11 Nisan 2021 00:54

Köylünün cebini kaynak görüyorlar

Köylü, adına üretim yapacağı şirketten üretimin girdilerini alarak şirkete daha çok bağımlı hale gelirken şirkette üretilen ürünü tek taraflı dayattığı fiyattan köylünün elinden alıyor.

Fotoğraf: Unsplash

Paylaş

Sedat BAŞKAVAK

Bir süredir tarım kredi kooperatiflerinin (TKK) süt üreticisi çiftçilerden süt alımında, nazlandığı (Fiilen yavaşlattığı) kooperatif ve birliklere ise süt şirketleri gibi “Yemimi alırsan, sütünü alırım” dediği konuşuluyor.

Süt şirketlerinin köylüye yem karşılığı süt alımı dayatması anlaşılır çünkü adı üstünde, şirket ve her şirket gibi kârı esas almaktadır. O nedenle de 1 taşla 2 kuş vurmak isteyerek köylüye, “Önce benden yem al ki, ben de senden süt alayım” der. Böylece yem satarak kendine mecbur bıraktığı köylünün sütünü de belirlenen fiyattan alarak bir yanıyla da sözleşmeli üretim dayatmaktadır. Sözleşmeli üretimde de aynen böyle oluyor. Köylü, adına üretim yapacağı şirketten üretimin girdilerini alarak şirkete daha çok bağımlı hale gelirken şirkette üretilen ürünü tek taraflı dayattığı fiyattan köylünün elinden alıyor. Hatta işi daha da ileri götüren şirketler köylüye peşin para yerine avans adı altında taksitlendirme yaparken piyasaya verdiği fiyatla ürün bile veriyor.

ZARAR KÖYLÜYE, KÂR ŞİRKETE

Bunun o kadar çok örneği var ki; aldığı yaş çayın parasını vermek yerine paketlenmiş kuru çay vererek, “Sat paranı kazan” diyerek köylüyü bir de çay pazarlamacısı olarak kullananı mı, ararsınız; yoksa fabrikaya verdiği şeker pancarı karşılığı çuvalla şeker verilen köylüyü mü? Hatta işin daha ileri boyutu Mersin’de Kazanlı bölgesi başta olmak üzere ülkenin pek çok yerindeki sebze üreticisi köylülere yaşatılıyor ki, o daha acımasız olanıdır. Köylü kendi tarlasında sebze üretimi için aracıyla anlaşıyor. Aracı üretimin girdisi olan tohumluk başta olmak üzere ilaç ve gübreyi ya da parasını veriyor. İşçi parasını bile borç aldığı aracının, dayattığı fiyattan ürününü satan çiftçi, bir de yüzde 17 komisyon ödemek zorunda kalıyor. Bunlar olurken AKP iktidarı vergi indirimi, kredi kolaylığı vs. ile aracı ve şirketlerin daha çok kazanacağı koşulları sağlıyor. Alırken de satarken de kazanan şirketler servetine servet katmaya devam ederken mevsimsel koşullar, doğal afet vs. nedeniyle oluşan zararlar da çiftçiye kalıyor.  

Şimdi de TKK’nin süt üreticisi köylülerin kooperatif ve birliklerine benzer bir dayatması ile karşı karşıyayız. TKK, kooperatif ve birliklere benden yem alın ki ben de sizin sütünüzü alayım dayatmasında bulunuyor. Bir nevi “al gülüm, ver gülüm” durumu. “Bir milyonun üzerindeki ortağıyla çiftçilerin her türlü ihtiyaçlarını sağlayarak üretimlerine katkıda bulunmayı, kooperatifçilik ilkeleri çerçevesinde dayanışmayı amaçlayan” TKK’nin dayanışmadan ziyade ticari bir dayatması ile karşı karşıyayız.

SÜTTE MECBURİYETİN ADINI ‘BARTER’ KOYMUŞLAR

Köylülere, çiğ süt alımı için TKK’den yem alınması dayatması büyük tepki görünce “Süt arzı fazlası olduğu için ‘barter’ usulü ile yem karşılığı süt alınması teklif edildiği” açıklandı. Barter; bir şirketin satın aldığı mal ya da hizmetin bedelini kendi ürettiği ya da sahibi olduğu mal ya da hizmet ile ödemesidir. Daha çok oteller ve lokantalar aldığı mal ve hizmetler karşılığı bu yönteme başvururlar. Otel ve lokantaların reklamı ya da aldıkları mal karşılığı, karşı tarafın temsilcilerinin ya da gönderdikleri kişilerin otel ve lokantada kalması, yemesi, içmesi gibi bir uygulamadır ve iki taraf da kârlı çıktığını düşünür. O zaman akla şu soru geliyor, çiğ süt üreticisi köylüler başkaca yerlerden daha uygun fiyat ve koşullarda yem alırken, böylesi bir uygulamayı neden kabul etsin. O nedenle de, iki tarafın da kârlı çıkmadığı, hatta TKK kazanırken çiftçi tarafının kaybedeceği bu uygulamayı Tire Süt Kooperatifi ile ÖR-KOOP Nazilli ve Çevresi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi bu teklifi kabul etmediler.

TARIM KREDİ KOOPERATİFİ ŞİRKET OLMUŞ

Tarım kredi kooperatifleri kuruluşu 1863 yılında kurulan “memleket sandıklarına” kadar dayanır. Önceliğini, çiftçilerin tarımsal girdi ihtiyaçlarını karşılamak. Görevini de, “Çiftçilere sahip çıkmak ve her an yanlarında olmak” diye tarif eder. Eskiden Ziraat Bankasının köy şubeleri gibi işlev görerek köylüye ucuz kredi veren tarım kredi kooperatifleri şimdilerde borcunu ödeyemeyen köylülere haciz götürerek hayvanlarını, traktörlerini, tarla, bahçe hatta evlerini haczeden bir kurum haline geldi. Çiftçiye kullandırdığı kredilerin faizlerinin, özel banka ticari kredi faizlerini bile geçen TKK’nin geçtiğimiz yıllarda kullandırdığı krediler için yüzde 41’e kadara faiz işlettiği düşünüldüğünde öyle “Çiftçiye sahip çıktığı ve her an yanında olduğu” söylenemez. Kredi yapılandırmaya yüksek faiz uygulayan TKK’nin, borcunu ödeyemediği için de gübre satışını da durdurarak üretime devam edemez hale gelen köylünün kooperatifinden ziyade tamamen bir şirket gibi çalıştığı açıktır.

Artan girdi maliyetlerine ek olarak ürettiği ürünü de değerinde satamayan köylülerin bir de, bir çiftçi kuruluşu olan TKK’den kullanmak zorunda kaldıkları yüksek faizli kredilerle desteklenmek bir yana yok edilmek için çalışıldığını söylersek abartmış olmayız. Amacını “Sürekli gelişmek için kaynak bulmak” olarak tarif eden TKK’nin bulduğu kaynak köylünün cebi olmaktan çıkarılmadıkça da bu durum değişmeyecektir. Tarım bakanlığında müsteşar, AKP’li tarım komisyonu üyesi, milletvekili vs. ile görüşüp, gösterdikleri ilgiye teşekkür ederken aylardır Ankara yollarında para harcayıp, bakanlık koridorlarında ayakkabı eskiten köylüler bir umutla her hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kredi borçlarına yapılandırma açıklamasını bekliyorlar ama bu da ölü gözünden yaş beklemektir.

 

ÖNCEKİ HABER

KOVİD-19 hastalığı endüstriyel hayvancılıkla yakından ilgili

SONRAKİ HABER

İstanbul’da, Öğretmen Nizamettin Uysal Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...