06 Nisan 2020 00:34

Arap coğrafyasında geçen hafta: Koronavirüs Ortadoğu’da en yoksulları vuruyor

Bütün dünyada olduğu gibi Arap coğrafyasında da koronavirüs salgını birinci gündem olmaya devam ediyor. Son dönemlerde yayımlanan makaleler daha çok salgının etkileri üzerine.

Fotoğraf: Fatemeh Bahrami/AA

Paylaş

Ali KARADAŞ
Yusuf ERTAŞ

Al Arabiya’nın sitesinde yayımlanan uzun makalede koronavirüsün Arap dünyasında en çok yoksulları vurduğuna dikkat çekildi. Lauren Holtmeier ve Mona Alami imzalı makalede Ortadoğu’nun hemen bütün ülkelerinde yevmiye ile çalışan büyük sayıda kayıt dışı nüfusun olduğu belirtilerek, salgından en çok bu kesimlerin etkilendiği ifade edildi. Makalede, “Bunlar koronavirüs nedeniyle belirgin hale gelen eski problemler” denildi.

YOKSULLARIN GÜVENCESİ YOK

Salgının yoksullar üzerine etkisini irdeleyen diğer bir makale ise Gulfnews’te yayımlandı. Başyazıda eğer salgının önlenmesi isteniyorsa yoksullara yardımın şart olduğu yazıldı. Makalede; “Yoksulların evi ve güvenlik ağı yok. Virüse karşı tamamen korumasız durumdalar. Bu nedenle, araştırmaların alt tabakadaki insanların hastalığı kapma ve ondan ölme olasılığının daha yüksek olduğunu göstermesi şaşırtıcı değildir” denildi.

DÖRDÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI

Şarkul Avsat gazetesinden Semir Ataullah, koronavirüs salgınını soğuk savaştan sonra yaşanan “dördüncü bir dünya savaşı”na benzetti. Çin’in İtalya ve Fransa’ya tıbbi yardım göndermesine atıfta bulunarak salgınla mücadelenin sonuçlarının dünyanın yeni haritasını çizeceğini savundu.

Al Kuds al Arabi’nin, salgını irdelediği başyazısında batı demokrasilerinin ordularını sağlık, ulaşım vb. toplumsal hizmetlerle görevlendirmesine rağmen Arap dünyasında çatışmaların hâlâ devam etmesi eleştirildi. “Korona ve ordular: Halklara hizmet etmek mi onlara zarar vermek mi?​” başlıklı başyazıda Suudi Arabistan’ın sanki salgının ortasında değilmiş gibi ordusunun “Yemen’deki macerası”na devam ettiğine vurgu yapıldı. Ortaya çıkan verilerin Mısır’da ordunun salgının yayılmasında ve vakaların artmasında gizli bir rol oynadığı belirtildi. Suriye’de ordunun bombardıman dışında herhangi bir şeyle ilgilenmediği iddia edildi.

Ödüllü Gazeteci Rym Tina Ghazal da, koronavirüs ile ilgili yazdığı ilgi çekici makalede eve zorunlu kapanmanın, “Belki de yeni yazarları, yeni Shakespeare’leri çıkarabileceğine” tarihten örnekler vererek dikkat çekti. 


DÜNYANIN FAKİRLERİ UNUTULMAMALI

Gulf News 
Başyazı

Koronavirüsün korkunç etkisini önlemek için fakir uluslara uluslararası yardım gerekir. Bulaşmayı kontrol altına almak için acil önlemler alınmazsa koronavirüsten kırk milyon kişi ölebilir. Londra İmparatorluk Koleji tarafından öngörülen felaket, hayat kaybının önlenmesi gerekiyorsa, dünya yoksullara ve evsizlere yardım etmelidir.

Tecritler, karantinalar, e-eğitim ve evden çalışma, Kovid-19 virüsünün yarattığı bozulma ile mücadelede kullanılan önlemler arasındadır.

İnsanlar, düzenli işleri, yiyecek için yeterli paraları ve uygun fiyatlı sağlık hizmetlerine erişimi varsa, evlerinin konforunda virüsü kazasız belâsız atlatabilirler. Bu, dünyanın dört bir yanındaki mülteci kamplarındaki ve gecekondulardaki insanlar için bir lüks.

Yoksulların evi ve güvenlik ağı yok. Virüse karşı tamamen korumasız durumdalar. Bu nedenle, araştırmaların alt tabakadaki insanların hastalığı kapma ve ondan ölme olasılığının daha yüksek olduğunu göstermesi şaşırtıcı değildir. Bu insanlar sıkışık ortamlarda yaşıyor, bu ortamı birçok başka insanlarla paylaşıyor ve bu da onların virüs kapma risklerini artırıyor.

YOKSULLARIN TAHMİNİ

Hindistan’da göçmen işçilerle ilgili yapılan öngörü çarpıcı bir örnek sunuyor. Başbakan Narendra Modi 21 günlük bir ulusal tecrit emri verdiğinde (Sahalarda, fabrikalarda, restoranlarda ve hatta sokaklarda çalışan) işçiler işlerini kaybetti ve köylerine dönmeye karar verdi.

Sosyal uzaklaşma sırasında yüz binlerce kişi otobüs duraklarına akın etti. Birçoğu binlerce kilometre uzaklıktaki evine yürümeyi tercih etti. Bazıları temel sağlık altyapısı olmayan köylere virüs taşıyacak.

Alelacele alınan kararlar ironik görünüyor: Fakirlerin düşünülmemesi, yardım edilmesi amaçlanan insanlara pekala zarar verebilir. Mali teşvik paketleri bile yoksulları görmezden geldi.

ZENGİN-FAKİR BÖLÜNME

Hindistan senaryosu, virüsün getirdiği zorluğa yanıt verme konusunda dünyadaki zengin-fakir bölünmesinin işaretidir.

Zayıf sağlık sistemlerine sahip fakir ülkeler virüsle mücadele etmekte zorlanırken, varlıklı ülkeler işletmeleri kurtarmak için trilyonlarca dolarlık teşvik paketleri açıyor. Sosyal ve ekonomik eşitsizlik asla bu kadar keskin olmamıştı ve salgın bu uçuruma ışık tutuyor.

Bu, çağımızın en büyük sağlık krizidir. Bu, uluslararası müdahale ve düşük gelirli topluluklara yardım etme planı gerektiren bir kriz. Uluslararası kurumlar yoksul ülkelerin borçlarını silmenin yollarını aramalı ve varlıklı uluslar muhtaç ülkelere yardım ve sağlık tesisleri sağlamalıdır. Düşük gelirli gruplara ücretsiz test ve ücretsiz tedavi sağlanmalıdır. Bu virüs milyonları tehdit ediyor. Aramızda daha az şanslı olanlar bu saldırının en ağır kısmını yaşayacak.


KORONAVİRÜS KARANTİNASI YENİ BİR SHAKESPEARE ÇIKARABİLİR Mİ?

Rym Tina GHAZAL*
Arabnews

Virüs nedeniyle bize getirilen kısıtlamaların ilginç ve daha olumlu yönlerinden biri, kendini yansıtmaya geri dönüş. İnsanlar daha önce her zaman “çok meşgul” oldukları şeyleri yapmak için zamana ve fırsata sahiptir. Zorunlu öz-izolasyon, büyük yaratıcılık için bir imkan olabilir. 17. yüzyılın başlarında, “bubonik veba” salgını Londra tiyatrolarının kapanmasına neden oldu. Bu, İngilizce dilindeki en büyük oyun yazarı olan William Shakespeare’in yazmaya odaklanmasını sağladı ve en ünlü eserlerinden biri olan “Kral Lear”, “Macbeth” ve “Antony ve Kleopatra”yı üretmesine yol açtı. Shakespeare’in, tek oğlu Hamnet’in 11 yaşında vebadan öldükten sonra “Hamlet”i yazdığına inanılmaktadır.

14. yüzyılda, Arap dünyasının en büyük yazarlarından biri olan İbn Haldun, 17 yaşındayken ebeveynlerinin ve birkaç öğretmeninin canına mal olan ‘Kara Ölüm’ün yıkıcı etkisinden büyük ölçüde etkilendi. “Veba uygarlığın iyi şeylerinin çoğunu yuttu ve onları yok etti” diye yazdı. “Sanki dünyadaki varoluşun sesi unutulmaya ve kısıtlamaya çağırılmıştı ve dünya onun çağrısına yanıt verdi.” Dünyada ortaya çıkan mutlak yıkımın daha sert bir açıklaması olabilir mi?

1348’de Suriye Tarihçisi İbn el-Wardi, vebanın Şam’a ulaşmadan önce nasıl Çin, Hindistan, İran, Kırım, Gazze ve Beyrut’ta hızla yayıldığı ve “Kahire’deki insanlığı yok ettiği” konusunda hatırlatıcı bir açıklama yazdı: “Orada veba aslan gibi tahtta oturdu ve güçle hüküm sürdü, her gün bin veya daha fazla kişiyi öldürdü ve halkı yok etti.” 

El-Wardi 1349’da ‘Kara Ölüm’e yenik düştü.

Mary Shelley’in kötü havanın onu günlerce içeride hapsettiği 1816’da “Frankenstein”ı yazmaya başladığını da hatırlamalıyız. Bugünün zorla tecridi başka bir büyük yazar yaratabilir mi? Amazon, kendi kendine yayımlanan kitaplarla çalkalanıyor ve yayıncılar ve edebi temsilcilikler, tecridin yürürlüğe girmesinden bu yana el yazmalarına boğulduklarını söylüyor. Belki de aralarında başka bir şaheser var. Belki birileri şu anda büyük bir edebiyat eseri oluşturmanın ortasındadır.

Tabii ki resim tamamen pembe değil. Hâlâ inkar eden, sosyal mesafe kurallarını göz ardı eden, gerektiğinde kendi kendini tecrit etmeyecek veya test yapmayacak ve sorumlu davranmayacak olanlar var. Ama belki de koronavirüs, hepimizin daha nazik ve daha düşünceli olmayı öğrenmek için ihtiyaç duyduğumuz bir ders olacaktır. Ve hatta aramızda yeni bir Shakespeare bile bulabilirsiniz.

*Rym Tina Ghazal ödüllü bir gazetecidir. 2003 yılında Orta Doğu’daki savaş bölgelerini izleyen ilk kadın gazetecilerden biri oldu.


KAYIT DIŞI İŞÇİLERİ VURDU

Lauren HOLTMEIER
Mona ALAMİ
Al Arabiya 

Arap dünyasında, yardım alma olasılığı düşük kayıt dışı çalışanlar koronavirüs tarafından en sert darbeyi aldı. Karantina sürecinin en sert şekilde etkilediği kesim kayıt dışı ekonomi çalışanı yoksullar oldu. Uzmanlar, aynı zamanda hükümetten yardım veya sağlık hizmeti alma olasılığı en düşük olan ve evde kalma çağrılarını da en az dikkate alan kesimin yine bu yoksul kesim olduğunu ifade ediyor. 

GÜVENCELERİ OLMAYAN İŞÇİ NÜFUSU

Ortadoğu’da; Lübnan, Mısır, Ürdün, Fas, Tunus ve Libya gibi orta gelirli Arap ülkelerinde, günlük ücrete tabii olan ve işsiz kalmaları durumunda pek bir güvenceleri olmayan büyük sayıda kayıt dışı işçi nüfusu var. Petrol zenginliği ile üst-orta gelirli bir ülke olarak kabul edilen Irak, büyük bir kayıt dışı işçi nüfusuna sahip olduğu için bölgesel komşularıyla benzer sorunlarla karşı karşıya.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Arap Devletleri Bölge Ofisi, Üst Düzey Sosyal Koruma Uzmanı Luca Pellerano, Al Arabiya’ya, “Bunlar koronavirüs nedeniyle artık belirgin hale gelen eski problemler” dedi.

ILO verilerine göre, Lübnan’da işçilerin yüzde 55’i bu kategoriye giriyor ve hastalık izni veya tatil günü ödentisi almıyor. Ürdün’deki durum da Lübnan’a benzer. Her iki ülke de bünyesinde kayıt dışı sektörde kıt kanaat geçinmeye çalışan pek çok Suriyeli mülteci barındırıyor. 

PricewaterhouseCoopers (PwC) verilerine göre, kayıt dışı sektör Mısır’da ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 40’ını oluşturmakta. Uluslararası Para Fonu IMF’ye göre, 2014 yılında Fas’ta 35 milyonluk nüfus içerisinde kayıt dışı sektörde çalışan yaklaşık 2.7 milyon insan bulunmaktaydı. 

PETROL GELİRLERİNİN AZALMASI

Irak’ın sistematik zayıflıkları ülkeyi Kovid-19 ile mücadelede ekonomik anlamda elverişsiz bir konuma getiriyor. Irak’taki Bölgesel ve Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Akademisyeni Ahmed Tabahitali, Irak’ın petrol servetinin olduğunu, ancak devlet için çalışan 4 milyon ve devletten emekli maaşı alan 3 milyon insanın bulunduğuna dikkat çekiyor. Büyük ölçüde petrol gelirlerine bağlı olan hükümetin, bütçesinin petrol fiyatlarına bağlı olarak 33-52 milyar dolar kadar azalacağını belirten Tabahitali, 2019 bütçesinin 89 milyar dolar olduğunu ve bunun 63 milyar dolarının maaş, emekli maaşı ve sosyal güvenlik için tahsis edildiğini açıkladı. Tabahitali, “Ayrıca, güney bölgeleri durma noktasına gelen dini turizme dayanıyor” diye ekledi. 

SAĞLIK HİZMETİNE VE TESTLERE ERİŞİM ZOR

Yukarıda bahsi geçen devletlerin hiçbirinin belirli bir sağlık sistemi yok ve birçok insan da resmi sistemdeki statüleri nedeniyle var olan sistemlere erişemiyor. Pellerano, “Sağlık hizmetlerine ve testlere erişim özellikle de kayıt dışı ekonomi çalışanları için zor” dedi. Pellerano, bu işçilerin birçoğunun günlerini sokaklarda taksi sürerek, yiyecek veya tüketim malları satarak harcadığı bir yerde, sağlık hizmetinin halk sağlığı meselesi haline geldiğini belirtti. 

YOKSUL KESİM İÇİN DESTEK PAKETİ

ABD geçtiğimiz günlerde Amerikan halkına ve işletmelerine yardımcı olmak için 2 trilyon dolarlık bir teşvik paketi açıkladı. Lübnan, ailelere 150-200 dolar vereceğini açıkladı, ancak bu miktar ülkenin asgari ücreti olan 450 doların oldukça altında. Pellerano, zayıf kurumları olan orta gelirli ülkeler için farklı yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğunu söyledi. 

Pellerano, “Lübnan ve Ürdün gibi ülkelerde bu daha zor bir yaklaşım” dedi: “Özellikle savunmasız olan birey ve işletmeler tanımlanmalı ve hedeflenmelidir. Hane halkının geliri desteklenmeli, aynı zamanda işletmeler ekonomik karantina önlemleri kaldırıldığında hızlıca sektöre dönebilmeleri için desteklenmelidir.”

Küresel Sağlık Enstitüsünden Dr. Shadi Saleh’e göre, salgını yavaşlatmak için alınan koruma önlemleri, yoksul ve dezavantajlı kesimi hedef alan bir ekonomik destek paketini de içermeli. Saleh, yalnızca Lübnan için, aşırı yoksulluk içinde yaşayan en az 300 bin kişiyi hedefleyerek hükümetin aylık 135 milyon dolar enjekte etmesi gerektiğine inanıyor. 

EKONOMİK KRİZ VE BİRİKEN DIŞ BORÇ

Ancak bu devletlerdeki pek çok insan gibi, buralardaki hükümetlerin de başvurabileceği çok az şey var. Örneğin, şu anda ekonomik bir krizin ortasında olan Lübnan, kısa süre önce ülke borcunu ödeyemedi ve şu an dünyadaki en yüksek borç/gayrisafi yurt içi hasıla oranına sahip. 

Geçmişte, bu devletler varlıklı Körfez komşularına güveniyordu, ancak bu finansman bu sefer mevcut olmayabilir. Ürdün ve Mısır son yıllarda Körfez ülkelerinden daha az yardım aldı. Lübnan da, Hizbullah’ın hükümet üzerindeki kontrolü ve İran’ın etkisi nedeniyle daha az yatırım aldı. 

Körfez ülkeleri, koronavirüs krizi sürerken kendi ekonomilerini kurtarmaya odaklanmak zorunda kalacaklar. 

ALIŞILMADIK YANITLAR

Kendi hallerine bırakılan ülkeler, yalnızca en alttakilere değil koronavirüsten etkilenen herkese yardım etmek için hızlı bir şekilde çözüm üretmelidir.

Uluslararası Çalışma Örgütünden Pellerano’ya göre, “Tanık olduğumuz eşi görülmemiş sağlık ve ekonomi krizlerinin alışılmışın dışında politik yanıtlara ihtiyacı olduğu açıktır. Dünya çapında, ülkeler çocuk bakım yardımlarını, yaşlılara ve engellilere yönelik yardımlarını arttırmaktadır, ancak verilen desteklerin çoğu, mevcut resmi sistemdekilere yöneliktir” 

(Çeviren: İdil Çağla Ertaş)

ÖNCEKİ HABER

Pazar yerlerine maskesiz girmek yasak fakat maske ücretli

SONRAKİ HABER

Sezgin Tanrıkulu’ndan Hayvanları Koruma Kanununda değişiklik teklifi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa