14 Nisan 2020 20:01

Toplumcu tıp ve sağlık nedir?

Toplumcu tıbbın gelişmesi için gerekli olan şey onunla sıkı sıkıya bağlı olan bilimdir. “Peki, nasıl bir bilim?” diye sorarsak bilimin de toplum yararına üretilmesi gerekir.

Fotoğraf: pngtree

Paylaş

Cenk Yılmaz BAYIR

İstanbul Üniversitesi

Tıp, her zaman halk sağlığının hizmetinde olan ve o eksende gelişen bir bilim olmamıştır. Kapitalizmin egemen üretim şekli olduğu ilk zamanlarda tıp belirli bir zümreye hizmet veriyor ve birçok işçi-emekçi bu hizmetten mahrum kalıyordu. Ciddi hastalıklar ve salgınların toplum içerisindeki varlığı, yüksek oranlarda bebek-çocuk ölümlerini ve işçi ölümlerini de beraberinde getiriyordu. Bu noktada bunların varlığını gözler önüne seren ilk kişi F. Engels olmuştu. “İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu”nu yazan Engels bu çalışmasında emekçilerin yaşamını incelemiş ve toplumcu tıp fikrinin ilk adımlarından birini ortaya atmıştır. Engels’in bunları tespit etmesinde diyalektik materyalist yöntem önemli bir noktaydı. Engels’in incelediği nokta dönemin öne çıkan liberal ve ütopik sosyalist görüşlerinden farklı bir yerde konumlanır. Engels sorunu salt kötü yaşam ve çalışma koşullarında görmez. Nedenin arkasındaki nedene de gider. Engels bahsettiğimiz koşullara “neden olan üretimin örgütlenmesinde ve sosyal çevrede aranması gerektiğini savunmaktadır”1. “Engels’e göre sağlık sorunlarının çözümü hayırseverlik ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesinde değil, özel mülkiyetin ortadan kaldırılması ve eşitlikçi bir düzen kurulmasındadır”2

Engels’den birkaç yıl sonra aynı yöntemi benimseyen Rudolf Virchow ise Engels’in tespitlerini kanıtlar nitelikte sonuçlara ulaşmıştı. Virchow, halk arasında yayılan ciddi sağlık sorunlarının temelinin işçi-emekçilerin yaşamındaki kötü koşullar olduğunu savunmuş ve bu koşulların ortaya çıkmasının kaynağını ise kapitalist sistemin özünde görmüştür. Virchow ve iki Alman hekim sağlığın sosyal bir sorun olduğuna dikkat çekerek 1848-1849 yıllarında Tıp Reformu adı verdikleri dergileriyle en azından sistem içerisinde sağlığın iyileştirilebilmesi için temel fikirler öne sürmüşlerdir. Bunların başında çalışma hakkı, ücretlerin arttırılması, barınma ve beslenme koşullarında iyileştirmeler gelmektedir.

MESELE SADECE YETERLİ ÖNLEMİ ALMAK DEĞİL

Kapitalizmde önleyici tıp tercih edilmemektedir. Kâr güdüsü tıpta da kendini göstermiş, dünya çapında ilaç tekelleri ve özel hastaneler neoliberalizm ile birlikte daha da güçlenmektedir. Tıp; günümüz kapitalist toplumunda hasta olma ihtimalini azaltma, hastalığı ortaya çıkaran çevresel faktörleri ortadan kaldırmaya dayanmıyor. Aksine hasta olduktan sonra tedavi ile iyileşme çevresinde ilerliyor. Sebebi ise az önce bahsettiğimiz kâr güdüsü. Bunun karşısında ise toplumcu tıp anlayışı yer alıyor.

Toplumcu tıp, kapitalist sistemdeki belki de en iyi örnek olan sosyal devlet anlayışındaki tıptan da çok farklıdır. Üretim biçiminden çıkan çeşitli sağlık sorunlarının ve o sorunların doğacağı ortamı hazırlayan çelişkilerin ortadan kaldırılmasıyla ancak uygulanabilir. Mesele sadece fabrika bacalarına filtre takmak, fabrika içinde sağlık personelleri bulundurmak, herkese yeterli gıda ve barınma sağlamak değildir. Evet bunlar çok önemli bir boyutudur ancak zorunlu olarak üretim faaliyeti içerisinde bulunan bireyin psikolojisi ve bu bireylerin oluşturduğu toplum yapısı da değişmedikçe toplumcu tıp anlayışı da sağlanamayacaktır. Toplumcu tıp anlayışının dünya tarihinde tam olarak vücut bulduğu ülke ise Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’dir. Sovyetlerde tıp sadece tekil bir inceleme noktasıyla anlaşılamayacak bir yapıdadır. Toplumcu sağlığın oluşumu devrimle gelen kazanımlarla sıkı sıkıya bağlı olarak inşa edilmiştir. Bu yüzden sosyo-ekonomik boyutuyla incelenmelidir. Demokrasinin kurumlar içerisinde yerleşmiş olması, çalışmanın hak olarak tanınması, bireyin sağlığının toplumun sorunu olması, beslenme ve barınmanın topyekûn değiştirilmesi ve nihayetinde sosyalist üretim şekli ve işçi sınıfı iktidarının kurulmasıyla gelen sistem; toplumcu tıbbın nasıl işlediğini anlamamız için gereklidir. Diyalektik ve tarihsel materyalist bir yöntemle kurulmuş sistemin tıp anlayışını anlamak için de bu yöntem gereklidir.

NASIL BİR BİLİMSEL YÖNTEM GEREKLİ?

Toplumcu tıbbın gelişmesi için gerekli olan şey onunla sıkı sıkıya bağlı olan bilimdir. “Peki, nasıl bir bilim?​” diye sorarsak bilimin de toplum yararına üretilmesi gerekir. Nasıl ki kapitalizmde bilimsel bilgi kâr güdüsüyle ve küçük bir sınıfın mülkiyeti için üretiliyorsa ve günümüzün tıp anlayışı buna dayanarak ilerliyorsa toplumcu tıbbın dayanak noktası da bunun karşıtı olmalıdır. Bilimi, bilimsel bilgiyi metalaşmaktan kurtarmak gerekir. Bu yüzden, bilimsel bilgiyi üreten üniversitelerin işleyişinin “halk için bilgi üretimi” doğrultusunda değişmesi şarttır. Ancak en önemlisi “bilimsel yöntemin ne olacağı” sorusudur. Doğru yöntem, yüzyıllardır filozofların üzerine koyarak ilerlettiği birikimin nihayetinde en ileri aşamasına ulaşmış ve yeniden üretilmiş olan diyalektik materyalist yöntemdir. Yöntem, doğa ve toplumun yasalarını ortaya koyma amacındadır ve şu ana kadar koyabilmiştir de. Bu yöntemin kurucuları Marx ve Engels’in yöntemi ortaya koyduktan yıllar sonra Einstein “görelelik”le doğa bilimlerinde ve 1917 Devrimi ile birlikte toplum bilimlerinde yöntemi kanıtlaması örnektir. Doğanın kendisi maddelerden ve maddelerin ilişkilerinden oluştuğu için bunu anlamlandıracak tek kapsamlı yöntem de diyalektik ve tarihsel materyalizmin kendisidir. Hareketin sürekli var olup dönüşüm içinde olması, kendi zıddıyla geliştirdiği ilişki biçimi ve dönüşümünün sıçrama ile farklı bir şey ortaya koyabilmesi diyalektik materyalist yöntemin ilkeleri arasındadır. Ayrıca madde temelli olup herhangi bir metafizik iddiayı çürütebilmesi, tek yönlü değil çok yönlü bir ilişkiler ağı ve daha birçok özelliği aslında diyalektik materyalist yöntemin bilimdeki üstünlüğü ve kanıtlanabilirliğine işarettir. Yöntemin kullanımındaki en önemli kısmı ise John Desmond Bernal’ın sözleriyle anlatalım, “Diyalektiği bir bilim adamının elindeki organik veya biyolojik materyale uygulamak, onu saçmalığa çevirmekten başka bir şey değildir. Diyalektik, bilim adamı ve materyaline aynı anda uygulanmalıdır.” Bernal bu sözleriyle yöntemin sadece bilim insanının elinde bir araç olarak var olduğu sürece istenilen sonuca ulaşılamayacağına işaret eder. Bilim insanı bu yöntemi kullanmak için yöntemi özümsemeli ve hayatının kopmaz bir parçası haline getirmelidir.

 

1 Arif Akalın, Engels Ve Toplumcu Tıp. Madde, Diyalektik Ve Toplum. Cilt 2, Sayı 4

2Akalın, A. (2013). Toplumcu Tıbba Giriş: Toplumcu Tıp Ders Notları. İstanbul: Yazılama Yayınları.

3J.D. Bernal (2007) Marksizm ve Bilim, Evrensel Basım Yayın

ÖNCEKİ HABER

Neoliberalizm sınıfta mı kaldı?

SONRAKİ HABER

Neoliberalizm başladığı yerde son bulacak mı?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...