29 Temmuz 2020 12:11

Balçova’dan kadınlar: Haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz

İzmir’de "İstanbul Sözleşmesi Yaşatır, Vazgeçmiyoruz" kampanyası içinde yer alan Balçova Kadın Dayanışması tüm hafta boyunca İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin bir dizi etkinlik planladı.

Fotoğraf: DHA

Reklam

“İstanbul Sözleşmesi Yaşatır, Vazgeçmiyoruz İzmir” kampanyasında imzacı olan gruplardan Balçova Kadın Dayanışmasından kadınlar Narlıdere ve Güzelbahçe’den katılımlarla toplandı.

Toplantıda sözleşmenin önemine dikkat çekilirken, yerelde yapılacak etkinlikler üzerine tartışma yürütüldü. İstanbul Sözleşmesi konusunda bilgilendirilme çalışmaları yapılması, 5 Ağustos’ta İzmir’de planlanan eylem için en geniş kadın kesimlerine çağrı yapılması konuşuldu. 4 Ağustos günü pandemi koşullarına uygun bir alanda geniş katılımlı bir forum düzenlemesi kararı alınırken, kadınların sesi olabilmek için Instagram ve Facebook gibi platformlardan canlı yayınlarla yapılması planlandı. Kampanya çerçevesinde alınan kararlar doğrultusunda İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı gün olan 1 Ağustos’ta yapılacak sosyal medya eylemine katılım çağrısı yapıldı.

DEÜ HASTANESİ SAĞLIK EMEKÇİLERİ ‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR, VAZGEÇMİYORUZ’ KOKARTLARI TAKACAK

Dokuz Eylül Üniversite Hastanesinde örgütlü olan SES, Sağlık-İş, Tez-Koop-İş sendikaları da sağlık emekçilerini gündeme dair bilgilendirirken, 5 Ağustos’a eylem çağrısı yapmak için toplantılar düzenliyor. 4 Ağustos’tan itibaren “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır, Vazgeçmiyoruz” yazılı kokartlarla çalışma kararı alan kadınlar, tüm sağlık çalışanlarının sürece dahil edilmesinin önemine dikkat çekti. Önümüzdeki aylarda toplu sözleşmesi masasına oturacak olan sağlık işçisi kadınlar, kadın işçilerin yaşadıkları sorun ve taleplerin sözleşmede yer alması için de mücadele edeceklerini ifade etti. (EKMEK VE GÜL)


MUDANYA KADIN MECLİSİ: İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADINLARIMIZIN VE ÇOCUKLARIMIZIN TEMİNATIDIR

Mudanya Kent Konseyi Kadın Meclisi üyesi kadınlar İstanbul Sözleşmesi ile ilgili yaptıkları açıklamada İstanbul Sözleşmesi’nin kadınların ve çocukların teminatı olduğunu belirtti.

Mütareke Meydanı'nda yapılan, Kent Konseyi Başkanı Cumhur Aksan, Mudanya Kadın Meclisi üyeleri ve çok sayıda Mudanyalı kadının katıldığı açıklamayı okuyan Başak Baykan, sözleşmenin kadınlara ve çocuklara yönelik her türlü şiddetin önünün kesilmesini amaçlayan, ilk uluslararası belge olduğunu vurgulayarak; “Adına “İstanbul Sözleşmesi” denmesinin sebebi bizim başlattığımız bir çalışma olması ve İstanbul’da imzaya açılmasıdır. İlk imzayı Türkiye atmıştır. Bize dışardan dayatılmamıştır. Sözleşmenin imzalandığı dönemde Avrupa Konseyi’nde Türkiye’den iki isim var: Sayın Ahmet Davutoğlu ve Sayın Mevlüt Çavuşoğlu. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, o dönem Başbakan’ken İstanbul Sözleşmesi TBMM’ye sevk edilmiş, AK Parti, CHP, MHP ve BDP’nin oybirliği ile onaylanmıştır. Meclisten tek bir red oyu çıkmamıştır. 2014 yılında ise yürürlüğe girmiştir” dedi.  

Amaçlarının kadınların ve çocukların en doğal hakkı olan yaşama hakkı ve insanca yaşama hakkını savunmak olduğunu vurgulayan Aksan; “İşte bu yüzden İstanbul Sözleşmesi hayati önem taşımaktadır. İstanbul Sözleşmesi kadınlarımızın ve çocuklarımızın teminatıdır" dedi.

Salvador Dali, “Suç” adlı tablosunun önünde konuşmasını sürdüren Başak Baykan, "Sözleşmede, şiddetin çeşitleri “fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik” olarak tanımlanmıştır. Kadın-erkek eşitsizliği, kadının toplum tarafından güçsüzleştirilmesi, itibarsızlaştırılması sonucu şiddetin arttığı belirtilmiştir. Çünkü, kadın değersizleşince kendisine verilen zarar meşru görülüyor. Şiddet eylemini gerçekleştirmenin yanı sıra, kadını tehdit etmek, zorlamak, özgürlüğünü kısıtlamak da şiddet kapsamında sayılmaktadır. Toplumun bazı kesimleri şiddeti sadece fiziksel sanmakta, diğer şiddet türlerini olağan karşılamaktadır. Yani, kadına gözdağı vermek, küfretmek, kadını aşağılamak, karşısında konuşturmamak erkeğin hakkıymış gibi görülüyor. İstanbul Sözleşmesi, benzeri davranışları da şiddetin türleri olarak belirtiyor ve her türlü şiddeti önlemek amacıyla madda madde yol gösteriyor” dedi.

Sözleşmenin “şiddetin gerekçesi yoktur” dediğini ifade eden Baykan şunları söyledi; “Öyle, ‘namus davası’ deyip ‘töremiz böyle’ deyip ’sözümü dinlemedi’ deyip kimseyi öldüremezsin. İstanbul Sözleşmesi, bu cinayetlerde, ailedeki küçük çocukları azmettirerek daha az ceza alınmasının önüne geçiyor. Bu vesileyle çocuğu da koruyor.  Aile fertleri aynı evde yaşadıkları, dolayısıyla bir arada oldukları için, kocalar eşlerine ve çocuklarına her an ulaşabiliyorlar. Çünkü, yanı başında. Dolayısıyla, mağdurun korunması ayrı bir önem arz ediyor. Özel bir takım önlemler alınması gerekiyor.  Bir babanın, çocuğun gözü önünde anneye şiddet uygulaması bu sözleşmeye göre kabul edilemez bir durumdur.  Bununla beraber, ev içerisinde şiddete maruz kalan çocuklar da İstanbul Sözleşmesi ile koruma altına alınmaktadır. Sözleşme maddelerinde şiddet gören her birey için 7/24 danışma hatları, sığınak merkezleri oluşturulması isteniyor. Ve bunların kolaylıkla ulaşılabilir yerlerde olması gerekiyor. Böylece, mağduriyetin daha en başından hızla giderilmesi amaçlanıyor. Ve bu sürece devlet de dahil ediliyor. Saldırgan karşısında devletin gücünü görünce, şiddetin önüne geçmek kolaylaşıyor. Ayrıca, mağdurlara psikolojik ve hukuki destek sağlanıyor. Yani sözleşme, şiddetin hem engellenmesi için hem de mağduriyetin giderilmesine yönelik belirli bir izleme mekanizması oluşturuyor.”  

Sözleşmeye göre devlet, kolluk kuvvetleri ve sivil toplum kuruluşları ile beraber topyekun bir seferberlik halinde mücadele etmeli. Bu önemli bir madde, çünkü şiddete karşı alınan tedbirler, yasal yaptırımlar arttıkça, suç oranı düşüyor. Sözleşme tam manasıyla uygulansaydı, bu kadar kadın cinayeti işlenmeyebilirdi.” (HABER MERKEZİ)

Reklam