22 Aralık 2020 23:00

Kovid-19 aynasından 2020

Koronavirüsün aynasından gördüğümüz 2020’de, sağlık gereksinimleriyle sermayenin gereksinimlerinin taban tabana karşıt olduğuna defalarca şahit olduk.

Fotoğraf: pixabay

Paylaş

Helin ÇAKIR

Ankara

Salgın hastalıkların tarihine baktığımızda, toplumların politik ve sosyal örgütlenmesinin eksikliklerine ayna tuttuklarını söyleyebiliriz. Dokuz ayını COVID-19 pandemisiyle geçirdiğimiz 2020 yılı ise aynayı kapitalizme tutarak tüm çelişkilerini, yetersizliklerini, çözümsüzlüklerini bir kez daha ve tüm açıklığıyla ortaya çıkardı.

Şüphesiz ki 2020’de yaşamlarımızı çeşitli düzeylerde etkileyen koronavirüsü, ortaya çıktığı ve yayılım gösterdiği koşullar başta olmak üzere, virüse karşı yürütülmesi gereken tıbbi çalışmalarla birlikte ele almak gerekir. Bu ele alışta, kapitalizmin canlıların yaşam alanlarını talan eden, biçimlerini değiştiren yapısını, temsilcilerinin her fırsatta sarf ettiği “tüm koşullarda kar” sözlerini ve eylemlerini de göz ardı etmemeliyiz.

Salgın hastalıklarla doğru bir mücadelede sürveyans sisteminin (verileri toplama, analiz etme ve sonuçları zamanında paylaşma) kurulması ve sistematik bir biçimde filyasyon uygulanması esastır. Türkiye’de ise aktif enfekte birey tespit edildiği günden bugüne yaygın test uygulanmadı, sağlıkçılara ve temaslılara düzenli test yapılmadı. Hastalığın tanısında DSÖ’nün tanı kriterlerine* uyulmadı. Dolayısıyla hem DSÖ kriterlerine uyulmaması hem yaygın test yapılmamasıyla gerçekliğe yakın veri devlet elinde dahi toplanamadı, halihazırda var olan rakamlarla da şeffaf bir biçimde bilgilendirilmedik. Hükümeti şeffaf olmaya davet eden meslek örgütleri de hedef tahtasına konuldu. Salgının kontrol altına alındığı algısı yaratılarak buradan siyasal rant elde edilmeye çalışıldı.

TOPLUMCU TIP YERİNE BİREYCİ TIP

Böylece bireyci tıp modeli de yenilgilerine koronavirüsle birlikte bir yenisini daha eklemiş oldu. Yirminci yüzyıldan itibaren sağlığa egemen olan bu model, bir hasta ve hastalık tarifi yapıp, bozulmuş olanı tamir etme mantığıyla hareket eder. Örneğin pandemi yönetimi temel olarak dört ana başlıktan oluşmalıdır: Enfekte olmuş bireylerin saptanması, hastaların tedavisi, virüsün yayılımının önlenmesi ve kontrol önlemlerinin değerlendirilmesi. Ancak Türkiye başta olmak üzere dünyanın neredeyse hiçbir yerinde süreç böyle yönetilmedi. 21. yüzyılda tıp bilimi salgınlarla nasıl mücadele edileceğini, alınan tedbirlerin yetersiz olduğunu, bireyci modelin yerine toplumcu bir yaklaşımın gelmesinin insanlık yararına olacağını bilmesine rağmen mevcut kapitalist sistemin çıkarlarına uygun olarak bireyci modelin devamlılığı sağlanıyor. Bu anlayış da hastalar ortaya çıkmadan hastalığın koşullarını ortadan kaldırmak yerine, hastaların artışına göre aşı hesabı yapan uygulamaları ortaya çıkarıyor. Yani kapitalist dünyada sermayenin çıkarları söz konusu olduğunda karşılaştığımız salgınla mücadele politikaları da şaşırtmıyor.

Sadece iki örnek üzerinden konuşacak olsak; “Kapalı devre” çalışmaya işçileri mahkum eden Dardanel fabrikası bu çalışma biçimi ile tarihinin en büyük karını elde etti. Dünyadaki büyük ilaç tekellerinden birisi olan Pfizer, aşılanacak olan 10 milyarlık nüfusu bir “pazar” görerek 2019’da 16.2 milyar dolarlık** kazancını daha ne kadar artıracağının planlarını yapıyor.

SAĞLIĞIN GEREKSİNİMLERİYLE SERMAYENİN GEREKSİNİMLERİ TABAN TABANA ZIT!

Sermaye gruplarının kerameti kendinden menkul açıklamaları ve izlenen politikalar, “Salgın yönetiminde kimin çıkarları egemen?​” sorusuna cevap niteliğinde. Her koşulda üretim ve tedarik zincirinin devamlılığını vurgulayarak “ölen ölsün kalan sağlar bizimdir” mantığıyla hareket eden iktidar, işçi ve emekçileri virüse terk ederek salgınla mücadele ettiğini iddia ediyor.

Bir çerçeve çizerek özetlemeye çalıştığımız bu süreç, geçirdiğimiz dokuz ayda sadece kitap okuyan, boyama yapan, kişisel gelişim videoları izleyen bir yaşamdan ne kadar uzak olduğumuzu gösteriyor. Koronavirüsün aynasından gördüğümüz 2020’de, sağlık gereksinimleriyle sermayenin gereksinimlerinin taban tabana karşıt olduğuna defalarca şahit olduk. Aynadaki yansıma aynı zamanda “Neye karşı mücadele etmeliyiz?​” sorusuna da cevap aralıyor.2020 yılına böylesi bir zor süreci yaşamış olarak veda ediyoruz. Neredeyse hepimiz “Bit artık 2020” sözleriyle uğurlayacağız bu yılı. Ancak kötüyü götürüp iyiyi getirecek olan takvim yaprakları değildir. İzlememiz gereken yolun tarifi de bu derginin sayfalarında gizlidir.Aynayı kendimize çevirdiğimiz bir 2021 dileğiyle…

* Yalnızca PCR pozitif vakalara Covid tanısı konuldu, akciğer tomografisi/filmi Covid-19 düşündüren vakalar tanımlanmadı. Çin'de yapılan bir araştırma, belirtileri olan 1.014 vakanın %30,3'ünün PCR'ı negatif ama akciğer tomografisi pozitif olduğunu ortaya koyuyor. (https://pubs.rsna.org/doi/10.1148/radiol.2020200642)

** https://www.macrotrends.net/stocks/charts/PFE/pfizer/net-income)

ÖNCEKİ HABER

Aşılar gerçekten güvenilir mi?

SONRAKİ HABER

Ne ucuzsa onu alıyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...