13 Mayıs 2020 03:00

Cemaat karşısında kadının hikayesi: “Unorthodox”

Genç Hayat'ın bu sayısında yeni çıkan ve çıkar çıkmaz birçok kadın tarafından hayatlarından bir parça bulduklarını belirttikleri sözleriyle oldukça beğenilen "Unorthodox" dizisini işliyoruz.

Fotoğraf: Fragmandan bir kare

Paylaş

Asya TÜRKKAN

Ege Üniversitesi

Bu yazıda Deborah Feldman’ın “Unorthodox: The Scandalous Rejection of My Hasidic Roots” adlı otobiyografik kitabının uyarlaması “Unorthodox” dizisini ele alacağım. Deborah Feldman, Williamsburg’taki Hasidik Yahudi cemaati Satmar’da doğup büyümüş. Dizi New York, Williamsburg mahallesindeki Hasidik Yahudi cemaatinin bir üyesi olan Esther(Esty)’in cemaatten kaçmasıyla başlıyor. Annesinin yanına Berlin’e kaçtığını görüyoruz. Gerçek hayatta Deborah Feldman yazarlık yaparken, dizideki karakterimiz Esty’nin tutkusu ve yetenekli olduğu alan müzik.

FARKLI KÜLTÜRLERİN ORKESTRASI

Berlin dizide soykırımın ve trajedinin sembolü olmasının yanı sıra çok kültürlülüğü ile de ele alınmış. Dizide farklı kültürlerden gelen birçok insanın bir orkestrayı oluşturmasına vurgu yapılıyor. Kendini bulmak için trajedisinin kaynağına dönüyor. Soykırım kararı alınan villanın yanındaki gölde “yıkandığını” görüyoruz. Geçmişinden arınıp yeni bir hayata adım atıyor. Berlin’de iken geçmişten sahnelerle New York’taki hayatını, düğününü ve evliliğini görebiliyoruz. Cemaatin içindeki katı kurallar gerçekçi bir şekilde anlatılıyor. Ayrıca Berlin’de geçen çekimlerin aydınlık ve ışık alan mekanlarda yer alması bize karakterin umudunu ve kendini yeniden bulmasını, New York’taki karanlık, ışık almayan mekanlar ise bize karakterin cemaatte yaşadığı sıkışmışlık hissini anlatıyor.

BİR KADIN OLARAK İZLERKEN…

Netflix’in Yiddiş dilindeki ilk projesi. Dizideki Haham karakterini canlandıran Eli Rosen bu kültürün anlatılmasında yardımcı olmuş, senaryoyu Yiddiş dilinden çevirmiş ve oyunculara Yiddiş konusunda yardımcı olmuş. Hasidik Yahudiler modern teknolojinin sunduğu çoğu imkânı reddediyor ve bunun saflığı bozduğunu düşünüyorlar. Akıllı telefon kullanmıyorlar, televizyonun günah makinesi olduğunu düşünüyorlar. Mahallelerinin “erüv”le kaplı olduğuna inanıp kaçarlarsa elektriğe tutulacaklarına inanıyorlar. Erkekler Tevrat okuyor, kadınlar ise “Koşer” ürünlerin olduğu marketlerden alışveriş edip çocuk yapmakla görevliler. Berlin’deki İsrailli arkadaşının söylediği gibi “bebek yapma makinesi” olarak görülüyorlar. Kadınların müzik aleti çalmaları ya da toplum içinde şarkı söylemeleri yasak. Kadınlar daha kapalı kıyafetler giyip saçlarını perukla kapatıyorlar. Evlenmeden önce kadın ve erkeğin en fazla 1-2 saat görüşmelerine izin var. Evlendikten sonra hep kontrol altında tutulduklarını ve üremek için zorlandıklarını görüyoruz. Ben bir kadın olarak izlediğimde Esty’nin yaşadığı çoğu şey bana ağır geldi. Günümüz toplumunda bu kadar katı ve net bir baskı olmasa da tüm ataerkil toplumların kadın bedeni üzerinden aynı tutumu sergilediğini anladım. Kadınlar tarafından yönetilip, yazıldığı için bunu daha iyi hissediyoruz belki de. Dizide “Tanrı var mıdır?​” sorusu bir kez geçiyor. İnançları için radikal kararlar alan bir cemaati anlatırken, yönetmen ve senaristler inançları sorgulatmamış. Unorthodox Netflix’te ulaşabileceğiniz mini dizi. Bence izlemeye değer.

 

ÖNCEKİ HABER

Madenci yakını İsmail Çolak: 6 yıldır her gün tekme atıyorsunuz

SONRAKİ HABER

Cam işçisi: Sendikamız Mehmet Kürtül'ün ölümüne niye iş cinayeti demiyor?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...