22 Kasım 2020 13:25

Birlikte kazandık

Emek verdik, ısrar ettik ve hakkımızı aldık.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Onur Yoldaş METE

Çukurova Üniversitesi

Merhaba, ben Çukurova Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü 2. sınıf öğrencisi Onur Yoldaş Mete.

Çukurova Üniversitesi’nin 5 Kasım’da yayınladığı sınav yönergesine karşı öğrenciler olarak gösterdiğimiz tepkiler, yaşadıklarımız, üniversite yönetiminin tutumu ve 18 Kasım’da geri adım attırmamıza kadar yaşanan şeyleri, sürecin başından sonuna kadar yer almış bir arkadaşınız olarak yazma ve paylaşma ihtiyacı duyuyorum.

“SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI GELİRSE BİZİM YAPACAK BİR ŞEYİMİZ YOK”

Üniversitemizin senatosu, 5 Kasım günü bir sınav yönergesi yayınladı. Bu yönergede, online sınavlarda bilgisayardan giriş yapılması gerektiğini, sınav esnasında kamera ve mikrofonun açılmasının zorunlu olduğunu söylediler. Bu yönergenin ikinci bölümünde ise dönem başında ders kaydı yapmış olan bütün öğrencilerin, online sınav için gerekli bütün ekipmanlara sahip olduğunu beyan etmiş sayıldığını açıkladılar.

İmkanı olmayan öğrencilerin Çukurova Üniversitesi veya bulundukları ildeki üniversitenin bilgisayar laboratuvarlarından girebilecekleri, pandemi gereği sınavlar zorunlu olarak uzaktan yapılmak zorunda kalınırsa durumu olmayan öğrencilere bir defaya mahsus ‘’okul dondurma’’ hakkı tanıdıklarını söylediler.

Bu açıklama, açıkça imkanı olmayan öğrenciye “ya laboratuvara git, eğer pandemide sokağa çıkma yasağı gelirse bizim yapacak bir şeyimiz yok ama okulu dondurabilirsin demiş oldular.”

Bu karar biz öğrencilerin maddi koşullarının önemsenmediğini ve aklımızla alay ettiklerinin bir göstergesi oldu. Biz de elbette bu karara karşı çıktık ve öğrenciler olarak ilk iş sosyal medyada hashtag kampanyası örmeye başladık. İlk gün açtığımız başlık gerçekten başarılı oldu ve saatlerce Twitter gündeminde ilk sıralarda yer aldık. Bunun yanında aynı gün ve ilerleyen günlerde kimi arkadaşlarımız Üniversiteye kimi arkadaşımız da CİMER’e dilek ve şikayet mektupları yollayarak sesini duyurmaya çalıştı.

ÜNİVERSİTE YÖNETİMİ GERİ ADIM ATMAYA BAŞLADI

Üniversite yönetiminin bizim bunca çabamıza rağmen esas sorunlara yönelmeyen, bize kulağını tıkayan bu tutumu karşısında kimimiz yılgınlığa düştü ve umudunu kesmeye başladı kimimiz ise umudunu ve gücünü haklılığından alarak taleplerinde ısrarcı olmaya ve ümitsizliğe kapılan arkadaşlarına da destek olmaya, umudunu yeşertmeye devam etti. Daha geniş bir şekilde organize olduktan sonra sosyal medyada hashtag kampanyalarımıza katılım inişli çıkışlı da olsa bir hafta boyunca devam ettik. Üniversite yönetimi bazı konularda geri adım atmaya başladı.

Bu olanlar üzerine biz de hem bu meseleyi haber sitelerinde, kanallarda yaygınlaştırma uğraşına girerken, bir yandan da sosyal medya kampanyasına devam edip, ek olarak bunların dışında neler yapabiliriz meselesini daha ciddi ve kararlı bir şekilde tartışmaya başladık.

Artık daha somut bir şeyler yapmamız gerektiğini hissediyor ve görüyorduk. Çünkü yaptıklarımız üniversite yönetimini bu konu ile alakalı ne kadar art arda toplantı yapmaya, bazı konularda geri adım atmaya zorlamış olursa olsun hala bize kulak tıkamakta kararlı oldukları belliydi. Bunun için de biz, durumu evden dışarı çıkmaya müsait olan arkadaşlarımızla maske ve sosyal mesafe kurallarına uyulacak şekilde hazırladığımız dilekçeleri rektörlüğe verip basın açıklaması yapmaya karar verdik. Buradaki amacımız artık daha açık ve somut bir şekilde sesimizi yükseltip yönetime varlığımızı hissettirmekti.

Gerek bu işi örgütlerken gerekse basın açıklaması yaparken rektörlüğün hiçbir şekilde bizimle görüşmek isteyeceğini beklemiyorduk. Yaklaşık iki hafta boyunca bize kulak tıkayan bir yönetim bir günde demokrasi havarisi kesilecek değildi sonuçta.

Basın açıklamamızı arkadaşımız okudu. Sonrasında dilekçelerimizi vermek için sırayla içeri girmeye hazırlandık ve tam o sırada beklemediğimiz şekilde rektörlüğün bizimle görüşmek istediğini ve pandemi koşullarından dolayı aramızdan temsilen 5 kişi belirlememizi belirttiler. Biz de bunun üzerine dilekçelerimizi Yazı İşleri Müdürlüğü’ne teslim ettikten sonra aramızda ben de dahil beş kişi belirledik ve Rektörlük binasına girdik. Rektör yardımcıları Prof. Dr. Hayri Yılmaz ve İlter Ünlükaplan ile görüştük.

Görüşmenin genel atmosferine bakacak olursak, görüşme çoğunlukla hocaların konuştuğu ve bizim de konuşacak fırsat bulabilmek için gerçekten çabaladığımız bir havada gerçekleşti, Rektörün gelip fotoğraf çektirip gitmesini saymazsak tabii…

Fakat her şeye rağmen biz taleplerimizdeki ısrarı sürdürdük ve masadan kazanımla kalkmaya çalıştık. Günün sonunda da alınan kararlar gerek masadaki ısrarımızın gerekse kampanyanın ilk gününden beri özveri gösteren birçoğumuzun emeklerini ve ısrarını bir anlamda doğruluyor.

Yazıyı bitirirken, senatonun attığı geri adımda sokağa çıkma yasaklarının etkisinin olması, bizim verdiğimiz yukarıda yazdığım ve yazmayı bitiremeyeceğim kadar çok emeğin hiçbir etkisi olmadığı anlamına gelmez. Bilakis öğrencilerin emekleri ve ısrarı işi bu noktaya getirmiştir. Son gün yasakların açıklanması bu karar için verdiğimiz emeklerin tamamlayıcı unsuru olduğunu düşünüyorum.

Rektör Prof. Dr. Meryem Tuncel’e, ‘Öğrenciler bizim önceliğimiz’’ şeklindeki açıklamasında geçen ‘’öncelik’’ sırasını bir kez daha gözden geçirmesini tavsiye ederim. Zira biz bu önceliği hissetmiyoruz, çekilen fotoğraflar veya verdiğiniz ikramlar bu gerçeği değiştirmiyor. Olur da bir daha görüşme yapma durumunda kalırsak, hoş geldiniz deyip, bir iki fotoğraf çektirip gitmenin bizim için bir değerinin ve yeterliliğinin olmayacağını belirtmek isterim.

Kampanyanın başından sonuna kadar irili ufaklı emek veren bütün sıra arkadaşlarıma, biz öğrencilerin taleplerine destek olan herkese, kampanyanın her aşamasında sesimizi ve sözümüzü duyuran Evrensel Gazetesi’ne teşekkür ederim. Emek verdik, ısrar ettik ve hakkımızı aldık.  

ÖNCEKİ HABER

ABD, Açık Semalar Anlaşması'ndan çekildi

SONRAKİ HABER

Emek Partisi (EMEP) 9. Kongresi toplandı: İşçi sınıfı, kazanmanın yolunu gösteriyor!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa