08 Şubat 2020 07:09
Son Güncellenme Tarihi: 08 Şubat 2020 10:01

Putin, Erdoğan’ın dostu olmanın sancısını keşfediyor

İdlib’de gerilen Rusya-Türkiye ilişkileri ABD basınının gündeminde: “Trump’ın yetkilileri, Moskova’daki meslektaşlarını izlemekten memnun olmalılar.”

Fotoğraf: Kayhan Özer/Cumhurbaşkanlığı/DHA

Paylaş

Bobby GHOSH
Bloomberg

Suriye’den Libya’ya, Türkiye’nin gerilim politikası Rusya’yı idaresi güç bir duruma sokuyor.

Kremlin sakinleri, Washington’dan gelen kıkırtılar duyduklarını düşündükleri için affedilebilir. Trump idaresinin yetkilileri, Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı’nın yaşadığına çok benzer bir ikilemle mücadele eden Moskova’daki meslektaşlarını izlemekten haz alıyor olmalılar: Recep Tayyip Erdoğan gibi bir problemi nasıl çözersiniz?

Daha felsefi düşünen Rus yetkililer bu dönüşümü adil bulabilirler: Cumhurbaşkanı Erdoğan, son birkaç yıldır ABD ile olan bağlarını gerginleştirirken; İsrail, Yunanistan ve Suriyeli Kürtler’den Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne kadar uzanan ABD’nin müttefiklerine yönelik provokatif bir tutum takınırken ve savaşçı bir retorik kullanırken kıkır kıkır gülen Rus yetkililerin kendileriydi.

Ruslar, Erdoğan’ın Amerika’ya yönelik meydan okumasından, sadece hoşnut olmanın ötesinde çok daha fazla şey elde ettiler. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin mevcut durumdan, NATO’nun zayıflatılması ve askeri teçhizattan gaz boru hatlarına kadar Türkiye’yle yapılan kârlı iş anlaşmalarının sağlama alınması için faydalandı.

Erdoğan’ın yeni en iyi arkadaşı olarak statüsünü korumak için Putin, Türk liderin bölgesel ve uluslararası ihtiraslarına müsamaha gösterdi. İki Amerikan Başkanı Barack Obama ve Donald Trump örneklerinin izinden giderek Putin, Erdoğan’ın Suriye’deki diktatör Beşar Esad ve Libya’daki diktatör Halife Hafter gibi Rus müttefiklere karşı gösterdiği savaşçı retoriğine sağır rolü takındı.

Hatta, Rus lider, Erdoğan’ın eylemleri kendi emellerini engellediği ya da en azından geniş ölçüde çetrefilleştirdiği zaman dahi bunları sırıtarak sineye çekti. Suriye’nin kuzeybatısına gerçekleştirilen bir Türk askeri saldırısı, Moskova’nın Esad’ın ülke üzerindeki kontrolünü yeniden tesis edebilmesi umuduna set çekti. Türk birlikleri ve paralı askerler şu anda Hafter’in Trablus’u ele geçirmesine karşı koyuyor.

Erdoğan, tıpkı, “Amerika’ya ölüm” sloganları atanları -gerek Tahran’daki rejim gerekse de Müslüman Kardeşler ve Hamas liderleri olsun- kucaklayarak Washington’a nasıl nanik yaptıysa, şimdi de Kiev’e gerçekleştirdiği son ziyaretinde “Slava, Ukraine!” (Şan olsun Ukrayna’ya!) diyerek Moskova’ya nanik yapıyor. “Şan olsun Ukrayna’ya” sloganı, Putin’in 2014 yılında Kırım’ı işgalinden beri Rus hegemonyasına karşı direnişin sloganı haline gelmişti. Moskova ve onun sözcüleri, bu sözün bir Nazi sloganı olduğunu iddia etmekte.

Amerikalılar ve Avrupalıların da daha önceden farkına varmış olduğu gibi Ruslar da Erdoğan’la birlikteyken her zaman sorunların baş göstereceğini; bunlara ilaveten ittifakları sonlandırma tehditleriyle birlikte keşfediyorlar.

Putin artık bir sona gelindiğini görüyor. Yakın zamanda yapılan bir telefon görüşmesinde Erdoğan, Suriye’deki Türk birlikleri Esad güçlerinin daha fazla saldırısına maruz kalırsa, Türkiye’nin “en sert şekilde” karşılık vereceği konusunda uyarıda bulundu. Ve elbette, Suriye yüzünden, Türk-Rus ilişkisinin de bozulabileceğini ikaz etti.

Şu an her iki tarafta da kan akıyor. Esad güçleri, İdlib’deki Türk mevzilerine saldırılarını artırırken, Türk birliklerinden hayatını kaybedenler oldu. Rusya, Türk mevzilerinden gelen saldırılarda birkaç askerinin öldüğünü dile getirdi. Asker ve siviller gibi yüzlerce Suriyeli, kızışan savaşta yaşamlarını yitirdi. On binlercesi de yurtlarını terk etmek zorunda kaldı. Ve böylece yeni bir mülteci krizi de doğmuş oldu.

Putin’in Erdoğan ile seçenekleri sınırlı. Türkiye potansiyel olarak Rusya açısından büyük bir ekonomik partner. İki lider de ülkeleri arasında ticaret yapmak ve mevcut durumda yaklaşık 30 milyar dolar olan ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarmak istiyor. Türkiye, Rusya’nın Kafkasya ve Orta Asya’daki çok taraflı organizasyonlarını sürdürme umutları açısından çok önemli. Ve tabi ki de Putin, Türkiye’nin ittifaka bağlılığı konusundaki NATO tereddüdünü harlamak istiyor.

Erdoğan bütün bunları biliyor. Eğer Erdoğan’ın ABD ve Avrupa’yla olan ilişkileri bir yol gösterici ise, Erdoğan, Suriye ve Libya’da ve kim bilir daha başka nerelerde Rusya’nın tavizler vermesi için zorlamaya devam edecektir.

Tıpkı, Türkiye’nin ABD ile olan bağları yıprandığında Rusya’nın yaptığı gibi, Washington da bu durumdan faydalanabilir mi? Muhtemelen. Ancak, bu, Putin’in Erdoğan’a karşı geri adım atmasını ve Türk liderin de Batıya geri dönmeye biraz ilgi göstermesini gerektirecektir. Henüz bu noktada değiliz.

Eğer o noktaya gelirsek, ABD, Erdoğan’ı Batıya yeniden kabul ettirebilmek için son yıllarda yaptığından çok daha fazla diplomatik hüner göstermek zorunda kalacak.

Yine de şimdilik Amerikan makamları, Putin’in, Erdoğan’la dost olmanın ne demek olduğunu keşfetmesinden sessizce haz alabilirler.

(Çeviren: Mert Demir)

ÖNCEKİ HABER

CHP 23 Nisan yarışmalarının detaylarını açıkladı

SONRAKİ HABER

KHK yoluyla yapılan ihraçlar, üçüncü yıl dönümünde protesto edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...