ve kişiliğe yer verir.

Gezginlik onun yolunu bu kez Tokat şeker fabrikasına çıkarır. Burada bir yanda işçilik, diğer yanda sazı ile aşıklık geleneğini sürdürür. Şeker fabrikasında çalışırken; “Senin Güllüşah bulundu” denir kendisine ve hemen Güllüşah ile evlenir.

HAREKETİN İÇİNDE DEVRİMCİLEŞMEK

Her insanın gerçeği görmesi, gelecek güzel günler için mücadele etmesi belli bir süreci alır. Aşık İhsani ve hayatdaşı Güllüşah, Muzaffer Sarısözen’in yardımcı olmasıyla her hafta çarşamba günleri Ankara Radyosu‘nda ‘Yurttan Sesler‚ programlarına çıkarlar.

Hayat onu Adnan Menderes ve Celal Bayar ile de tanıştırır. Sazı ile sözü ile Demokrat Parti mitinglerine katılır. Fakat bu çok fazla sürmez.

27 Mayıs 1960 darbesi sonrası ülkede kısmen özgür ve demokrat bir ortam doğar. Toplumsal mücadele hareketlenmektedir ve 1961 yılında Türkiye İşçi Partisi (TİP) kurulur. TİP’in kuruluşu birçok insanı olduğu gibi Aşık İhsani’yi de heyecanlandırır, partiye üye olur. Böylece gerçek yerini bulması ve yüzünü sosyalizme çevirmesiyle derya olarak gördüğü halk için yazıp okumaya başlar ve bu tutum son nefesine kadar devam eder.

ÖRGÜTLENMENİN OZANI

Feodalitenin ne kadar bedbaht bir şey olduğunu bildiği için ilk kitabı Ağalı Dünya’da buna dikkat çeker. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla sembolik olarak Amerikan bayrağını yakarlar.

Karanın karası düzeni gören, aydınlarla konuşan, halktan kopmayan İhsani, Komünist Aşık İhsani olarak polis kayıtlarına geçmiştir. Defalarca tutuklanır. En ünlü parçaları arasında yer alan ‘Üç kişi bir tabuttayız, altımız taş üstümüz yaş’ türküsü böylesi günlerde şekillenir.

Saçı ve sakalı birbirine karışmış, boy boy gazete haberleri çıkar. Bilinen aşıklık geleneği olan; kadercilik, mistisizm ve yenilgi üzerine kurulu ümitsizlik kokan bir yolda dertli dertli yürümez. Kara düzene karşı mücadele etmeyi, direnmeyi ve milyonlar birleştiğinde nasıl bir güç olduklarını gösteren ‘Taban uyanıyor taban, Durduramaz bunu baban’ gibi eserler vermeye başlar. Sayısız plak yapar, her biri direniş olan Mektuplar’ı yazar.

İhsani adı artık dünyanın bir çok yerinde duyulur olur. Almanya, Fransa, Belçika, Avustralya’da konserler verir. Konserlerinde salon tıklım tıklım dolar ve coşku eksilmez. İşçi derneklerinde göçmen emekçilerle sohbetlere katılır.

TOPRAKLARA DÖNÜŞ

12 Eylül sonrası Fransa’da yaşamaya başlayan Aşık İhsani ülkesinden uzak bir hayata daha fazla dayanamaz ve 1995 yılında Diyarbakır’a döner.

“Diyarbakır sokaklarını karış karış gezdim, sokakta kime rastladıysam Kürtçe-Türkçe sohbet edip hal hatır sorarak kendime geldim” der. Plak, şiir ve kitabın yanı sıra zaman buldukça dergilere yazmayı sürdürür.

İHSANİ İLE GÖRÜŞME

2005 yılında Diyarbakır’da Emek Partili yoldaşlarımızla Aşık İhsani’yi ziyaret ettik. Sohbet sohbeti açtı. Emek Partisi, Evrensel ve Almanya üzerine konuştuk. Emek Partisine ve sosyalizme olan bağlılık üzerine övgü dolu sözler sarfetti; “Sağlık durumum el vermediği için partiye gelemiyorum” dedi.

“İşçi sınıfı bilimi sosyalizme inanmış biri olarak benim amacım bu düzenle savaşmaktır. Halka inanacağız, halka güveneceğiz” diye sürdürdüğü konuşmasında aşkları, kavgalarını anlatıyor, konudan konuya atlıyordu. Çocuk neşesinde, tarif edilemez coşkusunda en küçük bir eksilme yoktu.

Çok fazla sürmedi, 21 Nisan 2009’da Halk Ozanı Aşık İhsani’nin vefat haberini aldık. Binlerce kez söylenenleri bir kez daha yineliyoruz: Aşık İhsani ölmedi, halkın gönlünde yaşamaya devam ediyor!

 

ÖNCEKİ HABER

Patates-soğan: AKP yine ‘mış’ gibi yapıyor

SONRAKİ HABER

Ege Denizi'nde 4.8 büyüklüğünde deprem

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...