22 Aralık 2020 22:04

Aşılar gerçekten güvenilir mi?

Tartışılması gereken esas nokta, aşıların emperyalistler tarafından tasarlanıp dünyanın geri kalanına pazarlanmasıdır.

Fotoğraf: Caniceus/Pixabay

Paylaş

Selen AKÇAKOCA

ODTÜ

Pandemi süreci başladığından beri dünya genelinde COVID-19 ile ilgili çok sayıda bilimsel çalışma yapıldı. Virüsün yayılmasından etkilerine, önlenmesinden tedavisine kadar pek çok farklı alan bilim insanları tarafından çeşitli projelerle birlikte çalışıldı. Son günlerde COVID-19 aşısı ile ilgili çalışmalar ise gündemde oldukça geniş yer tutuyor. Dünya genelinde araştırmaları ve deneyleri tamamlanmaya yakın olan aşılar halk tarafından sürekli tartışılıyor. Aşıların, özellikle Avrupa’da, yakın zamanda uygulanmaya başlanacak olması halkta pek çok soru doğuruyor. Aşıların tamamlanmasının hızlı gerçekleşmesi, hükümetlerin salgınla mücadelede başarılı görünmek için atılan bir adım olarak değerlendiriliyor. Aşıların klinik aşamalarının tamamlanması ve yapılan bilimsel çalışmalar var olsa da bunların açık ve anlaşılır biçimde anlatılmıyor olması aşılara yönelik ciddi bir güvensizliği beraberinde getiriyor. Sosyal medyada aşıların “çipli” olduğuna dair iddialar dahi ortaya atılıyor.

AŞILARA YÖNELİK GÜVENSİZLİĞİN SEBEBİ NE?

Aşılara dair bu tartışmalar, bilimin günümüzdeki konumundan bağımsız değil. Bilim, sonuçlarından tüm halkın yararlanması, üretim sürecine de tüm halkın dahil olması gereken bir olgudur. Bugün bu tariften oldukça uzaktayız. Kapitalizm, bilimi kendi ihtiyaçları doğrultusunda yapılan araştırmalara sıkıştırıyor, bilimin ürettiği ürünleri de aynı doğrultuda kullanıyor. Bu bilgiler ile ortaya konan sonuçlar ise kapitalistlerin ihtiyacı doğrultusunda kullanılırken toplumun en geniş kesimini oluşturan emekçilerancak burjuvazinin izin verdiği ölçüde bu sonuçlardan yararlanabiliyor. Pandemi süreci başladığından beri pek çok şirketin dahil olduğu aşı çalışmaları da bu anlayıştan bağımsız değil. Pandemiden önce koronavirüs benzeri virüsler ile ilgili araştırmalar bütçe bulamazken pandemi başladığından beri birçok çalışma fon buldu. Aşının geliştirilmesi hem ülkeler hem de şirketler düzeyinde oldukça ciddi bir rekabeti beraberinde getirdi. Aşıyı bulmak, bunu pazarlayabilme hakkını da beraberinde getiriyordu. Örneğin BioNTech aşısının paydaşlarından biri olan Pfizer, dünyanın en büyük ilaç tekellerinden biri. BioNTechşirketinin kurucuları olan Özlem Türeci ve Uğur Şahin, Almanya’nın en zengin aileleri arasında bulunuyor. Şahin, aynı zamanda dünyanın en zengin 500 kişisi arasında bulunurken “dünyadaki en zengin Türk”unvanını da elinde bulunduruyor. Bir sene içerisinde aşılar geliştirildi fakat bu süreçte aşıların hangi aşamada olduğu, hangi çalışmalar yapıldığı halk tarafından bilinmiyordu. Aşılar, son haftalarda gündemimize girdiği için de yürüyen tartışmaların güven üzerinden ilerliyor olması oldukça doğal. Günümüzün bilimsel ve teknik yeterliliğine bakacak olursak, yapılan araştırmalar doğrultusundaaşıların güvenilir olduğunu söylemek mümkün. Gerekli araştırmave deneylerden geçirilen aşıların bilimsel geçerliliğine dair bir tartışma bizi esas noktadan uzaklaştıracaktır. Aşıların doğal bir sürece müdahale etmesi veya doğallığı üzerinden aşılara karşı çıkmak bugün çok sayıda sağlık problemine ve hatta ölümlere yol açmaktadır. Aşılar halk sağlığı açısından önemli yeri olan bilimsel buluşlardır. Bugün tartışılması gereken esas nokta, aşıların emperyalistler tarafından tasarlanıp dünyanın geri kalanına pazarlanmasıdır. Halk sağlığının önemi oldukça ortadayken ve tüm dünyanın etkilendiği bu ölçüde geniş bir hastalık varken aşıların para ile satılıyor olması, herkes tarafından kolay biçimde ulaşılabilecek olmaması esas itiraz edilmesi gereken noktadır.

HERKES İÇİN BİLİM

Tartışmanın “güven” üzerinden ilerlememesi ise bilimin halktan uzaklaştırılması, belirli bir kesimin kullandığı hale sokulmasından kaynaklanmaktadır. Bilimin toplumsallığı, onun herkes tarafından kullanılabilir ve herkesin bilim üretim sürecine katılabilir durumda olması ile gerçekleşir. Bugün kapitalistlerin kapalı kapılar arkasında ürettiği bilim, ürünlerini bilinmez ve anlaşılmaz kılıyor. Bu anlayışın karşısında yapılması gereken, herkesin bilim yapabilecek düzeye gelmesidir.Bunun sağlanabilmesi de ancak bugünün bilim anlayışının reddedilmesi, bilimin gerçek anlamda toplumsallaşması, teorikbilgi ve pratik bilgi arasındakiayrımın ortadan kalkması, bilimin herkes tarafından yapılabilir ve kullanılabilir hala gelmesi ile sağlanabilir. Bu elbette bilim insanlarının üretimiyle insanlığın gelişimine katkı sağlamasına karşı gelmek değildir. Böyle bir karşı çıkış ancak bilimi kendi emellerine alet edenlerin işine yarayacaktır. Bu karşıtlığı yaratan, bilimi toplumun dışında bir unsur haline getiren aynı zamanda onun gelişmesine de engel olan kapitalist sistemdir. Burada karşı çıkılması ve mücadele edilmesi gereken toplumsal üretimi egemenlerin çıkarları için gerçekleştirmeyi esas alan kapitalist emperyalist sistemdir.

ÖNCEKİ HABER

Elazığ Emek Gençliği: Gençlik karanlığa mahkum değil; birleş, örgütlen, değiştir

SONRAKİ HABER

Kovid-19 aynasından 2020

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...