18 Şubat 2020 18:48

Bir felsefe öğrencisi portresi denemesi

Felsefe öğrencileri, nerede duruyor, neyi talep ediyor ve dahası bu edindikleriyle hayatlarına neyi katmayı amaçlıyor? Felsefe Bölümünden bir öğrenci gözlemlerini yazdı.

Paul Cézanne, Young Italian Woman at a Table (Kaynak:Pixabay)

Paylaş

Gülnihal AKGÜN

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

M.Ö. 500’lerde temellerini atan felsefe disiplini o günden bu güne agora’lardan, ilk felsefe okullarından antik Yunancanın yazılı ve sözlü çıktılarından beri dünyayı ve insanı gerek kaynakları, gerek varlıkbilimsel ayrımları gerekse bilginin olanakları yönünden –ve daha birçok yönden- soruşturmasını sürdürürken, bu portre denemesinde ise bu soruşturmaya öğrenci olarak dâhil olma gayreti gösteren felsefe öğrencilerinin, soruşturmanın konusu haline getirilmesi söz konusu.

Felsefe öğrencileri, nerede duruyor, neyi talep ediyor ve dahası bu edindikleriyle hayatlarına neyi katmayı amaçlıyor? Elbette tüm bu sorulara karşılık gelen cevapları belirli dünya tasavvurlarından çağırmaktayız. Kimileri geleceği kurabilmenin yolunu, akademiyi bir kariyer mecrasına dönüştürmekle meşgul ve müşkül, kimileri zaten en başından alacağı eğitimden de eğitiminin ilgilendireceği herhangi bir alandan iş bulabilmekten de umudu kesmiş halde üniversite yollarını aşındırmakta.

PRATİKLE BULUŞMA REFLEKSİ GÖSTEREMEYEN TEORİLER

Sabahın erken saatlerinde okuluna 2 saatlik mesafedeki KYK yurdunda gün 6 sularında başlıyor Suat için. Neden felsefe okuyorum sorusunun cevabı kafasında pek net olmasa da hayata karşı belli başlı huzursuzlukları cereyan ettiğinden felsefeyi özellikle varoluşçu, kafasını berraklaştıracak derecede bir düşler evreni yaratmaya kabiliyetine duyduğu güveni arttıracak, olaylara ve olguları duyduğu öfkeyi “aslında pek çoğu gerçek değildi, yaşananlar da gördüğümden ibaretti” gibi sözlerle avutmaya eğilimli cevaplar bulma alanı olarak gördüğünden felsefe okumayı seçtiği sezilmekte.  Genelinde, hayatı anlamlandırmaya dair bir cevap arayışı ya da en azından verilen cevapları anlamaya yönelik bir çabanın olduğu aşikâr. Ancak bu yönelim özellikle Suat için anlaşılamam” ve anlatamam” düşüncesinin ötesine geçmemekte. Bunun sebebi olarak çevresinde karşılaştığı hem gündelik hem de felsefi bilgilerin hayatında işletebileceği çözümler sunamaması, temel ihtiyaçlarını karşılayabilme noktasında bile bir dizi zorluluklarla karşılaşırken buna ek olarak pratikte buluşturabildiği bir zemine sahip olamayan, pratikle birleşme refleksi göstermeyen teorilerle kendini bulmak zorunda hissetmesi gösterilebilir.  Bu noktada emperyalizmin modern yaşam üzerinden kurduğu ilişki biçimleri, her anlamıyla yozlaşmış insan ilişkileri, kendi yaşamını gerçekleştirme, sorduğu sorulara sermaye birikimi temelinde değil ancak gerçekten bilimsel cevaplar üretememesi, tekelci kapitalizmin tahrip ettiği sosyal, kültürel ve evreni anlama yolundaki hakiki bilginin hâkim sınıfının boyunduruğundaki yansımaları, felsefe öğrencilerini ve tüm gençlik kesimlerini tatmin etmekten oldukça uzak. Bu sebepledir ki cevapları hâlihazırda yüzleştiği nesnel çevrede bulmaktan köşe bucak kaçar vaziyette zira nesnel zemin ona cevap verilemeyen sosyal, politik, dini vs. çelişkilerden, güç bela yaşadığı KYK yurdundan, almak zorunda olduğu kitapların fahiş fiyatlarından ve daha sıralayıp uzatılabilecek bir dolu ekonomik sıkıntılardan ibaret iken, bunları yok saymaya çalışarak, sınıfsal çelişkilerin üzerinden atlayarak veyahut dünyayı ve kendini açıklamada idealist, varoluşçu öğelere tutunarak hayatı anlamlı kılma daha cazip bir seçenek. Ancak bu noktada ne gündelik yaşadığı sorunlar ne de teoride, ekonomiye, dine, siyasete dair kafasını kurcalayan çelişkiler üzerlerinden atlanıp geçilebilecek, ufalanıp küçültülebilecek bir yerde değil aksine kendi kendilerine kurmak istedikleri yaşamın belkemiğinde duruyor. Dolayısıyla bu görmezden gelme çabasıyla hayatın gerçekliğinden de kaçamamanın yarattığı gerilim en azından Suat açısından yüzünü hayata doğru çevirmeyi zorunlu kılıyor.  Ancak yine de henüz örgütlü bir mücadele zemininde buluşmayan gençlik kesiminin bir parçası olarak felsefe öğrencileri umudunu ve düşlerini değişimin ve o değişimi sırtlayan üretici güçlerin çevresinde birleştirmekten ziyade bireysel öykülerinin, kendini gerçekleştirme idealinin başlangıcının ve sonunun yine yalnızca kendi hacminde yer kapladığını vaaz eden serüvenlerin peşinde çaba göstermeyi sürdürmekte. Suat’ın da yeterince anlayamamış olduğunu ve anlasa dahi anlaşılmayacağına dair korkusu bu bireysel bir serüven yaratma düşünün arkasına eklemlenmiş halde.  Bunun yanında önünü görememe, belirli bir mesleğe sahip olarak üniversite kapısından çıkamayacağını bilme durumu da günlük çelişkilerini kaşır vaziyette. Çoğunlukla daha ailesine bile aldığı eğitimin ne üzerine olduğunu açıklayamayan, mesela ilkokul arkadaşlarından boş işlerle uğraşan biri olarak ad konulan felsefe öğrencileri için ekonomik krizi parlak gelecekli mühendislik öğrencilerinin bile sallanan gelecek planları üzerinde durduğu şu günlerde neredeyse neşe verici bir olay. Zira artık işsiz ordusunun assolisti yalnızca felsefe öğrencileri olarak gözükmüyor.

EVRENLE BÜTÜNLEŞEREK Mİ?

Felsefe bölümü Suat gibi yalnızca felsefe okumaya istekli kişilerden oluşmuyor elbet. Hatta çoğunluklu olarak okumak istedikleri illerde üniversiteye gitmeye, daha esnek ders programlarını sahip olmasıyla hem çalışıp hem okumaya ve hâlihazırda okudukları bölümlerden memnun olamayan öğrencilerin geçişlerinde ve malum sınavlarda “düşük” puan yapanlara her bütçeye denk taban sıralamasıyla elverişli bir bölüm olarak tercih edilmekte. Bu öğrencilerden biri olan Asya için kendini var etmenin, felsefe de dâhil olmak üzere dünyaya ilişkin soruşturmaların toplamı yozlaşmış modern şehir yaşamından uzakta, tüketimin azaltıldığı, evrenle bütünleşebildiğimiz bir iç huzurda bulunabilir. Zira fazla üretimin pek mevzu bahis değil. Ancak mevcut kültürün gündelik hayata yüksek dozlarda enjekte ettiği biçimiyle iç huzursuzluğumuzun mevcut çelişkilerle doğrudan değil ancak dolaylı bir bağlantısı olup bunları gidermenin yolu “mental” bir sürecin izlenmesi, plastik kullanımın azaltılması, acil olarak tüketim toplumunun terk edilmesi, popüler kültür öğelerinin reddedilmesi gibi çözümler sunuyor.

ÖNCEKİ HABER

Gezi davasında savcı karara itiraz edecek

SONRAKİ HABER

İran'da  4.1 büyüklüğünde deprem

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa