Pandemiyle daraltılan siyaset yapma alanı
Bu baskı ve saldırılara karşı tek parola mücadele iken, mücadele edebilmenin yolu ve yöntemi de sınıf dayanışmasından ve sınıf siyasetinden geçmektedir.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Kaan BİÇİCİ
İstanbul
Pandeminin başından bu yana zaman zaman “kaldırılan”, “tekrar getirilen”, “kademeyle açılma” ile getirilen sözde tedbir, işleyişte yasak olan politikalarla işçilerin, öğrencilerin, kadınların siyaset yapma alanının daraltıldığını, kişisel hak ve özgürlüklerine de saldırılar yapıldığını görüyoruz. Pandemi başlarında; pandemi ve sonrası için otoriter rejimlerin inşasının ve yükselişinin olacağını düşünen bir kesimin karşısında -kendiliğinden- neoliberalizmin sonunun geleceği ve sosyal devletin ihyasının görüleceği öngörülerinin tartışıldığını gördük. Gidişat ilk kesimin öngörüsünün doğru olduğunu gösterir nitelikte. İdari, hukuki ve eğitim kurumlarının neredeyse tamamının politikalarla tahrip edilerek tek kişiye bağlandığı bir durumda tek adam yönetimi ve partisi de; kendisine muhalif kesimleri bastırmaya ve sindirmeye çalışmada kendi siyasal, ekonomik ve sınıfının çıkarları doğrultusunda bu fırsatları kaçırmamaya gayret ediyor.
SİYASETE MÜDAHALEYE ENGEL
Kapitalizmin ekonomik ve siyasal alanı yapay biçimde birbirinden ayırmasıyla birlikte ekonomik alan piyasa hakimiyetine bırakılmış. Bununla birlikte demokrasi de siyasal alana sıkıştırılmış bir vaziyette bulunuyor. Bundan ötürü sınıfın hak ve çıkarları için verilen mücadele demokrasi mücadelesinin dışında bırakılırken, ekonomik çıkarların siyasi niteliğine de gölge düşürülmeye çalışılmış, gizlenmiştir. Ekonomik ve sosyal haklarla sınırlayan yasal kısıtlamalarla da işçilerin, örgütlü mücadeleleriyle siyasete müdahale etmelerini engellenmeye çalışılmıştır. Pandeminin artırdığı ekonomik zorluklar ve işsizlik oranlarındaki yükseliş bu kadar ortada iken hak mücadelelerine dair yasaklamalar, engellemeler ve baskılar bir o kadar artmışken “tedbir”, “önlem” gibi kavramların altına gizlenerek hak mücadelesi veren kesimlerin karşısına çıkıyor.
Pandemi sürecinin AKP tarafından ne kadar kötü yönetildiği ve ülkemiz işçi ve emekçileri açısından nelere yol açtığını görebiliyoruz. “Maske, mesafe, temizlik” sloganıyla yönetilmeye çalışılan süreç, sokağa çıkma yasakları ve iller arasında seyahat yasaklarıyla da katmerlenerek devam etti. Bir başka slogan olan “evde kal” ve “hayat eve sığar” ile halka sürekli telkinde bulunulurken, işçiler sabahın erken saatlerinde servislere binip fabrikalarda, atölyelerde, iş yerlerinde dip dibe çalışmak zorunda kaldı. İşçiler için elle tutulur, etkili hiçbir önlem alınmazken birçok esnafın iş yerleri kapatıldı, birçok işçi de ücretsiz izne çıkartıldı.
KONGRELERDE BULAŞMAYAN VİRÜS
Her gün işe gitmek zorunda bırakılan emekçiler, egemen sınıf tarafından gözetilen toplumsal kesimlerin dışında tutularak fabrikalara, iş yerlerine ve toplu taşıma araçlarına kapatıldığında “unutulan” önlemler; yıl içinde kimi zaman politik kimi zaman ekonomik sebeplerle tamamen göz ardı edildi. İlginçtir ki mesafe koşuluna uyarak düzenlenen eylemler, grev yapan belediye işçiler, basın açıklaması yapanlar, çektikleri sıkıntıları duyurmak için toplanan sağlıkçılar, demokratik ve özerk üniversite için mücadele eden öğrenciler ve cinsiyet eşitsizliğine, artan baskılara karşı alanlarda buluşan kadınlar yani hak ve talep eylemleri yapmaya kalkan tüm kesimlere adeta hasta muamelesi yapıldı. Ayasofya’nın açılışında, AKP Gençlik Kolları üyesi düğününde, iktidara yakın olan isimlerin cenazesinde bulaşmayan virüs; ne acayiptir ki insanca bir yaşam için mücadele eden kitlelerin yakasına yapışıyor. AKP kongrelerinde bulaşmayan virüs hak mücadelesi veren kesimlerin protestolarında, grevlerinde bulaşıyor. Kapalı ve açık yer toplantıları ile gösteri yürüyüşleri, basın açıklaması, çadır kurma, stant açma, oturma eylemi, imza kampanyası, anma töreni vb. türündeki eylem ve etkinlikler ile el ilanı dağıtılmasının, pankart/afiş asma etkinliklerinin valilik kararınca “pandemi koşulları” ve “salgın gidişatı” gözetilerek yasaklanması, gerçekleştirilmeye çalışanlara polisin sert müdahalesinin olduğuna şahit olurken diğe bir yanda birçok ilçede kapalı salonlarda AKP İl Kadın Kolları kongreleri düzenliyor, Erdoğan’ın çoğunlukla uzaktan bağlandığı “lebaleb” dolu il kongrelerinde mesafe kuralının hiçe sayılıyor ve maske takmayanların yer aldığı açıkça görülüyordu.
Açıkça görülüyor ki salgının da etkisiyle ancak temelinde iktidarın ve muhalefetin sokağı kriminalize etmesiyle, öcüleştirmesiyle ve bir siyaset aracı olmaktan çıkartmaya çalışmasıyla birlikte siyasal alan, hak mücadelesi veren kesimler için iyice daraltılmış durumda. Salgının gidişatına göre uygulanan politikalara, göstermelik oluşturulan Bilim Kurulu’nun üyelerinin fikirlerinden ziyade tek adamın ne dediğine bakılarak kararlar verildi. Bu karar ve politikalarla kafelerin, yerlerin ne zaman açılıp kapatılacağına karar verici durumda olmak sınıfsal reflekslerin düzenlenişi açısından da anlam taşıyor aynı zamanda.
ÇARE SINIF SİYASETİNDEN GEÇMEKTE
İktidar, bekası için ihtiyaç duyduğu meşruiyet alanında güç kaybettikçe, tabanıyla bağı koptukça bunu elindeki şiddet tekelini ve güvenlik aygıtlarını orantısız biçimde kullanarak telafi etmeye çalışırken, pandemi sürecinde alınan önlem ve tedbirler de bunlar için bir kılıf olma durumuna geliyor. Bir yandan muhalefetin iktidar seçeneği olmaması için iktidarın yasal ya da olmayan her yolu kullanması ve muhalefeti itibarsızlaştırma çabası varken, diğer yanda düzen partilerinin de hâlâ, sandıkta çoğunluğu alanın iktidara geleceği varsayımıyla ve şiarıyla hareket ettiği bir durum var.
Vatandaşı can ve geçim derdi kıskacına sokan tek adam yönetiminin derdi de halkın asli gündemi ve dertleri olan işsizlik, yoksulluğa karşı mücadele, eşitlik, insanca yaşam taleplerinin üstünün örtüldüğü bir siyasi ortamı oluşturmaktır. Ayrıca örgütlenme düzeyinden grev yasaklarına, her geçen gün daha fazla güç kazanan -kazandırılan- sendikal bürokrasiden toplu sözleşme barajlarına kadar birçok engel işçi sınıfının mücadele alanını daha da daraltmaktadır. Bu baskı ve saldırılardan, sonucunda hedeflenen daralmadan öğrenciler, kadınlar da fazlasıyla hakkını almakta. Bu baskı ve saldırılara karşı tek parola mücadele iken, mücadele edebilmenin yolu ve yöntemi de sınıf dayanışmasından ve sınıf siyasetinden geçmektedir. Bugün salgınla mücadele için de bilimsel yolun ve yöntemin tercih edilmesi ve bunun üzerinden tedbirlerin, önlemlerin uygulanması elzemken; örgütlü mücadeleyi genişletmeyle, siyasete müdahil olmayla da bu siyaset yapma alanımızın daraltılmaya çalışılmasından kurtulabilir, kendi sözümüzü söyler ve uygulatır hale gelebiliriz.
Evrensel'i Takip Et