16 Ocak 2021 22:13

İngiltere’de yoksul çocuklarla ‘açlık oyunları’!

İngiltere'de yoksul çocuklara yemek yardımı konusunda geri adım atan hükümetin şimdi de verdiği gıdaların oldukça kötü olması tartışılıyor. Ekonomi ve ABD'deki gelişmeler de Avrupa'nın gündeminde.

İngiltere’de yoksul çocuklarla ‘açlık oyunları’!

Fotoğraf: Unsplash

İngiltere’de hükümet çocukları doyurmamakta kararlı. Daha önce iki sefer tatillerde yemek yardımı alan çocukların bu haklarına son veren hükümet tepkile üzerine yeniden yemek sağlamak zorunda kalmıştı. Ancak yardımı taşeron firmalara vermişti. Bazı firmaların dağıttığı utanılası ve yetersiz yemek paketlerinin içeriğinin sosyal medyada paylaşılması büyük tepkiye yol açtı. Pandeminin olumsuz etkisini en çok hisseden yoksullar, ne hakları olan yardımı ne de çocuklarını doyurabilecek gıdayı yeterince alamayarak yine mağdur bırakılıyorlar.

Fransa’da pandemi yeniden hızlanmaya başladı ama bir yandan da siyasi partiler bir buçuk yıl sonra gerçekleşecek Cumhurbaşkanı seçimlerine yönelik adımlar atmaktan geri durmuyorlar. Le Monde gazetesinden çevirdiğimiz yazı, mevcut Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron açısından seçimlerde en fazla öne çıkacak konunun ekonomi bilançosu olduğunu yazdı.

Trump’ın seçim yenilgisi ve taraftarlarının ABD Kongresine saldırısı sonrası gelişmeler Alman medyasında “tehlikede olan demokrasinin kurtarıldığı” şeklinde ele alındı. Junge Welt’teki yorumda ise “Amerikan demokrasisi”nin zaten var olan sorunlarına dikkat çekildi ve bunu Biden’ın da değiştiremeyeceği belirtildi. Gazeteye göre, Biden’ın 11 Eylül gibi bir gelişme veya yeni bir savaşa ihtiyacı var.

BU AÇLIK OYUNLARINA SON VERİLMELİ

The Guardian
Başyazı

Çocuklar yemeli. İngiltere’de en az 1.4 milyon çocuk (yüzde 17.3) okul günlerinde devletin ödediği öğle yemeği hakkına sahip. Kuzeydoğu İngiltere’de bu oran yüzde 25’e yakın. Bu sayılara Resepsiyon, 1. ve 2. sınıf öğrencileri (5-7 yaş arası) dahil değil çünkü onların hepsi ücretsiz yemek hakkına sahip. Fakat sosyal medyada çabucak yayılan fotoğraflar gösterdi ki okul binaları eğitime kapalıyken alınan tedbirler işlemiyor. Her iki hafta için 30 sterlin değerinde kupon yerine verilen yemek paketleri bu değerlerin çok altında.

Fotoğrafların etkisine Futbolcu Marcus Rashford’un müdahalesi de eklenince bakanlar sert bir tepki gösterdi; Muhalefetin Lideri Keir Starmer yemek paketlerine “Utanç verici” dedi. Paketleri hazırlayan şirket Chartwells, Eğitim Bakanlığınca ifadeye çağırıldı. Taşeron bir firmaya verilen bir ihalenin başarısızlığını görmek ürkütücü olsa da sorun eğreti bir ihale ya da yükümlülüklerini yerine getirememeden çok daha derin. Ulusal bir kriz döneminde okul yemeklerinin yerine konacak gıdanın elma, kuru makarna ve domuz yağı paketleri olmaması gerekliliği bir yana, bu, ihtiyacı olan ailelere de bir hakaret.

Kendi suçu olmadan hakkını kaybedenlere hak ettikleri paranın verilmesi en doğrusu. Çocuklar halihazırda eğitimden yoksun kalıyorlar. Özellikle de küçük çocuklar için internet üzerinden eğitim arkadaşları ve öğretmenleriyle sınıf ve okul bahçesinde tecrübelerinin yerini asla alamaz. Çocuklar sonuçlarının hayatlarının büyük bölümüne olumsuz etki edecek trajik koşullarda yaşıyorlar. Çocuklarını evde doyurma fırsatı hükümetin velilere sunacağı asgari destek olmalıydı. Çocuk kredisi ya da sosyal yardımlarda bir artış, okul kantinlerinin aşevlerine döndüğü mevcut sistemden çok daha yararlı olurdu.

Okullara gıda sunan bazı firmalar diğerlerinden daha iyi olabilir. Küçük bir grup öğrenci için

-örneğin hanelerinde bağımlılık sorunu olanlar- yemek paketleri uygun bir yöntem olabilir. Noel sürecinde verilen kuponlar da okullara tercih olarak sunulabilir.

Fakat bu hükümetin yemek yardımı konusunda pandemi sürecindeki performansı berbat. Rashford tarından iki sefer kamu önünde rezil edilerek u-dönüşü yapmak ve tatillerde yemek sağlamak zorunda bırakılmıştı. Rashford bu yüzden kraliyet MBE unvanına layık görülmüştü. Bu müdahalenin yetersizliği yine ortaya kondu; aileler soğuk havalardan dolayı evde kalarak yükselen enerji faturasını ödemekte zorlanırken; bakanların sorumlu davranmaya yönünde kemikleşmiş bir gönülsüzlüğü görülüyor.

Ücretsiz okul yemekleri hayırseverlik değil. İnsanlara veriliyorlar çünkü düşük-gelirli ekonomimizde milyonlarca çalışan ebeveynin geliri yoksulluk sınırının altında; bu koşullardan kurtulmaları da yetersiz sosyal konut olmadığı için çok daha zor.

Resolution Foundation’ın son araştırmasının da gösterdiği gibi düşük-gelirli ve çocuklu aileler için geçim masrafları son bir yılda hızla artarken, birikimleri olanlar daha da zenginleşti. Bu değişimler şahıs ve ailelerin üzerinde hiçbir tayin etkisi olmayan değişimler ve günümüz koşullarında insanlar zaten daha çok korkuyor. Kovid-19 uygulamaları söz konusu olduğunda bakanlar uymayanlara işaret etmeye hevesliler.  Fakat konu çocukları doyurmaya geldiğinde sorumsuz davranan ve halkın kınamalarını hak eden kendileri. Bu kadar acımasız olunacak daha kötü bir zaman düşünülemez.

(Çeviren: Haldun Sonkaynar)


ABD SİSTEMİ ÇÖKÜŞTE

Volker HEMSDOR
Junge Welt

Washington’da Kongreye yapılan saldırıdan sonra, Alman medyası ve politikacılar ABD’deki çoktan bozuk siyasi sistemin itibarını parlatmaya çalıştı. Frankfurter Allgemeine gazetesi, Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın (SPD’li) maskesini düşüren şu cümleyi aktardı: “ABD’de demokrasi olmasaydı Avrupa’da demokrasi olmazdı.”

Donald Trump’ın destekçilerini “demokrasinin kalbine” saldırmakla suçlayan Federal Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, manşetlere taşındı. Ve Taz gazetesi salı günü, Demokratların 20 Ocak’a kadar görevde kalacak olan başkanı (Trump) görevden alma planları hakkında şunları yazdı: “Milletvekillerinin harekete geçmesi gerekiyor, çünkü demokrasiye ek olarak, iç ve dış güvenlik de risk altında.”

Wikipedia bir hiciv dergisi tarzında ABD’li politikacılara eleştirel bir tavsiyede bulundu: “Parlamento üyeleri ve senatörler, demokrasinin savunulmasını, Trump’ın Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarını bloke eden Silikon Vadisi’ndeki şirketlere bırakamazlar.”

Alman medyası, ABD sisteminin temel çelişkisini görmezden gelmekle uğraşırken, Latin Amerika ve ABD’deki gazeteciler olayları kendi kıtalarının gerçeklerinin perspektifinden yorumladılar. ABD’li Sosyolog Malka Older, ABD’deki demokrasinin Trump’ın taraftarları tarafından tehdit edilmediğine, çoktan beri kusurlu bir yapı olduğuna inanıyor. Older, muhafazakar Foreign Policy dergisinde, “Bir yalancının seçilmesini, seçmenlerin sesinin veya seçim komisyonunun bastırılmasını mümkün kılan demokratik olmayan koşullar hâlâ yürürlüktedir ve bir sonraki vicdansız zengin adama hazırdır.”

Meksika gazetesi La Jornada; “ABD seçim sistemi, köleliğin bu ülkede hâlâ yasal olduğu ve açıkça iktidardakilere karşı çıkıldığında halkın iradesini bastırmak için tasarlandığı zamandan kalan oligarşik bir mirastır. Sonuç, bir avuç büyük kapitalist tarafından yerleşik iktidarın kaldıraçlarının eşi görülmemiş bir şekilde ele geçirilmesidir. Beyaz Saray’daki emlak kralının gelişi ve sonu bu sefaletin yalnızca bir belirtisi, aynı zamanda azalan süper gücün çöküşünün de kanıtıdır.” diye yorumladı.

Şilili Yazar Ariel Dorfman şunları ekledi: “Burası, temsili olmayan bir Senato tarafından seçilen dokuz yüksek mahkeme yargıcının, işçiler, kadınlar, azınlıklar ve sendikacılar tarafından onlarca yıllık mücadele sonucu elde edilen hakları geri alabileceği bir Amerika. Aynı yargıçlar, seçimleri ve mevzuatı etkilemek için devasa para akışına sahip şirketleri korudular ve şirketlerin yararına çevrenin harap olmasına izin verdiler. Küçük bir grup iş adamı ve finansörün ahlaksız bir servet birikiminin, nüfusun geniş kesimlerinde umutsuzluk yarattığı ve sayısız erkek ve kadının onları kurtarması için  popülist birine umut bağladığı anormal eşitsizlikler içindeki bir Amerika’dır. Dorfman, Arjantin gazetesi Página12’de;  “Anayasal sistem ve yasalar,  bir demagogun gücünü kötüye kullanmasını, yasa dışı bir şekilde kendisini ve ailesini zenginleştirmesini engelleyemedi. Hüküm giymiş katiller, savaş suçluları ve yalancılar affedildi ve despotik tedbirler aldılar.” diye yazdı.

KAPİTALİZMDE DEĞİŞMESİ İMKANSIZ BİR DEĞİŞİM

Kolombiyalı Gazeteci Cecilia Zamudio daha da keskin bir şekilde ifade etti. “Tamamen sirk”,  Resumen Latinoamericano internet sayfasında Trump’ın gidişini yorumladı: “İnsanları kapitalizmde gerçekleşmesi imkansız olan sözde bir demokratik değişime inandırmayı amaçlıyor, aynı ekonomik güçler, Trump’lı ya da Trump’sız her zaman hüküm sürüyor, Görevdeki başkanın adı değişik sadece. Ama tehlike altındaki demokrasinin kurtarıldığı ile ilgili sayfa sayfa yazılar yazacaklar. Çürümüş sistemlerinin itibarını yitirmiş mekanizmalarını restore edecekler.”

Kübalı Gazeteci Arthur González, El Heraldo Cubano adlı bloğunda onunla aynı fikirde: “6 Ocak 2021’de Kongre binasında yaşananlar, ABD emperyalizminin devrilmesine yaklaştığının bir işaretidir. Kovid-19 salgınının kötü yönetimi ile birleşen ekonomik kriz birçok Amerikalıya, halkın çoğunluğunun artan yoksullaşması pahasına yaşayan birkaç kişinin zenginleşmesinden muzdarip olduklarını gösterdi.”

Venezuelalı Sosyolog Ociel Ali López, Russia Today için yazdığı bir makalede Joe Biden’ın çöküşü durdurup durduramayacağını irdeledi ve: “İkiz Kulelere yapılan saldırı nasıl güçlü bir ulusal birlik sağladıysa, Capitol’a yapılan saldırı derin bir toplumsal bölünmeyi ortaya çıkardı. Yeni başkanın karşı karşıya olduğu senaryo bu. Trump taraftarlarının Biden’i ulusun lideri olarak tanıması olağanüstü bir gelişmeye bağlı. Bu yeni bir savaş olabilir mi? Muhtemelen, Biden kabinesi savaş konusunda oldukça deneyimli” dedi.

(Çeviren: Semra Çelik)


EKONOMİ POLİTİK: MACRON’UN 5 YILLININ SONUÇLARI NEDİR?

Audrey TONNELIER
Le Monde

Soru yersiz gibi görünebilinir, Fransa hâlâ tarihi bir sağlık ve ekonomik kriz içinde. 2022 cumhurbaşkanlığı seçimlerine on beş ay kala sağda ve solda hevesli adaylar piyonlarını yerleştirmeye başlarken, beş yıllık Macron döneminin ekonomik sonuçları ne olacak?

Cumhurbaşkanlığı kampanyasında güvenlik, eğitim veya çevre konularının yanı sıra işsizlik ve satın alma gücünün aldığı yer düşünüldüğünde, bu konu, önemsiz olmaktan çok uzaktır.

Fransa on aydır bir pandemi altında yaşarken, mesele sanıldığından daha karmaşık, hükümetin şubat 2020’ye kadar ortaya daha güzel bir tablo çizebildi: İşsizlik düşüyor, kalkınma yaşanıyor, yabancı yatırımcılar tekrar dönüyor..

Elbette, Cumhurbaşkanı “Zenginlerin başkanı” olma etiketinden hiçbir zaman kurtulamadı. Ancak, “çalışan” Fransızlar için önemli gelir vergisi indirimleri propagandaya olanak sundu, asıl olarak bir sosyal kriz sonucu ortaya çıkan “Sarı Yelekliler” döneminde de kullandı. 2020 yılına 1920’lerden bugüne en kötü resesyon damga vururken, bir o kadar tüm ekonomi hasarlı ve bozuk dururken, ülkenin durumuna nasıl bir bakış açısı getirecekler? İşyerleri ve çalışanlar için gerekli kamu desteği için hibe edilen borç, hangi koşulda kamu hesaplarına yeniden aktarılacak?

Resmi olarak, bu tür endişelerin şimdi zamanı değil. Kovid-19 çıtası yeniden yükselmeye işaret etmekte, Avrupalı komşularımız ise yarı aşamalı kapanmaya girmekte ve aşılama konusunda her ne kadar da ilk süreçlerde zayıf kalınmış olunsa ve sağlık çalışanları ile en hassas durumda olanlar için aşılamada hızlanma yaşanmış olsa da, geniş aşılama perspektifi hâlâ belirsiz. Emmanuel Macron, 31 Aralık akşamı Fransızlara iyi dilek dilemekten başka bir şey söylemedi: “Yılın ilk ayları zor olacak ve en azından bahara kadar salgın hâlâ ülkemizin hayatını ağır şekilde etkileyecek” diye belirtti. Önceki hayata geri gelebilmenin yarın için mümkün olmadığını vurgulamanın bir yoluydu bu. Restoran sahiplerinin kapıları her zaman kapalıyken, çalışanlar yaklaşan yeni bi kapanma önlemi konusunda endişeli ve şirketler işçileri işten çıkarmaya başladığında yenilenme hakkında nasıl konuşulabilir?

Ekonomi Bakanlığı muğlak ve önü görünmeyen bir yolda ilerliyoruz izlenimi vermekten kesinlikle kaçınıyor. Ekonomi ve Finans Bakanı Bruno Le Maire, 2020 sonbaharında büyük kalkınma adı altında ekonomiyi canlandıracağı ve ülkeyi rekabet gücü için yeniden ayağa kaldıracağına dair iddiada bulunmuştu, ancak 12 Ocak günü basına yeni yıl dileklerini açıkladığı konuşmasında bu iddiasını sınırlandırarak, “Fransa’nın ekonomik olarak yeniden canlanmasına ancak yıl sonuna doğru başlayabiliriz” diye belirtti. “Bu işin üstesinden geleceğiz, ben ikna oldum. Başarmak için Fransa’da her şeye sahibiz” iddiasında bulundu. Ve hayata geçirecekleri reformları sıraladı (2023 yılına kadar en zenginler dahil olmak üzere konut vergisinin tamamen ortadan kalkması, üretim ve şirketlerden vergi indirimi...)

“Ülkenin kamu borcunu finanse etmek için vergileri artırmayacağız” diye vurgu yaptı bakan. Ülkenin geçtiği kriz koşullarında, gururla geri çekilmesini biliyoruz diyenler için adeta vadedilen bir kampanya şeklini almaktadır. Bu, vatandaşları ikna etmeye yetecek mi? Bruno Le Maire biliyor ki ekonomiyi yeniden canlandırmak için güven çok önemlidir. Emmanuel Macron’a ikinci kez görev vermek için ise tamamen gereklidir. 

(Çeviren: Kıvanç Demir)

Evrensel'i Takip Et